DOLAR 32,3407 0.27%
EURO 35,1402 -0.01%
ALTIN 2.308,541,38
BITCOIN 22908352,70%
İzmir
19°

PARÇALI BULUTLU

üst menü altı
Anayasa'nın 'o maddesindeki değişiklik' önerisine hukukçulardan tepki

Anayasa'nın 'o maddesindeki değişiklik' önerisine hukukçulardan tepki

ABONE OL
20 Ekim 2022 12:39
Anayasa'nın 'o maddesindeki değişiklik' önerisine hukukçulardan tepki
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Anayasa’nın 41’inci maddesinde yapılması öngörülen düzenlemeyle ailenin salt kadın ve erkekten oluşacağı tanımının getirilmek istenmesinin insan haklarına aykırı olduğunu belirten hukukçular, düzenlemenin seçim öncesinde ve toplumun muhafazakar kesimlerine yönelik bir mesaj kaygısı güttüğünü savundu. İzmir Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu Üyesi Avukat Mahmut Şeren, “Böyle bir ortamda evlilik eşitliği tartışılmayacak aslında. LGBTİ+’ların var oluşuna, hak taleplerine, meşru savunuculuk faaliyetlerine, örgütlenmelerine karşı kampanya yürütülecek. Bu durum ne yazık ki LGBTİ+’lara daha fazla yasak, şiddet, ayrımcılık ve hak ihlali olarak geri dönecek” dedi.

DEMOKRAT GÜNDEM-MELİSA GÖNEN (ÖZEL HABER)-CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'başörtüsüne yasal güvence' çıkışından sonra AK Parti'nin 'anayasal güvence'' talebiyle Meclis'e getireceği teklifin detayları belli oldu. 

Hükümet yetkilileri yaptıkları açıklamayla, başörtüsü için 24.’üncü madde, LGBTİ+ ve aile konusunda ise 41.’inci madde de değişiklik yapacaklarını söyledi. AK Parti'nin değiştirmek istediği Anayasa’nın 24'üncü maddesi 'Din ve vicdan hürriyeti', 41'inci maddesi ise 'Ailenin korunması ve çocuk hakları' konusunu düzenliyor.

Anayasa’nın din ve vicdan özgürlüğüyle ilgili 24.’üncü maddesinde yapılacak düzenlemede  hem başörtülü kadınları hem de başı açık kadınları koruyacağı ifade ediliyor. 

24. Maddede “Kadınların başlarının ve boyunlarının açık veya örtülü olması kamu hizmetlerinde görev almalarında ve eğitim-öğretim hayatında ayrımcılık olarak kabul edilemez” şeklinde düzenlemeye gidilecek.

ANAYASA’NIN 41. MADDESİNDE YAPILACAK DÜZENLEMEYE GÖRE, EŞLER ARASINDA EŞİTLİK İBARESİ DEĞİŞTİRİLECEK

 Anayasa'nın  41.’inci maddesinde yapılacak düzenlemeye göre ise  41.’inci maddede yer alan “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır” ifadesi, “Eşler arasında” ibaresinin muğlak bulunması gerekçesiyle yeni çalışmada değiştirilecek. Değiştirilecek ifadenin yerine “Aile, kadın ve erkekten oluşur” tanımı getirilecek. Ancak  41.’inci maddedeki  “eşitlik” ifadesi korunacak.  

Bu değişiklik insanların cinsel yönelimlerine, yaşam biçimlerine yönelik ne ifade ediyor?

İzmir Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu üyeleri Avukat Mahmut Şeren ve Avukat M. Sena Yazıbağlı Selanik'e konuyla ilgili görüşlerini sorduk.

Avukat Şeren ve Yazıbağlı Demokrat Gündem’e özgürlük, çağdaşlık, insan hakları açısından düzenlemenin ne anlama geldiğini değerlendirdi.

""

AVUKAT MAHMUT ŞEREN: BÖYLE BİR TEKLİFİN ÖNE SÜRÜLMESİ OLDUKÇA ANLAMSIZ

 İzmir Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu üyelerinden Avukat Mahmut Şeren, Medeni Kanun’un evlilik kurumunu heteroseksüel açıdan düzenlediğini dikkat çekerek, “Türkiye’de zaten Medeni Kanun, LGBTİ+’ların evlilik eşitliği hakkını tanımış değil. Türkiye’de zaten evlilik kurumu heteroseksüel ilişkiler üzerine kurulmuş durumda. Bu sebeple böyle bir teklifin öne sürülmesi oldukça anlamsız. Bugün siyasi iktidarı oluşturan partiler, anayasayı değiştirmek veya Anayasa değişikliğini referanduma götürmek için yeterli meclis çoğunluğuna sahip değil. Ancak bu Anayasa değişikliğinin teklifi dahi toplumun bu konuda daha fazla kutuplaşmasına sebep olacak. Böyle bir ortamda evlilik eşitliği tartışılmayacak aslında. LGBTİ+’ların var oluşuna, hak taleplerine, meşru savunuculuk faaliyetlerine, örgütlenmelerine karşı kampanya yürütülecek. Bu durum ne yazık ki LGBTİ+’lara daha fazla yasak, şiddet, ayrımcılık ve hak ihlali olarak geri dönecek” değerlendirmesini yaptı.

LGBTİ+ HAK SAVUNUCULUĞUNUN DAYATMA OLARAK TANIMLANMASI DOĞRU DEĞİL

“Bir süredir bazı siyasetçilerin ve grupların, LGBTİ+’ları ve LGBTİ+ hak savunuculuğunu topluma olduğundan başka türlü anlatma gayreti içerisinde olduklarını görüyoruz.  LGBTİ+ hak savunuculuğunu, toplumun diğer kesimlerine bir dayatma olarak tanımlıyorlar ve aileyi yıkmayı hedeflediğini iddia ediyorlar. Bize göre bilinçli olarak gerçekleri çarpıtarak gündem elde etmeye çalışıyorlar. Başörtüsü meselesiyle hiçbir ilgisi olmayan bir konuyu böyle gündeme getirmiş olmalarına bakınca bunu bir kez daha net bir şekilde anlıyoruz” diyen Avukat Mahmut Şeren, LGBTİ+’ları konu alan yapay tartışmalara karşı tüm siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin ve aydınların benzeri tekliflere karşı durarak çözüm üretmesi gerektiğini söyledi.

LGBTİ+’LARI KONU ALAN YAPAY TARTIŞMALARA KARŞI DURULMALI VE ÇÖZÜM ÜRETİLMELİ

Avukat Mahmut Şeren, tespit ve görüşlerini şöyle açıkladı:

“Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ve devletin tüm organları bu yapay gündemler yerine, cezasız bırakılan ve toplumu ayrıştıran nefret söylemlerini, faillere ödül gibi cezalar verilen nefret suçlarını, onur yürüyüşlerinde polisin anayasal hakkını kullanan yurttaşlara uyguladığı şiddeti, barışçıl etkinliklere getirilen yasaklama kararlarını, cinsiyet uyum sürecine erişimde yaşanan zorlukları, giderek artan ev içi şiddeti, LGBTİ+’ların yoksulluğunu gündemine almalıdır. Bunun dışında LGBTİ+’ları konu alan yapay tartışmalar, yalnızca siyasi iktidarın yaklaşan seçimler nedeniyle toplum için yeni bir “tehlikeli figür” öne sürmesine ve yazarının da oyuncusunun da kendisi olduğu bu yeni tehlikeyle mücadele etme hikayesini ortaya koymasına hizmet etmektedir. Bu nedenle tüm meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri, akademisyenler ve siyasi partiler bahsi geçen ve benzeri tekliflere karşı durarak LGBTİ+’ların gerçek gündemini tartışmalı ve çözüm üretmelidir."

LGBTİ+’LARIN GÜNDEMİNDE ZATEN EVLİLİK EŞİTLİK TALEBİ YOK

"Bildiğiniz üzere henüz bir Anayasa değişikliği teklifi verilmiş değil. Bir teklif ortaya çıkarsa bunu hukuki açıdan daha geniş yorumlamak mümkün olacak. Teklifin içeriğini net olarak bilmiyoruz ama bahsettiğiniz gibi iddialar var. Türkiye’de LGBTİ+’lar on yıllardır en temel hakları için mücadele ediyor. Evlilik eşitliği de herkes için temel bir insan hakkıdır. Ancak bugün Türkiye’de LGBTİ+’ların gündeminde evlilik eşitliği talebi yok. Çünkü doğal olarak daha can yakıcı ve acil sorunlarla baş edilmeye çalışılıyor. Türkiye’de zaten Medeni Kanun, LGBTİ+’ların evlilik eşitliği hakkını tanımış değil. Türkiye’de zaten evlilik kurumu heteroseksüel ilişkiler üzerine kurulmuş durumda. Bu sebeple böyle bir teklifin öne sürülmesi oldukça anlamsız.”

Konuya dair görüş ve değerlendirmelerini Demokrat Gündem Gazetesi ile paylaşan bir diğer kişi de yine İzmir Barosu’ndan Avukat M. Sena Yazıbağlı Selanik oldu.

""

AVUKAT SENA YAZIBAĞLI SELANİK: LAİK BİR DEVLET OLSAYDIK NE KILIK KIYAFET DÜZENLEMESİ NE AİLE KAVRAMINA MÜDAHALE EDİLİRDİ

İzmir Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu üyelerinden Avukat M. Sena Yazıbağlı Selanik, aile kavramının geleneksel bir tutumla yeniden şekillendirildiğini belirterek, “Esasen tüm bu söylemler, tartışmalar, düzenlemeler hem iktidar hem muhalefet partisi açısından erkekliğin yüceltildiği ve kutsandığı bir toplumda kadın bedenine olan müdahale ve erkekliğin aşağılanmasına neden olduğu düşünülen LGBTİ+ kişilerin yaşamsal varlığı üzerinden yürümektedir. Anayasa’da yazdığı gibi laik bir devlet olsak ne kılık kıyafet düzenlemesi dillendirilirdi, ne Anayasa’da yazdığı gibi sosyal bir devlet olsaydık aile kavramına müdahale edilirdi” dedi.

MÜTEDEYYİN KESİME YÖNELİK BİR ADIM OLARAK GÖRÜP KARA PROPAGANDA YAPILIYOR

Avukat Sena Yazıbağlı Selanik, konuyla ilgili siyaset gündemindeki tartışmaları da değerlendirdi. Değerlendirmesinde,  “Çokça kez herkesle helalleşme tavsiyesinde bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin geçmiş dönem politikasının aksine başörtüsüne ilişkin kanun teklifi vermesi üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu hususu mütedeyyin kesime olan bir adım olarak görüp araya adeta kara bir propaganda ile girip CHP’nin mütedeyyinlere yönelik hamlelerinin samimiyetini halk nezdinde ölçmeyi sağlamak için kontra bir teklifle aile kavramını öne sürmüştür. İslam inancına göre yaygın bir kesim Lut kavminin lanetlenme sebebinin eşcinsel ilişkiler nedeniyle olduğu düşündüğünden, LGBTİ+ politikasına da zaman zaman ajandasında yer veren muhalefet partisi CHP’yi  boşta bırakmak maksatlı aile kavramının anlamıyla ilgili bir tartışmaya çekerek konuyu esasen İslam inancına sahip kişilerin gururunu okşamaktan çok yine erkekliğin yeniden ve yeniden üretilip şekillendirildiği bir tartışmayı günlerdir izlemekte olduğumuzu düşünmekteyim” ifadelerini kullandı.

LGBTİ+’LARI HEDEF ALAN DEMEÇLER GÖSTERİYOR Kİ…

Avukat Sena Yazıbağlı Selanik, açıklamasının devamında şu değerlendirmeleri yaptı:

“Diyanet İşleri Başkanı’nın fetvalarında çoğu kez eşcinselliğin aileyi tehdit ettiğine yer vermesi, İçişleri Bakanı’nın LGBTİ+ haklarını korumaya yönelik kurulan gerek sivil toplum kuruluşlarını gerek eşcinsel kişileri hedef aldığı konuşmaları, Cumhurbaşkanı’nın açık şekilde LGBTİ+ kişileri hedef aldığı demeçleri gösteriyor ki Türkiye Cumhuriyeti mevcut iktidarı aile tanımından ikili cinsiyet sisteminde biyolojik olarak kadın ve erkekten oluşan, toplumsal cinsiyet rolleri de belirgin, mütedeyyin bir aileyi “makbul” saymaktadır."

AİLE KAVRAMINDAKİ EŞİTLİKTEN KASTEDİLEN NEDİR?

"Anayasa’nın 41. Maddesi’nin değiştirilmesine ilişkin yapılan açıklamalarda eşitlik ifadesinin kalacağı belirtilse de daha bugün CHP’den AKP’ye geçen milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin tek çocuğu olduğunu öğrenen Erdoğan, "Sayımızın artması lazım." diyerek çocuk istedi. Çelebi ise, eşinin 'doktora' ve 'kariyer' yaptığını söyledi, Cumhurbaşkanı Erdoğan buna da "Kariyeri çocuk doğurmak." diye cevap verdi. O halde aile kavramındaki eşitlikten kastedilen nedir?" 

AİLEYİ GELENEKSEL BİR TUTUMLA YENİDEN ŞEKİLLENDİRMEK HEDEFLENİYOR

"Zaten evlilik eşitliğini tanımayan mevcut hukuk düzenimizde resmi evliliğe ilişkin başvuruyu düzenleyen Türk Medeni Kanunu’nun 134.’üncü maddesi “Birbiriyle evlenecek erkek ve kadın, içlerinden birinin oturduğu yer evlendirme memurluğuna birlikte başvururlar” ifadesi ile yalnızca kadın ve erkeğin evlenebileceğini belirtmiştir. Anayasaya ilişkin müdahale ise çok açık şekilde uluslararası hukukta yaygın olan aile kavramına ilişkin geniş yorumu daraltmayı, devletin politikalarını uygulayabilmek ve karşılık alabilmek adına giriştiği toplum mühendisliğinde ihtiyaç duyduğu “aile”yi geleneksel bir tutumla yeniden şekillendirmeyi hedeflemektedir."

LGBTİ+ BİREYLER ÖTEKİLEŞTİRİLİYOR

"Esasen bunu çok uzun yıllardır daha önce de ifade ettiğim gibi LGBTİ+ bireyler “şeytanlaştırılarak”, “ötekileştirilerek”, “kadın mıdır kız mıdır belli değil?” söylemiyle üretilmekteydi. Ancak CHP’nin başörtüsü çıkışını hem mütedeyyin kesime CHP’nin sözde çıplak niyetini işaret etmek hem de uzun süredir tıpkı Macaristan Hükümeti’nin benzer bir politikasıyla kadın ve erkek birlikteliğinden oluşan heteroseksist bir düzenin vurgulanmasını Anayasa düzeyinde belirtmek adına bir fırsat olarak kullandığını düşünmekteyim."

İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ ÖZEL VE AİLE HAYATINA SAYGI HAKKINI DÜZENLEMİŞTİR

 "Öyle ki Türkiye’nin de halihazırda taraf olduğu İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 8. Maddesi ile özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkını düzenlemiş ve mahkeme kararlarında aile hayatı kapsamındaki birliktelikleri resmi evliliklerden ibaret saymayıp, resmi evlilik dışı birliktelikleri yani fiili birlikteliklerin de  aile yaşamı teşkil edebileceğine dair kararlar vermiştir."

8’İNCİ MADDEYE GÖRE EŞCİNSEL BİRLİKTELİKLER DE AİLE HAYATI KAPSAMINDA

İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 8.’inci maddesine göre, "Stabil bir birliktelik durumunda aynı çatı altında yaşamak da aile yaşamının tespiti noktasında bir zorunluluk değildir. Dini evlilik de aile hayatı oluşturabilir. Eşcinsel fiili birliktelikler de aile hayatı kapsamındadır."

"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ilk defa Schalk ve Kopf kararında tıpkı stabil bir fiili birliktelik yaşayan çiftler gibi stabil bir ilişki içinde olan eşcinsel çiftlerin de aile yaşamına saygı hakkının öznesi oldukları içtihadında bulunmuştur. Yalnızca aile yaşamının getirdiği haklara ilişkin devletin tanıma noktasında seçimlik bir serbestliği bulunmaktadır. Dini nikahlı birliktelikler kendi seçimlerine göre resmi nikahı tercih etmezken eşcinsel birlikteliklerde mecburi bir kayıtsızlık söz konusu olup kişilerin kendi tercihlerine göre devlet nezdinde bu birlikteliğin tanınması mümkün olamamaktadır.”

 
 

 

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP