DOLAR 32,5038 0.08%
EURO 34,7826 -0.12%
ALTIN 2.496,260,50
BITCOIN 20726845,61%
İzmir
16°

HAFİF YAĞMUR

üst menü altı
İBB Grup Sözcüsü deneyimli siyasetçi Kökkılınç'tan gündem mesajları

İBB Grup Sözcüsü deneyimli siyasetçi Kökkılınç'tan gündem mesajları

ABONE OL
9 Nisan 2021 12:55
İBB Grup Sözcüsü deneyimli siyasetçi Kökkılınç'tan gündem mesajları
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İBB CHP Grup Sözcüsü ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu Başkanı Avukat Nilay Kökkılınç ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Kökkılınç, milletvekilliği adaylığı teklifi gelmesi durumunda ne yanıt vereceğinden kadın sorunları ve çalışmalarına kadar bir dizi sorumuzu içtenlikle yanıtladı.

DEMOKRAT GÜNDEM- Cumhuriyet Halk Partisi'nde (CHP) uzun yıllar çeşitli kademelerde görev alan, milletvekilliği, belediye başkan adaylıkları olan, Parti Okulu eğitmeni de olan İzmir Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclis Üyesi ve CHP Grup Sözcüsü Avukat Nilay Kökkılınç, 'samimiyet' ve 'çalışkanlık' ilkelerinden taviz vermeden iki yıldır sürdürdüğü görevinin yanısıra İBB Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu Başkanlığı görevini de yürütüyor.

İzmir'de toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının anlatılması, anlaşılmasına yönelik tüm çalışmaları titizlikle yürüten İBB CHP Grup Sözcüsü ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu Başkanı Avukat Nilay Kökkılınç ile yoğun programı arasında Kültürpark'ta buluşup sohbet ettik. Konu başlıklarımız öncelikle kadınlar, kadına yönelik şiddet-taciz-cinayet, kadın sığınma evleri, İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği, siyasette kadın temaları oldu.

""

SAYIN CUMHURBAŞKANININ YANLIŞ BİLGİLENDİRİLDİĞİ DÜŞÜNCESİNDEYİM

İstanbul Sözleşmesi'ni anlatan ve geri çekilme kararından derhal vazgeçilmesi gerektiğini belirten Avukat Nilay Kökkılınç, Cumhurbaşkanının yanlış bilgilendirildiği kanısında olduğunu söyledi. Kökkılınç, “Sayın Cumhurbaşkanının yanlış bilgilendirildiği düşüncesindeyim. Yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Hükümet kanadında da bu sözleşmeye sahip çıkanlar vardı aslında. Kendi içlerinde de tartışmalara da sebep oldu çıkıp çıkmamak konusu. KADEM de ilk başlarda sözleşmeye sahip çıkılması gerektiğini söylemişlerdi. Yeniden değerlendirilmeli ve bu karardan vazgeçilmeli” dedi.

SIĞINMA EVLERİ AÇILMASINA EKONOMİK DESTEK ŞART

İBB CHP Grup Sözcüsü ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu Başkanı Avukat Nilay Kökkılınç, kadın sığınma evleri kurmakla yükümlü ilçe belediyelerinin kaynak yetersizliği nedeniyle yeterince aktif olamadığını, bunun önüne geçmek için bakanlıkların özel destek vermesi ve 6284 sayılı yasaya sığınma evleri inşasında ekonomik destek verilmesi gibi bir maddenin eklenmesinin sonuç alıcı olacağını dile getirdi.

VEKİLLİK GÖREVİ TEKLİFİNE NE YANIT VERDİ?

CHP'de her kademede verdiği yoğun emeğin önümüzdeki seçimlerde kendisini İzmir Milletvekili olarak karşımıza çıkarıp çıkarmayacağı sorumuzu da içtenlikle yanıtlayan Avukat Nilay Kökkılınç, bu soruyu, “Kendim çalışarak yükselen bir ivme sağlamış bir siyasetçiyim. İki dönem üst üste milletvekili adayı olarak gösterildim. Aday olarak çalıştım seçimlerde. Bundan da onur duydum. Temsiliyet de çok önemli çünkü. Kendi isteğim, talebim olmamasına rağmen parti genel merkezi beni belediye meclis üyesi olarak görevlendirdi. Meclisimizde de partide grup sözcüsü olarak görevlendirildim. Dolayısıyla her görevi layıkıyla yapmaya çalışan bir insanım. Görev sorumluluğu olan bir insanım. Zaman ne gösterir bilmiyorum. Ama Albert Camus'nün bir sözünü çok seviyorum; 'Top hiçbir zaman beklediğiniz yerden gelmez hayatta.'. Bir de John Lenon'un bir sözü var, yaşamın aslında kendisinin bir yolculuk olduğu. Bulunduğunuz andan keyif almak, yaptığınız işlerden keyif almak. Belki de en güzeli bu. Güzel bir çalışmaya ortak olduğunuz zaman mutlu oluyorsunuz. Zaman gösterir diyelim. Bugüne kadar hiçbir görevi reddetmedim. Verilen her görevi yerine getirdim. Siyasette zaman ne gösterir bilmiyorum” şeklinde yanıtladı.

""

Sayın İBB CHP Grup Sözcüsü ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu Başkanı Avukat Nilay Kökkılınç ile gerçekleştirdiğimiz keyifli söyleşiyi aşağıda okuyabilirsiniz:

DEMOKRAT GÜNDEM-Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nden çekildi. Sözleşmeden çıkma kararı başta kadın örgütleri olmak üzere yoğun tepki ve eleştirilere neden oldu. Siz de tepki verenler arasında idiniz?

NİLAY KÖKKILINÇ: İstanbul Sözleşmesi bizim ülkemizin ev sahipliğinde yapılmış bir sözleşme. 2011 yılında. Avrupa Konseyi'nin bir sözleşmesiydi. Şiddetle mücadele açısından da son derece önemli bir dayanaktı. 2014 yılında da parlamentoda kabul edilip Resmi Gazete'de yayınlandı. En üst norm haline geldi. İç hukuk düzenlemelerinizi Uluslar arası sözleşmelere göre yaparsınız. 10 yıl süreyle bu sözleşmesinin içinde kalmışsınız. Uluslararası alanda belli yükümlülükler üstlenmişsiniz. Bir anda 10 yıl sonra ne oldu da sözleşmesinden çıkma gereği duyuldu? Bu tartışmalar bir süredir yapılıyordu zaten. Türkiye'nin çok önde gelen stk'larının da beyanları oldu. Bütün STK'lar bu sözleşmeye sahip çıktılar. Çıkılmaması gerektiğini söylediler. Bir ara tartışmalar bindi. Hükümet stk'ların düşüncelerini, kadınların tepkilerini dikkate alıyor herhalde. Sevinmiştik. Bir anda bir gece yarısı çıkıldığı haberi ile karşılaşmak, beni de açıkçası üzdü. Bu hafta AVRUPA Konseyi ile görüşmesi oldu. Orada da ses verildi, sözleşmeden çıkılmasına dair karardan vazgeçilmesini bekliyoruz, dediler. Aynı beklenti içerisindeyiz hepimiz. AB'ye aday bir ülkeyiz. Sonuçta bir hukuki ve siyasi bir süreç var. AB'ye girme noktasında bir süreç yürütüyoruz. Göçle ilgili de önemli fon aktarımları var Türkiye'ye. Siz bu sürecin içinde iseniz Avrupa Konseyi7ne ait bir sözleşmeden bu kadar kolay çıkamazsınız. İmza atmışsanız, taraf olmuşsanız o sözleşmenin yükümlülüklerini yerine getirmeniz beklenir. Uluslar arası sözleşmeden bir anda tek taraflı çıkmak, güvensizliği de beraberinde getirir. Sayın Cumhurbaşkanının yanlış bilgilendirildiği düşüncesindeyim. Yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Hükümet kanadında da bu sözleşmeye sahip çıkanlar vardı aslında. Kendi içlerinde de tartışmalara da sebep oldu çıkıp çıkmamak konusu. KADEM de ilk başlarda sözleşmeye sahip çıkılması gerektiğini söylemişlerdi. Yeniden değerlendirilmeli ve bu karardan vazgeçilmeli.

""

D.G: Tepkiler yeterli miydi, cılız mı kaldı? Neler yapılmalı?

N.K: Bence güzel tepki verildi. Kadın alanında çalışan çok başarılı örgütler var. hemen hemen hepsi tepki gösterdi. Tepkilerin büyüklüğü küçüklüğü çok önemli değil belki. Süreklililiği önemli. Sürekliliği de devam ediyor. Konu güncelliğini hala sürdürüyor.

D.G: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği kavramı yeni yeni konuşuluyor. Sizce bu kavram yeterince anlaşıldı mı, biliniyor mu?

N.K: Yaptığımız çalışmalara baktığımız zaman, bu konuda yeterli sahibi olunmadığını görüyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliği ibaresinden rahatsızlık duyulduğunu ve yanlış anlaşıldığını görüyoruz. Biz 2 yıl boyunca bu alanda çok çalıştık farkındalık yaratmak için. O kadar etkili çalışmalar yapmışız ki, belediye meclisimizdeki erkek üyelerimiz bile, toplumsal cinsiyet eşitliği nedir diye araştırıp bakmışlar. Sadece kadın üyelerden oluşuyordu ihtisas komisyonları, bugün erkek üyeler de görev almak istiyor. 2010 senesinde BM Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının desteklenmesine dair bir birim kuruyor kendi içerisinde. Kadına şiddetin önlenmesi, şiddetle mücadele, ayrımsız herkesi kucaklar şekilde mücadele edilmesi kız çocuklarının desteklenmesi, kadınların her yönden güçlendirilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin alanı içinde. Kadın ve erkeğin y aşamın her alanında eşit olması çalışma alanları. Her yıl bir genel kurul kararı alınıyor. Bir dönem turuncu renk seçiliyor. 25 Kasım -10 Aralık arasında turuncu renkle tüm dünyada etkinlikler yapsın deniyor. Çok değerli.

D.G: İzmir bu kavramı anlamada, uygulamada diğer kentlerle karşılaştırıldığında ne durumda?

N.K: Siyasetçi ve hukukçu kimliğimle tüm ülkeyi gezdim. İzmir tüm ülkeye örnek bir kent. Özellikle kadın dostu kent olarak da biliniyor. BM tarafından bu ünvanı resmi olarak da almış bir kent. Nüfusunun yarısı kent, ülkemizin nüfusunun da yarısı kadın. İzmirde kadınların daha özgür, daha çok sesini duyurabilen, daha bağımsız olarak görülüyor diğer kentlerden bakıldığında. İzmir örnek bir kent bu anlamda. Bizden büyük beklenti var. toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını anlatabildiğimizi düşünüyorum. Başkanımız Soyer de bize çok sahip çıktı. Bu alanda çalışan bütün STK'lara seslendi, sizlerin rehberliğinde yol alalım dedi. Ortak akıl vurgusu ile hareket ediyor zaten.

""

D.G: İzmir'e göçle gelen ailelerdeki kadınların durumu pek iç açıcı değil. İstihdam, eğitim, çocuklarının sorunları vesaire vesaire. Büyükşehir belediyesi de önemli çalışmalar yapıyor. Başka neler yapılmalı?

N.K: İBB'nin bu alanda özel olarak çalışan Kadın Çalışmaları Müdürlüğü var. yine kentsel adalet denilen eşitlik birimi var. Tunç başkanla beraber kuruldu. Arka sokaklarda özel çalışmalar yürütülüyor sivil toplum kuruluşlarıyla (STK) birlikte. Anahtar isminde kadın çalışmaları hizmet merkezini açtık. STK'ların çalışma yapabileceği birimler kurduk, yerleşke gibi bir hizmet sunduk stk'lara. Kadınlara ücretsiz avukatlık hizmetleri, hukuk-sağlık-psikolojik danışmanlık hizmetleri ve eğitimler veriliyor. Aynı zamanda spor, kültür sanatla ilgili alanlar açtık. Performans bölümleri var. Meslek fabrikasını çok büyüttük. Hatta geçenlerde yine özel sektörün desteğiyle eğitim alan kadınların iş kurduklarını gördük. İş garantili meslek eğitimleri veriliyor meslek fabrikasında. Kadınların ilgisi yüksek. Neredeyse başvurulara yetişmek çok zor oluyor. Meslek fabrikalarını ve Anahtar Merkezi'ni 30 ilçeye yaymak istiyoruz. Bunun ilk adımını Örnekköy'de açtık. Buraya servisler belirledik. Aynı zamanda doğrudan ulaşılabilen toplu ulaşım hatları koyduk. Şimdi Hatay'da kadın danışma merkezi vardı. 4 katlı imarlı. Anahtar Kadın Çalışmaları Bütüncül Hizmet Merkezi diye planda işledik. Orayı da böyle bir merkez haline getiriyoruz. Hepsinin tüm unsurları kapsaması kolay değil. Örnekköy'deki merkezde masal evi de var. Çocuklarını, engelli yakınını bırakabileceği birimler var. Onlarla birlikte gelip onu bırakabileceği birimlerin olduğu bir merkez. Hatay'daki merkezde de mutlaka bir masal evi olacak. Belediyenin de bu alanda hizmet veren bürokratik birimleri de yer alıyor bu merkezlerde. Kadınların en çok ihtiyaç duyduğu şey hukuki ücretsiz danışmanlık.

D.G: Tam bu noktada baro ile ilişkileriniz ne durumda bu konularda?

N.K: Biz gelir gelmez göreve, İzmir Barosu'nu davet ettik. Görüştük. İlk imzaladığımız protokol kadınlara yönelik hukuki bilinç kazandırmak ve ücretsiz danışmanlık hizmeti hakkında oldu. Şiddetle mücadele konusunda işbirliği yapmak. Baroya bu anlamda çok teşekkür ediyoruz. İnanılmaz destek verdiler. Bir kadın hakları merkezleri var. oradan sağladıkları avukatlarla biz başvuran kadınlara ücretsiz hukuki danışmanlık veriyoruz.

""

D.G: Bütün bu çalışmalar yeterince duyurulabiliyor mu sizce?

N.K: Şimdi ikinci bir protokol yaptık. Bunda da ücretsiz adalete erişim protokolü. Bununla da mahkemelerde ücretsiz avukatlarla davalarda temsil edilme imkanı sağladık kadınlara. Duyurmaya gayret ediyoruz. Broşürler dağıtıyoruz. Tramvay, otobüs duraklarında afişler yaptık. Kadın dernekleri federasyonu gibi derneklerle de protokolümüz oldu. El broşürleri, afişler dağıtıyoruz. Valiliğin Şönim-Şiddet Önleme Merkezi'nin telefonlarının da bulunduğu çoklu afişler hazırladık. Yine 7-24 çalışan bir hizmet hattımız vardı. Bu hattı da afişlere yerleştirdik. Kadın hangi kuruma başvurursa başvursun mutlaka yardım alabileceği bir h izmet ağını bu şekilde oluşturduk.

D.G: Kadın sığınma evleri konusunda İzmir ne durumda? Hep yetersiz olduğu söylenir. Sizce yeterli mi?

N.K:Sığınma evleri nüfusu 100 bini geçen her ilçenin yapması gereken bir hizmet. Ama belediyelerin ekonomik imkanlarının buna elvermesi gerekiyor. İBB'nin iki sığınma evi var. biri zaten işliyordu. Birini de geçen yıl tamamladık. Bu yıl bakanlık iznini aldık. Sığınma evlerinde geldiniz, sığındınız değil gelen kişiye eğitimler veriyoruz, meslek edindirme eğitimleri, çocukları ile olanlar için kreş hizmeti. Haftanın belli günlerinde hizmet veren avukatlar var. Psikologlar da var.

D.G: İlçe belediyelerinin kaynak sıkıntısı için ne yapılmalı?

N.K: Bakanlığın bu konuda özel destek vermesi gerekiyor. İller Bankası'ndan gelen payları var belediyelerin. Ancak maalesef kesintiler var. Dolayısıyla bu konuda bakanlıkların özel destek vermesi gerekiyor. Belediyenin bakanlıkla işbirliği içerisinde hareket edebilme imkanının sağlanması lazım. Biz büyükşehir olarak elimizden geldiğince destek vermeye çalışıyoruz. Bunun yasa bazında düzenlenmesi gerekiyor. 6284 Sayılı yasayı da yenilemek gerekiyor. Yeni maddelerin eklenmesi gerekiyor. Çalışmayan maddelerinin çıkarılması lazım. Bu konuda Uluslar arası işbirliği lazım. Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası'nda bazı eksiklikler var.

""

D.G: Nelerdir o eksikler ya da değişmesi gereken maddeler?

N.K: Örneğin belediyelere verilecek olan sığınma evleri inşasında ekonomik destek bu yasaya eklenebilir. Bunun ötesinde siz kadına harçlık veriyorsunuz sığınma evine gelen kadınlara. Ama bunlar çok küçük miktarlarda oluyor. Ama daha sonradan şiddet uygulayan kocadan bunu talep ediyorsunuz ve bunu kamu alacakları faizine göre talep ediyorsunuz. Şiddet uygulayan erkek daha çok öfkeleniyor. Senin yüzünden devlet benden para istiyor diyor. Uygulamadan gelen şirddetin nedenlerinin neler olduğuna dair çalışmalar dikkate alınarak yasanın revize edilmesi gerekiyor. İyi işleyen tarafları var ama eksikleri de var.

D.G: Mağdur kadınlara yönelik araştırma ve anket çalışmaları yapıyor musunuz?

N.K: Anket çalışmaları yapıyoruz sık sık. Alanda olmazsanız masanın üzerinde göremezsiniz sorunları. Kadın Müdürlüğümüz anketler yapıp bakanlıklara rapor ediyorlar. Benim bir gözlemim olmuştu. Parti Okulu eğitmeni idim. Beşer kişinin oluşturduğu basit projelere danışmanlık yapmaktı. Bir grup sığınma evlerinde proje yapmak istediler. Bir ilçemizin sığınma evine gitmiş ve bu çalışmayı yapmıştık. Kadınlarla sohbet ediyorsunuz, neden gelmiş, kalmaktan memnun mu gibi. Oradan ayrıldıktan sonra 3 gün uyuyamadım, o kadar ağır vakalar var ki. Bir kadın bunları nasıl yaşayabilmiş sorusunu sordurtan vakıalar var. bu kadınların her birinin mutlaka kayda alınması gerekiyor. Hayat hikayesinin veri olarak ele alınması gerekiyor. Haksız tahrik indirimi gibi cezada indirimler var. şimdi artık pek yapılmıyor. Ama indirim yapılmaz noktasında da bir yasal düzenleme yok. Cezaların arttırılmasından bahsediliyor. Ama bakıyoruz görüyoruz ki, şiddetin her geçen yıl daha da artması, cezaların da yeterince caydırıcı olmadığını gösteriyor. İçerde firar ediyor, çıkıyor, şiddeti tekrar uygulayıp yine cezaevine giriyor. Demek ki tek başına ceza vermek de caydırıcı değil. Önleyici koruyucu tedbirler noktasında neler yapmanız gerektiğine bakmak gerekiyor. Bir kere eğitimler vermek zorundayız. Kadını da erkeği de ayrı ayrı eğitmek durumundayız. Ekonomik imkansızlıklar ve yoksulluk şiddeti beraberinde getiriyor ne yazık ki. Şiddet en çok evde uygulanıyor. En çok eş tarafından uygulanıyor. Daha sonra partner ve ailesi geliyor. O zaman aile kurumuna bakmak gerekiyor. Kadının aile içindeki konumuna. Kadın üzerindeki mülkiyet iddiasından çıkılması gerekiyor. Toplumun bu algıdan kurtarılması gerekiyor. Okulların müfredatına kadar girmesi gereken eğitimler verilmeli.

""

D.G: Kadına şiddet ve kadın cinayetleri size göre daha görünür hale mi geldi, daha fazla arttı mı? Bu konuda her tarafın farklı görüşleri var biliyorsunuz?

N.K: Verilere baktığınız zaman ikisi de bir değer. Daha görünür hale gelmesi ve artması. Bilimsel açıdan baktığınızda sayısal bir artış varsa, arttığı gerçeğini reddedemezsiniz. O zaman da başka neler yapmanız gerektiği konusunda ayrı bir çalışma yürütmeniz gerekir. Dolasıyla arttığı gerçeği, bu gerçeği ortadan kaldırmaz.

D.G: Görünür hale gelmesinde başat görev medyanın. Peki medyaya düşen görevler, kullanılan dilin önemine kadar pek çok nokta var sizin de bildiğiniz gibi.

N.K: Kadının kişilik haklarının korunması ve sadece vakıa olarak verilmesi lazım. Haberlerde bile bu konuda medyanın kullandığı dile çok dikkat etmesi gerekiyor. Medya mensuplarının eğitimi önemli. Toplumsal algıda bir sorun varsa, eğitimli kesimde de olabiliyor bilgi eksikliği. Medyayı da bundan ayırmak mümkün değil. Sevindirici olan, tüm medya artık daha fazla farkında. Bu çok değerli. Yasama-yürütme-yargı olarak açıklarız. Dördüncü basamak medya, beşinci basamak ise stk. Medya toplumda pekçok şeyi yönlendiren bir organ.

D.G: Kadın dernekleri yeterince aktif mi sizce? İzmir'deki kadın örgütleri ne durumda? Genç kadınların da bu stk'larda daha etkin hale gelmesi farkındalık açısından ne derece kıymetli?

N.K: İzmir'de şanslıyız. Çok fazla stk var. 5 bin kadar stk olduğunu biliyorum. İBB ile çalışan, ortak proje yapan, işbirliği yapmak isteyen stk'ları çok başarılı buluyorum ben. Güzel çalışmalar yapıyorlar. Onların iyi niyetli olarak yararlı işler yapmak istediklerini biliyorum. Kendi içlerinde platformları bile var. Kimisi sponsor bile olabiliyor. Bazılarına da biz lojistik destek veriyoruz. Bize başvuran her stk'yı kabul ediyoruz, mutlaka bir çalışma gerçekleştiriyoruz. Bizimle beraber işbirliği yapan stk'larda çok aykırı bir şey görmedim. Stk'ların da güçlendirilmesi gerekiyor. Ceplerinden para, zaman harcıyorlar, emek veriyorlar gönüllü olarak. İçlerinde çok değerli kimlikler var. onların daha güçlü olmasının da yolunun açılması gerekiyor. Almanya'da bir stk, yeterli güce ulaşmışsa parlamentoya yasa teklifi sunma hakkına sahip. Bizim STK'ların sesinin daha çok duyulması ve daha yetkili kılınacağı yasal düzenlemelere ihtiyacı var. Çalışma mekanı bulamamaktan ya da kiralarını ödeyemediklerinden bahsediliyor. Bunların da giderilmesi lazım. Bunlar giderilirse çok daha etkili işler yapacak stk'lar var. gönül rahatlığıyla bağış yapabildiğiniz kendini kanıtlamış büyük kurumlar var. Her STK'yı desteklemek önemli. Bize projeyle gelen her kurumu da destekledik bugüne kadar.

""

D.G: Siyasetçi kimliğiniz var. belediye başkan, milletvekilliği aday adaylığınız var. Siyasette kadın, kadın kotası tartışmalarını nasıl buluyorsunuz. CHP'de aktif siyaset yaptınız uzun yıllar.

N.K: İş yapmayı seven bir insanım. Proje yapayım, sonuç elde edeyimi seviyorum. Tekrarlamayı sevmiyorum. Bir alandan sonra başka bir alanda da çalışırım. Hukuk müşavirliği de yaptım. 2011 yılıydı sayın genel başkanımız kadınlara daha fazla yer vereceğini söyleyince, emekli olup partiye üye oldum. O tarihte milletvekili adayı olarak genel merkeze başvurmuştum. Yerel yönetimler alanında bir yasa taslağı çalışmıştım. Meclis üyeliği görevim de olmuştu. O çalışma çok beğenilmişti. Genel başkanımızın danışmanlarından birisine yetkilendirilen bir hukuk danışmanı oldum. Yerelde de bulunduğum ilçelerin hukuk komisyonlarında, Parti Eğitmenliği görevi yaptım. Kadın kollarında, komisyonlarda görevler aldım. Partide partinin hemen hemen her kademesinde görev aldım. Önemli görevler üstlendim.

Kadınların mutlaka siyasete kazandırılması gerekiyor. Ailemde de kadın erkek ayrımını hiç görmedim. Hukukçu olduktan sonra boşanma, nafaka davalarında, medeni haklar noktasında kadınlardaki eksiklikleri, karşılaştığı eksiklikleri gördüm. Siyasi partiye girdikten sonra kadın erkek birlikte çalışmalı noktasındayım. Kadın alanında da özel bir çalışma yürütmek gerekiyor bence. İnsanlar kadınlara kapılarını kolay açıyorlar. Alan çalışmasında kadınların mutlaka sahada olması gerekiyor. Arka sıralara çok gidiyorlar gerçekten partili kadınlarımız. Mahalle temsilcilerimiz var. arka sokaklarda gerçekten iyi çalışmalar yapıyor. CHP İzmir'de yıllardır iktidarda. Örgüt çalışması önemli bu noktada.

D.G: Partinizin toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların daha fazla aktif siyaset içinde yer almasına yönelik çalışmaları ne durumda?

N.K: Tüzük çalışması yapıyoruz. Genel bir yaklaşımım var aslında; tüm vatandaşların okullarda proje üreterek eğitim almasından yanayım. Araştırma yaparak, inceleyerek, bir proje ortaya çıkararak eğitim almasından yanayım. O zaman bu hayat boyu devam eder esasında. Parti okulumuzda da bu şekilde pasif üyeleri aktif kılmak için getirilen bir yöntem vardı, beş üye bir proje üzerinde çalışıyor ve herkes aktif oluyor. Esas mahallede başlıyor siyaset. Dolayısıyla kota noktasında CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu, 8 Mart'ta Eşit temsiliyete yönelik bir kanun teklifi verdi. Kadın erkek fermuar sistemiyle bütün siyasi mekanizmalarda yer almalı. Parlamentoya göndereceğiniz milletvekillerinde eşit sayıda milletvekilinin gönderilmesi gibi maddeler var. Bugün parlamentoda sadece 103 kadın milletvekili var. Bu, çok düşük bir oran. Halbuki 1934 yılında Mustafa Kemal Atatürk, liderimiz, o tarihlerde bile dünya kadın erkek temsiliyetinde dünyada ikinci sıradaydı Türkiye. 176 meclis üyesinin sadece 29'u kadın. Bu kanun teklifine bütün siyasi partilerin siyaset üstü bakmasını ve desteklemesini istiyoruz. Biz de daha önce iki sene önce, tüm parlamenterlere hitaben fermuar sisteminin uygulanması hakkında bir mektup yazmıştık. Eşit temsil hakkının verilmesine dair kanun teklifi hazırlanmasını istemiştik. Genel başkanımızın bu teklifi vermesine çok sevindik. Zaten geçen hafta da kendisini ziyaret edip teşekkür ettik. Bu, kotayı kaldırmak oluyor, eşit temsil demek artık kotanın olmaması demek. Genel merkezin organlarında, PM, MYK'sında, il ve ilçe yönetimlerinde kadın erkek birlikte ve eşit oranda çalışmayı öngörüyor.

CHP bu ülke için çok önemli. Bütün öncü hareketlerin, ilkleri getiren getirmesi gereken bir parti. Bu kanun teklifinin de bizim partimiz tarafından verilmesi beni çok mutlu etti. Kanunlaşır ya da kanunlaşmaz. Tüzük değişikliği yaparak bunun takipçisi olacağı anlamına da gelir benim için.

""

D.G: Genel başkanı ziyaretinizde size herhangi bir vaat ya da sözü oldu mu peki?

N.K: Şöyle, kadın milletvekillerimizin de topluca imzasıyla gelen bir kanun teklifi. Ankara'da kadın erkek fırsat eşitliği komisyonu olan partilerdeki milletvekilleriyle de bir çalışma yaptık. Hep birlikte işbirliği kararı aldık. Tabiki zaman alacak. Tüzük çalışması yapıldığı noktasında kadın milletvekillerimizin bize bildirimi oldu.

D.G: Partinizde uzun yıllar ve her kademede görev aldınız. Şimdi de parti sözcüsü olarak görev alıyorsunuz büyükşehir belediye meclisinde. Yerelde muhalefet olan partilerin temsilci ve üyelerinin eleştirileri de oluyor meclis toplantılarında. Hepsine yanıt veriyorsunuz?

N.K:İki yıldır CHP Grup Sözcüsü olarak görev yapıyorum. Bir kadın hukukçu olarak bu görevi sürdürüyorum. Her mecliste aşağı yukarı her konudan 150 konu oluyor. 30 ilçeden gelen önergeler oluyor. Bunlar üzerinde sürekli çalışıyorum. Genelde güzel bir konsensus var. uzlaşı kültürünü getirdik. Ama tabiki farklı görüşler de oluyor. Partilerin siyasi görüş farklılıklarından gelen konular da oluyor. Ben grup sözcüsü olarak konulara hangi açıdan yaklaştığımızı, ya da neden ısrar ettiğimizi açıklıyorum hukuki perspektiften de bakarak. Hangi açıdan baktığınız ve hukuki dayanağınız da önemli. Elimizden gelen gayreti gösteriyorum. Grup sözcüsü olmak benim için büyük bir onur. Gitmediğim bir meclis toplantısı olmadı. Hastalansam da zaman zaman bire bir yerine getirdim. Her meclise de çalışarak gittim.

D.G: Siyasetteki kariyer hedefleriniz arasında milletvekilliği adaylığı var mı? Yoğun emeğiniz ve deneyiminiz var.

N.K: Çok teşekkür ediyorum. Kendim çalışarak yükselen bir ivme sağlamış bir siyasetçiyim. İki dönem üst üste milletvekili adayı olarak gösterildim. Aday olarak çalıştım seçimlerde. Bundan da onur duydum. Temsiliyet de çok önemli çünkü. Kendi isteğim, talebim olmamasına rağmen parti genel merkezi beni belediye meclis üyesi olarak görevlendirdi. Meclisimizde de partide grup sözcüsü olarak görevlendirildim. Dolayısıyla her görevi layıkıyla yapmaya çalışan bir insanım. Görev sorumluluğu olan bir insanım. Zaman ne gösterir bilmiyorum. Ama Albert Camus'nün bir sözünü çok seviyorum; 'Top hiçbir zaman beklediğiniz yerden gelmez hayatta.'. Bir de John Lenon'un bir sözü var, yaşamın aslında kendisinin bir yolculuk olduğu. Bulunduğunuz andan keyif almak, yaptığınız işlerden keyif almak. Belki de en güzeli bu. Güzel bir çalışmaya ortak olduğunuz zaman mutlu oluyorsunuz. Zaman gösterir diyelim. Bugüne kadar hiçbir görevi reddetmedim. Verilen her görevi yerine getirdim. Siyasette zaman ne gösterir bilmiyorum.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP