AVRUPA, AVRUPA DUY SESİMİZİ!..

Hareketli bir hafta geçirdik. Hafta içinde aldığım notları şöylesine sıralamakla bu yazıya başlamak istedim. Aslında her bir not başlı başına bir yazının konusu olabilirdi. Önce “Türkiye’de hukuk kaldı mı?” diye sorduk, anayasa tartışmalarını izledik. Sayın Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi Yarargıtay tartışmasında arabuluculuk misyonunu üstlenme niyetini öğrendik. Kendisine göre bu görev kendi yetki alanında. Ancak açıkça Yargıtay’ın […]

Hareketli bir hafta geçirdik. Hafta içinde aldığım notları şöylesine sıralamakla bu yazıya başlamak istedim. Aslında her bir not başlı başına bir yazının konusu olabilirdi.

Önce “Türkiye’de hukuk kaldı mı?” diye sorduk, anayasa tartışmalarını izledik. Sayın Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi Yarargıtay tartışmasında arabuluculuk misyonunu üstlenme niyetini öğrendik. Kendisine göre bu görev kendi yetki alanında. Ancak açıkça Yargıtay’ın tarafını tutarken, tarafsız olunması gereken ara buluculuk misyonunun nasıl yerine getirilebileceğini pek anlayamadık.

Hukukun üstünde bunca kara bulutlar dolaşırken, Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in para bulma çabalarının beyhude olduğu konusundaki kanaatimiz daha da pekişti.

Polat çifti ile başlayan görgüsüzlüğün, diğer benzerleri ile bir arada esasen bir kara para aklama operasyonunun reklamları niteliğinde olduğunu anladık. Mevcut İçişleri Bakanı ile bir önceki arasındaki farkın nedenlerini sorguldık. Bu arada pek çoğumuz hayatımızı sürdürebilmek için bunca alın teri dökerken, neden bir güzellik salonu açmayı düşünmediğimize hayıflandık.

Emekli maaşı yetmediği için çalışmak zorunda kalanların sadaka niteliğindeki 100üncü yıl emekli ikramiyesinden mahrum edilmelerini mantığımızla bağdaştıramadık.

Bütün bu tuhaflıkların ardından Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın haftanın son iş gününde gerçekleştirdiği Almanya ziyareti bambaşka bir perspektiften olanı biteni değerlendirmemiz gerektiğini de gündeme taşıdı. Dolayısı ile bu yazının ana konusu haline geldi.

Önce 2024’ün 24 Şubat günü ikinci yılını dolduracak olan Rusya Ukrayna savaşı ile ilgisi olan kaldı mı? Bir tür vaka-yı adiye pek çoğumuz için. Orada da hayatını kaybedenlerin sayısı 100 binleri geçti çoktan. İlgilenenler yok mu? Var tabi. Geniş halk kesimleri için belki bir haber niteliği bile taşımaz halde.

Çoğumuzun gözleri ise başka bir insanlık trajedisinin üstünde. Hamas’ın İsrail’I vurması ile başlayan, İsrail’in orantısız güç kullanımı ile şimdilik 10 binin üstünde Filistinlinin yaşamını yitirmesine yol açan 21inci yüzyıl insanlık trajedisini, bir diğer ifadesi ile naklen soykırımı dehşet içinde izliyoruz.

Daha önce yazdık, yineleyelim, atalarınızın soykırım suçuna uğramış olması, siz torunlarına soykırım yapma hakkı tanımaz.

Erdoğan’ın Almanya ziyareti de bu algı içinde gerçekleşti. Önca Alman Cumhurbaşkanı Steinmeier, ardından Alman Şansölyesi Scholz ile bir araya gelen Erdoğan’ın ne elde edip edemediğini önümüzdeki günlerde bolca tartışacağa benziyoruz.

Şimdilik dikkatimizi çeken bazı ana unsurları aktarmakla yetinelim.

Evet geçtiğimiz haftanın son günü adeta “Avrupa, Avrupa duy sesimizi, bu gelen Türklerin ayak sesleri!” kıvamında geçti. Ayak seslerimiz duyuldu mu? Dikkate alınır mı? Şimdilik pek bir fikrimiz yok.

Peki bu olandan bitenden Filistin’de yaşayanlar olumlu bir gelişmeye tanıklık ederler mi?

Maalesef umudumuz yok… 

Can Baydarol

AB Uzmanı-AB ve Küresel Araştırmalar Derneği (ABKAD) Başkanı

Exit mobile version