Kavurucu sıcaklarda buz gibi soğuk yazı…
Yılın bu zamanlarındaki kavurucu sıcaklara eski insanlar eyyam-ı bahur derlermiş.
Bu özel günlerde birtakım olağanüstü işler olurmuş.
Sabah esintisinin bile cehennem üfürüğü gibi estiği bu günlerde nice kocamışlar ve nice kırkı çıkmamış bebeler yitip gidermiş. Bu günler öyle çetin günlermiş ki erkeklerin kudretini çalıp hatun kısmını hepten âşüfte-kâm kılar, karı koca arasına bile kara Kedi ¹ sokarmış.
Klima, vantilatör falan şöyle dursun zırt pırt kesilen İzmir elektriği bile henüz icat edilmediği için Mısır ve Hint saraylarında hasır yelpazelerin hüküm sürdüğü çok eski zamanlarda bir büyücü, eyyam-ı bahur geldiğinde Akyıldız’ın Güneş’in ardına geçtiğini fark etmiş.
Bu yüzden de Güneş’in çok daha güçlü ve hiddetli ışıdığını düşünmüş.
İş bununla kalsa yine iyi!
Herkesi de inandırmış.
Her korkudan doğan inanç gibi bu inanışın da bilinmezine korku duyulur olmuş.
Ve tabii ki korkan her âdemoğlu gibi o zamanın insanı da tereddüt etmeden, ilk emirde kan akıtmayı düşünmüş.
Akyıldız, bir an evvel güneşin ardından çıksın, bu illet sıcaklar bitsin diye kurbanlar kesilmiş.
İbrahim’e Koç ² indiğinde Güneş hangi burçtaydı kim bilir ama Akyıldız’ın içinde bulunduğu köpek burcundan ilham alan insanlar, korkularından emin olmak ve bir an önce bu tılsımdan kurtulmak için her yıl bu zamanlar binlerce Köpek ³ kurban etmişler.
…
Aradan geçen bunca çağdan bunca kurbandan sonra XXI. Yüzyılda klimalı bir odada serin serin geriye bakınca insanın aklına kendi canımız için başka bir canı yok etmek huyunun ne eski bir huyumuz olduğu geliyor;
Oysa Eski Türklere göre o burç, köpek değil bir Kurt ⁴ imiş. Hatta rivayet odur ki; Gökbörü diye bilinen ve Börteçine’nin takip ettiği kurt da işte bu kurtmuş. Neden akıllarına kurt yakalayıp kesmek gelmemiş bilemem ama demir dağı eritip çıktıklarında bu kurdu da kendileriyle beraber hikâye etmişler.
Türlü türlü işte insanoğlunun efsaneleri!
İnsan kınadığıyla kınanmadan ölmezmiş. Yukarıdaki büyücünün işi gibi olacak ama, bir efsane de ben anlatayım:
Bu eyyam-ı bahur günlerinde ne zaman ve nereden eseceği bilinmeyen yakıcı bir rüzgârdan çekinmek lazımmış.
Kitapta yerini görmesem söyler miyim hiç?
Ben de remilcilerin, müneccimlerin yalancısıyım.
Acemlerin sam yeli mevsimi, ecnebilerin de kendi lisanlarıyla Dogdays dediği bu günlerde insanca insan akıllı olup tedbir almalıymış.
Kurumak üzere yayvan tepsilere dökülmüş mis kokulu salçalardan, güzelim fesleğen çiçeklerine, yeni asılmış sakız gibi çarşaflardan henüz yoğrulmuş ve kışın tüterken savurmak için içlerine yaz havası çeken tarhanalara kadar rastladığı her şeyi kavuran bu rüzgârdan korunmanın tek yolu da kolye gibi taşınacak alelade bir demir parçasıymış. Yoksa alaca illeti gibi pençe pençe çarpılıverirmiş insan.
Bir de ilmini gizli tutan kocakarıların kışın nasıl geçeceğini ay ay hesaplayabildikleri kadim bir hesap kalmış o günlerden. Başka bir gün de bunu konuşuruz.
Şaka ⁵ bir yana artık Akyıldız ⁶ kimsenin ilgisini çekmiyor.
Gökyüzünde onu bulacak insan bile neredeyse kalmadı.
Göğe bakan kimse yok!
Bu yazıyı bir Eyyamı bahur gününde, sadece köpeklerin değil tüm özgür hayvanların nasıl öldürüleceği tartışılırken sizi biraz serinletmek için yazıyorum.
Yaptıklarımızın asırlar sonra nasıl komik görüneceğini aklıma getirmemeye çalışıyorum.
Ne derece mümkünse artık…
Diyorum ki kendime;
Ben bu işe karşıyım. Kalkın dediler kalktım. Yazdım. Çizdim. Duyurdum. Yetmedi en sunturlusundan küfürler edip beddualar okudum. Zaten başka ne gelir ki elden? Ölümü düşünene, CAN ⁷ denen şey nasıl anlatılır?
Sonra bir dakika önce yazdığım satıra bir dakika sonraki gelecekten cevap veriyorum:
Bunca insan bir çatı örgüt kuramaz mıydı? Özgür bir arazide, özgür bir dünya için çalışamaz mıydı?
Dakikalar sonrasına bile hesap veremeyecek kadar aciz bir halde;
Bir yandan içimde açılması muhtemel büyük bir yaranın yerini hazırlıyor,
Bir yandan da buz gibi ruhum ile kavurucu sıcaklardan bunalıyorum.
Ve herkes gibi bunu yaşamak sanıyorum.
Tespih böceklerinin, akreplerin, serçelerin, midyelerin nasıl topluca öldürüleceğini kimse düşünmediğinden boşluğun ortasında sessiz sedasız ve korkusuzca durabiliyorum…
Durabiliyoruz.
Dakikalarca yaşlanıp can diye diye ya öldürülüyor ya da öldürüyoruz.
Biz kendimizi kaptırmışken yaşamanın sanrısına,
Önce bir köpek kurban edildi sonra iki insan siyah bir kaldırımda,
Çarpılmayalım diye biz kalanlar şimdi kırmızı olan kaldırımda,
Bir memur daha kurban ediliyorken siyaset tanrısına,
Uçsuz bucaksız bu kurbanlıklar aleminde,
Bu eyyam- bahurun bunaltıcı günlerinde,
Sizler nasılsınız efendim?
Yaşamaktasınızdır umarım.
1• Kedi: Dört ayaklı memeli bir hayvan.
2• Koç: Dört ayaklı memeli bir hayvan.
3• Köpek: Dört ayaklı memeli bir hayvan.
4• Kurt: Dört ayaklı memeli bir hayvan.
5• Şaka: Bir tür gerçek olasılığı.
6• Akyıldız: Sirius yıldızı. 8,5 ışık yılı ötedeki bir yıldız topluluğu. Keops piramidinin kraliçe odasındaki kanal bu yıldıza bakar. Kuran’da Şi’ra olarak geçer. Eyyam-ı bahurda demir taşımayanlara karşı bir husumeti tespit edilememiştir fakat büyük yıldızı içinde demir oluşturarak çok uzaklarda, bir kaya parçasında yaşayan insanlara selam çakmaktadır. Küçük yıldızı ise bildiğimiz en sert madde olan elmastan 300 kat daha serttir ve her korkunç tanrının yüreği gibi kan ile yumuşaması söz konusu değildir.
7• CAN: Aslolan
17• Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin içerdiği madde sayısı. 5. maddesinde “Öldürme ve ötanazi işlemine ilişkin esas ve usuller” den söz edilmektedir. Daha gerçek bilgi için 5. Dipnottaki şaka maddesine 5 saniye bakınız.