BUNLARA BATIYOR!

Yaşar Eyice olarak, büyük takdir gören ‘Vay Soysuz Vay!’ başlıklı yazımda, ‘Düzce Akçakoca İlçe Müftüsü Şaban Soytekinoğlu denen şahsın, Selanik’ten gelenler için ‘Yüzde 90'ı Sabetayist Yahudi, Müslüman değiller!’ diyerek aslında Mustafa Kemal Atatürk ve tüm Türklere hakaret ettiğini dile getirmiştim. Ben şimdi benzer bir konuda bildiklerimi, okuduklarımı paylaşayım: Osmanlı’da biz Türklere şöyle denilirdi: ‘Aman Türk’üm deme, […]

Yaşar Eyice olarak, büyük takdir gören ‘Vay Soysuz Vay!’ başlıklı yazımda, ‘Düzce Akçakoca İlçe Müftüsü Şaban Soytekinoğlu denen şahsın, Selanik’ten gelenler için ‘Yüzde 90'ı Sabetayist Yahudi, Müslüman değiller!’ diyerek aslında Mustafa Kemal Atatürk ve tüm Türklere hakaret ettiğini dile getirmiştim.

Ben şimdi benzer bir konuda bildiklerimi, okuduklarımı paylaşayım:

Osmanlı’da biz Türklere şöyle denilirdi:

‘Aman Türk’üm deme, sonra devletin parçalanır!’

Bu tarihi bilgiyi Prof. Dr. Halil İnalcık’ın makalelerinde bulabilirsiniz.

Türkler bu korkuyla kendi kimliğinden korkar hale getirilir ve adeta bundan kaçar oldu.

Ama Osmanlı diğer etnik gruplara hoşgörülüydü.

Her türlü ‘etnik hürriyeti’ tanında bunlara!

Böylece devlete ısınırlar sanıldı!

Türkler; ‘Osmanlıyız!’ veya ‘Müslümanız’ derken, diğer gruplar; Arap, Rum vs. kendi kimliklerini geliştirip, bilinçlendirdiler.

Ama ne zaman ki, devlet tökezledi ve beklenen o büyük gün geldi, hepsi devlet içinde devlet olmuş halde birer birer Türk’ün karşısına dikildiler.

Türk; hazırlıksız, şaşkın ve maalesef kimliksizdi.

Kendisine anlatılan ‘din kardeşliği’ ezberi de bozulmuş bir halde, yara bere içinde Anadolu’ya sıkıştı.

Sonra oraya da gelip gırtlağına sarıldılar.

Sözde devlet yöneticilerinin de kendisine yabancı olduğunu fark eden Türkler, 1920 itibariyle Mustafa Kemal’in etrafında kenetlenip yeni bir kimlik inşasına giriştiler.

Bu Türk tarihinde Ergenekon’dan çıkıştan daha zor bir hamle idi.

Çünkü çok geç kalınmıştı.

Ve bu girişime fetvalarıyla karşı duran bir sınıf vardı.

Onları bugün de görüyoruz, aynen Düzce Akçakoca İlçe Müftüsü Şaban Soytekinoğlu’nun şahsında olduğu gibi…

Bakın Mustafa Bulan bu durumu nasıl özetliyor:

‘Cehaletin, geriliğin, tembelliğin ve çaresizliğin asıl nedeni öğrenilmiş ya da öğretilmiş ezberlerdir…’

Bir bakıyorsunuz bunlardan bir kadın ortaya ‘islamcı’ olarak çıkıyor ve şunları diyor utanmadan:

‘Hani şu sokakta dondurma yalayanları gördüm mü, Şeytan’ı görmüş gibi oluyorum!’

Ve devam ediyor:

‘…Dilleri sanki tenimde dolaşıyor, gibi hissediyorum. Hepsinden bu dünyada da ahirette de davacıyım!’

Aman ha Emine Hanım’a kulak verin ve yaz geldi, sıcaklar başladı…

Dondurma falan yemeyin…

Yoksa Emine Hanım gibiler yine bir tuhaf olup hepiniz için davacı olur…

Mutlaka ve mutlaka bu gibiler kutsal dinimizi de kullanmaktan çekinmiyorlar.

Böylece bazıları sayesinde pirim yapıp, dünyalıklarını da fazlasıyla kazanıyorlar.

Son model araçları olanları, lüks içinde yaşayanları bir inceleyin bakın altından neler çıkacak neler?

Tabii ki başrollerde hep belli kişiler, örneğin siyasiler de var, bazı dernek ya da cemaatlerin yöneticileri de…

Yaşar Eyice

Exit mobile version