DIŞ GÜÇLER VE BİZİM ZEZE

Dün Muğla’da idim. Zeze’yi yüzme yarışlarına götürdüm ve Muğla’da dostlarımı gördüm. Yani hem ticaret hem ziyaret. Zeze 200 metre karışık stilde skoru iyi olmasına rağmen sakıncalı bir hareketi ile (eli kenara dokunduğu için) diskalifiye oldu; çok üzgündü. Etrafa dehşet saçtı. Ağlarken alışıldık bir mazeret söylüyordu. Ben yenilmedim, beni dış güçler ve onların işbirlikçisi vatan haini […]

Dün Muğla’da idim. Zeze’yi yüzme yarışlarına götürdüm ve Muğla’da dostlarımı gördüm. Yani hem ticaret hem ziyaret. Zeze 200 metre karışık stilde skoru iyi olmasına rağmen sakıncalı bir hareketi ile (eli kenara dokunduğu için) diskalifiye oldu; çok üzgündü. Etrafa dehşet saçtı. Ağlarken alışıldık bir mazeret söylüyordu. Ben yenilmedim, beni dış güçler ve onların işbirlikçisi vatan haini hakemler diskalifiye etti. Vatan bölünmez!

Hem gülüyor, Hem gülüyorum, hem ona teselli veriyorum.

Kar etmiyor.

Aklıma Erzincan göçüğü geliyor. Altında kalan 9 can olduğu, fazla da olabilir, geliyor; zihnimde onların havasızlıktan can çekişerek kaç günde ölecekleri canlanmakta.

Altın madeni ruhsatı sırasında Çevre bakanı şimdiki AKP İstanbul Belediye Başkan adayı Murat Kurum’uş. Onun dünkü savunmasını düşünüyorum. Bizim oğlanın ki kadar komik. “Ben Çevre bakanı iken çok denetim yaptık” diyor. Daha ne yapsaydık demek istiyor. Öyle ya, bir de denetimsiz olsa toprak tüm Erzincan’ın üstüne çökerdi. Sayın Kurum son Başbakan Binali Yıldırım’ın savunmasını duymamış, imzaları kendi, atmamış, sorumlu o değilmiş gibi konuşuyor.

Kurtarma ekipleri ve yetkililer “Anagold” şirketi yetkilileri ortalarda görünmüyor diyorlar.

Değerli okurlar, sevgili dostlar görün bakım bu Erzincan’da ki toprak kayması, göçük eninde sonunda dış güçlere bağlanır. Binali Yıldırım’ı seçen Erzincanlı da alkışlar, vatan bölünmez diye slogan atar, sen sağ, ben selamet oluruz vesselam.

Prof. İrfan Palalı

1950 yılında Şanlıurfa’da doğdum. Tıp eğitimimi tamamlayarak profesör unvanına ulaştım. Üniversite yıllarında başladığım edebiyat yolculuğum, özellikle toplumsal meseleleri ele alan romanlarla devam etti. 2002 yılında yayımlanan "Tehcir Çocukları" adlı ilk romanım, Türkiye’de tabu olan Ermeni sorununu gündeme taşıdı ve büyük yankı uyandırdı. Ardından "Taşların Ağıtı" (2005), "Sünnet Çocukları" (2008) ve "Özgürlük Düşleri" (2016) adlı romanlarımı yayımladım. Şu anda İzmir’in güvenilir gazetesi Demokrat Gündem bünyesinde yeni romanım "Testosteron" üzerinde çalışıyorum.

Exit mobile version