Kaç zamandır ses seda çıkarmayan Sezgin arkadaşım bir fotoğraf ile birlikte şu notu göndermiş:
‘Cübbeli Ahmet’in ifadeye geldiği arabasının markasını bilmeyenler olabilir.
Audi A8 L (Long) değeri ise 10 milyon. 820 bin tl…’
Sonra bir soru daha geldi, Sezgin Bey’den;
‘Bu arabayı bir hoca nasıl alabilir haram yemeden?’
Çocukluğundan bu yana bir gün bile oruç yemeyen, dini vecibelerini yerine getirdiğini bildiğim Sevgili Arkadaşım Bornovalı Sezgin’e şu anımsatmayı yapayım:
‘Ramazan ayında, hatta yıl boyunca haftanın belli bir gününde vatandaşın sorularını yanıtlayan bazı din adamları bir saatlik programda kaç milyon alıyorlar bilmiyor musun?
Özel davetlere ve sohbet toplantılarına katılmak için, özel asistanları ne kadar lira pardon dolar ya da avro istediklerini duymadın mı?
Yanlarındaki özel sekreter ya da koruma görevi yapanların ücretlerinden haberin yok mu?’
Bence benden iyi biliyordur da, arada böyle hınzırlık yapıp, akıl karıştırmak istedi, herhalde…
Ama şunu söyleyeyim:
Ben de şaşkınlık ve hayret içindeyim…
Benim notlarım içinde de ‘Cübbeli!’ denilen bu zat için çok önemli bilgiler var, arada paylaştığım için şimdilik bunları geçiyorum…
Sezgin kardeşimin satırları ‘aydınlanmamız’ için yeter de artar bile…
Ama ben taraftarlarının, müritlerinin ağzından yanıt vereyim:
‘Almış işte, sana ne? Şimdi kendisine bir de Ferrari almak için bağış toplamaya başlamışlar.
Nedenini de ben anlatayım…’
*- ÇİNLİ KADINLARIN YENİ MERAKI!
Çin, yeni veya ikinci el Ferrari model araçların en az dörtte birinin kadınlar tarafından satın alındığı ilk ve tek ülke.
Uluslararası medya organlarına göre, son beş yıl içinde Çin anakarasında satılan Ferrari’lerin yüzde 26’sı kadınlar tarafından satın alınmış.
Bu kadınlar, genellikle büyük teknoloji firmalarının üst düzey çalışanları, emlak sektörü girişimcileri veya çok zengin ailelere mensup kadınlar.
Geçtiğimiz yıllarda bu lüks markaya gösterilen ilginin çok arttığını belirten Ferrari yetkilileri, geçen yıl bin 600 araç satarak tüm satışlarının yüzde 12 kadarının bu ülkede gerçekleştiğini açıkladı.
Alıcılar arasında ayrıca kendini yoktan var eden zengin kadınlar var. Örneğin Longfor Group’un kurucusu Wu Yajun, Apple’a parça temin eden önemli bir şirket olan Lens Technology’nin başkanı Zhou Qunfei ve Shein firmasının yöneticisi Gu Xiaoqing bunlardan birkaçı.
*- AMERİKA’DAN SONRA
Çin, Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra dünyada en çok sayıda milyarder barındıran ülke.
Bu milyarderlerin birçoğunun kendini yetiştirmiş ‘alaylı’ iş insanları olduğu söyleniyor.
Öte yandan, tüketim şablonlarının yerleşmesine ilişkin olarak sosyal medya da önemli bir rol oynuyor.
Örneğin, TikTok’un benzeri olan Douyin, Ferrari model araç kullanan kadın gösteren çok sayıda video yayıyor.
Anladınız mı?
Çinli Kadınlar bile Ferrari meraklısı olursa, Cübbeli’nin müritleri kendisine hediye etmezler mi?
Bu arada bizde de bir polis şefi Ferrari sahibi değil miydi?
Ama geçenlerde ölü bulundu…
Merak etmediğim için, araştırma sonucunu öğrenmedim…
*- KADIN BAŞKANA TEŞEKKÜRLER
Takipçisi olduğum ve çok şey öğrendiğim Araştırmacı Yazar, meslektaşım Gürol Tulunay, kaç kez Balçova’daki havuzda bulunan sütun başı için önerilerde bulunmuş, hatta ben de bir iki kez gündemime almıştım.
Gürol Tulunay gibi ben de ‘umudumu kesmiştim ki, Gürol meslektaşımdan şu mesajı aldım:
‘SEVGİLİ ARKADAŞLARIM…
BALÇOVADA Kİ SÜTUN BAŞI
HAVUZ ÜSTÜNDEN İNDİRİLDİ!’
Makaleyi sizlerle paylaşmak istiyorum:
‘Bu gece çok mutlu olduğum haberi sizinle paylaşmak istedim.
Çoğunuzun bildiğinden emin olduğum Sakarya Caddesi ile Ata Caddesinin kesiştiği yerdeki havuzun üstünde uzun yıllardır duran sütun başının oradan kaldırıldığı, Balçova Belediyesi tarafından bana bildirildi.
Bilgide; ayrıca gerekli resmi yazışmaların yapılmakta olduğu ve gerekli izin alındıktan sonra, Balçova Belediyesinin Bellek Evinde sergileneceği ve yerinin artık bellek evi olacağı da aktarıldı.
Ne kadar mutlu oldum bilemezsiniz.
Emeği geçen her kese çok teşekkür ederim.
Umarım ve dilerim ki, ayni irade Balçova Agamemnon Kaplıcalarında da en azından bir sondaj kazısı yaptırabilirler…
Kolay değil iki ünlü kralın, belki de tarihin seyrine değiştirecek bulgulara ve Apollon Tapınağına ulaşabiliriz.
En azından Roma Hamamının üstü açılırsa üç istikamete giden tünellerin ucunda ne var bilebiliriz.
Belki de bizi hiç ummadığımız binlerce yıldır beklediğimiz konularla karşılaşacağız.
Çünkü; Kral Agamemnon, kendi ismini verdiği bir şehri ve Tnrı Apollon Tapınağı burada kurmuş…
Bunu ünlü eski çağ yazarı Strabon dan öğreniyoruz…
Onun arkasından da yüzlerce yıl sonra Büyük İskender aynı kaplıcada kendini ve askerlerini tedavi ettirmiş…
Bu iki kralın bir kaplıcada aralıklıda olsa bulunmasını ben büyük bir tanıtım fırsatı olarak görürüm…
Ya sizler…
Ne kadar sevindim bilemezsiniz…’
*- BEN DE MUTLU OLDUM
Sevgili Gürol Tulunay kadar ben de bu habere ve bilgiye sevindim.
Çünkü mücadelesini çok yakından takip ettim…
Az önce belirttiğim gibi, ağzından yazarak yetkililere duyurmaya çalıştım.
Çabaların boşa gittiğinden çok, ilgisizlik beni üzmüş ve yaralamıştı.
‘Neden bu kadar duyarsızız?’ sorusunun yanıtını veremiyordum.
Bu arada çok yıllar önce Gürol Tulunay’a bir söz vermiştim, yerine getiremedim.
Namık Kemal Lisesi’nde ‘İzci’ idim..
Yahya Su ve Mustafa Plevneli beden eğitimi öğretmenleri bizi Balçova Ağamemnon kaplıcalarına götürmüşlerdi.
Orada ‘B.klu Balık’ yapıp yemiştik…
Birkaç tane, çardak şeklinde derme çatma kulübe vardı.
O günü ve yaşadıklarımızı anlatacaktım…
Bir türlü bu sözü yerine getirmedim, birkaç kez Gürol Kardeş ‘Hadi!’ diye beni cesaretlendiyse de, nedense şairler gibi ilham gelmedi herhalde, ya da güncel konular ve gelişen olaylar şu ana kadar unutturdu.
Bakalım Gürol Tulunay bu yazıyı okuyup anımsayacak mı?
*- BU KADAR OLUYOR
Cübbeli Ahmet ile yazıma girdim, onunla ve hayran oldukları Taleban’dan haberle yazımı bitirmeye çalışayım,
Yakup arkadaşım ‘Kısa yaz da ben de okuyayım!’ diye bilmem kaçıncı uyarısını önceki gün yine yaptı.
Ama benim kısa yazım ancak bu kadar oluyor…
Bornovalı Sezgin’in gönderdiği Cübbeli’nin bindiği aracın fotoğrafını kullanmıyorum ama Teleban’ın Afganistan’dan yeni aldığım görüntüyü paylaşıyorum:
*- MECBUR KALDILAR
ABD ve NATO güçlerinin yirmi yıllık savaşın ardından Afganistan’dan çekilmesiyle iktidarı ele geçiren Taleban, Afganistan’daki hakimiyetini iki yıldır sürdürüyor.
Taleban kendisini devirebilecek önemli bir muhalefetle karşı karşıya değil.
Örgüt, İslami ideolojilerinden taviz vermeyen liderlerinin arkasında saf tutarak iç bölünmelerden de kaçındı.
IŞİD gibi silahlı gruplara yönelik baskılarla iç güvenliği sağlayan Taleban’ın iktidardaki ikinci yılına Afgan kızları ve kadınları hedef alan yasakları hakim oldu.
Son birkaç ay içinde kadınlar ve kızlar İslami kurallara uygun başörtüsü takmadıkları ya da cinsiyet ayrımı kurallarını ihlal ettikleri gerekçesiyle parklardan, spor salonlarından, üniversitelerden ve hükümet dışı gruplarda ve Birleşmiş Milletler’deki işlerden men edildi.
Bu yasaklar Taleban yönetiminin ilk yılında kızların altıncı sınıftan sonra okula gitmesini engelleyen ve daha önce başlatılan yasağın ardından geldi.
ABD’nin Afganistan’dan çekilmesiyle en fazla zarar görenler kadınlar oldu.
*- DAHA ÇOK BEKLERLER
Bir de konuya başka açıdan bakalım:
Talaban’dan kaçan binlerce Amarika hayranı İran üzerinden Türkiye’ye geldi.
Görüntülerini gördük…
Bir o kadarı, yani Amerikalılar lehine çalışanların önemli kısmı hâlâ Amerika’ya alınmalarını bekliyor.
Ben bu ailelerden biriyle yapılan söyleşiden söz edeyim ki, Amerikalılara olan güveni de anlayalım:
Binlerce Afgan aile, ABD’ye mülteci olarak gitmek için yaptıkları başvurularda ilerleme kaydedilmesini bekliyor.
Zaman geçtikçe paraları tükeniyor ve endişeleri artıyor.
18 yaşındaki Merve’nin babası eskiden ABD’nin bir yardım kuruluşunda bekçi olarak çalışıyormuş.
Aile, P2 olarak bilinen ve ABD kuruluşları için çalışan Afganlar’a yönelik özel bir program kapsamında ABD’ye yerleşmek için başvuruda bulunmuş.
Küçücük mutfakta sebze doğrarken konuşan Merve, ‘Günde iki kez yemek pişirip yiyoruz, bazı günler para biriktirmek için daha da az yiyoruz’ diyor.
Kimliklerini güvenlik nedeniyle paylaşmayan aile, evlerini satıp Afganistan’dan geçen yıl ayrılmış. Amerikalı yetkililer, başvurularının işleme konması için üçüncü bir ülkeye gitmelerini söyleyince Pakistan’a geçmişler.
Merve’nin eşi Halilzad, ailenin birikiminin en fazla iki ay daha dayanacağını tahmin ediyor.
Halilzad, ‘İki yıl oldu ve işler düzelmedi, temel ihtiyaçlarımızı göz önünde bulundurmalı ve işlemleri hızlandırmalılar, süreç çok yavaş ilerliyor’ diyor.
Özetle bizim bizden başka dostumuz olamaz…
Talaban hayranları da Amerika hayranları da yazdıklarımı okusunlar da biraz düşünsünler…