HAYALİNİN GERÇEKLEŞMESİ ÜÇ KİŞİYE BAĞLI

Telefonla görüşürken, ‘Siz benim tanıdığım Doktor Cengiz misiniz?’ diye sordum.., ‘Evet!’ dedi. O an Mehmet Cengiz Tümer’in ‘Hayalini’ konuşuyorduk. İnanılacak gibi değil! Çünkü; Çok yıllar önce ölümden dönmüştüm ve bunu İzmir’in ilk balatacılarından Mehmet Gülperçin ve sevgili eşi Bornovalı Gülten Gülperçin ile konuşuyor, ‘Benim hastalık seyrim an be an Dr. Cengiz Bey tarafından görüntülenmiş, sonra […]

Telefonla görüşürken, ‘Siz benim tanıdığım Doktor Cengiz misiniz?’ diye sordum..,

‘Evet!’ dedi.

O an Mehmet Cengiz Tümer’in ‘Hayalini’ konuşuyorduk.

İnanılacak gibi değil!

Çünkü;

Çok yıllar önce ölümden dönmüştüm ve bunu İzmir’in ilk balatacılarından Mehmet Gülperçin ve sevgili eşi Bornovalı Gülten Gülperçin ile konuşuyor, ‘Benim hastalık seyrim an be an Dr. Cengiz Bey tarafından görüntülenmiş, sonra da Akdeniz Üniversitesi’nde ya da Antalya’daki bir tıp seminerinde Türkiye’nin dört bir yanından gelen uzman hekimlere seminer olarak verilmişti…

Türkiye’de ilk defa, ölümcül bir anemi İzmir’de dört beş idealist doktor tarafından gece gündüz süren bir araştırma sonucu yaşama döndürülmüştüm.

Hatırladığım kadarıyla, Dr, Kemal Başak, Dr. Feyzi Sürücüoğlu, Dr. Cengiz Tümer ve Dr. Ufuk Bey ile Dr. Ferruh Üstün Bey olağanüstü bir gayret ve araştırma sonucu yaşama döndürmüşlerdi.

Şöyle söyleyeyim:

Normal kan değerlerimin 12- 16 bandında olması gerekiyordu.

Benim ki 3,3 idi…

Üçe düştüğü an bu dünyadaki işim bitecekti.

İşin kolayı kan vermekti..

Ama nereye kadar?

Üstelik bu çare değildi…

Yani yolculuk bir süre erteleniyordu…

Ekip ısrarla ve inatla, ‘Sorunu çözeceğiz!’ dedi…

Ve başardı da…

Benden sonra yalnız İzmir’de değil, Türkiye’nin dört bir yanında hastalar şifa bulmaya başladılar.

Sadece ömür boyu ayda bir B-12’yi (Dodex) iğnesi yiyorum…

Hiç unutmuyorum;

Dr. Feyzi Sürücüoğlu bir ara bana moral vermek için sırtımı sıvazlar şeklinde dokunmuş ve boylu boyunca yere uzanmıştım…

Yani o haldeydim…

*- İDEALİST BİR İZMİRLİ DOKTOR

Karaburunlu Doktor Cengiz Tümer’i nasıl anlatayım?

Meslektaşım olarak mı?

Çünkü Tıp Fakültesi öğrencisi iken ateş gibi bir gazeteciydi.

Cumhuriyet Gazetesi’nin İzmir’deki Ege Bürosu’nda önemli bir muhabir idi.

O yıllardan bu yana fotoğraf makinesini elinden bırakmadı. Sayısız sergilere katıldı. Bence fotoğrafçılıkta ustaların ustası durumunu muhafaza ediyor.

Harika bir görüntüsünü şöyle anlattı:

‘Enstalasyon çalışmam… O.Henry'den esin ile ‘Son Yaprak!’. Dombacık plajı,  Kaynarpinar,  Karaburun…’

Bu çalışmayı da bir gün başlı başına konu yapacağım.

Sanıyorum Prof. Dr. Mehmet Koştumoğlu bu konu ile doğrudan ilgilenecektir.

*- HAYALI GERÇEK OLMALI

Mehmet Cengiz Tümer’in çektiği bir fotoğraf üzerindeki sohbetimizde şunu anlattı:

‘Bu kaya bu denize konduğundan bu yana; bu kayanın üzerinde hep bir heykel hayal ettim.

Daha önce de bu hayalimi paylaştım.

Aslında istediğim beyaz mermerden bir denizkızı ya da balerin heykeli. Ama sonuçta 1 in 4 ünden emekli devlet memuruyum.

Kültürparktaki Heykel Çalıştayından kalmış heykellere baktım, bunları PS de kayanın üzerine yerleştirdim, istediğim estetik duruşu vermedi.

31 Temmuzda sonlanan Arkas Sanat Galerisindeki ‘Mitler ve Hayaller ‘ sergisi bana ilham oldu.

Tamamen doğal materyaller oluşan- bahçemde kuruyan erik ağacının gövdesi ve ıhlamur ağacının yaprağı- bir enstalasyon çalışması yaptım. O. Henri' nin Son Yaprak adlı eserinden ilhamla ‘Son Yaprak’ adlı çalışmamı gerçekleştirdim.

Poseidonun izni sanatsever Kaynarpinar halkının kavliyle çalışmamı bu kayanın üzerinde 30 gün sergilemek istiyorum.’

Bu konu bence Karaburun Belediye Başkanı ile İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı ve Deniz Ticaret Odası’nın ortak çalışması ise yaşama döndürülür…

Madem ‘Deniz kenti’ İzmir’de böyle kıymetlerimiz var, mutlaka ve mutlaka değerlendirmeliyiz…

Bu konu üzerinde daha çok duracağım…

Anlayana saz anlamayana davul zurna az örneğinde olduğu gibi…

Balzac ne demiş?

İyi dostluklar hesapsız kurulur,

İçinde beklenti yoktur, çıkarsızdık vardır.

İhanet yoktur, güven vardır.

Yaşar Eyice

Exit mobile version