İSTANBUL

İstanbul'dayım, hep söylerim, yine söyleyeyim tanıdım tanıyalı çok severim bu şehri. Bu imparatorluğu. Evdeyiz ve çocuklarıma akşam yemeği hazırlıyorum. ‘Orık’ namı dğer ‘Simit Kebabı' hazırlıyorum. Biraz evvel Ayşe Eda ile Swiss Bosfor' da kahve içmiş ve yine benim İstanbul sevdam depreşmişti.  'Bu yaşa kadar beceremedim, bu yaştan sonra da İstanbul’da yaşamayı beceremem' diye düşünmüştüm. Artık […]

İstanbul'dayım, hep söylerim, yine söyleyeyim tanıdım tanıyalı çok severim bu şehri. Bu imparatorluğu. Evdeyiz ve çocuklarıma akşam yemeği hazırlıyorum. ‘Orık’ namı dğer ‘Simit Kebabı' hazırlıyorum. Biraz evvel Ayşe Eda ile Swiss Bosfor' da kahve içmiş ve yine benim İstanbul sevdam depreşmişti. 
'Bu yaşa kadar beceremedim, bu yaştan sonra da İstanbul’da yaşamayı beceremem' diye düşünmüştüm. Artık İstanbul yaşamak adına genç şehri olmuş bence. 
Herneyse.. Büyük şehir, dünya başkenti bence bu şehir. Karadeniz'den Marmara’ya uzanan boğaz bu imparatorluğun mihenk taşı diye aklımdan geçiyor. Bu şehrin belediye başkanı da bu ülkenin Reis-i Cumhur'u olmalı kanaatimce. Yakışır da. Genç, akıllı, çok terleyen biri. ( Babam, 'Terleyen insan vicdanlı olur' derdi ) 
Varsın bir sene AKP yönetsin, ne olur ki! İktidardayken şimdikilerin yaptığı gibi yönetirsin merkezden, olur biter.
 

Prof. İrfan Palalı

1950 yılında Şanlıurfa’da doğdum. Tıp eğitimimi tamamlayarak profesör unvanına ulaştım. Üniversite yıllarında başladığım edebiyat yolculuğum, özellikle toplumsal meseleleri ele alan romanlarla devam etti. 2002 yılında yayımlanan "Tehcir Çocukları" adlı ilk romanım, Türkiye’de tabu olan Ermeni sorununu gündeme taşıdı ve büyük yankı uyandırdı. Ardından "Taşların Ağıtı" (2005), "Sünnet Çocukları" (2008) ve "Özgürlük Düşleri" (2016) adlı romanlarımı yayımladım. Şu anda İzmir’in güvenilir gazetesi Demokrat Gündem bünyesinde yeni romanım "Testosteron" üzerinde çalışıyorum.

Exit mobile version