MUTLAKA BİR İKİ YERDEN FİYAT ALIN, ARADAKİ UÇURUMA DÜŞMEYİN

*- İZMİRLİ’NİN YOL ÇİLESİ Karşıyakalı Berna Hanım iki gün önce, birçok hanım gibi sinir içinde ne demişti? ‘Ev işlerinde çalışan yardımcı personellerin çektirdiği de dayanılır gibi değil! Her zaman çalışandan yana oldum ama bu çalışanların iş verenlere kazık atma hakkı olduğu anlamına gelmemeli ya!..’ Ben de tanıdığım ev hanımlarının hemen çoğunun bundan şikayetçi olduğunu biliyorum… […]

*- İZMİRLİ’NİN YOL ÇİLESİ

Karşıyakalı Berna Hanım iki gün önce, birçok hanım gibi sinir içinde ne demişti?

‘Ev işlerinde çalışan yardımcı personellerin çektirdiği de dayanılır gibi değil!

Her zaman çalışandan yana oldum ama bu çalışanların iş verenlere kazık atma hakkı olduğu anlamına gelmemeli ya!..’

Ben de tanıdığım ev hanımlarının hemen çoğunun bundan şikayetçi olduğunu biliyorum…

‘Kendi uçağını kendin yap!’ gibi, kendi temizliğini kendisi yapanlar için bu konuda söz hakkı yok…

Yevmiyeler almış başını gitmiş!

Bu kimin umurunda?

İşin garip tarafı, iş adamları ya da mütaahhitlerle konuştuğunuzda, seçim öncesi bir AKP’li bakanın söylediğini tekrarlıyorlar:

‘Çalışacak kişi bulamıyoruz!’

Bu neye benziyor?

‘Yandım bittim, mahvoldum, işler kesat!’ ya da ‘Kötü!’ diyenlerin, hafta sonlarını Yunan adalarında, ya da Avrupa’da geçirmelerine…

Perşembe’den Çeşme’ye giden, Pazartesi ‘Yollar kalabalık!’ diyerek Salı ve Çarşamba günleri işinin başında olan patron durumundakilerin…

Bayram’da doluluk ve tatil beldelerinin hallerini, yolların durumunu biliyoruz…

Yaşadık, duyduk, gördük…

Bugün 15 Temmuz Cumartesi günü, Bornova’dan Urla’ya 2,5 saatte ara yolları da kullanarak ancak ulaşabildiğimi söylesem, ‘İnanılacak gibi değil!’ diyeceksiniz.

Ama gerçek!

Çeşmealtı’ndaki Polis Eğitim Kampı’nda bir dostla buluşacaktım, tabii ki sözümü tutamadım…

‘Gelemiyorum!’ mesajı çektim…

Ama bir şeyi atlamayayım:

Bugün de ‘Resmi Bayram!’…

İzmir bomboş…

Aynen Pazar günü gibi…

Aracın ısı göstergesine baktım;

43 dereceyi gösteriyor…

Biliyorsunuz, ısı ölçüleri güneş altında değil, gölgede yapılır…

Allah çalışana yardımcı olsun…

İddia ediyorum;

İzmir İstanbul’u geçti, belli saatlerde trafik akışı yönünden…

İstanbul’da ‘Dur kalkla!’ gidilir, birkaç nokta dışında trafik yavaş da olsa akar…

Ama düşünün ‘Kazık çakmış’ gibi yerinizde sayıyorsunuz, klimalar da işe yaramıyor…

Akaryakıt, milli sermaye eriyip gidiyor…

Söyleyeyim:

Çeşme otoyolunu bir yana bırakalım, eski yoldan söz edeyim:

Güzelbahçe girişindeki o sinyalizasyon binlerce aracın kuyruğunu nereye kadar uzatıyordu bugün…

Abdullahağa’ya kadar…

‘Acaba kaç kişi ya da yönetici benin bu cümledeki ‘Abdullahağa!’ sözünden ne çıkardı?

Biliyorlar mı?

Bilmezler!

Şöyle söyleyeyim:

Hani Narlıdere Kaymakamlığını geçtikten sonra, bir iki kilometre sonrasında Ege Ordu Komutanlığı ya da Askeriye var ya, orası…

Trafik araçlarını da sabah saatlerinde, öğlene doğru Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’nda Vali konağı tarafında köşe başlarında rastlamıştım…

‘Ne güzel köşeleri tutmuşlar, trafik normal akışını yapar’ diye mutlu olmuştum.

Böyle durumlarda, tatil günlerinde sahil kesimlerini tercih eden binlerce kişi ve Bayram günleri özellikle trafik polisleri ya da kolluk kuvvetleri mutlaka sinyalizasyonun yerini almalıdır…

Kurban Bayramı öncesinde İstanbul- İzmir yolunda yine kaynar sıcakta, Orhangazi’de bir trafık polisinin kan ter içinde şehirlerarası yolculuk yapanlara yardım için nasıl çırpındığına tanık oldum..

Büyük bir hata yaptım, adını almadım, görüntüsünü çekmedim…

Bunu Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gönderip, ‘Yılın polisi seçilmesini ve bir maaşla ödüllendirilmesini’ önermem lazımdı…

Dedim ya ‘Hata yaptım!’

Benim gibi binlerce sürücü de, umursamazlığın en büyük göstergesidir, bence…

Umarım ne demek istediğim anlaşılmıştır..

Çalışan ve görevini layıkıyla yapanları, bir kente bir çivi çakan, bir insanımızı bir şekilde mutlu edenleri el üstünde tutmalıyız…

Ama bir de şöyle tipler var!

*- BU KADAR FARK OLUR MU?

Piyasa berbat!

Bir ahbap el emeğini değerlendirmek, yaptığı peçetelere piko çektirmek istedi.

Bir dükkana gitti, fiyat aldı;

350 lira…

‘emek istediği için’ ‘tamam’ denilebilir…

Aynı işi yapan bir başkasına ‘fiyat’ sordu?

Söylenen daha doğrusu istenen fiyat;

‘650’ lira!

Tamam ‘emeğin, alın terinin, göz nurunun fiyatı tartışılmaz!

Kabul ediyorum!

Ama aynı işe biri ‘350’, diğeri ‘650’ lira fiyat biçince, biraz değil oldukça şaşırıyorum…

Konuyu tam anlamıyorum…

Bu yüzden daha fazla yorum yapmak istemiyorum…

Beni şaşırtan aynı işe verilen büyük diyebileceğim maddi karşılığı…

Çok yıllar önce ‘Kan emiciler!’ diye bir haber yapmıştık…

Kaza yapan araçları çeken bir şirketin diğerlerine oranla aldığı büyük farkı…

Sonra bu işe şirketler de yetkililer de, hatta emniyet yetkilileri ile belediye yetkilileri de dahil oldular…

‘Çekiciler’ için kilometre tahditti koydular, kamuya açıkladılar.

Trafik ve belediye çekicileri de bir süre devreye girdiler…

‘Bizi de arayabilirsiniz!’ denildi, telefon numaraları verildi.

Sonra ‘Ekmekle oynanmaz!’ denilerek, bir de dernek ve esnaf temsilcileri ‘Biz otokontrolü kendimiz yapacağız’ dediler ve konuyu gündemden çıkardılar.

Tüm sorunlar ve şikayetler esnafın kendi kendini otokontrol sistemini işlerliği sokarak çözebilir…

Hiç kimsenin yaptığı yanına kâr olarak bırakılmamış olur…

*-

Yaşar Eyice

Exit mobile version