Ticari yanını bir yana bırakıyorum:
Genelde bu tür haberleri paylaşmıyorum ama bugün özel bir gün olduğu için ‘Anneler’ ile ilgili birkaç bilgiyi paylaşmak istiyorum.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Sosyal Projeler Dairesi Başkanlığı tarafından küçük üreticiden alınan 11 bin saksı karanfil ve 4 bin saksı dalya çiçeği annelere armağan ediliyor.
30 ilçede hem kadın muhtarlara hem de annelere ulaştırmak üzere 15 bin saksı çiçeğin dağıtımına başladı.
*- ANNELER GÜNÜNDE MUTLULUĞUN RESMİ
Son günlerde tüm Türkiye’de sokaklar, caddeler, televizyonlar, gazeteler bir anne ve çocuğun birbirlerine sımsıcak bakışlarıyla doluyor.
Bu fotoğrafın yanında da ‘önce çocuklar iyileşsin’ satırları yer alıyor.
Bu fotoğraf 2 yıl önce başlayan bir mücadelenin simgesi haline gelen mutluluğun fotoğrafı.
Özlem anne tam 2 yıldır, durmadan dinlenmeden yavrusu için LÖSEV ile el ele lösemiye karşı savaş veriyor.
Bu Anneler gününde Özlem Anne çocukları Lösemi ile mücadele eden tüm anneler için minik Asya ise kendi gibi bu savaşı veren kardeşlerine umut olmak için sesleniyorlar, ‘Bağışlarınızla Önce Çocuklar İyileşsin…’
*-
Adı Asya, henüz 6 yaşında. 2 yıldır verdiği mücadele ise yaşından büyük.
Annesi Özlem, Zonguldak’ta 4 kişilik çekirdek bir ailede, pırıl pırıl iki kız çocuğu annesi.
Özlem Hanım ve minik Asya’nın hayat yolculuğu, LÖSEV – Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı ile 2019 yılında kesişti.
Lösemi teşhisi alan Asya’nın mücadelesi, LÖSANTE Çocuk & Yetişkin Hastanesi’nin büyük camlı odalarından birinde, Ekim 2019’da başladı. Minik Asya’nın lösemi teşhisi aldığı an ve LÖSEV ile başlayan yolculuğunu Özlem Anne şöyle kaydetti,
*- ‘O AN DÜNYA BAŞIMIZA YIKILDI!’
‘Kuş gibi kanatlanıp uçan, arkadaşlarıyla oyun oynayan, hiç yorulmayan çocuğum yoruldu, güçsüz kaldı…
Kanımızı verdik, bir anons geçtiler, ‘Asya Kocakaplan’ın ailesi, lütfen doktor odasına!’ o an dünya başımıza yıkıldı.
LÖSANTE’ye geldiğim an çok değişikti her hastanede olmayan bir şey vardı burada.
Çocuğumu ilk kez tekerlekli sandalyede ve acil kapısında gördüğümde, ‘Nasıl bir yere çıkacağım?’ dedim, bir hastanede ilk defa kalıyordum.
İlk defa bir kişiye refakat ediyorum bir de bu benim kızım.
O kapılar açıldı, içeri girdim herkes rahat, sanki bu hastalığın adı yoktu burada.
‘Ben neredeyim?’ derken hemşireler ‘517 numaralı oda sizin odanız’ dedi.
Oda kapısı açıldığı zaman ‘Başka bir dünya mı burası?’ dedim ve 33 gün o odada kaldık.
Allah razı olsun çok güzel ağırlandık.
Hemşirelerimiz, doktorlarımız el üstünde tuttular bizi.
Tedavimiz başladı, yoğun ve zor bir süreçti.
Ama bu gücü bana LÖSEV – LÖSANTE Çocuk & Yetişkin Hastanesi ve yavrum verdi.
Kızımın çok güçlü olduğunu ilk defa gördüm ve dedim ki ne kadar güçlü bir çocuk yetiştiriyorum.
Sonra şehir dışından geldiğimiz için LÖSEV- Lösemili Çocuklar Köyü’nde konakladık.
Orada da bir evimiz oldu.
Her şeyi vardı; bir ev sıcaklığındaydı ve hiç yabancılık çekmedik.’
*- BAĞIŞLARINIZ DOĞRU YERİ BULUYOR
Tüm Türkiye’ye şöyle sesleniyorlar, ‘LÖSEV bana kızımı bağışladı. Kızımı bana verdi, sağlığımızı geri verdi. Ağlayarak girdiğim bu yolda, gülerek ilerlemeyi LÖSEV sayesinde başardım.
Benim gibi birçok ailenin de gözü yaşlı olarak girip gülerek gittiklerine tanık oldum. O yüzden diyorum ki bağışlarınız doğru yeri buluyor. Önce çocuklar iyileşsin…’
*- ANNELERİN PANDEMİ İLE İMTİHANI
Araştıran Anneler ile birlikte yapılan ‘Annelerin Pandemi ile İmtihanı’ adlı araştırmada çocukların pandemiden oldukça olumsuz boyutlarda etkilendikleri ve bu etkilerin uzun dönemli sonuçları olabileceği ortaya çıkıyor.
Araştırmaya katılan annelerin yüzde 84‘ünün çocuklarını alışveriş merkezi / süpermarket gibi kalabalıklara götürmedikleri, yüzde 78’inin çocuklarının temiz hava alması için onları park gibi açık alanlara götürdükleri, yüzde 69‘unun çocuklarının beslenmesine özellikle dikkat ettikleri, 66’sının çocuklarına ek gıda ya da vitamin verdileri ve yüzde 59‘ unun da çocukların gelişimi için ek aktiviteler / oyunlar ve eğitimler düzenledikleri gözlemlendi.
*- RUHSAL AÇIDAN ÇOK ETKİLENDİLER
Araştırmaya katılan annelerin yüzde 72’si çocuklarının çok sıkıldıklarını, yüzde 44’u sinirli hale geldiklerini yüzde 34’ü yaramazlaştıklarını, yüzde 8‘i ise içlerine kapandıklarını ifade etmişlerdir.
Araştırmaya katılan annelerin yüzde 44’ ü çocuklarının eğitimde odaklanma problemi yaşadıklarını, yüzde 20’si çocuklarının öğrenmelerinin yavaşladığını ve yüzde 17’ si de iletişimde zorluk çektiklerini ifade etti.
Araştırma 1-7 Mayıs tarihleri arasında, İstanbul, İzmir ve Ankara illerimizde yaşayan toplamda 200 anne ile online araştırma yöntemi ile gerçekleştirildi.
*-
Xsights Araştırma ve Danışmanlık A.Ş. Giz 2000 Plaza Maslak Sarıyer/İstanbul Mersis No: 0859062553500020 | www.xsights.co.uk e-Bülten görüntüleyemiyorsanız tıklayın
*- YAZDIRMAK 83 BİN TL
Yazılana göre, ‘Sabancı şaka ama bu gerçek!
Banka adını yazdırmak ise 83 Bin TL.’
Pınar Sabancı, Central Park'ta 10 bin dolara satılan ve üzerine isminizi yazdırabildiğiniz banklardan birindeki ismi, photoshop'la silip eşinin ismini yazmıştı.
Bu olay gerçek…
Habere göre; Alexandre Home’un kurucu ortağı Begüm Işıküstün'ün 10 bin dolar karşılığında New York'taki Central Park'ta bir bank satın aldığını, üstüne de kendisinin, eşinin ve çocukları Raif, Kaan ve Sinan'ın isimlerini yazdırdığını belirtti.
Belirtildiğine göre;
Alexandre Home'un kurucu ortağı Begüm Işıküstün, 10 bin dolar verip Central Park'ta bir bank satın almış ve üstüne, kendisinin, eşi Murat Bey'in ve çocukları Raif, Kaan ve Sinan'ın isimleri yazdırmış.
Işıküstün ailesi, her New York seyahatinde parka gidip kendi banklarında oturmanın keyfini yaşıyormuş!..
Bence bu konuda hata yapıyorlar!
Neden mi?
O zaman isimlerin üstü de kapanmış oluyor…
Bir iş insanı için bir saniye bile önemli…
Bu kadar para ödeyip, sonra da bir süre de olsa üzerine oturup kapatmak herhalde pek mantıklı değil…
Ben olsam etrafını çerçeveye aldırıp hiç kimseyi oturtmaz, üstelik böylece daha fazla dikkat çekerdim…
*- MÜSLÜMAN ÜLKELER NİYE SESSİZ?
Çin’in Şincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Müslüman Uygurlar’a yönelik baskıcı politikaları, ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu’nda tartışıldı.
Oturumda Şincan’daki kamplarda yaşadıklarını anlatan Uygur Türkü bir kadın uluslararası topluma ‘soykırımın devam etmesine izin vermeyin’ çağrısında bulundu.
Oturumda Türkiye ve diğer Müslüman ülkelerin duruşları da gündeme geldi.
İnternet üzerinden düzenlenen oturumda Uygur Türkü Tursunay Ziyawudun, Washington’da bulunan Uygur İnsan Hakları Projesi Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Türkel ve Georgetown Üniversitesi öğretim üyesi James Millward Kongre üyelerinin sorularını yanıtladı.
2016 yılı Kasım ayından itibaren Şincan’da farklı kamplarda tutulan Tursunay Ziyawudun, ‘Şincan’daki Uygurlar ve Diğer Azınlıklara Karşı İşlenen Zulümler” başlığını taşıyan oturumda tercüman aracılığıyla konuştu ve Kongre üyelerinin sorularını cevapladı.
Tursunay Ziyawudun konuşmasına, ‘Kamplardan kurtulan birisi olarak hayatta kalamayan herkes adına konuşmam gerektiğini hissettim. Hükümetlerin artık uyanmasını ve 21.Yüzyıl’da bu soykırımın devam etmesine izin vermemelerini istiyorum’ sözleriyle başladı.
Doğu Türkistan’da büyüyen Tursunay Ziyawudun, 2010 yılında eşiyle birlikte Kazakistan’a taşındıklarını, Kazakistan hükümetinin eşine oturma izni verdiğini ancak Çin pasaportunun süresi dolduğu için kendisinin başvurusunun reddedildiğini, bunun üzerine 2016 yılı Kasım ayında memleketine dönmek zorunda kaldığını anlattı.
Memleketine dönüşte sınır görevlileri tarafından sorgulandığını, ABD’de birisiyle temas kurup kurmadığının sorulduğunu, bir ay sonra da pasaportlarına el konulduğunu ve birkaç ay sonra da toplama kampına gönderildiğini söyledi.
*- NEYSE KOVA KOYMUŞLAR
Kaldıkları hücrelerde onları sürekli izleyen kameraların olduğunu anlatan Ziyawudun, ‘Köşeye tuvaletimizi yapmamız için bir kova koymuşlardı. Verdikleri yemekse sulu bir çorba ve ekmek. Her gün ne olduğunu bilmediğimiz ilaçlar ve iğneler veriliyordu. Çin hükümetine sadakat yemini etmek ve sürekli Xi Jinping’le ilgili videolarını izlemek zorunda bırakılıyorduk’ dedi.
*- ‘ELEKTRO ŞOK CİHAZI SOKTULAR’
Şincan’daki kamplardan kurtulmayı başaranlardan bazıları daha önce bu kamplarda kadınların zorla kısırlaştırıldıklarını iddia etmişti. Kongre’deki oturumda konuşan Tursunay Ziyawudun’un anlattıkları da bu iddiaları doğrular nitelikte.
‘Kızlar kamptan götürülür ve günler sonra geri getirilirlerdi. Aklını kaybedenler oldu. Ben de bir başka kadınla birlikte götürüldüğüm yerde işkence gördüm. Cinsel organıma elektro şok copu soktular. Yan odadan diğer kadınların çığlıklarını duyabiliyordum. Gardiyanların diğer kadına tecavüz ettiğini biliyordum. Bir keresinde bütün kadınların kısırlaştırılması ya da rahimlerinin içine doğum kontrol cihazı yerleştirileceği yönünde bir emir geldi.’ şeklinde konuştu.
Çin Şincan Uygur Özerk Bölgesi’nde soykırım iddialarını reddediyor, bu bölgede yoksulluğun ortadan kaldırıldığını ve atılan bazı adımların terörle mücadele amacı taşıdığını iddia ediyor.
*- PARASINI KULLANIYOR
Son 20 yıldır Washington Post’un Çin’de ilk kez bir muhabiri olmadığını belirten Uygur İnsan Hakları Projesi Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Türkel bir soruyu, ‘Çin’e yönelik yumuşak ya da sert tavır sergilenmesinin fark ettiğini düşünmüyorum. Çin uluslararası toplumu soykırım yapan bu rejimle diyalog kurmaya zorladığını kabul etmek bile istemiyor. Parasını ve ekonomik nüfuzunu ülkelerin sessizliğini satın almak için kullanmaktan ya da bazı zayıf ülkeleri uydu devlete çevirmekten çekinmiyor’ sözleriyle yanıtladı.