Kaçak elektrik ile ilgili son veriler şöyle;
Peygamberler Şehri olarak bildiğimiz ve övünülen Urfa’da yüzde 70, ‘sahabeler şehri’ olarak övünülen Diyarbakır’da yüzde 67, ‘Gavur’ denilen bizim şehrimiz İzmir’de ise yüzde 6…
Bu yüzde 6’lılar kim?
Onlar da biliyor, ama nedense göz yumuluyor.
İsterseniz evlere servis yapan şirketlere sorun, hemen yanıtını versinler.
Yani resmi mercilere gerek yok…
*-TABELA İLE FİŞ TUTARSIZ
Geçenlerde Susurluk’ta bir akaryakıt istasyonuna girdim.
Akaryakıt fiyatını sordum.
Pompacı ‘Tabelaya baktı!’ ve yazılı olana söyledi…
Yarım olan depoyu tamamladım.
Benimle seyahat eden arkadaşım, ‘, kadar ödeme yaptın?’ diye sordu…
Yanıtını elimdeki fişe bakarak söyledim, çünkü kredi kartından ödemeyi yapmış ve dikkat etmemiştim.
‘Pompacının söylediği fiyatın üstünde bir litre yazıyor!’ dedi.
Beni uyandırdı!
‘Bu ne?’ diye sordum, pompacı ‘Ben sana iyisini verdim!’ dedi.
Market kısmına girip, ‘Müdür kim?’ diye sordum…
Ve yüksek sesle, ‘Siz akaryakıtın listesini şu fiyattan açıklıyorsunuz, ama çok daha yükseğini alıyorsunuz!’ dedikten sonra devam ettim;
‘Ayrıca ben personelinize litre fiyatını da, sanki hissetmiş gibi sordum!’ dedim.
Hiç itiraz gelmedi…
‘Tamam beyefendi biz farkı hemen öderiz!’ diyerek, sessiz olmamı istedi.
Acaba kaç kişi ilan edilenin üstünde fark ödedi?
Haksız kazancı düşünün!..
*- SELAM VER 300 LİRA
Aracın sol ön ampulü yanmış!
Akşam fark ettim ve bugün bir oto elektrikçisine gittim.
Ampulü bir iki dakikada değiştirdi.
‘Lambaları kontrol eder misin?’ deyince dörtlülerden arka lambanın yanmadığını belirtti.
Onu da halletti…
Borcumu sordum;
‘Plakaya baktı, İzmir değil! 250 lira deyiverdri…’
‘Sağol!’ dedim ödedim…
İsterseniz, ‘Bu ne?’ falan deyin…
Selam vermek bile artık 300 liradan başlıyor…
250 lira olunca seviniyoruz, ‘50 lira cebimizde kaldı!’, diye..
Bir noktaya daha dikkat çekeyim:
Hiçbir tamirci, bir öncekini beğenmiyor!
‘Nasıl yapmış!’ gibi acaip bir fikir öne sürüyor…
Bir sonraki de aynı soruyu yüksek sesle tekrarlıyor…
‘Al birini vur diğerine!’ derler ya bu haldeyiz!
*- AH NADİDE HANIM AH…
Hiç unutmuyorum; ama zamanını unuttum..
Sonra ‘iyi dost!’ olduğumuz Nadide Hanım, beni ‘Tire’ye davet etti!’
Sanıyorum; yemek ile ilgili bir davet idi…
‘işim var!7 dedim, davetini kabul etmedim.
Meğer Nadide Hanım ‘tad uzmanı’ ve de ‘yemek ustası’ imiş…
Sonradan öğrendim…
Güncel olayları da iyi takip ediyor, gerçekçi yorumlar yapıyor.
Bugün şöyle not geçmiş;
‘Haberleri izlerken boğulacak gibi oluyorum, gazetelere bakarken de ‘Bu memleket benim mi, ne zaman bu hale geldik?’ diye, şaşırıyorum.
Eşimle sabah kahvaltı keyfimiz vardı, sanırım artık keyif olmaktan çıktı,.
Günün getirilerini götürülerini tartıştığımız bir saate döndü!
Sonra da, bir avuç ilaç zamanı!
Demek oldu kahvaltı bitimleri
Yaşlandıkça daha da duyarlı oluyoruz değil mi canlarım?
Kendimizden çok çocukları düşünüyoruz.
Eğitimdeki karmaşa, yakılan, kesilen ormanlar, her gün gelen zam haberleri, dayatılan beslenme şekli, tv lerde sunulan albenili hazır gida reklamları, çeşit çeşit kıyafetler…
Ben çocukken; annem yazın ‘poplinden şortlarımızı’ dikerdi, giyip sokağa firlardık.
Kışın da pazen pijamalar…
Elde ne varsa özelliştirme adı altında satıldı, kalan ise hüzün…’
Ben de, sevgili arkadaşıma şu notu iletiyorum:
‘Ah Nadide ah! Herhalde biz seninle ne Tire’ye ne de Ödemiş’e gidemeyeceğiz!…’
*- KONTROL ALTINDA
Narlıdere Belediyesi Basın Merkezi bugün, belediye başkanı Ali Engin’in sağlık durumu ile ilgili şu bilgilendirme açıklamasını yaptı:
‘Geçtiğimiz Çarşamba günü ani bir rahatsızlık sebebiyle hastaneye kaldırılan Belediye Başkanımız Ali Engin, Medicana International İzmir Hastanesi’nde başarılı bir tedavi süreci geçirmektedir. Genel sağlık durumu iyi olan Başkanımız Ali Engin, doktorların gözetiminde istirahat etmektedir. Bu süreçte Başkanımız Ali Engin’e geçmiş olsun dileklerini ileten, yakın ilgi ve alaka gösteren herkese teşekkür ediyoruz.’
*- KİLİT ROL OYNUYOR AMA…
Ülkemizde turizm, cari açığın kapatılmasında kurtarıcı bir sektör olup kırılgan ekonomimizde kilit rol oynar.
Bilindiği gibi yüksek enflasyonun olduğu şu günlerde, gıda, enerji, personel gibi maliyetlerin kurdan daha çok artması sonucu döviz bazında ülkemiz, Akdeniz havzasındaki bazı ülkelerden pahalı kaldı.
Çıkan bu sonuçta küresel turizm piyasasında ülkemizin marka değerini geliştirememesi ve en küçük fiyat artışından etkilenen kırılgan bir pazara sahip olmasının büyük etkisi vardır.
Deniz-kum-güneş turizmi üçgenini genişletemeyen ülkemiz en ufak kriz, fiyat artışı gibi faktörlerden etkilenmekte; markalaşma ve alternatif pazar arayışlarına yeterli önem nedense verilmiyor.
*- NEDENSE BECEREMİYORUZ
Ana pazar olan 400 milyonluk Avrupa nüfusu gün geçtikçe yaşlanmakta, buna karşın ülkemiz turizm çekim alanlarını çeşitlendirememekte ve alternatif pazarlar yaratamamaktadır.
Yüksek gelirli turistin tercih ettiği doğal doku, kültür ve otantik ögeler önemsenmemekte; ormanları yok edip yerine her şey dahil hizmet veren dev otel zihniyeti sektörü yönlendirmektedir.
Beton ve ranttan ibaret olan turizm vizyonuyla Türkiye, fiyat artışlarından ve krizlerden etkilenmeyen bir marka değeri oluşturamaz; marka değerini geliştiremez.
Yaz sezonunu yarıladığımız bu günlerde, ne yazık ki turizm bölgelerinde doluluk oranları beklentilerin altında kalmıştır.
Sezona bağımlı kılınan turizm sektörü, içinde bulunduğumuz güncel ekonomik sıkıntılarla birlikte yara almıştır.
*- VATANDAŞLIK AŞKINA ALINANLAR
Bununla birlikte Türk vatandaşlığının gayrimenkul satın alma şartına tabi kılınmasıyla birlikte özellikle turizm bölgelerimizde bulunan mülkler, vatandaşlık almak isteyen kişilerce satın alınmıştır.
Bu mülkler, satın alan kişilerin kendi soydaşlarına kiralanmış ve ülkemizde otel doluluk oranlarının düşmesinde rol oynamıştır.
Dev bir sektörün plansız, programsız ve vizyonsuz bir şekilde yönetilmeye çalışılması, sektörün aldığı yarayı derinleştirmiştir.
Turizm gelirlerinin ve turist sayılarının henüz sezon ortasında beklentilerin altına düşmesi nedeniyle İzmir Milletvekili Seda Kaya Ösen, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a yönettiği soru önergesinde önemli bu konulara değindi.