Tabip Odası Başkanı Prof. Süleyman Kaynak ile A'dan Z'ye sağlık sistemi ve şehir hastaneleri

Tabip Odası İzmir Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak, şehrin dışına konumlandırılmaları nedeniyle eleştirilen ve mega proje olarak nitelendirilen şehir hastanelerinde yaşanan süreci farklı açılardan ele aldı. Sağlıkta şiddeten, hekimlerin özlük haklarına kadar pek çok konuda açıklamalarda bulundu. Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, 14 şehir hastanesinin 22 bin 675 yatak kapasitesi ile hizmet verdiğini, inşaatı süren […]

Tabip Odası İzmir Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak, şehrin dışına konumlandırılmaları nedeniyle eleştirilen ve mega proje olarak nitelendirilen şehir hastanelerinde yaşanan süreci farklı açılardan ele aldı. Sağlıkta şiddeten, hekimlerin özlük haklarına kadar pek çok konuda açıklamalarda bulundu. Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, 14 şehir hastanesinin 22 bin 675 yatak kapasitesi ile hizmet verdiğini, inşaatı süren 4 hastaneyle birlikte 5 bin 755 yatağın daha dahil edileceğini açıkladı. Bayraklı'da inşaası süren Bayraklı Şehir Hastanesi başta olmak üzere şehir hastaneleri, sağlıkta şiddet vakalarının önüne geçilememesinin nedenleri, neler yapılabileceği başta olmak üzere sorularımızı yanıtlayan İzmir Tabip Odası Başkanı Süleyman Kaynak, ne Türkiye'nin ne İzmir'in ne de dünyanın ihtiyacının şehir hastaneleri olmadığını belirterek, "14 hastane açıldı ama 21 hastane de kapandı.  Soru işareti şu: Böyle bir ihtiyaç var mıydı? Bilmiyoruz. Kimseye de sorulmadı.Yüzde 70’lik doluluk vaadi veriliyor. 2 bin 60 yataklı hastaneyi sürekli dolu tutacaksanız, bu durum en az bin 600 yatağın sürekli dolu olması gerektiği anlamına gelir.  'Hastanelerin yüzde 70 dolu olmasına garanti verdim' deniyor. Bu durumda diğer hastaneleri kapatmak, küçültmek, donanımını düşürmek gibi yöntemlere başvuruluyor" değerlendirmesini yaptı. 

DEMOKRAT GÜNDEM-HABER MERKEZİ-RÖPORTAJ HABER-BİRİNCİ BÖLÜM-Yaptığı kapsamlı değerlendirmelerle adeta Türkiye'nin sağlık sistemi karnesini çıkaran Kaynak, mega hastane projelerine ihtiyaç olmadığını belirterek, "Böylesi devasa hastanelere Türkiye’nin ihtiyacı yok, dünyanın da yok. Şu andaki sağlık teknolojisine bakıldığında 600 yatağın üzerine çıkıldığında sistem verimsizleşir. Kentin değişik noktalarında 200-600 yataklı hastanelerin olması yeterli. Sağlık hizmetlerini merkezileştirmek sağlık hizmetinin aksamasına ve gecikmesine neden olur" dedi.

14 HASTANE AÇILDI AMA 21 HASTANE DE KAPANDI

İzmir'e şehir hastanesi yapılmadan önce meslek odalarından görüş alınmadığını söyleyen İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Süleyman Kaynak, "Soru işareti şu: Böyle bir ihtiyaç var mıydı? Bilmiyoruz. Kimseye de sorulmadı. Toplamda 14 hastane açıldı ama 21 hastane de kapandı" ifadelerini kullandı.

İZMİR TABİP ODASI BAŞKANI SAYIN KAYNAK İLE RÖPORTAJIN SATIR BAŞLARI:

DEMOKRAT GÜNDEM-Geçtiğimiz günlerde oda ev sahipliğinde Şehir Hastaneleri Çalıştayı yapıldı. Sonuç bildirgesi de yayımlandı. Şehir hastanelerinin handikapları nelerdir? İzmir'de de Bayraklı Şehir Hastanesi'nin yapım süreci sürüyor, bitmesi durumuda kent merkezindeki birçok köklü hastanenin kapatılması ya da küçültülmesinin sözkonusu olabileceği belirtiliyor.

PROF. SÜLEYMAN KAYNAK-İZMİR TABİP ODASI BAŞKANI: Şehir hastaneleri projesi Türkiye’de 2013 yılından itibaren hayata geçirilmesi planlanmış, geniş bir proje. Bu projede yaklaşık olarak başlangıçta 34 hastaneden bahsediliyordu. Fakat sonradan bu önce 31’e sonra 18’e düşürüldü. Ve bu 18 hastanenin 14’ü açıldı, 4’unun inşaatı sürüyor. Bunlardan biri de Bayraklı Şehir Hastanesi. Bu hastanenin Mart 2023'te açılacağı yönünde Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan tarafından açılacağı şeklinde bilgiler var ancak süreç hakkında net bilgimiz yok.

"EN AZ 2 BİN 500 HEKİME İHTİYAÇ VAR"

Bize yeterli bilgi verilmiyor. Bizim bilgi alacağımız iki kaynak var. Biri sağlık müdürlüğü, diğeri de Valilik. Valilikten bize bu konuda çok net bilgiler henüz gelmedi.  Çünkü bu tür organizasyonları bakanlık merkezden yapıyor. 2 bin 60 yataklı bir hastane burası. Yapılan hesaplar var burada; resmi ağızlardan ifade edilen rakam, 75 bin civarında hasta ve hasta yakını şeklinde. Bu hastaneni 7 bin çalışanı olacak. Fakat aslına bakarsanız bu çalışan oranları, rakamları daha yüksek olacak.  3 bin 200 hemşire gerekiyor yaklaşık olarak. Diğer hastanelerdeki çalışma performansı ve hekim ihtiyacına bakınca da yaklaşık en az 2 bin 500 hekime ihtiyaç var. Sadece hekim ve hemşire sayısına bakacak olursak, burada 6 bin gibi bir rakam çıkıyor. Hekim ve hemşireler dışında spesifik işler dediğimiz tıbbi ve tıp dışı işleri yürütmekle görevli 52 ayrı meslek grubu var. Yani rakamın 9-10 binlere çıkması durumu var. Hasta ve hasta yakınları da katılırsa günlük 80 bin kişinin giriş çıkış yapacağı bir trafik ortaya çıkacak. Bu, tabi temelde çalışanlar ve gelip gidenler açısından iki temel sorun yaratıyor.

D.G: Bayraklı'daki şehir hastanesinin ulaşım aksının da sorunlu olacağı, günlük hasta-hasta yakını-hekim-sağlık çalışanı sayısı düşünüldüğünde ulaşım nasıl olacak? Ayrıca farklı semtlerden gelecek olan hekim ve sağlık çalışanlarının barınma sorunu sözkonusu mu?

"SAĞLIK ÇALIŞANLARINI ÖNEMLİ BİR BÖLÜMÜ AÇLIK SINIRINDA"

S.K: Birincisi barınma sorunu. 8 bin kişilik personel düşünülüyor. Bu personel diğer semtlerde yaşıyor. Ya o bölgeye taşınacaklar ya da oraya ulaşımın rahat bir şekilde olması gerekiyor. 

"ULAŞIM FAKTÖRÜ BAŞTAN PROJELENDİRİLMİYOR"

İkinci sorun az önce belirttiğim gibi trafik ve ulaşım sorunu. Bu hastaneler sadece İzmir'de değil birçok kentte kent dışına yapıldı. Dolayısıyla burada bu hastaneler şehir dışına yapıldı ancak İzmir'de olduğu gibi buralara ulaşımın nasıl olacağı baştan planlanıp projelendirilmedi. 

"HARİTAYA BAKINCA SORU İŞARETİ OLUŞUYOR"

Örneğin İzmir’de ise Bayraklı'da yapımı süren şehir hastanesinin yakınından otoban geçiyor. Bildiğim kadarıyla bölgeye yönelik bir yol projesi sonradna da olsa yapılmaya çalışılacak. Yukarıdan bir ayrı kuşak yapılması projelendirilmiş ancak elimizde o yolun nereden ve nasıl geçeceğine dair net bir şey yok henüz. Laka Köyü'nün kuzeyinden yol geçirileceği söyleniyor. Geçse de haritaya baktığınızda nasıl buradan yol geçer diye soru işareti de oluşuyor. Bu konuda herhalde bir çözüm bulunacaktır. Sıkıntı şu, bu kadar büyük bir kompleks yapıyorsunuz, ulaşımını baştan planlamıyorsunuz. Öyle görünüyor en azından.

D.G: Peki İzmir için şehir hastanesi bir ihtiyaç mı sizce? Değilse neden?

"MEGA YATIRIMLAR İHTİYAÇ NEDENİYLE YAPILMIYOR"

S.K: İzmir ülkede yatak ve hastane sayısı, nüfus başına düşen yatak sayısı itibariyle iyi durumda olan kentlerden birisi. 2 bin 60 yataklı bir hastane kompleksine ihtiyaç var mıydı? Tartışma konusu. Bir takım yerlerde büyük mega yatırımlar ihtiyaç nedeniyle yapılmıyor. Zafer Havaalanı gibi, Çanakkale Köprüsü gibi. Kentte yaşayanlara, kuruluşlara, sağlık kuruluşunda görev almış insanlara, tabip odasına, baroya, mimarlar ve mühendisler odalarının görüşüne başvurulmadı. Dolayısıyla bir fizibilite çalışması var mı ya da nasıl yapıldı? Bunlar hakkında kamuoyunun bilgisi yok maalesef. Soru işareti şu: böyle bir ihtiyaç var mıydı? Bilmiyoruz. Kimseye de sorulmadı. Ülke genelinde toplamda 14 hastane açıldı ama 21 hastane de kapandı. 11’i Ankara’da, 5’i Isparta’da. Bunlara ihtiyaç var mıydı diye sorgulamak lazım. 

"BU ÇAPTA BİR HASTANEYE İHTİYAÇ YOKTU"

Bu şehir hastanelerin kamu özel ortaklığı çerçevesinde yapılmış ayrıntılı sözleşmelerle sürecin yönetilmeye çalışıldığını da biliyoruz. Bu sözleşmelerin içeriği hakkında 'ticari sır' dendiği için kamuoyuyla paylaşımı yapılmıyor. Ticari sır, iki özel şirket arasında olabilir. Ama burada kamu özel ortaklığı var. Bir taraf kamu yani. Sadece Sayıştay raporlarından ya da ilgililerin yaptığı açıklamalardan elde edilen bilgilerimiz var. Yine Sağlık Bakanlığı'nın zaman zaman yaptığı açıklamalar var. İhale ilanları var. İçinde çalışan hekimlerin gözlemleri ve değerlendirmeleri var. Buradan hareketle fikir yürütülebiliyor. Bize göre, bu çapta bir hastaneye ihtiyaç yoktu.

Böyle devasa hastanelere Türkiye’nin ihtiyacı yok, dünyanın da yok. Şu andaki sağlık teknolojisine bakıldığında, 600 yatağın üzerine çıkıldığında yönetim verimsizleşir, hizmet pahalılaşır. Kentin değişik noktalarında daha küçük modüllerde, 200-600 yataklı olmalı. Sağlık hizmetlerini merkezileştirmek sağlık hizmetinin aksamasına ve gecikmesine neden olur. 

D.G: Bu hastaneler için doluluk garantisi de veriliyor sanırım? Bu ne anlama geliyor?

"VATANDAŞA HASTALIK VAAD EDİLİYOR"

S.K: Türkiye’de sağlık sistemi basamaklandırılmış bir sistem idi. Birinci basamakta aile hekimleri, ikincisinde devlet hastaneleri, üçüncü basamak üniversite ve eğitim hastaneleri bulunuyordu. Bu sistem bozuldu. Şu anda her şey üçüncü basamağa yönlendirilmiş durumda. Bu büyük şehir hastaneleri de paranın büyük kısmını üçüncü basamağa yönlendirme işlemi olarak görülüyor. Diyelim ki, Seferihisar’dasınız 3.basamak bir hastaneye ihtiyacınız olduğunda Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi var, ya da Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gelebilirsiniz. Ama Bayraklı'daki şehir hastanesi hizmete girdiğnide, hastalar Ankara’da olduğu gibi 112 genellikle şehir hastanelerine yönlendirebilecek. Bunun dışında şehir hastaneleri için yüzde 70 doluluk vaadi var. 2 bin 60 yataklı hastaneyi sürekli dolu tutacaksanız, bu da en az bin 600 yatağın sürekli dolu olması gerektiği anlamını taşır.  Bir sosyal devlet vatandaşa sağlık vaat etmeli iken, hastalık vaat ediyor burada. 'Hastanelerin yüzde 70 dolu olmasına garanti verdim' deniyor.  Bu durumda diğer hastaneleri kapatmak, küçültmek, donanımını düşürmek gibi yöntemlere başvurulabilir, başvuruluyor. 

D.G: Şehir hastanesi geldiği için kapatılan hastane örnekleri var mı?

"MİLYONLARCA DOLARLIK TIBBİ DONANIM ZİYAN OLDU"

S.K: Nitekim Ankara’da böyle oldu, birçok hastane kapatıldı. Yüksek İhtisas Hastanesi vardı, burada başka yerlerde yapılmayan işlemler yapılıyordu. İlk kalp hastanesi de (ilk kalp nakli ameliyatı da) burada yapılmıştı. Birçok uç modern yeni cerrahi yöntemlerinin yapıldığı bir hastaneydi, bu hastane kapatılıyor. Burada nitelik düşünülmüyor. Diğer hastaneler için de aynı durum söz konusu. Bu hastanelerin oturmuş, köklü, geçmişleri ve donanımları vardı. Hem kadrolar bozuldu, hem milyonlarca dolarlık donanımları ziyan oldu. Bu hastane binaları metruklaşmaya başladı. Bu hastaneler hazine arazileri üzerine yapılıyor. Bu araziler binayı yapan şirkete tahsis edilecek diye düzenleme var. Türk Tabipleri Birliği (TTB) mahkemeye verince, Danıştay iptal etti. Bu kez bu hastaneler şimdi boş ve bekletiliyor. Buradaki hesap şehir hastaneleriyle hizmeti merkezileştirmek, diğer hastaneleri kapatıp taşıyabildiği kadar oraya taşımak, bu hastanelerin arazisini de o şirketlere verip başka araçlarla, yeni rantlar üretmek maksadıyla vermek gibi bir projeydi. Yani proje sağlık hizmetinden ziyade inşaat sektörüne yönelik gibi görünüyor. 

D.G: Devasa ve lüks otel hizmeti olan şehir hastaneleri sağlık hizmet kalitesini ne kadar yükseltir, yükseltecek mi?

"ÖNEMLİ OLAN SAĞLIK HİZMETİNİN KALİTESİ VE HIZIDIR"

S.K:  Halkın bilmesi gereken gerçek şu; 'Beş yıldızlı bir otelde ölebilirsiniz de'. Oysa hastaneler sağlık hizmetinin hızlı ve kaliteli verildiği bir yerlerdir.  Yoksa büyük odalar, koridorlar, alanlarla sağlık hizmeti zaten olmaz. Olabildiği kadar kompakt olması lazım, ulaşımının hızlı olması lazım. Futbol sahasının uzun kenarından bahsetti mimarlar odası başkanı. (Mimarlar odası başkanı , bu şehir hastanesi ile bilgi verirken , futbol sahası uzun kenarını bir birim gibi ifade etti. Yani mesafeleri futbol sahazı boyu olarak anlattı). Burada zaman enerji kaybı ortada. Sağlık hizmeti verilmesi bu koşullarda son derece güç. Önemli olan bulunduğunuz mekanın ne kadar lüks olduğu  değil, sağlık hizmetinin kalitesi ve hızıdır. Diyelim ki şehir hastanesinin acil servisine ulaştınız. Oraya bir hekim çağrıldı, o hekim 45 dakikada o birime ulaşabilecekse, siz yani sağlığıız risk altındasınız demektir. Oraya da bütün cihazları koyarsınız, kardiyolog koyarsınız vesaire ama verimsiz olur.

D.G: Sağlıkta şiddet vakalarının önlenememesine gelelim?

"BU PARTİLER SAMİMİ DEĞİLLER, SÖYLEDİKLERİ HİÇBİR ŞEY GEÇERLİ DEĞİL"

S.K: Hekimlere ve sağlık personellere yönelik sözel ve fiziki şiddet artarak sürüyor. Bakanlığın Beyaz Kod diye uyarı sistemi var , bu sistem üzerinden günde 80 civarında beyaz kod verildiğini biliyoruz. Bu oran, gerçekten başka alanda olmadığı kadar yüksek. Sağlıkta şiddeti önlemede samimi olunduğunu düşünmüyorum. Muhalefet partileri, TBMM'de 1 Ağustos’ta sağlıkta şiddet konulu oturum istedi, çoğunluk sağlanamadığı için düştü. 3 parti dışarıdaydı. Dolayısıyla meclise gelip kuliste oturup salona girilmemesi, sağlıkta şiddet konulu özel bir oturumun yapılmasını engellemek, kuliste oturan partiler adına şunu söylememizi gerektiriyor; bu partiler sağlıkta şiddeti önleme adına samimi değildir. 

"SAĞLIKTA ŞİDDET SESSİZ BİR ŞEKİLDE DESTEKLENİYOR"

Sağlıkta şiddet niye oluyor? Kamu yönetiminin bu konuda sessiz kalması ya da yeteri kadar tepki koymaması, sessiz kalarak destek oluyormuş izlenimini uyandırıyor. Bu neden yapılıyor? Sağlık sistemi artık tıkandı. Sağlık alanında aşırı  talep kışkırtıldı. Bu talebi karşılayacak bir organizasyon hiçbir şekilde mümkün görünmüyor. Hekim ve sağlık çalışanlarının fedakarlığı adeta istismar edilerek, şiddet arttı. MHRS tıkandı artık insanlar oradan randevu alamıyor, aylarca sıraya girmek durumunda kalıyorlar. Bunların hepsi sağlık personelinin emeğini sömürme yoluyla yaratılmış çözüm yöntemleri. O nedenle kamu yönetimi sessiz bir şekilde şunu yapıyor; vatandaşa diyor ki, 'Bu sistem çalışmıyor, senin de ihtiyacın var, muayene-tetkik-rapora. Git bunu al, hatta alırken şiddet kullanırsan da ben seni görmeyeceğim'. Sağlıkta şiddeti bu şekilde sessiz bir şekilde destekleniyor. 

"HASTANELERDE X RAY CİHAZI YOK, TABANCAYLA YOĞUN BAKIMA KADAR GİRİLEBİLİR"

Bazı partiler 1 Ağustos’ta Sağlıkta Şiddeti önlemeye yönelik özel oturum düzenlenmesi çağrısına katılmayarak, şiddete başvuranlara yönelik cezayi müeyyidelerde büyük hoşgörü göstermiş olmuyor mu? Bankada, valilikte, tapu dairesinde siz insanlara saldırabilir misiniz? Hastanelerin hiçbirinde X Ray cihazı yok. Tabancayla yoğun bakıma girebilirsiniz, hiç kimse size engel olmaz. Güvenlik görevlilerinin hiçbir yetkisi yok. Görevliler taşeron firmalara çalışıyor. Sadece giysileriyle varlar. Vatandaşa dokunma yetkileri yok. Vatandaş onları da dövüyor. 

D.G: Hastanelerde güvenlik açığı var ve denetim yok anlamına geliyor, peki başka çözüm önerileriniz var mı?

"GÜVENLİK EĞİTİMİ VE SİSTEMİ YOK"

S.K:  Güvenlik sistemi yetersiz. Havalimanlarında niye insanlar birbirlerine girmiyorlar? Çünkü oralarda bir sistem var. Oysa hastanelerde yoğun bakıma tabancayla girebiliyorsunuz. Ziyarete geldim deyip içeri girebilir,  zor kullanma eğilimi gösterebilirsiniz. Sağlıkta şiddete aile hekimleri de maruz kalabiliyor. Onlar tek başına çalışıyor. Örneğin, ehliyet raporu almak için bir vatandaş gidiyor, bir gözü görmediği halde 'Bana raporu ver' diye ısrar ediyor. Hekim, yasaya aykırı olduğu için veremeyeceğini söyleyince şiddete başvurabiliyor. Sonra da hekim zorluk çıkarıyormuş gibi bir algı oluşturuluyor. 

"CAYDIRICILIK YOK"

Bu durum, bir takım adımlarla düzeltilebilir. Örneğin güvenlik önlemleri arttırılabilir. X ray cihazı konabilir. Güvenlik barajı oluşturulabilir. Bu bile iyi niyet gösterisidir. Genelde çok ciddi bir hasar yoksa, bedensel uzuv kaybı yoksa saldırgan bırakılıyor. Mahkeme serbest bırakınca, bu durum diğer potansiyel saldırılar için de zemin yaratıyor. Caydırıcı önlemlerin bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. 

RÖPORTAJIN DEVAMI YARIN… 

Demokrat Gündem

Exit mobile version