Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 21-25 Eylül tarihleri arasında New York ve Washington’da yürüttüğü diplomasi trafiği, hem Gazze krizi hem de Türkiye-ABD ilişkileri açısından yeni mesajlar verdi.
AK Parti İzmir Milletvekili ve Türkiye-ABD Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Dr. Mehmet Kasapoğlu, yazılı açıklamasında, “Bu haftada sadece diplomasi protokolleri değil, somut sonuç hedefleyen çok katmanlı bir devlet aklını sahada gördük” dedi.
Kasapoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmanın, Gazze’deki insani krizi rakamların soğukluğuna hapsetmeden ele alan “vicdan ve hukuk terazisi” üzerinde yükseldiğini belirtti. “1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti kurulmadan kalıcı barış doğmaz” diyen Kasapoğlu, Türkiye’nin bu çizgiyi Filistin Meselesine Çözüm Konferansı’nda da sürdürdüğünü vurguladı.
Birleşmiş Milletler kürsüsünde yalnızca Gazze’nin değil, sistemin işleyişinin de gündeme geldiğini belirten Kasapoğlu, “Türkiye, ‘güçlünün hukukuna’ değil ‘hukukun gücüne’ dayanan bir düzen talep ediyor” ifadesini kullandı.
AK Parti İzmir Milletvekili Kasapoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkevi ve Rockefeller Center’daki temaslarına da değinerek, Türk-Amerikan toplumunun dinamizminin, iş dünyasıyla yapılan görüşmelerin ve ABD’li yatırımcıların ilgisinin dikkat çektiğini söyledi. 2019’da belirlenen 100 milyar dolarlık ticaret hedefinin “somut bir menzil” haline geldiğini kaydetti.
Washington’daki Beyaz Saray görüşmesinde ise savunma tedariki, enerji güvenliği, sivil havacılık ve yatırım başlıklarının ikili ticaretin ötesine taşındığını vurgulayan AK Parti İzmir Milletvekili Mehmet Kasapoğlu, “Müttefiklik kriz anlarında sorun yönetimi kadar fırsat yönetimini de gerektirir” dedi.
Milletvekili Kasapoğlu, “Gazze’den ABD ile ekonomik ilişkilere kadar uzanan geniş yelpaze aynı resmin parçalarıdır. Türkiye, yalnızca mazlumların sesi olmayı değil, küresel düzenin meşruiyetini savunmayı da üstlenmiştir” diye konuştu.
Son olarak Mehmet Kasapoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yoğun diplomasi trafiğinin “Türkiye’nin yön veren stratejik bir aktör olarak tarihteki yerini aldığını” gösterdiğini söyledi.