VİZE SORUNU NASIL ÇÖZÜLÜR?

Cumhurbaşkanlığı seçimleri nihayet bitti. Kendime verdiğim birkaç günlük izinin ardından, kendimi yoğun bir Schengen vizesi hakkındaki soru trafiği içinde buldum. Uzun randevu süreleri, uzun bekleyişlerin ardından başvurunun reddi, harcanan paraların geri iade edilmemesi başlıca sorunlar olarak işaret ediliyor. Gelin bu konulara biraz daha yakından bakalım ve karşı tarafın gerekçelerini anlamaya çalışalım. “Pandemiden ötürü çalıştıracak çok […]

Cumhurbaşkanlığı seçimleri nihayet bitti. Kendime verdiğim birkaç günlük izinin ardından, kendimi yoğun bir Schengen vizesi hakkındaki soru trafiği içinde buldum. Uzun randevu süreleri, uzun bekleyişlerin ardından başvurunun reddi, harcanan paraların geri iade edilmemesi başlıca sorunlar olarak işaret ediliyor.

Gelin bu konulara biraz daha yakından bakalım ve karşı tarafın gerekçelerini anlamaya çalışalım.

“Pandemiden ötürü çalıştıracak çok fazla eleman bulmakta sıkıntı çekiyoruz” bahanesini bir yana bırakırsak, 4 temel gerçekle karşı karşıyayız.

Bu insanların vize diye bir başvurusu zaten olamaz, adı üstünde kaçak yollarla AB topraklarına giriş yapıyorlar. Öte yandan Türkiye ile AB arasında geri kabul anlaşması var. Bu noktada geri kabul anlaşmasının çalışamadığını da kabul etmek gerekir. Öncelikle mülteci olmak isteyenlerin sayısı son yıllarda geometrik bir artış gösteriyor, her durum kendi özgün koşulları altında değerlendirilmek zorunda; ayrıca bir diğer sorun da Türkiye’nin hibrid demokrasi liginde neredeyse küme düşmeye yakın, alt sıralara gerilemesi.

Demokrasi, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına saygılı devlet algısı yara aldığı oranda geri iade söz konusu olamıyor.

Bu doğrultuda maalesef Türk pasaportu ile AB ülkelerinde yakalanan, Türkçe bilmeyen kriminal kişilere rastlanabiliyor. Bu algı doğrudan vize kuyruklarının daha da uzamasına, incelemelerin daha hassas yapılmasına neden olabiliyor. Vize için istenen belgelerin daha da artması cabası.

Doğrudur, Türkiye’deki genç işsizliğinin vardığı boyutlar, üniversite diplomasının iş bulmakta pek işe yaramaması, geleceğe yönelik ön plana çıkan karamsarlık duyguları özellikle gençler arasında böyle bir istence yol açıyor. Hoş sırf gençler değil, hani ileri yaşlarda bile benzeri arayışlar olabiliyor.

Yukarıdaki gerekçe de dahil olmak üzere, başvurulara ret cevabının gerekçesi “bu şahıs AB’ye giriş yaptıktan sonra geri dönmeyebilir!” şeklinde oluyor. Ret oranı ise neredeyse yüzde 50 seviyesini bulmuş durumda.

1/95 sayılı Türkiye ile AT arasında gümrük birliğini tesis eden Ortaklık Konseyi kararı uyarınca ticareti kısıtlayıcı nitelikte teknik engeller çıkarmak yasaklanmıştır. AB ülkelerindeki partnerleri ile iş yapan iş insanlarının ya da mal taşıyarak tedarik zincirinin oluşmasına imkan tanıyan nakliye sektörü çalışanlarının sürekli olarak vize engeli ile karşı karşıya gelmesi tam olarak yasaklanan teknik engel kapsamına girmektedir.

Bütün bu verilerin ışığında yapılabilir ve yapılamaz olanları şu şekilde sıralamak olası gözüküyor.

Bütün bunları söyledikten sonra, AB ülkelerinin Türkiye’deki konsolosluklarını Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından aldıkları vize ücretleri ile finanse etmekte olmalarının da hiçbir mantıkla bağdaşmadığını da ifade etmek gerekir. Özellikle ret cevabı verdikleri vatandaşlarımızdan tahsil ettikleri ücretleri geri iade etmemeleri de ayrı bir tartışma konusudur. 

Can Baydarol

AB Uzmanı-AB ve Küresel Araştırmalar Derneği (ABKAD) Başkanı

Exit mobile version