Başkan Soyer'den yatırımdan ulaşıma ve projelere dair önemli açıklamalar

2. 5 dakikada İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin neler yaptığını okuyan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Haber Türk programında Fatih Altaylı’nın konuğu oldu. Başkan Soyer, CHP’nin dostlarıyla beraber iktidara geleceğini belirterek, İzmir’de yaptıkları icraatlar ve biten projeler hakkında bilgiler verdi. DEMOKRAT GÜNDEM- Fatih Altaylı’nın programına konuk olan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer,  İzmir’de yaptıkları hizmetleri, […]

2. 5 dakikada İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin neler yaptığını okuyan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Haber Türk programında Fatih Altaylı’nın konuğu oldu. Başkan Soyer, CHP’nin dostlarıyla beraber iktidara geleceğini belirterek, İzmir’de yaptıkları icraatlar ve biten projeler hakkında bilgiler verdi.

DEMOKRAT GÜNDEM- Fatih Altaylı’nın programına konuk olan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer,  İzmir’de yaptıkları hizmetleri, biten projeleri ve icraatlarını 2.5 dakikada anlatmayı başardı.

Altaylı’nın kendisine yönelttiği soruları yanıtlayan İBB Başkanı Tunç Soyer, partisinin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmasını dilediğini söyledi. Başkan Soyer, iktidara geleceklerini düşündüğünü kaydederek, “Dostlarımızla beraber iktidara geleceğimizi düşünüyorum. Bu çok kişisel bir şey. Başka birini söylemem söz konusu bile olamaz. Genel başkanım adaylık düşünürse keşke olsa derim, ama bu ittifakın vereceği meseledir, genel başkanın takdiridir,  bunları bilemem. Ama benim partimin genel başkanını çok yakıştırırım, keşke aday olsa derim” dedi.

BÜTÇEMİZİN YÜZDE 42’Sİ YATIRIMA

2020 bütçesinin yüzde 42’sini yatırıma ayıran tek belediye olduklarını belirterek, öncelikli meselesinin ulaşımda yaşanan sıkıntıları aşmak olduğunu bu nedenle metro, hafif raylı sistem yapımına ağırlık verdiklerini anlatan İBB Başkanı Tunç Soyer, bu nedenle yaptıkları dış borçlanma hakkında, “Bu borçlanmalar aslında kaynak yaratmak anlamına geliyor. Vadesi, faizi bir yana koyarsınız, yarattığı faydayı bir kenara koyarsanız, istihdam yaratmış oluyoruz. Bunlara borç diye bakmak istemiyorum. Hareket kabiliyetini arttıran, fayda maliyetini çok yükselten girişimler” değerlendirmesini yaptı.

‘BİR AYDIR ELEKTRİKLİ ARAÇ KULLANIYORUM ÇÜNKÜ…’

Elektrikli araç alıp bunu makam aracı olarak kullanma nedeni sorulan Başkan Soyer, bu soruya, “Bir aydır kullanıyorum. Çok sessiz, benzin ihtiyacı yok. 120 km yi bir saatlik şarj ile gidebiliyor. Ama ben çok memnunum. Aslında bu sembolik bir şey. Tüm zabıta araçlarımız elektrikli oldu mesela. Tüm araç filosunu aslında elektrikli araçlara çevirmek istiyorum. İklim değişikliği meselesini çok daha ciddiye almamız gerekiyor. Karbon salınımını mutlaka aşağı çekmek, tarımda az sulamayla farklı ürün desenine gitmek durumundayız. Bisiklet ulaşımını arttırmak zorundayız. Ekoloji ekoloji ekoloji. Doğayla uyum doğayla uyum. (Altaylı sorunca) TOGG’dan da çıksın, tabi ki tercih ederiz, niye yapmayalım. Ulaşımda fosil yakıtlardan uzaklaşmalıyız” yanıtını verdi.

EŞİM NE HUZUR HAKKI NE MAAŞ NE PAY ALIR

Başkan Soyer, eşinin başkanı olduğu Köy Koop’un sadece belli kooperatiflerden alım yaptığı eleştirileri hakkındaki soruyu da yanıtladı. İBB Başkanı Tunç Soyer, “Kooperatif şirket değil. Köylü ortak üye değil. Ticari kuruluş değil. Eğer bir para kazanılıyorsa o para paylaştırılır veya yatırım yapılır. 104 kooperatif var. Biz bunların çoğundan alıyoruz. Eşim bunların üst birliği olan Köy Koop başkanı. Benden evvel başkandı. İftihar ediyorum benden daha çok çalışır. Tarımsal ürün kooperatifi bunlar. Başında Köy Koop diye bir çatı örgütü var. İki dönemdir üst üste seçilen eşim var. Eşim ne huzur hakkı ne maaş ne pay alır. On yıldır gönüllü olarak çalışır orada. Beş kuruş karı yoktur. Bila bedel çalışır. Oradan bir kuruş gelmez. Asla” dedi.

TUNÇ SOYER’İN KONUŞMASININ SATIR BAŞLARI

Daha fazlası var. 2020 bütçesinin yüzde 42’sini yatırıma ayırdık. Başka bir belediye yok bildiğim kadarıyla. 2019 yılından bu yana 9.9 milyar liralık yatırım yaptık. Bütçemizin büyük bölümünü yatırıma harcıyoruz.

İZMİR’DE HÜKÜMETİN BİR METRO, METRO TÜNELİ YOK

İzmir’de Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bir metre metro tüneli yoktur. Kendi kaynaklarıyla yaptı İzmir Büyükşehir Belediyesi. Aldığımız meclis kararlarının yüzde 90’ı oy birliğiyle alınıyor. Bu da çok iftihar ettiğimiz, gurur duyduğumuz bir şey. Pandemi döneminde ekonomik sıkıntı ciddi anlamda yaşandı. Toplu ulaşımda neredeyse yüzde 50’nin altında seyrediyor. Sübvanse etmek durumunda kalıyoruz. Bu da ciddi külfet yüklüyor. 2.5 yılda 600 milyon lira ilave borçlanmamız oldu. 3.3 milyar liralık borç ödemesi gerçekleştirdik. Net rakam dolayısıyla 600 milyon lira ek borçlanmaya gittik. Bu borçlanma büyük ölçüde yurtdışı finansman sağlama şeklinde. Hazine garantisi olmaksızın, kendi özgücümüzle, yarattığımız itibarla ve yüksek kredibilitemiz nedeniyle oldu.

YÜKSEK KREDİ NOTUNA SAHİBİZ VE…

Bizim de. En yüksek kredi notuna sahibiz. Bütün bu süreçler, pandemi süreci, daha önceki borçlar vadesinde ödenir, sekmez. Bu uluslararası finans sektöründe iyi bilinir. Asya altyapı yatırım bankası, Çin mahreçli, tarihinde ilk kez 50 milyon Euro kredi kullandırdı. Bu da İBB. Narlıdere metrosunu yüzde 80 seviyesinde tamamlamış durumundayız. 7.2 km bir hat. Tünelleri tamamen bitmiş vaziyette. Sadece istasyonların yapım süreci devam ediyor. Bu borçlanmalar aslında kaynak yaratmak anlamına geliyor. Vadesi, faizi bir yana koyarsınız, yarattığı faydayı bir kenara koyarsanız, istihdam yaratmış oluyoruz. Bunlara borç diye bakmak istemiyorum. Hareket kabiliyetini arttıran, fayda maliyetini çok yükselten girişimler. 125 milyon kullandık Narlıdere metrosu için. Buca Metrosu için 6 Eylül’de gerçekleşecek. İzmir tarihinin en büyük yatırımı. 490 milyonluk kaynak için konsorsiyum oluşturduk. 375 milyon euroluk kısmı tamamlandı. 6 Eylül’den itibaren inşaata başlamış olacağız. Geri kalan bütçesi metro çekerleriyle oluşan bir şey. Kişi başı maliyetine baktığımız zaman, toplu ulaşıma göre yarı fiyatından daha düşük. 1,5 liraya mal ediyorsunuz. Uzun vadede mutlaka hafif raylı sistemlere dönmek lazım. Talep de var. İzmir’in ulaşımını rahatlatacak radikal, köklü çözüm raylı sistemlerden geçiyor.

METRO BİZİM İÇİN ÖNEMLİ

Buca Metrosu dışında Narlıdere’li söylemiştim, 2023 başında bitiriyoruz. Buca metrosu 1.70 milyar avro. 300 bin günlük yolcu taşıyacak. Nihai ihale 6 Eylül’de gerçekleşiyor. 3. Hattımız Karabağlar Gaziemir metrosu. 28 km’lik bir güzergah. Halkapınar ile havaalanını birleştiren. Sondaj tamamlanmış vaziyette. 4'üncüsü de  Otogar Kemalpaşa metrosu. Bizim metroya verdiğimiz önemin bir göstergesi. Tamamı 2023 2024 te hayata geçmiş olacak. Çiğli tramvayı 1,25 milyar liralık, ihalesini gerçekleştirdik.

ULAŞIMDA ASIL RAHATLATICI ÇALIŞMA BİSİKLET YOLLARI VE…

137 milyon lira değerinde feribotlar aldık. Kent içi ulaşımı daha çok denize taşımamıza imkan verecek. Şu anda yüzde 3 civarında, yüzde 15’e çıkarmak istiyoruz. Ulaşımda asıl rahatlatıcı çalışma bisiklet yolları. Arttırıyoruz. Şu anda 87 km. 40 km idi. 100 e çıkarıyoruz. 248 km’ye çıkaracağız. Yine Otogar Buca tüneli var. Kent içinde ülkedeki belki de en uzun tünelin imalatını gerektiren bir çalışma. Otogardan itibaren Konak’a on dakikada inilecek. Tünel inşaatı biraz uzun sürecek ama yapıyoruz. Ulaşımla ilgili ağırlığı hafif raylı sistemlere, metroya vermek istiyoruz. Otobüs filosunun üçte birini yenilemiş olduk. Kent içindeki ulaşımı büyük ölçüde denize taşıyarak rahatlatmak istiyoruz. Yapacağımız çok önemli alt geçitler var.

ALSANCAK’TA TRAFİĞİ YER ALTINA ALMAKTAN VAZGEÇMEDİK

Alsancak’ta trafiği yer altına almak için orada tek alternatifi olmayın bir güzergah sözkonusu. Yapacağız vazgeçmedik. Alternatif yolu önce yapmak durumundayız, vatandaşı mağdur etmeden. İhalesini 2022 içinde gerçekleştireceğiz.

TOPLU ULAŞIMI DAHA ÇOK TEŞVİK ETMEMİZ LAZIM

Sabah 7 ile 17 arası ulaşımda herkese yüzde 50 indirim yapacağız. Toplu ulaşımda büyük bir sıkıntı var. Pandemi nedeniyle insanlar toplu taşımayı kullanmak istemiyor. Yüzde 50 düşüş var. Bütün metro hatlarımızda kurmaya başladık. Bir cazibe daha eklemek istiyoruz. Araçları yeniledik. Eski püskü araçlarla seyahat etmek zorunda değil vatandaşlarımız. Üçte birini yeniledik, yüz tane de elektrikli otobüs gelecek. Vatandaşlar toplu ulaşımdan uzaklaştıkça özel araçlara rağbet ediyorlar. Bu da kentin taşıma kapasitesini çok zorluyor. Bu kadar hızlı artışa hazır değil kentin ulaşım ağı. Toplu ulaşımı daha çok teşvik etmemiz lazım. Kent içi ulaşımda akıllı dokunuşlarla tıkanıkları tespit edip çözüm üretmemiz lazım. Mesela Altınyol’da şeridi değiştirerek çözüm getiriyoruz. Ama bizim İZUM olağanüstü yüksek teknoloji kullanıyor. Neredeyse bütüne yakın sinyalizasyonun tamamını kontrol edebilir hale geliyoruz. Tıkanıklıkları aşmak için. Ücretsiz çekici uygulaması başlattık. Bir araç kalıyor yolda saatlerce kalıyor. Ama bizim çekicilerimiz anında gelip müdahale ediyorlar. Her gün mutlaka bir araç kazası oluyor. Bu büyük ölçüde rahatlattı. Ulaşım en öncelikli mesele.

EKONOMİ VE EKOLOJİ ARASINDAKİ ÇATIŞMAYI KALDIRMAMIZ LAZIM

Hiç rahat değiliz. Yüz yüze olduğumuz kuraklık tehdidi gerçekten çok ürkütücü ve çük büyük bir tehdit. İklim değişikliği uzakta diye düşünürdük. Latin Amerika’da kasırga, orman yangını çıktı. Bizim coğrafyamız muaf değil. Tarihimizde ilk defa hortum, büyük yangınlar, seller gördük. İklim krizi büyük tehdit olarak bundan sonra hayatımızda olacak. Aydınlanma çağı nasıl dönüm noktası ise insanlık tarihinde, ekolojik düşünce de şimdi sadece insan için değil tüm gezegenimiz için yeni bir çağın kapısını açıyor. Hazır olmak lazım. Ekonomi ile ekoloji arasındaki ilişkiyi güçlendirmemiz gerekiyor. Çatışmayı kaldırmamız gerekiyor. İklim değişikliği önümüzdeki dönemin en önemli başlığı. Göçten gıda güvenliğine yenilenebilir enerji kaynaklarından yerel tohuma, sağlıktan tarım ürünlerinin ihracatına. Onun için Türkiye’nin mutlaka bir İklim ve Çevre Bakanlığı’na ihtiyacı var. İklim değişikliği Daire Başkanlığı kurduk 2 sene önce. Deprem Daire Başkanlığı ve Toplum Sağlığı Daire Başkanlığını da kurduk. İyi ki kurmuşuz. Bu üç dairede bize rehberlik etti, yol gösterdi.

KURAKLIK CİDDİ BİR TEHDİT VE BİZ…

Bu kuraklık çok ciddi bir tehdit. Tarımda planlama yapıldığı yok. Büyük bir boşluk ve tehdit var tarımda. Biz 2020 senesinde patates, pamuk dururken silajlık mısırı neden fazla üretmişiz. Bir fidanı için 84 litre su tüketiyorsunuz. Son derece yanlış bir seçim. Saz çavdarı, gambilya var. Bunlara dönmemiz lazım. Sirajlık mısırlar bugün Kiraz, Seferihisar, Menderes’te çiftçiyi 300 metreden su çekemez hale getirdi. Bu seneki yağmurla gidebilecek bir mesele değil. Giderek derinleşen bir tehdit ile karşı karşıyayız. Ardahan’a gittik geçen aylarda. Büyük baş hayvancılık yapılıyor. Orada meralar ne yazık ki kuraklık nedeniyle tehdit altında. Bizde de büyük baş hayvan yemini arttırmaya başladık. Anlaşma yaptık. Biz sizden et alacağız, orada kavurma tesisi kuracağız, kavurma olarak alacağız. Ama ne yapacağız? Karşılığında size yem vereceğiz. Sen eğer benim saz çavdarı gibi atalık tohumlarla üretim yaparsan devletin verdiğinden iki misli para vereceğim. Buradan yem gönderdiğimizde hem buradaki üreticiyi desteklemiş oluyoruz, evcinde et görmeyen vatandaşa kavurma vermiş oluyoruz. Kentlinin gıda güvenliğini de ürün çeşitliliğini de sınırlamış oluyorsunuz aksi durumda.

338 MİLYON LİRALIK TARIMSAL ÜRÜN ALIMI YAPACAĞIZ

Çok arttırdık. Bu sene içiresinde 338 milyon liralık tarımsal ürün alımı yapacağız. Biz böylece hem küçük üreticiyi desteklemiş oluyoruz hem de ihtiyaç sahibi vatandaşların ihtiyacını karşılamış oluyoruz. Dolayısıyla kırı korumuş oluyoruz, onlar doydukları yerde kalsınlar istiyoruz. Şimdi bir süt işleme tesisi kuruyoruz Bayındır’da. 60 milyon liralık yatırım bedeli var. Yüz kişiye istihdam sağlamış olacağız.

DEMOKRASİ BİRARADA YAŞAMAKTAN BAŞKA NE Kİ!

Tabiki daha iyisi olabiliriz. Akdeniz’de gerçekten çok önemli bir liman kenti İzmir. Binlerce yıl boyunca en güçlü liman kentlerinden biri olmuş. Ticaret hacminin yüzde 12’sini yapmış. İzmir farklı dinlerin, dillerin birarada yaşadığı, farklılıkların zenginlik olarak algılandığı ve böyle kabul gördüğü demokrasi kenti. Demokrasi birarada yaşamaktan başka ne ki. Kısacası İzmir bu meziyetleriyle Akdeniz çanağında çok önemli bir kent. Ticaret kuzeye kaydıkça Akdeniz’in ağırlığı azalmış, İzmir de kan ve güç kaybetmiş. Eğer bu olmasaydı, kuzeye kaymasaydı AB ne ise Akdeniz onu ikame edebilirmiş aslında. Akdeniz Birliği olağanüstü mavi bir kıta aslında. Ortak kültür ve iklimle yaşayan böylesine muazzam bir coğrafya. Akdeniz’e iade i itibar peşindeyiz. Yerellik ve ekoloji bunun iki ayağı. Tekrar Akdeniz’de bir önderlik ve söylem ortaya çıkarabiliriz.

29 EKİM 2023’TE MUAZZAM BİR AMFİ TİYATROYU İZMİRLİLERE HEDİYE EDECEĞİZ

Üç gün boyunca Uluslararası Kültür Zirvesi yapılacak İzmir’de. 65 ülkeden kültür üreticilerinin geleceği bir zirve olacak. Buradan ne çıkacak? BM’nin Küresel İklim Konferansı var. O konferansın alt başlıklarını oluşturacağız. Ortaya koyduğumuz manifesto iki sene boyunca bütün dünyada konuşulacak, tartışılacak. İzmir’in kabuğunu kırıp dünya ile entegre olması lazım. Kendi kentiniz içinde ne kadar başarılı olduğunuzun kıymeti yok. Dünyayla paylaşmalısınız. 4 yeni kategoride UNESCO mirasına başvurduk. Birgi, Kemeraltı. Kemeraltı tek başına dünyanın en büyük en eski alışveriş merkezi. Şu anda aydınlatması, yer altı alt yapısın bütün bunları yapıyoruz. Tepede bir amfi tiyatro var. 20 bin oturma kapasiteli. Bu tiyatro Efes’teki ile aynı büyüklükte. Oturduğunuzda körfeze bakıyorsunuz. Olağanüstü. 2023 29 Ekim’de, Cumhuriyetin yüzüncü yılında muazzam bir amfi tiyatroyu İzmirlilere hediye edeceğiz.

İZMİR’İN KÜLTÜR SANAT ÜRETİMİNİN MERKEZİ OLMASINI VE ÖNÜNÜ AÇMAK İSTİYORUZ

Yaptığınız şeyin dünya ile entegre olmasını sağlamalısınız. Arkamızdaki kadim kültürü dünya ile buluşturmak durumundayız. 3 yeni müzü projemiz var. 100 Yıl Kuvay-i Milliye, Doğa Tarihi VE Modern Sanatlar Müzesi. Dijital müze çalışmamız var, Urla’da. Yeri de projesi de hazır. Müzelerle buluşturacağız İzmirliyi. Arkeoloji müzemiz var. Olağanüstü envanteri var. İzmirli bile bilmiyor. Bunları gün ışığına çıkarmak lazım. Pandemi nedeniyle kültür sanat üreticileri büyük sıkıntı yaşadı. Tiyatrocular, sinemacılar, sokak müzisyenleri. Bunları aşacağız. İBB Şehir Tiyatrosu, Sinema Ofisi kurduk. Onlara lojistik destek veriyoruz. Sinema sektörüne ev sahipliği yapmak istiyoruz. 100. Yıl Marşı için bir yarışma açıyoruz şimdi. Bir beste ve şiir yarışması. Bir 100. Yıl Marşı’na ihtiyacım var, biz sadece kültür sanat üretimine ev sahipliği yapmak, kültür sanat üretiminin merkezi olmak ve önünü açmak istiyoruz. Her alanda İzmir ağırlığını koruyacak.

GÖÇMENLER MUTLAKA GERİ GİTMELİ AMA…

Çok zor korumak. Seneler öncesinden çok yanlış bir politikayla açık sınır politikasıyla geldiler. Hakikaten bu anlaşılır, kabul edilebilir bir şey değil. Bir hazırlık yaparsınız, düzenleme hazırlarsınız, nerede yerleşecekler, gibi bunların hiçbiri düşünülmeden açıldı kapılar ve geldiler. Şimdi gitsinler deniyor. Peki nasıl gidecekler? Bir çalışma var mı? O da yok. Ne gelmelerinden ne de gitmemelerinden biz belediyeler sorumlu değiliz. Biz belediyeciyiz. Yerel yöneticiyiz. Biz hizmeti mekânsal üretiyoruz. Bir caddede çöpü toplarken öbür sokağa girme, metro hattı geçecek ya da o mahalleden değil de bu mahalleden geçsin. Bunu hangi gerekçeyle olursa olsun yapamazsınız. Biz destek olmuyoruz. Bunun ne insani ne vicdani yanı olduğuna inanmıyorum. Sayın genel başkanın tespitine inanıyorum. Mutlaka geri gitmeliler. Ama bu uluslararası diplomasiyle çözülebilecek. Bu insanlar ana ocağına dönmek istemez mi? Hiçbiri istemez. Mesele orada bunu mümkün kılacak düzenin sağlanması, barışın sağlanması.

HİZMETİ VERMEZSENİZ POTANSİYEL SUÇLU YARATIRSINIZ VE SONUNDA….

148 bin göçmen var İzmir’de. Bu devletin işi. Kapıyı açan ve gönderilmesini hala sağlayamayan devletin, hükümetin çözmesi gereken bir mesele bu. Hizmeti vermezseniz potansiyel suçlu yaratırsınız kentiniz içinde. Sonunda sizin huzurunuzu kaçırır. Bizim duruşumuz sadece bundan ibaret.

BİR AYDIR ELEKTRİKLİ ARAÇ KULLANIYORUM VE…

Bir aydır kullanıyorum. Çok sessiz, benzin ihtiyacı yok. 120 km yi bir saatlik şarj ile gidebiliyor. Ama ben çok memnunum. Aslında bu sembolik bir şey. Tüm zabıta araçlarımız elektrikli oldu mesela. Tüm araç filosunu aslında elektrikli araçlara çevirmek istiyorum. İklim değişikliği meselesini çok daha ciddiye almamız gerekiyor. Karbon salınımını mutlaka aşağı çekmek, tarımda az sulamayla farklı ürün desenine gitmek durumundayız. Bisiklet ulaşımını arttırmak zorundayız. Ekoloji ekoloji ekoloji. Doğayla uyum doğayla uyum. (Altaylı sorunca) TOGG’dan da çıksın, tabi ki tercih ederiz, niye yapmayalım. Ulaşımda fosil yakıtlardan uzaklaşmalıyız.

VAPURLARDA BİSİKLETLE BİNEN BEŞ KURUŞ

Bu bir eko sistem. Bu sistemin içinde onun şarj istasyonlarını da yapmak mecburiyetinde kalacağız. Bunun üzerine gitmek mecburiyetindeyiz. Bundan on sene önce elektrikli araç dendiğinde nasıl olacak diye bakıyorduk. Tesla başkaları çıkartıyor, tog üzerinde çalışıyor. Bu hikaye genişleyecek, yayılacak. Bizim de bunu teşvik etmek gibi bir görevimiz var. Bu aracı ısrarla kullanmaya devam edeceğim. Vatandaş gördüğü zaman takdir ediyor. İtibar konusunda belki bir eksiklik olabilir ama vatandaş takdir ediyor. Ben de vatandaşı teşvik etmek özendirmek istiyorum. Vapurlarda bisikletli beş kuruş öder mesala. Özendirmek için teşvik edici çözümler koymak lazım vatandaşların önüne. Yapacağız ama bunları. Yapacağız.

KENDİMİ MUHAFAZAKAR OLARAK GÖRÜYORUM

Muhafaza edilmiş, korunmuş dediniz. Klişelerden kurtulmamız lazım. Muhafazakar bir belediye başkanı oturuyor karşınızda. Çünkü ben bu memleketi İzmir’i, ağacını çiçeğini korumaya çalışıyorum. O kadim kültürü. Bundan daha büyük muhafazakarlık olur mu? Ben de kendimi muhafazakar görüyorum. Muhafaza etmek, korumak gelecek nesillere biriktirdiğimiz kültürü aktarmak en doğru iş. Şehrinin doğasını, kültürel birikimini bir sonraki nesle aktarmak. Moderniteyi sağlayacak olan şey sizin doğal zenginliğiniz. Ben İzmir’in muhafaza edilmesini en asli görevim olarak görüyorum. Tabiki yenilenme modernizasyon ihtiyacı var.

KENTSEL DÖNÜŞÜM YERİNDE DÖNÜŞÜM OLACAK VE…

Bizim kentsel dönüşümümüzün üç temel ilkesi var. Biri yerinde dönüşüm, biri yüzde yüz uzlaşı. Biri de vatandaşı müteahhitle karşı karşıya getirmemek. Bu 2.5 yıl içinde Ege Mahallesi’nde Roman arkadaşlarımız yaşar. İhale yaptık, yıkımlar bitti, yapımlar başladı. Yerinde dönüşüm. O vatandaş kültürüyle, komşusuyla orada kalacak. Yıllardır müteahhitler ihalelere girmiyordu, daha fazla pay koparabilir miyiz diye. Belediyenin şirketi İZBETON u soktuk. Üç ihaleden birisini biz diğerini müteahhit aldı. 2600 konut yapılıyor. Bir yandan kentimizin kültürünü, doğasını korumaya gayret ediyor bir yandan da çağa ayak uydurmaya çalışıyoruz. İzmir o nedenle Akdeniz’in en önemli ayaklarından biri olacak. Dünyada gene özellikle Akdeniz’de lider kent haline getireceğiz.

İZMİR BİR ÜNİVERSİTE KENTİ OLMALI

Her ilçemiz öğrencilere destek olmak için uğraşıyor. İlçe belediyeleri kendi güçleriyle yapmaya çalışıyor. İzmir bir üniversite kenti olmalı. Nüfusun yüzde 10’unun üniversite öğrencisi olmalı. Yeni üniversitelere ev sahipliği yapacağız. Beyin göçünü durdurmamız lazım. Eğitim meselesi bu işin sırrı. Üniversite İzmir’de okunur diye bir kampanya başlattık mesela. Ekonomi Üniversitesi örneğin yüzde 97 doluluk oranına ulaşmış. Yaşar Üniversitesi, İYTE de öyle. İzmir bu konuda şanslı. Birbirinden güzide kurumlarımız var. Bizden ne istiyorlarsa yapmaya çalışıyoruz. Demokrasi Üniversitesinin yol sorunu var mesela, yetiştireceğiz.

İZMİR BİR YAŞAM KÜLTÜRÜ DE SUNUYOR

Belli bir istiab haddi var. Aşıldığında sıkıntı da başlıyor. İzmir niye cazibe taşıyor? Bir yaşam kültürü de sunuyor. Birlikte yaşamanın hukukunu ve kültürünü oluşturmuş bir şehir İzmir. Mardinli bir arkadaşım var. Birileri sordu, nerelisiniz diye. İzmirliyim dedi. Mardinli değil misin sen dedim. Artık İzmirli hissediyorum dedi. O arkadaşımız hayatının sonuna kadar Mardinlidir. Ama İzmir’de bir yandan Mardinlidir ama daha çok İzmirlidir. Farklı kültürleri biraraya alıp onu içine alması. Kabullenmesi çok cazip geliyor. Dışarıdan gelen kendini dışlanmış ve yabancı hissetmiyor. Bu biraz böyle bir hikaye. Şehrin cazibesi büyüdükçe talep de artıyor. Buna dair tedbir almamız lazım. Görevimiz bu. Ulaşımda, tarımda, turizmde, aynı şekilde çalışmak durumundayız. İBB kredibilitesinin yüksekliğiyle hizmetleriyle çok daha büyük işleri başarma olanağına sahip. En iyi yetişmiş bürokrasi gücüne sahip.

BÜROKRATLARIM BANA HATA YAPTIRMIYOR

İBB çok saldırıya uğradı. 400 yılla yargılandı belediye başkanı. İş yapma kültürünü, azmini, heyecanını kıran bir şey. Buna rağmen bu arkadaşlarımız çok daha dikkatliler. Bana hata yaptırmıyorlar. Bu çok kıymetli bir şey. Bütün o acılardan çok daha donanımlı ekip çıktı.

EŞİM NE HUZUR HAKKI, NE MAAŞ NE PAY ALIR

Kooperatif şirket değil. Köylü ortak üye değil. Ticari kuruluş değil. Eğer bir para kazanılıyorsa o para paylaştırılır veya yatırım yapılır. 104 kooperatif var. Biz bunların çoğundan alıyoruz. Eşim bunların üst birliği olan Köy Koop başkanı. Benden evvel başkandı. İftihar ediyorum benden daha çok çalışır. Tarımsal ürün kooperatifi bunlar. Başında Köy Koop diye bir çatı örgütü var. İki dönemdir üst üste seçilen eşim var. Eşim ne huzur hakkı ne maaş ne pay alır. On yıldır gönüllü olarak çalışır orada. Beş kuruş karı yoktur. Bila bedel çalışır. Oradan bir kuruş gelmez. Asla.

O ŞAHIS, O VATANDAŞ NE YAZIK Kİ….

Hiç bilmiyorum hiç takip de etmiyorum. Ne olup bittiğini de merak etmiyorum. Sanat insanları, kültür insanlarından hizmet almak için birçok ihale açarız. Bunu bazen onların menajerlerinin şirketleri üzerinden yapılır. Adrese teslim ihale. Asla değil. Olamaz zaten böyle bir şey. Ve fakat o şahıs, o vatandaş ne yazık ki, kamuoyunda duyulunca panik yaşadı anladığım kadarıyla. Hiçbir ihalemiz kapalı kapılar ardında yapılmıyor. Tüm ihalelerimiz açık yapılır, hepsi kayda alınır. Bu meseleyle ilgili şaşkınlık içindeyim. Nasıl daha devam edecek bilmiyorum ama biz de ders çıkarıyor, öğreniyoruz.

DOSTLARIMIZLA BERABER İKTİDARA GELECEĞİMİZİ DÜŞÜNÜYORUM VE…

Dostlarımızla beraber iktidara geleceğimizi düşünüyorum. Bu çok kişisel bir şey. Başka birini söylemem söz konusu bile olamaz. Genel başkanım adaylık düşünürse keşke olsa derim, ama bu ittifakın vereceği meseledir, genel başkanın takdiridir,  bunları bilemem. Ama benim partimin genel başkanını çok yakıştırırım, keşke aday olsa derim. (Altaylı, Kemal Kılıçdaroğlu’nun gerçek adayı gizlemek için kendi adını öne sürdüğü iddiasını sorunca: Ben son günlerde böyle olmadığını düşünüyorum’ dedi.)

Demokrat Gündem

Exit mobile version