Bugün 8 Mart, ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’

Tüm dünya kadınlarını kutluyorum; onların daha da yüceltmesini, gelecekte evriltip Tanrı yapılmasını canı gönülden temenni ediyorum. Onlar bunu doğalarıyla hakkediyor, iki cinsi de doğuruyor, büyütüyor, eğitiyor. Onlar karşı cinse, yani erkeğe göre kutsal; tapınılacak canlılar. Altı yıl İslam eğitimi almış (mahalle mektebinde) biri olarak, hangi hadiste zikredilmiş hatırlamadığım bir tespitle Allah’ta aslında kadınlara destek çıkmakta. […]

Tüm dünya kadınlarını kutluyorum; onların daha da yüceltmesini, gelecekte evriltip Tanrı yapılmasını canı gönülden temenni ediyorum. Onlar bunu doğalarıyla hakkediyor, iki cinsi de doğuruyor, büyütüyor, eğitiyor. Onlar karşı cinse, yani erkeğe göre kutsal; tapınılacak canlılar.

Altı yıl İslam eğitimi almış (mahalle mektebinde) biri olarak, hangi hadiste zikredilmiş hatırlamadığım bir tespitle Allah’ta aslında kadınlara destek çıkmakta. “Kendime taptırmasaydım annelere taptırırdım; çünkü cennete bile onların ayaklarının altından geçip  gideceksiniz” buyurmuş.

Bu sabah şafak sökmeden uyandım. Gece tüm şiddeti ile yağan, rüzgarı bile kovalamış yağmur durmuş, doğa dinlenmeye çekilmiş, karanlıkta tık bile yok. Sabah suyumu içmeye mutfağa doğru uzanırken, kendi kendime söylenip, ayıp, koca uygarlığın bir taraftan hala kadın katliamlarını önleyememesi, diğer yandan “Dünya Kadınlar Günü” kutlaması üstü örtülmez bir ayıp diyorum.

Dünyanın ve uygarlığın en acil görevi kadın cinsinin  tüm dünyaca güvenceye alınması olmalıdır. İneklerin bile kutsanıp tanrı kabul edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Kadınlarımızı tanrılaştırmamız çok bir şey istemek mi, soruyorum. Öyle ‘İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırarak da bu iş hiç olmaz bunu ortadan söyleyeyim.
 

Yazık ki çok yazık uygarlığımız Mars’a araba taşırken, bizim ‘Sözde’ kadın günü kutlamamız bana “ağam eğleni” gibi geliyor vesselam.

Prof. İrfan Palalı

1950 yılında Şanlıurfa’da doğdum. Tıp eğitimimi tamamlayarak profesör unvanına ulaştım. Üniversite yıllarında başladığım edebiyat yolculuğum, özellikle toplumsal meseleleri ele alan romanlarla devam etti. 2002 yılında yayımlanan "Tehcir Çocukları" adlı ilk romanım, Türkiye’de tabu olan Ermeni sorununu gündeme taşıdı ve büyük yankı uyandırdı. Ardından "Taşların Ağıtı" (2005), "Sünnet Çocukları" (2008) ve "Özgürlük Düşleri" (2016) adlı romanlarımı yayımladım. Şu anda İzmir’in güvenilir gazetesi Demokrat Gündem bünyesinde yeni romanım "Testosteron" üzerinde çalışıyorum.

Exit mobile version