DEMOKRAT GÜNDEM-ROMAN DOSYASI-ÜÇÜNCÜ BÖLÜM-(HALİDE POLATLI)-(GÖRÜNTÜLÜ)
Türkiye’nin ilk Roman kökenli ya da roman kökenli demeye gerek yok bence. Roman milletvekili Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) Sayın Özcan Purçu olmuştu.
Kendisi üç dönem boyunca milletvekilliği yaptı ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Özcan Purçu’yu aday göstermesinden ve kendisinin milletvekili olmasından sonra Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) de sayın Cemal Bekle’nin, bir başka Roman adayı göstererek milletvekili olmasını sağladı.
Ancak yeni dönemde şimdi mecliste ikisi de yok.
Romanları temsilen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) ne iktidar partisinden ne ana muhalefet partisinden de diğer partilerden Roman’ları temsil eden bir milletvekili yok.
Aynı durum sadece mecliste değil yerel yönetimlerde, belediye meclislerinde de sürüyor. Bir elin parmağı diyebileceğimiz azlıkta-oranda Roman meclis üyesi ya da yerel yönetimlerde karar verici mekanizmalarda yer alabiliyor.
Demokrat Gündem Gazetesi’nin açtığı kapsamlı Roman Dosyası’nın üçüncü bölümünde Romanların mecliste, belediyelerde temsiliyet süreci, sıkıntıları ve yeni dönemde mecliste hiçbir partiden tek bir milletvekilinin dahi bulunmamasını, bunun nedenlerini ve sonuçlarını ele almaya çalıştık.
Siyasi temsiliyet noktasında geçmiş dönemde CHP ve AK Parti’den Roman milletvekilleri olarak görev alan sayın Özcan Purçu ve sayın Cemal Bekle ile yaptığımız röportajlar gerçekleştirdik.
Her iki Roman kökenli geçmiş dönem milletvekili ile Roman hakları, Romanlarla ilgili yaşanan sorunlar, neler yaşandığı, mecliste Romanların temsil edilmesinin ve şu anda temsiliyetin olmamasının önemi ve sonuçları hakkında konuştuk.
Bu bölümde CHP’den milletvekili seçilen ve üç dönem boyunca bu görevi yapan Roman Milletvekili sayın Özcan Purçu ile stüdyomuzda buluştuk.
Kendisiyle görüntülü olarak da yaptığımız röportajımızın yazılı halini de bu bölümde bulacaksınız.
Türkiye’de Roman vatandaşların karşılaştığı zorluklar ve yaşadığı toplumsal eşitsizlikler üzerine tespit, öneri ve talepleri samimiyetle gazetemizle paylaşan sayın Özcan Purçu, söyleşimizde Roman yurttaşların maruz kaldığı ayrımcılığı ve yoksulluğu vurgularken, bu sorunların çözümü için siyasi iradenin önemine dikkat çekiyor.
Özellikle, eğitim, barınma ve istihdam alanlarında Roman yurttaşlara yönelik ayrımcı politikaların sona erdirilmesi gerektiğini belirten CHP önceki dönem Roman Milletvekili Özcan Purçu, Türkiye’deki Romanların geleceği için umutlu olduğunu, ancak bu umudun gerçekleşmesi için toplumsal farkındalığın, siyasi temsiliyetin ve mücadelenin artması gerektiğini vurguladı.
CHP önceki dönem İzmir Milletvekili Purçu, milletvekilliği döneminde Romanların sorunlarını Meclis gündemine taşıdığını ancak bu çabaların çoğu kez karşılıksız kaldığını dile getirdi.
Romanların topluma tam anlamıyla entegre olabilmesi için sadece devletin değil, sivil toplumun da aktif rol alması gerektiğini vurgulayan Purçu, “Romanlar, bu ülkenin asli unsurlarıdır ve onların hak ettiği yaşam standartlarına ulaşmaları için hepimizin elini taşın altına koyması gerekiyor” diyor.
İŞTE SAYIN ÖZCAN PURÇU İLE RÖPORTAJIMIZ:
DEMOKRAT GÜNDEM-Öncelikle hoşgeldiniz. Romanların tarih boyunca uğradığı eşitsizlik ve ayrımcılıklar neler? İsterseniz bunlala başlayalım sohbetimize…
ÖZCAN PURÇU: Şimdi herkesin bildiği bir şey söyleyeyim. Anayasa’da anayasadaki kanunlarda herkes eşit.
Eşitlik ilkesi var. İşte eğitim, sağlık, dilekçe, yaşam hakkı gibi. Eşitlikle ilgili pek çok madde var.
Burada önemli olan eğer siz sosyal devlet iseniz önemli olan bu eşit olan hakların vatandaşa eşit dağılıp dağılmadığını tespit etmek ve o eşitliği sosyal devlet ilkesi içerisinde sağlamak asıl önemli olan. ‘Ben kanunları çıkardım, herkese eşit, kim ne kadar alırsa alsın’ diye bir düşünceye ya da bir sistemle bir yönetim olmaz.
O sistemle yönetim olursa aslında eşitliğin içerisinde eşitsizlikler oluyor. İşte Romanlar tam da bu noktada ifade edilebilir.
Yani şimdi eğitim hakkından Romanlar ne kadar faydalanıyor, sağlık hakkından ne kadar? Herkes. Ama sen sosyal devletin gereğini yapıp o eşitlik ilkesini vatandaşa eşit şekilde alıp almadığını görebiliyor musun? Tespit edebiliyor musun?
BİTİREBİLİYOR MUSUN O EŞİTSİZLİĞİ?
O eşitsizliği sosyal devlet aracılığıyla yerine getirebiliyor musun? Bitirebiliyor musun eşitsizliği? Türkiye’deki mesele tam da bu.
Yani herkese kanunlar eşit arkadaş. E peki herkese bu kanunlar eşitse; Romanların ilkokulu bitirme oranı, liseyi bitirme oranı, üniversiteyi bitirme oranı niye Türkiye ortalamasının çok, çok, çok çok çok gerisinde?
Ya da istihdam oranı yüzde 2, yüzde 3’de. Üniversite bitirme oranı binde 2’lerde. Yani o zaman biz işin neresindeyiz? 6-7 milyon civarında insandan bahsediyoruz.
D.G: Son derece ciddi oranlar?
ÖZCAN PURÇU: Evet, ciddi bir rakam. Ve ben açık söylüyorum, bunu mecliste de söylüyordum. Türkiye’deki olumsuz bütün istatistikleri yani istatistikleri aşağı çeken bir toplumuz maalesef. Ama bunda bizim suçumuz yok ki! Sadece daha hızlı olmamız gerekmez mi?
İşte en büyük sorunlarımızdan biri de konut sorunu. Bir odada elde edemiyorum, bir odada üç hane yaşıyoruz. Daha dün bir eve misafirliğe gittim. 5 tane aile var.
Bir evde 5 tane. 2+1, bir evde 5. Aylık kiralar çok yüksek, ödemiyorlar. 15 bin lira, 20 bin lira kiralar..
E şimdi konut hakkı denen bir hak var. Barınma hakkı, daha doğrusu barınma hakkı var kanunda. Anayasal bir hak. Hem de anayasal bir hak. Barınma hakkı. Sen devlet olarak bunu eşit bir şekilde dağılıp dağılmadığından, barınma hakkından vatandaşın faydalandığını tespit ediyor musun? Etmiyorsun.
İşte bizim medyayla da bağımız çok sıkıntılı. Biraz önce sizinle odada, ofisinizde sohbet ederken onu söylemeye çalışıyordum. Yani biz şehrin göbeğinde yaşıyoruz. Yüz binlerce Roman İzmir’de de var. Üç yüz bine yakın Roman yaşıyor İzmir sınırları içerisinde.
D.G: İzmir Roman nüfusun en yoğun Türkiye’de ikinci sırada diye biliyorum.
ÖZCAN PURÇU: İstanbul’dan sonra en eski mahallelere sahibiz İzmir’de. Bu arada Osmanlı’dan, Selçuklulardan kalma Roman mahalleleri var. Yunanca isimleri olan Roman mahalleri.
Düşünün yani Ege Mahallesi’nin ismi işte burada. Daha mahalleler daha tam oluşmamış. Yani Teneke Mahalle diye mahallemiz var yani. Dolayısıyla İzmir’in en eski, ilk 1851 yılında Osmanlı’da nüfus sayımı yapılırken Roman nüfusu yazıyor. Orada Ermeni nüfusu, Rum nüfusu yazıyor. Dolayısıyla yani eski, kadim bir toplumuz ama biz hep aynı yerde kaldık. Sorunumuz çok. Sorunumuz çok.
Kendimizi, sorunlarımızı medya aracılığıyla değerlendiremiyoruz, yeterince anlatamıyoruz yani. O sebeple ciddi sıkıntılar var işte.
ROMANLARIN SORUNLARINI KİM DİLLENDİRİYOR ŞİMDİ?
Biraz önce siz de anlattınız belki soracağınız soruların içerisinde vardır. Siyasal temsiliyet de çok önemli. Bu sorunların dillendirilmesi ile alakalı. Şimdi bir yıl geçti. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) ben yokum diyelim ya da bir Roman yok. Kim dillendiriyor Romanların sorunlarını?
Hani biz dillendirdik. Hükümet Roman Strateji Eylem Planı’nı yayınladı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) de parti olarak ilk defa Roman Eylem Planı yayınladı.
Genel Sekreter imzasıyla o genelge, o eylem planı tüm Türkiye’deki CHP’li belediyelere gönderildi. İyi kötü bir şeyler oluyordu. Şimdi ne olacak?
6-7 milyon insanın sorununu nasıl görmezden geleceksiniz? Romanların sorunlarının üzerini yorganla örtüp; yarın öbür gün o yorganlara sığmaz taşarsa ne olacak?
D.G: Sorun programımızın başında da belirttiğim gibi yani sizinle başladı. Siz 3 dönem milletvekilliği yaptınız. İşte AK Parti sizin ardınızdan bir diğer Roman adayı olarak sayın Cemal Bekle’yi gösterdi, mecliste iki kişinin temsil edilmesi bile çok kıymetliydi. Ama şu an maalesef mecliste Romanlar temsil edilmiyor. Neden temsil edilmeye devam edilmeli? Önemi nedir burada?
Romanların haklarını, bir başka vekili tabii ki söyleyebilir ama bir Roman’ın söylemesi (özne olarak) çok daha önemli değil mi?
ÖZCAN PURÇU: Yani işin içerisinde sorunu yaşayan birinin o sorunu anlatması farklı, başka birine sorunu anlatması başka.
Şimdi sizin dişiniz ağrıyor. Ben diyorum ki; ‘Doktor hanımın dişi ağrıyor. Halide Hanım anlatsın’. Acı çeken Halide Hanım. Onu Halide Hanım’ın doktora anlatması lazım.
‘Efendim, damağımda şurası şurası, şu dişimin altı üstü ağrıyor, yemek yiyemiyorum’. Yani bunu kendisinin anlatması daha farklı.
Ben şurada anlam vermiş değilim. Yani ben şahsi olarak koltuk sevdalısı bir insan değilim.
Yıllarca bu toplumun liderliğini yaptım. Yirmi üç yıl, yirmi dört yıl Türkiye’de, İzmir’de ilk Roman derneğinin yönetiminde yer aldım. Başkanlığını yaptım. Türkiye’deki ilk Roman Derneği İzmir’de açıldı. Kurucusu Yakup Çardak. Kurucuların içerisinde ben de varım. Sonradan onun başkanlığını da yaptım.
O dernekten sonra kurulan ilk Türkiye’deki Roman Federasyonu’nun başkanlığını yapmış bir kişi olarak çok önemli.
Avrupa Konseyi’nde çok önemli görevlerde bulunduk. Dediğiniz gibi 9- 10 ülkede birçok çalışma yaptım. Avrupa Birliği (AB) delegasyonu ile çalıştık. Birçok büyükelçilikde Romanlarla ilgili görevler yaptık. Yani biz koltuk sevdalısı değiliz ama. Hep şu gözle baktık. Bir toplum var, kanayan bir yara var. O sorunları nasıl çözebiliriz? Hak ve adalet eşitlik içerisinde. Ancak bir tane koltuk Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) milletin gözüne çok geldi. Bir tane koltuk.
D.G: O süreçte yerinden aday gösterilmediniz. O süreci biliyorum. Sohbetlerimizde de vardı. ‘Benim aday gösterilmem önemli değil’ de dediniz ama gösterilmediniz.
ÖZCAN PURÇU: Dediler ki 9 tane daha aday daha vardı. Benden sonra söyledim; ‘Listeye alın, gösterin ya bir tane adam, bir kadın, bir beyefendi olsun içeride, bizim sorunumuz anlatsın’ diye.
Ben üç kere yaptım. Tamam bitti ama biri gelsin, o sistem devam etsin. Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) çok büyük emek verdi Romanlara.
CUMHURİYET TARİHİNDE İLK KEZ BİR PARTİ ROMAN EYLEM PLANI YAPTI
Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk defa bir partinin Roman Eylem Planı oluştu. Resmi olarak MYK’da, PM’de kabul edildi. Genelgeyle her yere gönderildi. ‘Uygulayacaksınız bunu’ dendi. Evet uygulanacak dendi. Bu kadar emek verildi. Dediğiniz gibi Romanlardan milletvekili çıkarmış. Bu kadar emeği siz birden nasıl yok edersiniz? Bakın belediye seçimlerinde birçok belediye başkan adayımız beni aradı. ‘Özcan Bey gelin yardım edelim, seni istiyorlar, seni çağırıyorlar’ falan filan. Birçok örnek var.
D.G: Romanların, meclisin dışında, yerel yönetimlerde de temsiliyeti önemli. Mesela İzmir’de ne durumda? Meclis üyesi ya da belediye başkanı, başkan yardımcısı olan kaç Roman var?
ÖZCAN PURÇU: Benim dönemimde koyduğum meclis üyelerinin sayısı kadar şu an meclis üyesi var. Yani ben Konak’ta, Karşıyaka’da ve Bornova’da meclis üyeleri göstermiştim, iki meclis üyesi. Konak’ta-Karşıyaka’da ve Bornova’daki meclis üyeleri aynı kişiler devam ediyor yine bu dönem. Konak’tan birini tekrar bir genç birini koyduk. Yine 3 kişiydi. 3 kişi devam ediyor. Bir değişiklik yok yani; bir değişiklik yok.
D.G: Ancak temsiliyet çok önemli. Yerel yönetimlerin de yapması gerekenler var. Konak’ta bir önceki dönemde yapılan çalışmalar vardı. Yerel yönetimlerin çalışmalarını nasıl buluyorsunuz peki? Sizce yeterli mi?
ÖZCAN PURÇU: Ciddi bir eksiklik var tabi, iktidara düşen. Hem iktidar yönünden ciddi bir eksiklik var hem Cumhuriyet Halk Partisi ve belediyeleri tarafında. Orada ciddi bir eksiklik var.
İzmir’de bizim ana caddesinden geçerseniz İşçiler Caddesi’nden sağlı sollu, Roman mahallesidir ama içerisinde başka bir dünya vardır, başka bir İzmir vardır. Onun içerisine şimdi hangi yönetici girebiliyor?
Hadi girsin bakalım; Romanlarla ilgili dillendirilen sorunları alsın yapsın, etsin gitsin mecliste değerlendirsin, onlarla ilgili kanun teklifi versin, soru önergeleri versin. Biz bunu yaparken Halide Hanım inanın bilerek bilmeyerek birçok sorunu çözdük. Aslında birçok sıkıntıyı giderdik.
D.G: İktidar cephesinde mesela hükümet de Roman Eylem Planı açıklamıştı.
ÖZCAN PURÇU: Buçukta bütçe görüşmelerinde ben konuştum hükümeti eleştiren.
HÜKÜMETİ ELEŞTİRDİM, SABAHA KARŞI BEŞ BUÇUKTA ROMAN EYLEM PLANI YAYINLANDI
Gece iki buçukta Sayın Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla Aile Bakanlığı komisyon toplantısı yapmış. Sabaha karşı beş buçukta Resmi Gazete’de Roman Eylem Planı yayınlandı.
Hükümetin sabaha karşı beş buçukta Resmi Gazete’de Roman Eylem Planı. Yani birinin mecliste Roman temsiliyeti önemli. Biz yaptık. (milletvekilliği). Tamam üç dönem yaptık.
Ben Cumhuriyet Halk Partisi’ne de İzmirlilere de bütün yöneticilere de hep teşekkür ettim, ediyorum; yine teşekkür ederim. Ama bunun devamının gelmesi çok önemliydi.
Çünkü biz o birikmiş, o yorganın altındaki o büyük sorunları, Anayasa’da yazıp da bize uğramayan, o sorunları; eşitlik ilkesini- bize uğramayan o eşitlik ilkesini, biz Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) taşıdık, taşımıştık. .
D.G: Peki 3 dönem milletvekilliği yaptınız, İzmir açısından da bakalım, Türkiye açısından da katkı sunmak isterseniz sunabilirsiniz. Yerel yönetimlerin İzmir’de Roman çalışmalarıyla ilgili karnesini, durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
ÖZCAN PURÇU: Yani bizim dönemizle birlikte yeni yeni bir şeyler oluyordu. Kimlik olarak işte hakikaten bu şehirde de yüzyıllardan beri Romanlar yaşıyor dendi. Bitirdik.
İlk defa Türkiye’de Romanlar da meclis üyeleri olarak listelere de kondu. Yani düşünün ilk defa meclis üyelerimiz oldu.
Belediye başkanları, milletvekilleri, genel başkan (Kemal Kılıçdaroğlu kast ediliyor) ilk defa Tepecik’teki Roman mahallesine geldi. Bu, çok önemli bir şeydi.
D.G: Roman yurttaşlar da çok sevindi buna… O süreçte ben de ziyareti muhabir olarak bizzat izlemiştim, anımsıyorum. Roman yurttaşlar değer görmek, seslerinin duyulmasını istiyorlardı.
ÖZCAN PURÇU: Evet, Türkiye’de ilk kez dezavantajlı bir kesimin mahallesine bir Genel Başkan gitti. Bu çok önemli bir adımdı. O mesaj aslında Türkiye’nin her yerine gitti.
Yani nedir mesaj? Ey kamu kurumları, ey bürokratlar, ey memurlar. Bakın Romanların da burada bir yaşantısı var ama birçok sorunu var. Bunların çözülmesi ile alakalı siz de inisiyatif kullanın. Hükümetin genel şekilde yapmış olduğu Roman Eylem Planları da bunu gösteriyor.
D.G: Siz Romanlara yönelik nefret söylemi ile de mücadele ettiniz, ediyorsunuz….
ÖZCAN PURÇU: Tabii ki onunla da mücadele ettik. Yani inanın Halide Hanım bizim milletvekillerimiz ile beraber kamu kurumlarında ciddi bir dönüşüm oldu. Çok ciddi hem de. Artık Romanlar Valilik ile görüşmeye başladılar. Vali beyle görüşmeye başladık. Kaymakamlar ile ilçe emniyet müdürleriyle istişareler, ortak çalışmalar, pozitif yönler. İşte Valilik her sene Romanlar’ı topluyor, işte Roman Eylem Planı kapsamında.
Yine biz Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, CHP Genel Merkez’de Sayın Genel Başkanımızla (dönemin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu) çalıştaylar yaptık, oturumlar yaptık, farklı illerde birçok toplantılar yaptık Romanlarla. Roman Günleri yaptık.
8 Nisan Dünya Roman Günü’nü kutladık hep birlikte Sayın Genel Başkanımız, parti heyeti, bürokratlar yani belediye başkanları, milletvekilleri ciddi bir farkındalık oluşturduk. Ama şimdi o emeklerin hepsi çöpe atıldı.
D.G: Peki size göre şimdi ne yapılmalı? Acil bir müdahale gerekiyor anladığım kadarıyla. Ne olmalı ya da ne yapılmalı?
ÖZCAN PURÇU: Yapamadı, hükümet bu işi yapamadı, sürdürülebilirlik manasında da. Geçen sene bütçe görüşmelerinde ben Aile Bakanı hanımefendiye orada bütçe görüşmelerinde söz aldım. Eleştirdiğim videolarım da var.
HÜKÜMET ROMAN DANIŞMA KURULU’NU 2023’E KADAR OLUŞTURAMADI
2016’da Roman Eylem Planı yapıyorsunuz. O planın ilk maddelerinden birinde ‘Romanlarla ilgili bir Danışma Kurulu oluşturulacak’ deniyor. Yani bir yönetim birimi oluşturulacak diyor. Madde böyle olması lazım diyor. Bir iş yapıyorsanız Hükûmet nezdinde bir danışma, bir yönetim kurulu sistemi kurmanız lazım. Ve o yönetim kuruluyla, o yönetim ekibiyle Türkiye’deki bütün Roman sorunlarını çözüp o çalışmayı yapmanız lazım.
Çok güzel 2023 yılına gelindi. 2023 yılında kitapçık basıldı. Aile Bakanlığı, Roman Danışma ve Yönetim kurulu oluşturulacak, diyor.
2016 Haziran ayında ‘Roman Danışma Kurulu ve Yönetim Kurulu oluşturulacak’ diye ibare koymuşsun. 2023’te tekrar kitapçıkta diyorsun ki, ‘Romanlarla ilgili Danışma Kurulu oluşturulacak’.
Aldım, Bakan hanıma gösterdim iki planını da.. Dedim ki, ‘Bakın Bakanım. 2016 yılında yapmanız gereken neyse 2023’e gelindiğinde yapmamışsınız, daha bütçe bile konmamış. Zaten bütçen yok. Ne iş yapacaksın? Bütçesi olmayan Eylem Planı olur mu?’ Olmaz!
HÜKÜMET DE SİSTEMİ KURAMADI; BÜTÇE AYRILMADI
Hükümet de bu işi eline yüzüne bulaştırdı. Sistemini kuramadı. Bütçe ayıramadı. Bir danışma kurulu, bir oluşum, bir yönetim, o işi yapacak bir ekip kuramadı.
Aynı şekilde Cumhuriyet Halk Partisi de açık söyleyeyim tam anlamıyla kuramadı. Defalarca, sistemi kurmak için gece gündüz uğraştık. Genel merkezde gece gündüz çalıştık. Sonucunda partimizin Roman Eylem Planı’nı hazırladık. Yaptık, ettik, yaptık.
Sağolsun Fethi Bey vardı. Genel Başkan Yardımcımız. O zaman çok emek verdi. Fethi Açıkel. Çok emek verdi. Beraber, birlikte hazırladık, ettik, yaptık. Belediyelere genelge olarak gönderildi, uygulayın- yapın diye. Bu, Eylem Planı sonuçta. Aradan bir sene geçti.
Ben neler yaptık, bir bakayım dedim. Belediye başkanlarının, yöneticilerin gelen eylem planından haberleri yok, haberleri yoktu..
D.G: Sonra ne oldu?
ÖZCAN PURÇU: Çoğu belediyenin haberi yoktu. Genel Başkanımız (Kemal Kılıçdaroğlu kast ediliyor), ‘Özcan Bey ne oldu?’ diye sordu.
Ne yapıldı, bakalım, dedik. Yok. Nereye gitti? Romanların işte konut, eğitim sorunu, sağlık sorunu ile ilgili maddeler vardı.
GENEL MERKEZDEN PLANIN UYGULANMASI İÇİN BELEDİYELERE GENELGE GÖNDERDİK AMA…
Genelgeyi gönderdiğimiz Çerkezköy Belediyesi Romanların konutlarını yıktı. O sene genelgeyi gönderiyoruz. O sene Çerkezköy’de konutlar yıkıldı.
Bunu niye söylüyorum? Genel merkezden genel sekreter imzalı sana Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi’nden yazı gidiyor. Diyor ki, ‘Bak Romanların sorunları var. Bir Eylem Planımız var’.
Eylem planını gönderiyoruz belediyelere. Belediye Başkanı, ‘Ben bunu uygulamam’ diyor. Nasıl uygulamıyorsun kardeşim? Genel merkezden gelmiş bu. Genel Sekreter imzalı gitti. Ben diyor; ‘Kimseyi dinlemem’.
Genel Başkanımıza (Kemal Bey’e) iki defa özel telefon ettirdim. Dönemin Çerkezköy Belediye Başkanı, Genel Başkanı dahi dinlemedi. Yıktı adam.
D.G: Peki Roman yurttaşların yoğun yaşadığı büyükşehirlerin başında gelen İzmir’de durum nasıl oldu? Benim bildiğim Konak başta olmak üzere birkaç iyi niyetli girişimler oldu…
ÖZCAN PURÇU: İzmir’de açık söyleyeyim, Türkiye’de Roman konuları üzerine en iyi çalışmayı yapan il İzmir.
Gerçekten bunun en önemli örneklerinden iki tanesi Karşıyaka ve Ege Mahallesi’nde gösterildi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi sağolsun Tunç Bey döneminde kiracıları da hak sahibi yaparak oradaki kentsel dönüşüm başladı. Hak sahiplerine hakkını fazlasıyla verdi. Kira yardımından tutun da işte diğer bütün destekleri sundu ve hiç kimsenin bir damla gözyaşı olmadan oradaki kentsel dönüşüm planlamasını Tunç Bey, İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak yaptı. Ondan çok memnunum yani.
D.G: Peki İzmir’de dediğiniz gibi Örnekköy’de, Ege Mahallesi’nde (Roman yurttaşların yoğun olduğu) kentsel dönüşüm binaları yükseliyor. Roman yurttaşlar orada oturacak mı, satanlar da varmış. Orada oturacaklar mı, son durum nasıl?
ÖZCAN PURÇU: Satanlar çok az. O da mirasçılar.
Mutlular şu an. Tabi sadece tek sıkıntı şu an işte, Karşıyaka’daki konutlar yavaşladı. Köydeki konutlar yavaşladı. Teslim tarihinden yaklaşık bir bir buçuk yıl geçti. Daha teslim edilmedi. Ufak tefek sorunlar yine Ege Mahallesi’nde var ama genel itibariyle bakarsanız herkes memnun. Sadece teslim sürelerinde sıkıntılar var.
Teslim süresi de herhalde önümüzdeki Mart ayına falan alındı diye duydum. Oradaki konut hak sahiplerinde. Onun dışında çok sorun gözükmüyor.
D.G: Yani ‘Ben burada yaşayamam. Oturamam’ deyip giden Roman yurttaş var mı yok mu?
ÖZCAN PURÇU: Tek tük, evet.. Mesela konutta hak sahibi, arsaları var ama beş kardeşler, e beş kardeş bir konuta nasıl sığacak? Onu satıp parasını bölüşüp, kendilerine farklı bir ortam, dünya kuranlar oldu.
D.G: Sahada gördüğünüz şeyler çok fazla. Çok koşturdunuz, mücadele ettiniz vekilliğiniz döneminde de. Roman yurttaşların şu andaki durumu nasıl size göre? Ekonomik koşulların ağırlığı, hayat pahalılığı çocukları, kadınları, en fazla da Roman yurttaşları olumsuz etkiliyor.
Sosyal yardım, destekle değil de istihdam alanları yaratılarak çözümler getirilmesi çok daha sağlıklı olmaz mı?
ÖZCAN PURÇU: Zaten bir ekonomik kriz olduğu zaman önce en alttakiler ezilir. Yani ekonomik krizde zaten zenginin parası var, üçe beşe katlar. Ekonomik kriz dönemlerinde onlar servetine servet katarama fakirler ölür, canı çıkar. Çünkü ekmeğin fiyatı belli, kiralar belli, elektrik, su parası belli. Sabit bir işin yok. Sabit bir gelirin yok. Nüfus kalabalık, bir evde üç-dört ailesin… Çok çocuklu. Bir ailesi ve üç çocuk. Dört çocuk, beş çocuk.
E şimdi evin düzeninin sağlanması, hayatını idame ettirmek için belli bir gelirin lazım, bir planlama lazım.
Roman mahallelerinde artık millet can çekişiyor onu söyleyeyim. Bir kere gelen giden zaten hiç yok. Kamu kurumları, devletin ilgili birimleri zaten uğramazlar. Buna bakmayın. Biz milletvekili olduk, kürsüde konuştuk, bağırdık, çağırdık da işte bazı eylem planları yapıldı, işte ilgili kurumlar, devlet kurumları çalışma başlattı.
Geldiler gittiler işte pandemi dönemleri olsun, diğer dönemler olsun. Yardımlar gitti. Seçim ya da seçim dönemlerinde de. Ama işte onlar dönemlik, adından da belli dönemlik.
Şimdi kim- hangi vatandaşını takip ediyor, hangi kurum-nasıl yapacak?
Gelin ben de şimdi götüreyim bir Roman mahallesine bu akşam. Ekmek bulamayan, yemek bulamayan yüzlerce aileler var. Ev kiraları yükseldi. Ev sahibi tarafından dışarı atılmış.
Dışarıda anasının yanında, amcasının yanında, kızının yanında, oğlunun yanında sığınan insanlar var. Daha iki gün önce bir telefon geldi. 19 yaşında bir kız, bir kız çocuğu sokakta kalmış. Annesi yok, babası yok. Kirasını ödeyemediği sokakta atılmış.
Komşusu beni aradı, ‘Vekilim, bu çocuğu ne yapalım? Kirayı ödememiş, ödeyememiş. Kızcağız tek başına kağıt topluyor, geçiniyor’. Yani şimdi ne yapacaksın bu kıza? Sığınma evine gönderelim dediler. Şimdi nasıl olacak? 14 yaşında bir kız.
BARINMA KRİZİ HAD SAFHADA; HER GÜN ONLARCA KİŞİ ARIYOR BİZİ
D.G: Yani sığınma evinde zaten kalış süresi kısıtlı olur gitse bile..
ÖZCAN PURÇU: Evet, kalış süresi belli. Bir de hayatta kimsesi olmayan bir insan. Şimdi ne yapacağım bu kıza? Ne yapacaksın? Onun gibi birçok örnek var. Her gün onlarca telefon geliyor bize. Özellikle bu kiraların artışıyla çok mağdur insanlar var. Kirasını ödeyemiyor. Ev sahibi ne yapsın? Ev sahibi de kirayla geçiniyor. Ona da hak vermek lazım belki. Yani sorunlar çok yakıcı…
D.G: Barınma sıkıntısı eğitimi de psikolojisini de etkiler. Temel haklar bunlar sonuçta. Eğitimden de uzaklaşır, okulu bırakır, çalışmak zorunda kalır, istihdama da gerçek anlamda katılamıyor. Ne olacak?
ÖZCAN PURÇU: Eğitim 20. Sırada. Kafamı sokacak ev, bugün ne yiyeceğiz, sabah hangi işi yapacağım? Keman mı çalacaksın, kağıt mı toplayacağım…
Eğitim yirminci sırada. Yok yani. Anlatabiliyor muyum?
Dolayısıyla bu sefer ne oluyor Halide Hanım? Bu sefer ne oluyor, illegal işler, suç oranları yükseliyor. Ben bunu legal hale getirmek için söylemiyorum ama işte çaresizlik insana her şeyi yaptırıyor.
Biliyorum ne yetenekli çocuklar var, ne yetenekli gençler var aslına bakarsanız. Ama ne oluyor? Elinden tutan yok ki.
Şimdi Sema Hanım (Konak önceki dönem başkanlarından Sema Pekdaş kast ediliyor) döneminde çok güzel bir orkestra kuruldu.
Orada işte Mozart’ın eserlerini bir kere dinleyip çalan çocuklar var.
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın şefi, ismi unuttum şimdi beyefendinin, işte o geldi mahalleye. ‘Yahu dedi arkadaş bu ne biçim bir yetenek, biz de çalışıyoruz Mozart’ın eserlerini çalmak için’.
‘Bu çocuklar bir kere dinliyor, ikinciye çalıyor’.
İşte o çocuklar elli yere gittiler, konserler verdiler. E ne oldu? Çocuklar şimdi boyacılık yapıyor. Biri bilmem ne yapıyor sokaklarda. Efendim kağıt, topluyor, çöp topluyor.
Alo Hasan neredesin? Ali neredesin sen abim? O çocuklar Mozart, Beethoven çalıyordu.
E oradan gelir sabit olmayınca bu sefer çocuk haftada aldığı 300 lirayla, 400 lirayla nasıl geçinecek? Çöpe çıkıyor, ona çıkıyor, buna çıkıyor.
O ekibin içinden bir çocuk yazdı bana; ‘Abi, kimseye hakkımı helal etmiyorum. Ben de bu grupta vardım, kimse elimden tutmadı, şimdi perişanım’ diyor. Çocuk aç aç. Ama dünyaca ünlü olmuştu. Fotoğraflarını attı bana. Şimdi ne yapacak bu çocuk, ne yapacak? İllegale mi bulaşacak? Ne yapacak?
D.G: Pandemi döneminin müzisyen intiharları olmuştu.
ÖZCAN PURÇU: Şimdi İspanya 20 milyon, 30 milyon turist çekiyor. İspanya niye turist çekiyor?
Oradaki müzikte, dansta yetenekli Romanları öyle bir kullanmış ki.
Romanlar en iyi flamenko dansını yapan, müziklerini yapan insanlar. Milyonlarca turist gidiyor oraya. İşte gelmesinin sebebi oradaki Romanlar. Onların yetenekleri çok iyi değerlendirilmiş.
E bizi de değerlendirsinler. Hükümete o kadar çağrı yaptım, o kadar kanun teklifleri verdik. Ya bu insanlar yetenekli. Müziklerini, sanatını turist gelsin İspanya’nın yaptığı gibi yapın.
Bakın inanır mısınız? Flamenko aslında müzikleri ve dansıyla bir Roman kültürü. Baktığınız zaman büyük bir acıyı, büyük bir isyanı aslında dillendiriyor. 1500’lü yıllarda Romanlar İspanya’ya gidiyor. 1500’lü yıllarda Romanlar, Roman dilini konuşuyor.
Bakıyorlar, bunlar farklı bir kültür. Kadınlar şarap, sigara içiyor, bunların farklı bir dilleri var. Yeni gelmişler, dillerini kesiyorlar Romanca konuşmasınlar diye. Birçok ayrımcılığa uğruyorlar, işkencelerden geçiriliyorlar.
İşte flamenco müziği ve dansı bu acılardan doğuyor. Bakın o dansta önce müzik yoktur. Ayak sesleri vardır. Müzikleri ve dillerini konuşmaları yasaklandığı için ayaklarıyla müzik yapıyorlar ve ortaya dünya çapında ünlü flamenco dansı çıkıyor.
.Flamenko aslında ağıttır. O Roman kadınların çağrısıdır, sesi, çığlığıdır. Şimdi o müzikleri-dansı dünya izliyor, dinliyor. İspanya bunu sonradan anlıyor ve 1900’lü yıllarda Romanların o dansını, müziğini dünyaya duyuruyorlar.
Dünyanın en iyi flamenco dansçıları, müzisyenleri Romandır. İspanya’ya milyonlarca dolar turizm geliri akıyor. Türkiye’de de yapın kardeşim, yeteneğimiz var diyoruz. Yapan yok, eden yok. İşte böyle fakir, yoksul kaldık, dezavantajlı kaldık.
İlginizi çekebilir: Demokrat Gündem Roman Dosyası’nı açıyor – Tarihsel süreçten günümüze Romanlar ve hakları
İlginizi çekebilir: Demokrat Gündem’in Roman Dosyası’nda İkinci Bölüm-Konuğumuz Romani Godi’den Serkan Baysak