Perde arkasını bilmiyorum!
Ama duyunca İzmirli Meriç ailesi gibi ben de ‘İsyan’ ettim.
Düşünebiliyor musunuz?
4,5 yaşında dünya güzeli, dünya şirini bir kızınız var.
O doğduğunda dünyalar sizin olmuştu…
Ne hayaller kurmuştunuz…
Ama bir gün tüm hayalleriniz yıkılıyor…
Çünkü çocuğunuzun yaşama şansı her geçen gün azalıyor…
4.5 yaşına geldi ama doktorlara göre ömrü sadece en fazla 35 gün…
Çünkü Duru Meriç SMA hastası…
Ecelle boğuşuyor…
Biliyorsunuz?
Bir süre önce, analar- babalar Ankara’da Bakanlığa yürüdüler, seslerini duyurmak, bu hastalığın tedavisinde kullanılan pahalı bir ilacın da SGK ödeme listesine alınması için…
Önlerine engel olarak çıkan bir polis memurunun daha doğrusu amirinin ‘Numara yapmayın!’ mealinde yaptığı konuşmayı da anımsıyorsunuzdur.
Damdan düşmeyen bu hali anlamaz ki!
Allah kimsenin başına vermesin…
Amerika’dan getirtilecek bu ilacı herkes temin edemez ki!
Büyük çok büyük harcama gerektiriyor…
Çaresizlik içinde kıvranan Meriç ailesi de gözleri önünde eriyen kızları için bağış kampanyası için valiliğe başvuruyor.
‘Olmaz!’ yanıtı alıyorlar…
Herhalde görevliler, ‘Bu para bu kadar kısa zamanda toplanamaz!’ diye akıllarından geçirmişler olmalı…
Ya da para toplansa bile çocuğun tedavisine yetişmez, diye düşünmüşler…
Ya da aile parayı kendine toplayacak, gibi gerip bir düşüncenin içine girmişler…
Tabii başka nedenleri de olabilir…
Ama bu yavru ya kendilerinin, ya da yakınlarının olsaydı…
Böyle düşünebilirler miydi?
Unutmayalım, ünlü bir atasözümüz var;
‘Çıkmadık candan umut kesilmez!’ diye…
Ama işin bir de başka yönü var!
Aynı yetkililer, bir başka SMA’lı çocuk için ‘Bağış toplayabilirsiniz?’ denilmiş…
Haberi bana ileten Gazeteci Mehmet Özüdoğru, ‘Aslında SMA’lı Duru’nun önceden ‘bağış toplayabilir’ izninin olduğunu ama bu iznin bir şekilde ‘durdurulduğunu’ söylüyor.
Her şekilde kabul edilir bir durumu yok…
Zaten bağış gönüllülük esasına göre toplanır…
Aslına bakarsınız bu çocuklarımızın her ihtiyacı devletimiz tarafından karşılanmalı, ‘el bebek, gül bebek’ büyümeleri için her türlü olanak sağlanmalıdır.
*- HAZİNE’NİN OLMUŞ
Geçen hafta, 30 Ekim 2020 tarihindeki depremde yıkılan ‘Rıza Bey Apartmanı’nda daire sahiplerinin nasıl bir sarmal içinde olduklarını anlatmaya çalıştım.
Aslında sorun yalnız onların değil, hasarlı komşu apartmanları için de geçerli imiş…
Belirtmiştim;
Kat sayısı düşürülüyor, dairelerin metrekaresi neredeyse yarıya, hatta üçte bire düşürülüyor, ayrıca yüklenici firmaya hatırı sayılır büyük bir para ödeniyor…
Yani ödemelerin tamamını ne deprem sigortası DAS yapıyor, ne de devlet kurumları…
Derinlemesine inersek daha da feci bir durumla karşılaşılıyor.
Meğer; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından alınan kararla, yıkılan ya da ağır hasarlı apartmanların bulundukları alan ‘Hazine’ye devrediliyormuş.
İzmir halkı gibi ben de şaşkınlık yaşıyorum.
Bu tapu delinmesi değil mi?
Tireli usta gazetecilerden Hasan Erki arayarak, İzmir Milletvekili Bedri Serter’in da ‘yaralı yurttaşlar’ gibi arsaların Hazine’ye devredilmesine büyük tepki gösterdiğini, yaptığı açıklamada, ‘’Bir hükümet, ancak bu kadar fırsatçı bir politikayla halkının mal varlığına çökebilir! Kınıyorum!” dedi.
Yazmıştım;
Halkın emek emek, kuruş kuruş biriktirerek sahip olduğu evlerinin, arsalarının üzerine 6306 sayılı kanunun 6A maddesini gerekçe gösterilerek el konulmasının şoku sürüyor.
İşin garibi de şu;
Menemen’de AKP’li Belediye Başkan Vekili nasıl 700’e yakın işçiye gönderdiği mesaj ile ‘İşinize gelmeyin!’ diye çıkış yolunu gösterdiyse benzer bir sistem uygulandı.
‘Tüm yıkılan ve orta hasarlı evleri Hazineye devrediyoruz’ diye hak sahiplerine sadece mesaj atıldı.
CHP’li milletvekili Bedri Serter olay üzerine şu açıklamayı yaptı:
‘Depreminden üzerinden 3,5 ay geçti.
Her konuşmamda ‘daha çivi bile çakılmadı’ diye üstüne gittiğim bu konuyla ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, şapkadan tavşan çıkarttı. Öyle bir sistem kurmuşlar ki akıllarınca, hak sahibi olan kat maliklerine, binanın arsa payı üzerindeki oranı kadar rayiç bedel üzerinden ödeme yapacaklarmış.
Bir hükümet, ancak bu kadar fırsatçı bir politikayla halkının mal varlığına çökebilir! Kınıyorum” diye konuştu.’
*- ‘İYİ Kİ YAZIYORSUN?’
Doğru, Dürüst, Duyarlı, Dost Gazete Haber Ekspres’te çıkan yazıma, araştırmacılığıyla tanıdığımız Gazeteci ve fotoğraf sanatçısı Gürol Tulunay şu yorumu göndermiş;
‘Rıza Bey Apartmanı ile ilgili yazdıklarını büyük bir üzüntüyle okudum. Nasıl olur, 160 metre kare daire kaybet ve bir artı bire gir üstüne de para öde hemde hatırı sayılır bir para…
Allah yardımcıları olsun.
İstanbul Belediyesinin yaptığı işlem İzmir de bire bir uygulanmalı diye düşünüyorum.
Bu insanlar bir artı bire girmeyi kabul etse de bu para nasıl ödenir, kradi alınırsa faizi ile kaç paraya gelir?
Eyice, hakikatten içim acıdı.
Kendimi onlar yerine koydum.
İyi ki varsın ve iyi ki yazıyorsun…