MİNİ MAKALE: RİTM

Radyo köy esintileri getiren, toprak kokan “Türkmeni” bir bozlak çalıyor. Perihan Altındağ Tüfekçi kadife sesi ile 'Ben de bu dünyaya geldim geleli…' diyor. Artık insan oldum sansam da serde izleri silinmeyen milli duygularla arabanın pencerelerini açmış bulvardaki alabildiğine yoğun zakkumlara türkü dinletiyorum. Biraz önce yağmış yağmurdan temizlemiş, pembesi, alaca pembesi, çingene pembesi bol, sık zakkum çiçekleri […]

Radyo köy esintileri getiren, toprak kokan “Türkmeni” bir bozlak çalıyor. Perihan Altındağ Tüfekçi kadife sesi ile 'Ben de bu dünyaya geldim geleli…' diyor.
Artık insan oldum sansam da serde izleri silinmeyen milli duygularla arabanın pencerelerini açmış bulvardaki alabildiğine yoğun zakkumlara türkü dinletiyorum. Biraz önce yağmış yağmurdan temizlemiş, pembesi, alaca pembesi, çingene pembesi bol, sık zakkum çiçekleri aralarında 'Bu ne, bu müzik ne?' diye soruyorlar. Bazıları, 'Bu türkü Anadolu’da bolca dinlenir' diyor. Bir başkası, 'Ritmi çok güzelmiş' diyor. Bir başkası, 'Anadolu’nun ritmi böyledir, güzeldir' diyor. Adına yol denmesi zor, etrafında nar ve zeytin ağaçlarının sınırladığı bahçe  alanlarından geçerek Coşan’ın çiftlik evine vardım.  Çift beni hüs-nü kabulle karşıladı. Şimdi Coşan’ın göz alabildiğine bağ ve zeytin ağaçlarına hakim Çeşme Ovacık'taki bağ evinin balkonunda oturmaktayız. İki sınıf arkadaşının mutluluk dolu hasret lafları, hoşbeşleri, haklarında birbirlerine aktarılan yaşanmışlıklar bitince konu günlük siyasete geliyor. Aslında ben getiriyorum ama o da hevesli. Ben siyaset konuşmadan yapamam; hatta hayatın siyaset olduğuna inanırım. Patlatıyorum klasik soruyu Coşan’a, 'Nne olacak bu memleketin hali?’ diye. 'Şey…' diyor Çoşan, 'Şey… Bu Kılıçdaroğlu ritmi tutturdu, Anadolu’nun ritmini buldu, gökkuşağını yakaladı, bu iyiye işaret, seçimi alacak' diyor. 'Çok emin konuşmuyor musun?' diye soruyorum. 'Bu sefer eminim' diyor. 'Anadolu’nun rengini yakalayan lider malı götürür' diyor. 'Hatırla bak Özal’ı… O da ritmi, Anadolu’nun ritmini yakalamıştı, büyük başarılara imza attı' diyor. Mutlu oluyorum. Bu mürtecilerden kurtulacağımı her işittiğimde iştahım açılıyor. Ev sahibinin hazırladığı güvece yumuluyorum.

Prof. İrfan Palalı

1950 yılında Şanlıurfa’da doğdum. Tıp eğitimimi tamamlayarak profesör unvanına ulaştım. Üniversite yıllarında başladığım edebiyat yolculuğum, özellikle toplumsal meseleleri ele alan romanlarla devam etti. 2002 yılında yayımlanan "Tehcir Çocukları" adlı ilk romanım, Türkiye’de tabu olan Ermeni sorununu gündeme taşıdı ve büyük yankı uyandırdı. Ardından "Taşların Ağıtı" (2005), "Sünnet Çocukları" (2008) ve "Özgürlük Düşleri" (2016) adlı romanlarımı yayımladım. Şu anda İzmir’in güvenilir gazetesi Demokrat Gündem bünyesinde yeni romanım "Testosteron" üzerinde çalışıyorum.

Exit mobile version