CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu İzmir’de…
Gün boyu yanında belirli kişilerle gezecek…
Törenlere katılacak…
Ona bir şeyler anlatacaklar…
Kılıçdaroğlu’nun kısa aralıkla İzmir’e geleceğini ilk kez Demokrat Gündem vermişti.
Ayrıntılı programını da yine DEMOKRAT GÜNDEM takipçileri öğrendi.
İlk bakışta her şey normal görülüyor.
İşler reklamlarda olduğu gibi ‘tıkır tıkır’ işliyor!
Acaba öyle mi?
*- KİM BUNLAR?
Yine yazmıştık!
CHP’nin yöneticileri, belediye başkanları ve Genel Başkan Yardımcısı ile şunu söylediler:
‘AKP masal, CHP gerçekleri anlatıyor!’
Verilen örnekler de seçmece ve doğru idi..
Ama dün akşamdan bu yana şunu görüyor, duyuyor, anlıyoruz:
Genel Başkana yaklaşamayacaklarını, yaklaştırılmayacaklarını ve zaman kısıtlaması yönünden sözlerini dinletemeyecek olan partililer yaptıkları yazılı açıklama ile bazı gerçekleri de dile getirdiler.
Gönderiyi okurken, ‘Acaba bunlar her zamanki ‘istemezükçü’ takımı mı, diye de düşündüm…
Biliyorsunuz;
2019 yerel seçimlerinde, İzmir’de 24 belediye, seçmenlerin takdiriyle CHP tarafından kazanıldı.
Önceki yıllarda da olduğu gibi partinin gösterdiği bazı adaylar örgüt içinde hep tartışıldı.
Bence haklı olunduğu gibi haksız olunan yanlar da vardı.
Birileri için uyduruk söylentiler çıktı…
Muhalifleri fısıltı gazetesi ile yayıyordu.
Bu böyle gelmiş, böyle gidecek, ta ki örgüt içi seçime kadar…
‘Delege sistemi’ deniliyor ama artıları kadar eksilerinin olduğunu gören yok…
Bakın anımsatayım:
Buca’da sözde delegeler (partili falan değil… Bunlar birileri tarafından topluca partiye girişleri yapılan ve aidatları da onlar tarafından ödenen ve ellerine harçlık da verilenler) öyle isimleri meclise seçtiler ki, aralarında ne bir üniversite ya da lise, hatta ortaokul mezunu yoktu…
İmar, sağlık…
Daha doğrusu tüm komisyonlarda CHP’yi konu ile alakası olmayan ilkokul mezunları temsil ediyordu.
Bunları bilenler mutlaka vardır…
Delege ağalarının durumuna ilk kez, en fazla İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Aziz Kocaoğlu karşı çıkmış, hiçbir partili ile belediye meclis üyelerinin belediye koridorlarında dolaşıp, bir noktada iş takipçiliği yapmalarını yasaklamıştı.
Büyük gürültü kopmuştu…
Sonra Aziz Bey’in haklı olduğu ortaya çıktı.
*- MUSTAFA KEMAL’İN İZİNDE
Mektup yazıp kamu ile paylaşanlar şöyle diyor:
‘Bizler, CHP’ye aşkla bağlı, Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden yürüyüp, ilke ve inkılaplarını benimseyen partili üyeler olarak, içinde bulunduğumuz durumu üzülerek takip etmekteyiz.
Kuradan hemen sonra, tekbir sesleri ile sevinç nidaları atan AKP’liler, Devrim Şehidi Kubilay’ın kemiklerini sızlatırken bizleri de derinden yaralayarak kahretmektedir.’
Ve şöyle devam ediyorlar:
‘Devrim Şehidi Kubilay’ın ilçesi olan Menemen’i, mahkemenin vermiş olduğu karar sonucunda, valiliğin girişimi ile gerçekleştirilen kura sonucunda maalesef kaybettik.
Peki bu iş kura seçimine kadar nasıl geldi?
Neden meclis üstünlüğünün Millet ittifakında olmasına rağmen, eşit sayı .
Partimizin ideolojisin benimsememiş insanlar, belediye kaybetmemize neden olmuştu.
Bu meclis üyelerini kim ya da kimler belirlemişti?
Aday belirleme sürecinde hangi kıstaslar göz önüne alınmıştı?
Hangi ankete dayanarak bu sonuçlar ortaya çıkmıştı?’
*- PATRON NE DERSE?
Bu soruların yanıtları nedense hiç gündeme gelmedi.
Bu arada ben söyleyeyim:
Anketleri yapanlar bu işten geçinen kişiler…
Hemen hepsi bir partiyle mideden bağlantılı…
Yani sonuçlar benim için hep şüpheli…
Yıllar önce bir iki anketi yapanlarla yakın ilgim olmuştu.
Örneğin medya patronu kimi istiyorsa o isim ya da parti listeden birinci çıkıyordu, çünkü gerçek anket sonuçlarına bakılmıyor, masa başında parayı verenin isteğine göre yazılıyordu.
Bunu bir ara jürilerde olduğum güzellik yarışmalarında da gördüm, yaşadım…
Belki bir gün anlatırım…
Bu nedenle ‘dün neyse bugün de aynı’ görüşündeyim…
Hele televizyonlarda çıkan iktidar yanlıları var ya, onları dinledikçe kahkaha atıyorum…
*- ÜZGÜN, KIRGIN ve SİNİRLİLER
‘Üzgünüz, kırgınız, sinirliyiz’ diyen CHP’liler, Menemen başta olmak üzere tüm belediyelerin ve CHP’den mahkeme ya da İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınan belediyelerdeki tüm meclis üyelerini yazdıranların isimlerinin deşifre edilmelerini istiyorlar.
Talep ediyorlar…
Benim de merak ettiğim bir kişi var;
Kaç kez de yazdım, ‘Torpili kim?’ diye…
İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri…
Başkan Tunç Soyer o kadar büyük yetkiler verdi ki, neredeyse herkes esas duruşta duruyor…
Anımsadığım kadarıyla onu da Ankara’dan birileri göndermişti…
Bazı belediyelerde önemli yerlere getirilenler gibi…
*- BİLE BİLE…
Duyunca yazmıştım:
Menemen’deki olayda, yani ilk grup başkanvekilliği seçiminde, ‘Meclis üyelerinin, karşı adaya oy verebileceğini’ il başkanına, il yönetimine, genel başkan yardımcılarına söylendi…
Bir önlem alınması gerektiği çok net biçimde ifade edildi.
Ama nedense her zaman olduğu gibi bu sözler CHP İzmir il örgütü tarafından yok sayıldı…
Şimdi konuyu gündeme getirenler soruyor:
‘Meclis üyelerine mi fazla güvenmişlerdi, yoksa güç zehirlenmesini mi yaşamışlardı?
*- KAZAN KALDIRIYORLAR
Kızgın CHP’liler açıklamalarında birçok ilçenin adını da yazarak, il başkanına ‘Artık Yeter!’ denildiğini de iddia ediyorlar.
Buraları ve ince ayrıntıları bilemediğim için bir yorum yapamıyorum.
Ama şu söylediklerini biliyorum:
‘Tek başına aday olarak girdiği, 655 delegenin bulunduğu kongrede, 540 kişinin imzasını alıp, 253 oy alan bir il başkanından herhangi bir başarı beklenemezdi zaten!’
Örgüt, yani CHP’liler hafta sonu demeden 7-24 çalışırken, arkadaşları ile evlerinde mangal partisi düzenleyen il başkanının, sayılan bazı ilçelerdeki sorunlara kayıtsız kaldığı da iddialar arasında…
*- ŞİMDİ DEĞİL, NE ZAMAN?
Çok uzun açıklama şöyle bitiyor:
‘Böyle bir mektubu yazmak açıklamak istemezdik.
Ancak şartlar buna sevk etti.
Zira partimizi, kamuoyunda tartışmak açmak istemiyorduk.
Alınan her başarısızlıkta, nedenleri tartışıp, başarıya ulaşmak için ne zaman bazı konuları tartışmaya başlasak;
Hep ‘bunun zamanı değil!’, ‘Bunun zamanı burası değil!’ gibi söylemlerde bulunularak bastırılıyorduk.
Partimizi tartışmaya açmamak için de susuyorduk.
Ama artık yeter!
Menemen’i kaybettiğimiz bizim için büyük bir sorun…
Bize göre bu konuyu konuşmanın da tam zamanı…
Çünkü sustukça, çözülmeyen bir sorunu gördükçe, daha büyük hata ve sonuçlarla karşılaşabileceğimiz inancını taşıyoruz.