Yargı kutsaldır…

Evet, kutsaldır. Öğle öğretmenlik saygın, tıp doktorluğu kutsal falan gibi değil. Bayağı bayağı kutsaldır. En azından altmışlı yılları ergen yaşarken ben böyle düşünürdüm; hakimleri insan üstü sayardım. Sevgili dostlar o yıllarda Urfa’nın genetik havuzu uygarlık genleri ile süslü ailelerden birinin oğlu yeni Avukat olmuş ve de Urfa lisesinde ek olarak Edebiyat öğretmenliğine soyunmuştu. Kısa bir […]

Evet, kutsaldır. Öğle öğretmenlik saygın, tıp doktorluğu kutsal falan gibi değil. Bayağı bayağı kutsaldır.

En azından altmışlı yılları ergen yaşarken ben böyle düşünürdüm; hakimleri insan üstü sayardım.

Sevgili dostlar o yıllarda Urfa’nın genetik havuzu uygarlık genleri ile süslü ailelerden birinin oğlu yeni Avukat olmuş ve de Urfa lisesinde ek olarak Edebiyat öğretmenliğine soyunmuştu. Kısa bir süre sonra bu kişinin Urfa’da görevli bir hakime hanımla evlendiğini duymuş ve inanamamıştım.

Ergen aklımla nasıl olurda o hakime hanımın benim annem, teyzem, bacım vb hanımlar gibi bir erkekle evlenir diye hafzalama sığdıramamıştım.

Yıllar sonra ilaveten İngiltere yargı sistemimde hakimlerin maaşlarının açık çek olduğunu öğrenmiş her ortamda bizde de hakim maaşlarının böyle olmasını savunmuştum.

Değerli dostlar, kıymetli okurlar yaşamımda yıllar, eğitimler, bolca öğretimler geldi geçti; buna rağmen ben hala aynı kanaatimi yıllarca sürdürürken, gözlemlediğim yargı tökezlemelerini, örneğin geçmişte Menderes’in idam edilmesini, hukuk eğitimdeki eksikliklere bağlayıp durdum. Ta ki son yıllara kadar.

Şimdilerde ise şaşkınım.

Niye mi? Cevap basit.

Ne bu arkadaş, ne bu Allah aşkına! Nasuh Mahruki‘nin tutuklanması, ne bu? Olur mu? Bir toplantıda fikrini söyleyen protestocuların tutuklanması allahtan reva mı? Olur mu? Olursa hangi hukuklar da olur. Benim hukuk bilgisiz beynimle bile böyle yargı olur mu dediğim yargı kararları. Sevgili dostlar ‘bu da geçer’ hiç bir diyalekte sığmayan bu yaşananlar da geçer deyip kendimi teselli ediyorum vesselam.

Prof. İrfan Palalı

1950 yılında Şanlıurfa’da doğdum. Tıp eğitimimi tamamlayarak profesör unvanına ulaştım. Üniversite yıllarında başladığım edebiyat yolculuğum, özellikle toplumsal meseleleri ele alan romanlarla devam etti. 2002 yılında yayımlanan "Tehcir Çocukları" adlı ilk romanım, Türkiye’de tabu olan Ermeni sorununu gündeme taşıdı ve büyük yankı uyandırdı. Ardından "Taşların Ağıtı" (2005), "Sünnet Çocukları" (2008) ve "Özgürlük Düşleri" (2016) adlı romanlarımı yayımladım. Şu anda İzmir’in güvenilir gazetesi Demokrat Gündem bünyesinde yeni romanım "Testosteron" üzerinde çalışıyorum.

Exit mobile version