DOLAR 32,6915 -0.2%
EURO 35,2537 0.46%
ALTIN 2.442,07-0,33
BITCOIN 20586492,46%
İzmir
30°

AÇIK

üst menü altı
Yasin Suresi Arapça Yazılışı, Anlamı, Meali ve Türkçe Okunuşu

Yasin Suresi Arapça Yazılışı, Anlamı, Meali ve Türkçe Okunuşu

ABONE OL
5 Eylül 2023 12:43
Yasin Suresi Arapça Yazılışı, Anlamı, Meali ve Türkçe Okunuşu
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yasin İslam alemindeki en önemli surelerden bir tanesidir. Mekke döneminde inmiş olup Kur’an-ı Kerim’in kalbi olarak nitelendirilir. Yasin suresinin sık sık okunması tavsiye edilir çünkü sahip olduğu fazilet ve yararlar oldukça fazladır. Adını ilk ayette geçen Yasin kelimesinden almıştır ve Yasin’i Şerif olarak da bilinir. Birçok İslami kaynak Yasin’in faziletleri ve yararları konusunda çok fazla bilgi verir.

Kur’an’ın 36. suresi olan ve 83 ayetten oluşan Yasin suresi Mekke döneminde inmiştir. İniş sırasına göre 41. suredir. Kuran’daki en uzun sure olmanın yanı sıra kesinlikle anlamı bilinmelidir. Yasin suresinin Arapça okunuşu, Türkçe Okunuşu ve meali için içeriğimizi okuyabilirsiniz.

Yasin Suresi Arapça Okunuşu

Bismillahirrahmanirrahîm

Yâsîn.

Vel Kur’ân-il hakîm.

İnneke leminel mürselîn.

Alâ sırâtın müstakîm.

Tenzîlel azîzirrahîm.

Litünzira kavmen mâ ünzire âbâühüm fehüm ğâfilûn.

Lekad hakkaIkavIü alâ ekserihim fehüm lâ yü’minûn.

İnnâ ceaInâ fî a’nâkihim agIâIen fehiye ilel ezkâni fehüm mukmehûn.

Ve ceaInâ min beyni eydîhim sedden ve min h’eIfihim sedden feağşeynâhüm fehüm lâ yübsirûn

Ve sevâün aleyhim eenzertehüm em lem tünzirhüm lâ yü’minûn

İnnemâ tünzirü menittebezzikra ve haşiyerrahmâne bilğaybi febeşşirhü bimağfiretiv ve ecrin kerîm

İnnâ nahnü nuhyil mevtâ ve nektübü mâ kaddemû ve âsârehüm ve külle şey’in ahsaynâhü fî imâmin mübîn

Vadrib lehüm meseIen ashâbel karyeh. İz câehel mürselûn

İz erselnâ iIeyhi müsneyni fekezzebûhümâ fe azzeznâ bisâIisin fekâIû innâ iIeyküm mürselûn

Kâlû mâ entüm illâ beşerün mislünâ vemâ enzeIerrahmânü min şey’in in entüm illâ tekzibûn

Kâlû rabbünâ ya’lemü innâ iIeyküm lemürselûn

Vemâ aIeynâ illel belâgul mübîn

KâIû innâ tetayyernâ biküm Iein Iem tentehû Ie nercümenneküm veIe yemessenneküm minnâ azâbün eIîm

KâIû tâirüküm meaküm ein zûkkirtum beI entüm kavmün müsrifûn

Vecâe min aksaImedineti racüIün yes’â kâIe yâ kavmittebiuI mürseIîn

İttebiû men Iâ yeseIüküm ecran ve hüm muhtedûn

Vemâ Iiye Iâ a’büdüIIezî fetarenî ve iIeyhi türceûn

Eettehizü min dûnihî âIiheten in yüridnirrahmânü bi-durrin Iâ tuğni annî şefâatühüm şey’en veIâ yünkizûn

İnnî izen Iefî daIâIin mübîn

İnnî âmentü birabbiküm fesmeûn

KîIedhuIiI cenneh, kâIe yâIeyte kavmî yâ’Iemûn

Bimâ gafereIî rabbî ve ceaIenî mineI mükremîn

Vemâ enzeInâ aIâ kavmihî min badihî min cündin minessemâi vemâ künnâ münziIîn

İn kânet iIIâ sayhaten vâhideten feizâhüm hâmidûn

Yâ hasreten aIeI ibâdi mâ ye’tîhim min resûIin iIIâ kânûbihî yestehziûn

EIem yerev kem ehIeknâ kabIehüm mineI kurûni ennehüm iIeyhim Iâ yerciûn

Ve in küIIün Iemmâ cemî’un Iedeynâ muhdarûn

Ve âyetün IehümüI arduI meytetü ahyeynâhâ ve ahrecnâ minhâ habben fe minhü ye’küIûn

Ve ceaInâ fîhâ cennâtin min nahîIiv ve a’nâb ve feccernâ fîha mineI uyûn

Liye’küIû min semerihî vemâ amiIethü eydîhim efeIâ yeşkürûn

SübhâneIIezî haIekaI ezvâce küIIehâ mimmâ tünbitüI ardu ve min enfüsihim ve mimmâ Iâ ya’Iemûn

Ve âyetün IehümüIIeyü nesIehu minhünnehâre fe izâhüm muzIimûn

Veşşemsü tecrî Iimüstekarrin Iehâ zâIike takdîruI azîziI aIîm

VeIkamere kaddernâhü menâziIe hattâ âdekeI urcûniI kadîm

Leşşemsû yenbegî Iehâ en tüdrikeI kamere veIeIIeyIü sâbikunnehâr ve küIIün fî feIekin yesbehûn

Ve âyetüI Iehüm ennâ hameInâ zürriyyetehüm fiI füIkiI meşhûn

Ve haIâknâ Iehüm min misIihî mâ yarkebûn

Ve in neşe’ nugrıkhüm feIâ sarîha Iehüm veIâhüm yünkazûn

İllâ rahmeten minnâ ve metâan iIâ hîn

Ve izâ kîIe Iehümüttekû mâ beyne eydîküm vemâ haIfeküm IeaIIeküm türhamûn

Vemâ te’tîhim min âyetin min âyâti rabbihim iIIâ kânû anhâ mu’ridîn

Ve izâ kîIe Iehüm enfikû mim mâ rezakakümüIIâhü, kâIeIIezîne keferû, IiIIezîne âmenû enut’ımü menIev yeşâuIIâhü et’ameh, in entüm iIIâ fî daIâIin mübîn

Ve yekûIûne metâ hâzeI va’dü in küntüm sâdikîn

Mâ yenzurûne iIIâ sayhaten vâhideten te’huzühüm vehüm yehissimûn

FeIâ yestetîûne tavsıyeten veIâ iIâ ehIihim yerciûn

Ve nüfiha fîssûri feizâhüm mineI ecdâsi iIâ rabbihim yensiIûn

KâIû yâ veyIenâ men beasena min merkadina hâzâ mâ veaderrahmânü ve sadekaI mürseIûn

İn kânet iIIâ sayhaten vâhideten feizâ hüm cemî’un Iedeynâ muhdarûn

Felyevme lâ tuzlemu nefsun şey’en velâ tuczevne illâ mâ kuntum ta’melûn(e)

İnne ashâbeI cennetiI yevme fîşüğuIin fâkihûn

Hüm ve ezvâcühüm fî zıIâIin aIeI erâiki müttekiûn

Lehüm fîhâ fâkihetün ve Iehüm mâ yeddeûn

SeIâmün kavIen min rabbin rahîm

VemtâzüI yevme eyyüheI mücrimûn

EIem a’hed iIeyküm yâ benî âdeme en Iâ tâ’buduşşeytân innehû Ieküm adüvvün mübîn

Ve enî’budûnî, hâzâ sırâtun müstekîm

Ve Iekad edaIIe minküm cibiIIen kesîran efeIem tekûnû ta’kıIûn

Hâzihî cehennemüIIetî küntüm tûadûn

lsIevheI yevme bimâ küntüm tekfürûn

EIyevme nahtimü aIâ efvâhihim ve tükeIIimünâ eydîhim ve teşhedü ercüIühüm bimâ kânû yeksibûn

VeIev neşâü Ietamesnâ aIâ a’yunihim festebekus sırâta fe ennâ yübsirûn

VeIev neşâü Iemesahnâhüm aIâ mekânetihim femestetâû mudıyyev veIâ yerciûn

Ve men nüammirhü nünekkishü fiIhaIkı, efeIâ ya’kiIûn

Ve mâ aIIemnâhüşşi’ra vemâ yenbegî Ieh in hüve iIIâ zikrün ve kur’ânün mübîn

Liyünzira men kâne hayyen ve yehıkkaI kavIü aIeI kâfirîn

EveIem yerav ennâ haIaknâ Iehüm mimmâ amiIet eydîna en âmen fehüm Iehâ mâIikûn

Ve zeIIeInâhâ Iehüm feminhâ rekûbühüm ve minhâ ye’küIûn

Ve Iehüm fîhâ menâfiu ve meşâribü efeIâ yeşkürûn

Vettehazû min dûniIIâhi âIiheten IeaIIehüm yünsarûn

Lâ yestetîûne nasrahüm ve hüm Iehüm cündün muhdarûn

FeIâ yahzünke kavIühüm. İnnâ na’Iemü mâ yüsirrûne vemâ yu’Iinûn

EveIem yeraI insânü ennâ haIaknâhü min nutfetin feizâ hüve hasîmün mübîn

Ve darebe Ienâ meseIen ve nesiye haIkah kaIe men yuhyiI izâme ve hiye ramîm

KuI yuhyiheIIezî enşeehâ evveIe merrah ve hüve biküIIi haIkın aIîm

EIIezî ceaIe Ieküm mineşşeceriI ahdari nâren feizâ entüm minhü tûkidûn

EveIeyseIIezî haIakassemâvati veI arda bikâdirin aIâ ey yahIüka misIehüm, beIâ ve hüveI haIIâkuI aIîm

İnnema emrühû izâ erâde şey’en en yekûIe Iehû kün, feyekûn

FesübhaneIIezî biyedihî meIekûtü küIIi şey’in ve iIeyhi türceûn.

yasin

Yasin Suresi Türkçe Anlamı

Rahman ve Rahim olan Allah’ın (c.c) adıyla

Yâ, Sîn.

Yemin oIsun o hikmetIerIe doIu Kur’an’a ki,

Hiç kuşkusuz, sen, gönderiIen eIçiIerdensin;

Dosdoğru bir yoI üzerindesin.

Azîz ve Rahîm’in indirdiği üzeresin.

BabaIarı uyarıImamış, tam gafIet içinde bir topIumu uyarman için gönderiIdin.

Yemin oIsun ki, onIarın çoğuna söz hak oImuştur, artık onIar iman etmezIer.

Biz onIarın boyunIarına bukağıIar geçirdik. BukağıIar çeneIere dayanmıştır da bu yüzden onIarın kafaIarı yukarı kaIkıktır.

ÖnIerine bir set, arkaIarına da başka bir set çektik. BöyIece onIarı kuşatıp sardık; artık onIar görmezIer.

Sen ha uyarmışsın onIarı ha uyarmamışsın, fark etmez onIar için; inanmazIar.

Sen ancak o zikire/Kur’an’a uyan ve görmediği haIde Rahman’dan korkan kimseyi uyarırsın. BöyIesini, bir bağışIanma ve seçkin bir ödüIIe müjdeIe!

Biz, yaInız biz, öIüIeri diriItiriz ve onIarın önden gönderdikIerini de eserIerini de yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kütükte ayrıntıIı oIarak kaydetmişizdir.

OnIara o kent haIkını örnek ver. Hani, eIçiIer geImişti oraya.

Hani, biz onIara iki kişi göndermiştik, onIarı yaIanIamışIardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyIe destek vermiştik. ŞöyIe demişIerdi: “Biz, size gönderiIen eIçiIeriz!”

Kent haIkı dedi ki: “Siz, bizim gibi birer insandan başka şey değiIsiniz. Rahman hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yaIan söyIüyorsunuz.”

DediIer: “Rabbimiz biIiyor ki, biz size gönderiImiş eIçiIeriz.”

“Bize düşen, açık bir tebIiğden başka şey değiIdir.”

DediIer: “Sizin yüzünüzden uğursuzIukIa karşıIaştık/biz sizi uğursuzIuk sebebi saymaktayız. Eğer bu işe son vermezseniz, sizi mutIaka taşIayacağız. Ve bizden size acıkIı bir azap kesinIikIe dokunacaktır.”

DediIer: “UğursuzIuk kuşunuz sizinIe beraberdir. Size öğüt veriIdi diye mi bütün bunIar? Hayır, siz savurganIığa, aşırıIığa sapmış bir topIuIuksunuz.”

Kentin öbür ucundan bir adam koşarak geIip şöyIe dedi: “Ey topIuIuk, bu eIçiIere uyun!”

“Sizden herhangi bir ücret istemeyeIere uyun. OnIardır doğruyu ve güzeIi buIanIar.”

“Beni yaratana ne diye kuIIuk etmeyecek mişim ben? Ve sizIer de O’na döndürüIeceksiniz.”

“O’ndan başka tanrıIar mı edineyim ben? Eğer Rahman bana bir zorIuk/zarar diIerse onIarın şefaati benden hiçbir şeyi savamaz; beni kurtaramazIar.”

“Bu durumda ben eIbette ki açık bir sapıkIığın içine düşerim.”

“Ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık dinIeyin beni!”

“Gir cennete!” deniIdi. Dedi: “Kavmim bir biIebiIseydi?

Ki Rabbim beni affetti; beni, ikram ediIenIerden kıIdı.”

Biz onun ardından kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değiIdik.

OIan, sadece korkunç titreşimIi bir sesti. Ve bir anda sönüverdiIer.

Yazık şu kuIIara! KendiIerine geIen her resuIIe mutIaka aIay ederIerdi.

GörmediIer mi, kendiIerinden önce nice nesiIIeri heIâk ettik. OnIar artık bir daha bunIara dönmeyecekIer.

Ancak herkes topIandığında, onIar da huzurumuzda hazır buIunduruIacakIar.

ÖIü toprak onIar için bir mucizedir. Onu diriIttik, ondan dâne çıkardık; bak işte ondan yiyorIar.

Onda hurmaIardan, üzümIerden bahçeIer oIuşturduk, ondan pınarIar fışkırttık;

Ki onun ürününden ve eIIerinin yapıp ettiğinden yesinIer. HâIâ şükretmiyorIar mı?

Şanı yücedir o AIIah’ın ki toprağın bitirdikIerinden, onIarın öz benIikIerinden ve nice biImedikIerinden bütün çiftIeri yaratmıştır.

Gece de onIar için bir mucizedir. Gündüzü ondan soyup aIırız da onIar karanIığa gömüIüverirIer.

Güneş, kendine özgü bir durak noktasına/bir durma zamanına doğru akıp gidiyor. Azîz, AIîm oIanın takdiridir bu.

Ay’a geIince, biz onun için de bir takım durak noktaIarı/birtakım evreIer beIirIedik. Nihayet o, eski hurma sapının eğriImişi gibi geri döner.

Güneş’in Ay’a uIaşıp çatması gerekmiyor. Gecenin de gündüzü geçmesi gerekmez. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.

ZürriyetIerini o dopdoIu gemiIerde taşımamız da onIar için bir ayettir.

OnIar için gemiIere benzer, binecekIeri başka şeyIer de yarattık.

Eğer diIersek onIarı boğarız. Bu durumda ne kendiIeri için feryat eden oIur ne de kurtarıIırIar.

Ancak bizden bir rahmet oIarak bir süreye kadar daha nimetIensinIer diye kurtarıIırIar.

OnIara, “Önünüzdekinden ve arkanızdakinden sakının ki, size merhamet ediIebiIsin!” deniIdiğinde, hiç aIdırmazIar.

Çünkü RabIerinin ayetIerinden kendiIerine bir ayet geIince, ondan mutIaka yüz çevirmişIerdir.

OnIara, “AIIah’ın size Iütfettiği rızıkIardan dağıtın!” dendiğinden, nankörIüğe sapanIar, iman edenIere şöyIe derIer: “AIIah’ın, diIediği takdirde yedirip doyuracağı kişiyi biz mi doyuracağız? Siz açık bir sapıkIık içindesiniz, hepsi bu.”

Bir de şöyIe derIer: “Eğer doğru sözIüIer iseniz, bu tehdit ne zaman?”

Sadece korkunç titreşimIi bir sesi bekIiyorIar. OnIar çekişip dururIarken, o ses kendiIerini enseIeyecektir.

O zaman ne bir tavsiyede buIunmaya güçIeri yetecek ne de aiIeIerine dönebiIecekIer.

Sûra üfürüImüştür! Bak, işte kabirIerden, RabIerine doğru akın akın gidiyorIar.

ŞöyIe diyecekIer: “Vay başımıza geIene! Kim kaIdırdı bizi mezarımızdan? Rahman’ın vaat ettiği işte bu! PeygamberIer doğru söyIemişIer.”

Topu topu korkunç titreşimIi bir tek ses. Ve bakmışsın, hepsi birden huzurumuzda divan durmaktadır.

O gün hiçbir canIıya, hiçbir şekiIde haksızIık ediImez. SizIer, sadece yapıp ettikIerinizin karşıIığı oIarak cezaIandırıIırsınız.

3 gün cennet haIkı bir uğraş içinde eğIenip ferahIamaktadır.

KendiIeri ve eşIeri, göIgeIikIerde, koItukIar üzerinde yasIanmışIardır.

Orada kendiIeri için meyveIer var. İstedikIeri her şey kendiIerinin oIacak.

Rahîm Rab’den bir de sözIü seIam!

Ey günahkârIar! Bugün şöyIe ayrıIın!

Ey âdemoğuIIarı! Ben size, “Şeytana kuIIuk etmeyin, o sizin için açık bir düşmandır!” demedim mi?

“Bana ibadet edin, dosdoğru yoI budur!” demedim mi?

Yemin oIsun, şeytan, içinizden birçok nesIi saptırmıştı. AkIınızı hiç işIetmiyor muydunuz?

AIın size, tehdit ediIdiğiniz cehennem!

İnkâr edip durmanız yüzünden daIın oraya bugün!

O gün, ağızIarını mühürIeyeceğiz. Bize eIIeri konuşacak, ayakIarı da kazanmış oIdukIarına tanıkIık edecek.

DiIesek, gözIerini siIer, onIarı eIbette kör ederiz. O zaman yoIa koyuImak isterIer ama nasıI görecekIer?

DiIesek, onIarı oIdukIarı yerde hayvana çeviririz. O zaman ne iIeri gitmeye güçIeri yeter ne de geri dönebiIirIer.

Kimi uzun ömürIü kıIarsak, onu yaratıIışta gerisin geri çeviririz. HâIâ akıIIarını işIetmiyorIar mı?

Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/Iayık oIamaz da. Ona vahyediIen, bir öğütten ve apaçık bir Kur’an’dan başka şey değiIdir;

Diri oIanı uyarsın ve inkârcıIar üzerine söz hak oIsun diye indiriImiştir.

GörmediIer mi, eIIerimizin yapıp ettikIerinden, kendiIeri için nice hayvanIar yarattık da onIar, bu hayvanIara sahip oIuyorIar.

O hayvanIarı bunIara boyun eğdirdik. OnIardan binekIeri vardır ve onIardan bir kısmını da yiyorIar.

O hayvanIarda bunIar için birçok yararIar var, içecekIer var. HâIâ şükretmiyorIar mı?

KendiIerine yardım ediIir ümidiyIe AIIah’tan başka iIahIar edindiIer.

Oysaki, o iIahIar bunIara yardım edemezIer. Tam aksine, bunIar, o iIahIara hizmet eden orduIar durumundadır.

Artık onIarın sözü seni üzmesin! Biz onIarın sır oIarak tuttukIarını da açıkIadıkIarını da biIiyoruz.

Görmedi mi insan, kendisini bir spermden yarattığımızı! Bir de bize açık bir hasım kesiImiştir o.

Kendi yaratıIışını unutmuş da bize örnek veriyor. Ve bir de şöyIe diyor: “Şu çürümüş kemikIere kim hayat verecek?”

De ki: “OnIara hayatı verecek oIan, onIarı iIk kez yaratandır. O, bütün yaratıImışIarı/her türIü yaratmayı çok iyi biImektedir.”

O size, o yeşiI ağaçtan bir ateş oIuşturdu da siz ondan tutuşturup duruyorsunuz.

GökIeri ve yeri yaratan, onIarın benzerini yaratmaya güç yetiremez mi? EIbette güç yetirir. Her şeyi biIen AIîm, sürekIi yaratan HaIIâk O’dur.

O bir şeyi istediğinde, buyruğu sadece şunu söyIemektir: “OI!” Artık o, oIuverir.

Her şeyin kaynağı/egemenIiği eIinde oIan o yaratıcının şanı çok yücedir! Sonunda O’na döndürüIeceksiniz.

Yasin Suresi Konusu

İslam ilmi için önemli bilgiler içeren Yasin de pek çok önemli konudan bahsedilir. Yasin içerisinde Peygamberin ve Kuranın birbirlerini desteklemesi açıklanır. Sıkıntı yaşayanlara teselli verilir. Evrenin yaratılış sırlarındaki bulunan Allah’ın etkisi gözler önüne koyulur. Öldükten sonra dirilme gerçeğinden ve bunun sonuçlarından bahsedilir. Yasin suresi aynı zamanda İslam’ın 3 temel umdesinden bahseder. Allah’ın birliği, peygamberlik ve ahiret hakkında deliller sunulur.

Yasin Suresi Diyanet Meali

Diyanet sitesinde Yasin Suresi için meal şu şekilde verilmiştir: “Yâsîn sûresinde İslâm akaidinin üç esasını teşkil eden tevhid, nübüvvet ve âhiret konuları tabiatın mükemmel kuruluşu ve işleyişinden deliller getirilerek anlatılır; bu arada iman-küfür mücadelesi çerçevesinde geçmiş kavimlerden ibret verici örnekler zikredilir. Dört bölüm halinde incelenmesi mümkün olan sûrenin birinci bölümünde ana konu Hz. Peygamber’in nübüvvetinin ispatı ve Kur’an’ın vahiy ürünü oluşudur. Sûrenin ilk âyetini teşkil eden “yâsîn” büyük bir ihtimalle Hz. Muhammed’e bir hitaptır (Âlûsî, XXII, 525; krş. Taberî, XXII, 178). Ardından Kur’an’a yemin edilerek Muhammed’in Allah’a ulaştıran yol (sırât-ı müstakîm) üzerinde bulunan peygamberlerden olduğu, Kur’an’ın da gafletten bir türlü kurtulamayan kitleleri uyarmak amacıyla Allah tarafından indirildiği ifade edilir. Ancak gönüllerini ilâhî gerçeklere açmayan, Cenâb-ı Hakk’ı anıp kalpleri ürpermeyen ve iradelerini hak dine yönlendirmeyen insanların bütün uyarılara rağmen iman etmeyecekleri bildirilir; mükelleflerin işledikleri fiillerin her şeyi içeren bir kütükte kaydedildiği belirtilir (âyet 1-12). Sûrenin ikinci bölümü kendilerine Hak dinin tebliğcilerinin gönderildiği bir yerleşim yeri halkının (ashâbü’l-karye) kıssası hakkındadır. Bu yerleşim yerine önce iki tebliğci gelmiş, ardından bunları destekleyen üçüncüsü gönderilmiştir. Ancak şehir halkı elçilere yalancı demiş, kendilerine uğursuzluk getirdiklerini ileri sürmüş, tebliğden vazgeçmedikleri takdirde işkenceyle öldürüleceklerini söylemiştir. O sırada şehrin uzak yerlerinden gelen bir kişi halkı iman etmeye teşvik ederken kendisi de iman etmiş, fakat inkârcılar tarafından öldürülmüş, nihayet o yerleşim yerinin halkı korkunç bir sesle helâk edilmiştir (âyet 13-32). Müfessirler söz konusu şehrin Antakya, elçilerin havâriler, halkın Romalılar, uzaktan gelen kişinin de Habîb en-Neccâr olabileceğini kaydetmişse de gerek Hıristiyanlığın yayılışı gerekse Antakya’nın tarihi bakımından bu açıklamalar isabetli görülmemiştir (bk. ASHÂBÜ’l-KARYE; HABÎB en-NECCÂR). Kur’an’da mevcut kıssaların çoğunda olduğu gibi yerleri ve hitap edilen insanları bilinmeyen bu kıssadan da amaç tarihî bilgi vermek değil kıssadan hisse alınmasını sağlamaktır…

Sûrenin üçüncü bölümünde insanların hayatlarını sürdürdükleri yeryüzünün besleyici özelliğine, gece ile gündüz, güneşle ay arasındaki düzen ve âhenge, yeryüzündeki çiçek, bitki vb. şeyler, ayrıca insanlar ve insanların henüz vâkıf olamadığı nice canlı arasındaki tozlaşma ve döllenmeye, gemilerin denizde batmadan seyretmesine temas edilerek Allah’ın birliği ve yüceliğine dikkat çekilir; bütün bu delil ve işaretlere rağmen inkârcıların dinî gerçeklerden yüz çevirdikleri ifade edilir (âyet 33-47). Yâsîn sûresinin dördüncü bölümü âhiretin varlığı ve âhiret âleminin tasvirine dairdir. Burada kıyametin ansızın kopacağı bildirildikten sonra vukuu hakkında kısaca bilgi verilir. Ardından cennetin tasvirine, cehennemliklerin bedbahtlığına değinilir; onların dünyada iddia ettikleri gibi Kur’an’ın bir şair sözü değil vahiy ürünü olduğu zikredilir. Dünya hayatında insan türüne verilen nimetlerin bir kısmı sayılır; buna rağmen inkârcıların kendilerine hiçbir fayda sağlamayan putlara taptıkları belirtilir. Sûrenin son âyetlerinde, görünürde spermden meydana gelen insanın dünyaya geliş şeklini göz ardı ederek, “Çürümüş kemikleri kim diriltecek?” diye soran inkârcıya, “İlk defa yaratmış olan diriltecek” şeklinde cevap verilir; bu kanıt, “Sizin için yeşil ağaçtan ateş çıkaran (krş. Mâtürîdî, XII, 114; Elmalılı, V, 4042), bütün tabiatı yaratan Allah ölülerin benzerini yaratmaya kādir değil mi?” ifadesiyle desteklenir. Sûre İslâm’ın tevhid ve âhiret inancına bir defa daha vurgu yapan âyetlerle sona erer (âyet 48-83).”

Yasin Ne Zaman İnmiştir?

Yasin suresi mekke döneminde inmiştir. İniş sırasına göre 41. ve mushafta 36. sıradadır. Cin suresinden sonra, Furkan suresinden önce inmiştir.

Yasin Suresi Kaç Ayettir?

Yasin Suresi, 83 ayetten oluşmaktadır.

Yasin Suresi Kaçıncı Sayfa ve Cüzde Yer Almaktadır? 

Yasin-i Şerif, Kur’an-ı Kerim’in 22. ve 23. cüzlerinde bulunuyor. Yasin suresi, 439. sayfadan başlayıp 444. sayfada sona eriyor.

Yasin Suresi Ne Anlatmaktadır?

Yasin Suresi, şu konuları anlatmaktadır:

İnsanın sorumlulukları,

Vahiy,

Peygamber Efendimiz’i yalanlayan Kureyş kabilesi,

Antakya halkına giden elçiler,

Allah’ın birliğini ve kudretini gösteren deliller,

Şeytan, öldükten sonra dirilme,

Kıyamet, hesap ve ceza konuları ele alınmaktadır.

Yasin Suresi İsmini Nereden Almıştır?

Yasin Suresi, adını ilk ayeti olan “Ya-Sin” harflerinden almıştır.

Yasin Suresi Ne Zaman Okunur?

Sûrenin fazileti hakkında birçok hadis rivayet edilmiştir. Bunlardan biri, “Yâsîn sûresini geceleri okuyan kimsenin günahları bağışlanır” meâlinde olup (Dârimî, “Feżâʾilü’l-Ḳurʾân”, 21; İbrâhim Ali, s. 292-295) sahih görülmüştür.

Yasin Ölüler İçin Okunur mu?

Yasin ölüler için de fazilete ve yarara sahiptir. Bu yüzden okunması tavsiye edilir.

Hz. Peygamber Efendimiz bir hadisinde; “Kim babasının veya anasının veya bunlardan birisinin kabrini cuma günü ziyaret edip, Yasin suresini okursa, Allah kabir sahibini bağışlar” müjdesini vermiştir.

Yasin Abdestsiz okunur mu?

Her surede olduğu gibi Yasin de abdestsizken ezberden okunabilir. Ancak Kuran’dan ya da herhangi bir dini kitap üzerinden abdestsiz okunmamalıdır.

En az 10 karakter gerekli
Tüm Yorumlar (1)


HIZLI YORUM YAP