DOLAR 32,3407 -0.06%
EURO 34,9728 0.5%
ALTIN 2.389,06-0,30
BITCOIN 19126770,58%
İzmir
24°

PARÇALI AZ BULUTLU

üst menü altı
Boğaziçi Üniversitesi’ne girişi engellenen emekli akademisyenlerden toplu dava!

Boğaziçi Üniversitesi’ne girişi engellenen emekli akademisyenlerden toplu dava!

Boğaziçi Üniversitesi’ne girişi yasaklanan emekli akademisyenler dava açtı.

ABONE OL
17 Temmuz 2023 17:03
Boğaziçi Üniversitesi’ne girişi engellenen emekli akademisyenlerden toplu dava!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Boğaziçi Üniversitesi’nde rektörlük binası önündeki protestolara destek verdikleri sebebiyle kampüse girişleri yasaklanan emekli akademisyenler, toplu dava açtı.

İstanbul idare mahkemesinde görülecek davada öğretim üyeleri üniversite kimlik kartı olan BUCard’larının iptal edilmesi kararının yürütmesinin durdurulmasını talep ediyor.

Söz konusu kararı mahkemeye taşıyan akademisyenler şunlar: Oya Başak, Güler Fişek, Fatma Gök, Sumru Özsoy, Ayfer Hortaçsu, Cevza Sevgen, ve Alpar Sevgen.

Yönetim, 10 emekli öğretim üyesinin kartlarını iptal etti

BUCard, üniversite öğrencilerine, öğretim üyelerine, idari personele, mezunlara, emekli akademisyenlere ve idari personele verilen bir kimlik kartı. Okul yönetimi mezunların ve emekli akademisyenlerin kartlarını iptal ederek okula girişini yasaklıyor. Kartın iptali genelde bildirilmiyor.

Yönetim, süreç içerisinde 10 emekli öğretim üyesinin kartlarını iptal etti.

Kartları iptal edilen akademisyenlerin sadece kampüse girişleri değil araştırmalarında faydalanabilecekleri kütüphaneye erişimleri ve öğretim üyeleriyle kampüs ortamında fikir alışverişi imkanları da engelleniyor.

Öte yandan davacı yedi akademisyenden beşi Türkçeye ‘onursal emekli’ olarak da çevrilebilecek ’emeritus’ unvanına sahip.

Emeritus öğretim üyelerine kampüsteki ofislerini kullanabilme, ders verebilme ve bilimsel araştırma hakkı tanınıyor.

Diğer öğretim üyelerinden tek farklarıysa idari görev alamamaları. Ama alınan karar doğrultusunda emeritus öğretim üyeleri bu haklarından mahrum ediliyor.

boğaziçi

Bu haber ilginizi çekebilir; Sağlık çalışanlarından maaş grevi; Sesimizi duymayanlara duyuracağız!

“GÖRMEZDEN GELEMEZDİK”

Cübbelerini giyerek tam zamanlı meslektaşlarıyla birlikte haftanın en az bir gününde 15 dakika boyunca sessizce ayakta durarak protestolara katıldıklarını belirten emekli ve emeritus öğretim üyeleri gerekçelerini mahkemeye verdikleri dilekçede şu ifadelerle açıkladı:

“1) Anayasanın 130. maddesi üniversitelerin “özgür ve özerk” olduğunu söylemektedir. Boğaziçi’nde ise mevcut idare her gün farklı konularda anayasayı defalarca çiğnemektedir.  Anayasa maddesini ‘Üniversite değil, Rektör özgür ve özerktir, kurumu dilediği gibi yönetir’ şeklinde anlayan bir idare ile karşı karşıyayız.

2)  Boğaziçi hocası, öğrencisi, mezunu ve çalışanlarıyla bir bütündür. Camianın görüşü ve rızası olmadan ve siyasi saiklerle rektör atanmasının ne kadar sakıncalı olduğu Boğaziçi’nde Ocak 2021’den beri yaşananlarla açıkça ortaya çıkmıştır.

3) Özgür ve özerk üniversite ne yönde gelişmek istediğinin kararını verebilen üniversitedir. Üniversitenin eğitim politikası ve imkanları, gelişme hedefleri gözetilmeden bir gecede iki fakülte ve bir enstitü açılması üniversitenin özerkliğine vurulan bir darbe olmuştur.

4) Bölüm Başkanları ve Dekanlar, enstitü müdürleri ‘rektörün adamları’ değil, seçilerek göreve gelen, birimlerinin görüşlerini üst kurullarda temsil eden akademisyenlerdir. Aksi takdirde ortaya çıkan ‘biat’ kültürünün akademik kültürle alakası olmayacağı aşikardır.

5) Üniversitenin kalitesini korumada ve artırmada en önemli husus değerli akademisyenlerin üniversiteye kazandırılmasıdır. Boğaziçi’nin bunun için uzun yıllar boyunca başarıyla oluşturduğu gelenek ve filtreler vardır. Bölüm ve fakülte kurullarının kararlarına, açık ve net itirazlarına karşın ‘paraşüt’ tabir edilen ve rektörün keyfi kararlarıyla atanan hocalarla Boğaziçi akademik açıdan bozulmaktadır.

6) İki küsür yıldır ‘biat etmedikleri belli olan değerli akademisyenlerin yükseltme ve  atamaları yapılmamakta, sabbatical yurt dışı görevlendirmeleri engellenmektedir. Bu da ilerlemesi idari kararlarla durdurulan liyakat sahibi akademisyenlerimize ‘kapıyı göstermenin’ bir yoludur.

Yine aynı şekilde akademik değerleri savunan bölüm başkanı ve dekanların zorlama gerekçelerle ve soruşturmalarla idari görevlerden el çektirilmeleri üniversitede ‘olan bitene ben neden müdahale edeyim, koltuğumda oturayım’ türü büyük çoğunluğu ithal, paraşütle gelen idareci ve hoca tipini doğurmuştur.

7)  Boğaziçi ‘kurul’ nizamında çalışan bir üniversitedir. Kurul nizamı ve parlamenter sistem Boğaziçi’nde fikirlerin demokratik bir ortamda tartışılıp değerlendirilmesini sağlayarak on yıllar boyunca en uygun ve iyi çözüme ulaşmayı hedeflemiştir. Rektöre ‘biat’ kültürünün bu gayeye ne kadar ters olduğu aşikardır.

“ÖĞRENCİLERİ TARİKAT VE CEMAAT YURTLARINA YÖNLENDİRME TEHLİKESİ AŞİKARDIR”

8) Boğaziçi bir kampüs üniversitesidir. Yani ders, konferans, yurt, yemekhane, spor tesisleri iç içedir. Öğrencileri kampus yurtlarından çıkarmak kabul edilemez. Bunun öğrencileri tarikat ve cemaat yurtlarına yönlendirme tehlikesi aşikardır.

9)  Boğaziçi 1970’lerde terör ortamında dahi kampüsüne polis çağırmadı. Aralarındaki tartışmalarda arkadaşlarına şiddet uygulamaya kalkanlar ise disiplin kurullarında derhal hak ettikleri cezalara çarptırılmışlardır. Diğer taraftan kimse ifade ettiği görüşlerden dolayı dolayısıyla ceza almamıştır. Bugün Boğaziçi’nde, kampüs içinde sivil polis yoğunluğu, kampüs dışında ağır silahlı polis varlığını anlamanın imkânı yoktur. Özellikle öğrencilerin polis ve okul sivil güvenlik güçleriyle karşı karşıya getirilmiş olması yanlıştır.

10) İdari personelin görevini iyi yapan, liyakatli ve üniversitenin diğer paydaşlarına yardımcı ve saygıyla yaklaşan kimseler olması gereklidir. Oysa bugün siyasi görüş yakınlığı ile eleman alınıyor olması üniversiteyi bozan eylemlerdir.

İşin özeti Boğaziçi’ne kapsamlı bir ‘ele geçirme’ harekatı uygulanmaktadır. Bu güzide üniversiteye hayatının yıllarını ve emeğini vermiş olan bizler başımızı başka yöne çeviremezdik, görmezden gelemezdik. Katıldığımız sessiz protesto sembolik olarak yönetime ‘yanlış yapıyorsun, düzelt’ demektir.”

“PROTESTOLARA KATILANLARI SİNDİRMEK İSTİYORLAR”

Rektör Vekil’inin protestolara katılmayı gerekçe olarak göstermesinin ise “tam anlamıyla bir insan hakları ihlali” olduğunu söyleyen Karagülle, “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı’ ifade özgürlüğünün özel bir biçimidir.

Rektörlük, hocalarımızın kampüs içindeki sınırlı bir alanda ve barışçıl bir şekilde kullandıkları bu hakkı kriminalize ederek, bir yandan onları cezalandırmakta diğer yandan sessiz protestoya katılanları sindirmek istiyorlar” diye konuştu.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP