İzmir'de koku sorununun ve İzmir Körfezi'nin kirlenme sürecinin devam ettiğini, derelerin yeterli oranda temizlenip ıslah edilmediğini, Büyük Kanal Projesi'nin rehabilite edilmesi gerektiğini belirten İzmir Büyükşehir Belediyesi AK Parti Grup Başkanvekili Özgür Hızal, gazetemize gerçekleştirdiği ziyarette, başta yaptıkları eleştirilere İZSU'nun verdiği yanıtlar olmak üzere kente dair birçok noktada getirdikleri eleştirilere yönelik sorularımızı yanıtladı.
DEMOKRAT GÜNDEM-Adalet ve Kalkınma Partisi kanadının İzmir'de koku sorunu olduğu ve çözülemediği, Körfez'in temizlenmediği başlıkları adı altında ardı ardına yönelttiği eleştirilere yanıt veren İZSU'nun açıklamalarını değerlendiren İzmir Büyükşehir Belediyesi AK Parti Grup Başkanvekili Özgür Hızal, “Tamam, o zaman soruyorum, bu koku nereden geliyor? Nereden geliyor bu koku? Manisa'dan mı geliyor?” dedi.
KOKU GİDERİM SİSTEMLERİ YETERLİ OLMAZ
AK Partili Grup Başkanvekili Özgür Hızal, “Koku giderim sistemi dedikleri şey arıtma tesislerine kurdukları bazı sistemler. Ama yeterli değil. Yeterli olsa herkesin şikayetçi olduğu koku olur muydu? Olmazdı. İzmir'de şimdi camı açsak körfezden, derelerden koku gelecek. Koku giderim sistemi yaptınız da koku ortadan mı kalktı?” diye konuştu.
PROJELER BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNDE KAYBOLDU
Yapımı yılan hikayesine dönen Karşıyaka Stadı ile ilgili AK Parti ve CHP kanadından yapılan açıklamaları sorduğumuz AK Partili Hızal, “ Karşıyaka Stadı ile alakalı İzmir Büyükşehir Belediyesi bir söz verdi, biz yapacağız dedi. Bakanlık, 'Tamam buyrun, yapın' dedi. Bir protokol hazırlandı. Bu protokolün daha henüz büyükşehir belediyesi tarafından imzalanıp Bakanlığa gönderilmediğini biliyoruz. Bu bir. İkincisi, projeler büyükşehir belediyesine verildi. Bu projeler TOKİ tarafından hazırlanmış, TOKİ'nin bu projeler doğrultusunda ihaleye çıktığını biliyoruz. Bu projeler büyükşehir belediyesinde kayboldu. Cemil Bey bununla ilgili neden açıklama yaptı, anlayamıyorum. Bununla ilgili açıklama yapması gereken İzmir Büyükşehir Belediyesi. Burada doğrusu şu, öncesinde engelleyenler bugün Karşıyaka Stadı'nın yapılması noktasında, yapacağız diyenler aynı kişiler. Ama bugün de biz yapalım demelerine rağmen yapmamak için ipe un serenler aynı kişiler. Dolayısıyla orada teknik olarak proje vardı, yoktu gibi bir tartışmanın çok bir anlamı yok. Alan orda, protokol hazırlandı. Protokolün imzalanması gerekiyor. Protokolü imzalaması gereken İzmir Büyükşehir Belediyesi. İmzalasınlar, protokol doğrultusunda da projeye başlasınlar. Ama anladığım kadarıyla projenin maliyeti gözlerini korkuttu. Bundan dolayı da muhtemelen, nasıl bu işten vazgeçeriz' gibi bir algı yapıyorlar diye düşünüyorum” iddiasında bulundu.
NARLIDERE METROSUNUN YIL SONUNDA BİTMEYECEĞİNİ BÜTÜN İZMİR GÖRECEK
Narlıdere Metrosu'nun bir yıllık süre uzatımı alınmasına karşın bitirilemeyeceğini de savunan İBB AK Parti Grup Başkanvekili Hızal, “Gerçek şu; Narlıdere Metrosu inşaatı zamanında bitirilemedi. Bu bir gerçek. Bunu kimse inkar edemez. Narlıdere Metrosu zamanında bitirilememesinden dolayı, finansal açıdan belediyenin de krize girmesiyle, inşaatın hızı çok yavaşladı. Bir yıl öncesinde yaklaşık 1 milyar bütçe ayıran İBB geçen yıl bunun yarısından daha az bir bütçe, bu yıl çok daha az bir bütçe ayırdılar. Dolayısıyla Narlıdere Metrosu'ndaki iddiamız, bu yılın sonunda tamamlanamaması ile birlikte ne kadar doğru bir iddia ortaya koyduğumu bütün İzmirliler görecek” dedi.
AK PARTİ GRUP BAŞKAN VEKİLİ ÖZGÜR HIZAL RÖPORTAJININ SATIRBAŞLARI:
DEMOKRAT GÜNDEM: İzmir'de derelerin temizlenmediğini, İzmir Körfezi'nin tedbirlerin yeterli oranda alınmaması kaynaklı kirlenme sürecinin devam ettiğini belirtiyorsunuz. Bu sorunların çözümünde işbirliği ortamı var mı? Yani merkezi ve yerel idarenin birlikte hareket edeceği noktalar?
ÖZGÜR HIZAL: Gerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gerek Tarım Orman Bakanlığı gerekse büyükşehir belediyesi iş ve işlemlerini kendi mevzuatları doğrultusunda yapar. Mevzuatları dışında bir işlem yapması sözkonusu değildir. Mevzuatlar bütün devlet kurumlarına görev sınırı çizer ve bu sınırları içinde hareket etmekle mükelleftirler. Ama bu demek değildir ki merkezi hükümetin kurumlarıyla yani bakanlıklarla yerel yönetimlerin ortak işbirliği yapmayacakları anlamına gelmez. Elbette ki dönem dönem bir şehrin, kentin sorununu kronik sorununu çözmek adına kurumlar arasında işbirliği de yapılır, mevzuatlar doğrultusunda.
Büyük Kanal Projesi'nin yapımı, işletilmesi kent içerisindeki derelerin temizliği, kentin altyapısıyla alakalı işlemlerin ve yatırımların yapılması büyükşehir belediyesinin görev ve sorumluluğunda. Dolayısıyla bunlarla alakalı işleri yerel idareler yapmak zorunda. Ama bunun yanında merkezi idarenin kurumları; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tarım Orman Bakanlığı, DSİ gibi kurumların da görev ve sorumlulukları var.
Körfezle alakalı geçmiş dönemde, Aziz Bey döneminde bir protokol yapıldı. Kiminle yapıldı? Devlet Demir Yolları ile. O protokolde iki kanalın yapılması sözkonusu idi. Birisi navigasyon kanalı dediğimiz gemilerin limana yanaşabilmesi için bir kanal açılması. Bir diğeri ise sirkülasyonun sağlanması için yapılacak olan kanal. Bunu da İBB yapacaktı. DDY bu protokol doğrultusunda yapması gerekenlerle ilgili bir takım faaliyetler ortaya koyuyor. Ama büyükşehir belediyesi sirkülasyon kanalıyla ilgili yeni dönemde yapılmayacağı önce dile getirildi. Bu projenin doğru bir proje olmadığı söylendi. Sonrasında görüş değiştirdi. Sonrasında dip taramasıyla ilgili bir takım çalışmalara başladı. Bu dip taramaları körfezin içinde yapılan tarama değil, dere ağızlarında yapılan dip taramaları. Dip taramaları büyükşehir belediyesinin alanında. Büyükşehir belediyesi şunu diyebilir; 'Biz bazı konularda yetersiz kalıyoruz. Bu konularda merkezi hükümet bize destek çıksın' dediğinde, elbette buradaki yerel idarelere Ankara düzeyinde destek verilir. Makul ve mantıklı taleplere tabi destek veriyoruz. Ama Tunç Bey ve CHP bizim görevimiz değil ama biz yapıyoruz ya da biz yapmak istiyoruz ama engelleniyoruz' gibi aslında tamamen algı üzerine kurgulanmış, doğru olmayan, gerçeklerin önüne geçen siyaset anlayışı ve tarzıyla hareket ettikleri için bazı işbirliği yapılması gereken işbirliklerinde problemler yaşanabiliyor. Burada tek taraflı durum sözkonusu. Yerel idarenin tutumu burada çok önemli.
D.G: Dereler bilimsel olmayan yöntemlerle temizlenmiyor dedi partinizin il başkanı Kerem Ali Bey. Ne yapılıyor, yanlış olan ne?
Ö.H: Şimdi ben size bir örnek vereyim. Meles Çayı, Manda Çayı gibi İzmir'in önemli su yatakları bunlar. Ve Körfez'in kirlilik kaynakları bunlar. İl başkanımız da izah etti. Derelerin temizlenmesi demek derelere kirliliğin akmasının önüne geçilmesi demek. Şu anda İzmir'deki derelerin hemen hemen tamamı Manda, Meles, Bornova çayı, Laka Deresi gibi aklınıza gelebilecek bütün derelere gerek evsel gerek sanayi atıkları, arıtılmaksızın akıtılıyor.
D.G: Sanayi atıkların da bahsediyorsunuz. Burda hükümetin alanına giren bir durum sözkonusu değil mi? Yani atıklarını boşaltmalarının engellenmesi,denetimi, yaptırım uygulanması gibi?
Ö.H: Evet ama asıl görev yerel yönetimlerde. Sayın Soyer, Gediz Deltası'na gidip arıtmayla ilgili bir takım açıklamalar yaptı. Özellikle sanayi atıklarının arıtılmasıyla ilgili suç duyularında bulunduğunu söyledi. Öncelik İzmir olmalı.
D.G: Yani sayın Soyer, İzmir'de atıklarını boşaltan sanayi kuruluşlarıyla ilgili suç duyurusunda mı bulunsun?
Ö.H: Bulunması gerekiyorsa elbette bulunsun. Bir eksiklik ve sorun var ise. Burada altını çizmemi gereken husus şu; bu derelerin kirlenmesine sebep olan sistemin, arıtmayla önüne geçilmesi gerekiyor. İlkel yöntem dediğim yöntem aslında şu; siz dereleri kirletiyorsunuz, kirletilmesinin önünü açıyorsunuz, bunu engellemiyorsunuz. Kirlenen dereyi daha sonra gelip üzerine kireç dökerek, çok kısa sürede kokusunu engelliyorsunuz ama bir ay sonra o dere yine kirleniyor, yeniden kirlilik kaynağı oluyor ve o su körfeze akıyor. Dolayısıyla ilkel yöntem bu. Buradaki yöntemin değiştirilmesi ve daha kesin çözüm dediğimiz yöntem, derelerin kirliliğinin kaynağının önüne geçilmesidir. Bunu da yapacak olan İzmir Büyükşehir Belediyesi'dir.
D.G: İZSU dere temizliği hakkında 3 yılda 2500 km dere temizlendiğini, 55 km dere ıslahı yapıldığını açıkladı.
Ö.H: 55 kilometre yeterli bir çalışma değil herşeyden önce. Merkez dışındaki derelerle ilgili yapılmış bir çalışma. Ama dere temizliği meselesi aslında bir ıslah değil. Muhtemelen önümüzdeki 3 yılda da 2 bin 500 kilometrelik bir temizlik yapılacak. Sorun burada zaten. Bu derelerin kirlenmesinin önüne geçilmesi lazım. Yoksa her seferinde temizlemek zorunda kalacaksınız.
D.G: Peki yine İZSU açıklamasında, koku sorununun önüne geçilmesi için derelerde günlük atık temizleme yapıldığı belirtiliyor.
Ö.H: Koku sorununun 3 temel sebebi var. il başkanımız da açıkladı. Birinci sebep İzmir'deki kanalizasyon ve yağmur suyu sisteminin ayrıştırılmamış olması. Bu bir gerçek. Burada İBB yetersiz. 2021 yılında toplamda 5 bin 500 km'lik bir hattın dönüştürülmesi gerekiyor. Bugüne kadar dönüştürülmüş hat 700 küsur kilometre. Yüzde 15. Ama bunların bir kısmı merkezde Körfez'in kirlenmesine sebep olan hatlar değil zaten. Yapılan dönüşüm, değişim, Bayındır, Tire'de yapılmış. Asıl yapılması gereken alan bu bölge. Merkez yani. Oralarda da yapılsın ama asıl yapılması gereken burası demek istiyorum. Şimdi İzmir Büyükşehir Belediyesi geçen yıl topu topu 30 kilometre ya da 27 kilometrelik bir ayrıştırma yapmış.
D.G: İZSU, 2019'dan bugüne 196 kilometre yağmur suyu hattı, 11 noktada toplam 132,2 kilometre yağmur suyu ayrıştırma hattı. 378 milyon liralık yatırım yapıldığını belirtiyor.
Ö.H: 196 kilometreyi üçe bölseniz ne çıkar? Ben böleyim; 65 km. 4 yılda. Hatta 2022'yi katalım, 196 bölü 4, 49 kilometre. Yıllığı 49 km. Büyükşehirin vaadi bir yılda 100 kilometre idi. İki yılda 200 km hattı ayrıştıracağız denildi. Bir yılda ortalama 40 km ayrıştırma yapabildiler. Bunun temel sebebi ise belediyenin finansal krizin içine girmesi. İhale yapılamıyor, ihalelerin ödemeleri yapılamıyor, müteahhitler işlerinin karşılığını alamadığı için iş bırakıyor. Son 10 yılın en düşük performansı bu, İZSU verilerine baktığınızda önceki dönemde, Aziz Bey döneminde ortalama 60-70 kilometrede iken bugün bakıldığında 40 kilometreye kadar düştü ayrıştırma. Dolayısıyla 3-4 yılda şu kadar yatırım yaptık, kağıt üstünde. Realite ve gerçekler ortada. Dolayısıyla İZSU'nun ayrıştırma konusunda sınıfta kaldığını söylemek mümkün.
KİREÇ BASARAK KOKUYU VE KİRLİLİĞİ ÖNLEYEMEZSİNİZ
Derelerle ilgili sorun ortada. Kireç basarak kokuyu ve kirliliği önleyemezsiniz. İkinci bir sorun, Çiğli Arıtma Tesisi. Türkiye'nin, İzmir'in en büyük arıtma tesisi. İzmir'in en büyük arıtma tesisinde sular arıtılmadan, (ben gözlerimle gördüm-suyu alıp büyükşehir belediyesinde gösterdim-o su körfezden, arıtma tesisinin ağzından çıkarılmış bir su) körfeze veriliyor. Bu şekilde İzmir Körfezi öldürülüyor. Orada 4. faz inşaatının yapılması lazım.
D.G: İhale süreci başladı 4. faz ile ilgili diye biliyoruz.
Ö.H: İl başkanımız açıklama yaptı. Orada da şöyle Bir şey var; bu inşaatın yapılması için, ihalenin yapılması için kredi talebi vardı. Biz oy birliği ile verdik. Tamam dedik, gidin yapın. Ama henüz ihale aşamasına, inşaat aşamasına gelinmedi. Çok geç kalınmış bir durum. Dolayısıyla İBB'nin en büyük arıtma tesisi hem teknolojisiyle geri kaldı, hem kapasitesiyle yetersiz ve sonuç olarak özetle arıtma tesisi eliyle İzmir Körfezi, dereler ve diğer unsurlar gibi kirletiliyor.
D.G: Yine İZSU açıklamasında; İzmir AB standartlarında arıtma sayısı ve kişi başına düşen atık su miktarı bakımından Türkiye birincisi denildi. 69 atık su arıtma tesisi yapıldığı belirtildi. Yine Karşıyaka, Bayraklı, Gümrük ve Çiğli pompa istasyonlarında koku giderim sistemlerinin devreye alındığı açıklandı. Öte yandan Narlıdere Güneybatı Atıksu Arıtma Tesisi'nde de koku kontrol sistemlerinin kurulduğu kaydedildi. 6.5 milyon lira yatırım bedeli ile.
O ZAMAN SORUYORUM; BU KOKU NEREDEN GELİYOR?
Ö.H: Tamam, o zaman soruyorum, bu koku nereden geliyor? Nereden geliyor bu koku? Manisa'dan mı geliyor? Koku giderim sistemi dedikleri şey arıtma tesislerine kurdukları bazı sistemler. Ama yeterli değil. Yeterli olsa herkesin şikayetçi olduğu koku olur muydu? Olmazdı. İzmir'de şimdi camı açsak körfezden, derelerden koku gelecek. Koku giderim sistemi yaptınız da koku ortadan mı kalktı? Birçok unsur var bununla ilgili. Arıtma tesisi sayısında türkiye birincisi olabilirsiniz, evet. Ama demek ki yeterli değilsiniz o zaman. İzmir'in en büyük arıtma tesisinden bahsediyorum size, Çiğli Arıtma Tesisi, şu anda İzmir Körfezi'ni kirletiyor. Çok net bir iddia.
D.G: Peki ne yapılmalı orda?
Ö.H: O tesis çok acil rehabilite edilmeli, 4. faz inşaatı başlamalı. Biran önce hayata geçirilmeli. Çünkü su arıtılmıyor, arıtılmaksızın, yeterince arıtılmaksızın körfeze deşarj ediliyor. Yazık.
D.G: Gediz Nehri'nin eski yatağının olduğu yerde sığlaşma sözkonusu. İzmir Körfezi'ne olumsuz etkisinin ortadan kaldırılması için dip taraması yapılıyor dendi İZSU'dan yine.
Ö.H: Dip tarama temizliğinin yapılması gerekliydi. Biz bunu 3 yıldır söylüyorduk. 3 yılın sonunda bizim söylediğimize geldiler. Dip tarama temizliğiyle ilgili çalışmaları olumlu karşılıyoruz. Onu da yeterli bulmuyoruz. Geç kalınmış bir çalışma.
D.G: Karşıyaka Stadı konusunda, Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Bey, uygulama projesinin bakanlıktan henüz gelmediğini açıkladı. Sonra partinizin il başkanı Kerem Ali Sürekli konuya dair açıklamalarda bulundu.
BU PROJELER BÜYÜKŞEHİRDE KAYBOLDU
Ö.H: Karşıyaka Stadı ile alakalı İzmir Büyükşehir Belediyesi bir söz verdi, biz yapacağız dedi. Bakanlık, 'Tamam buyrun, yapın' dedi. Bir protokol hazırlandı. Bu protokolün daha henüz büyükşehir belediyesi tarafından imzalanıp Bakanlığa gönderilmediğini biliyoruz. Bu bir. İkincisi, projeler büyükşehir belediyesine verildi. Bu projeler TOKİ tarafından hazırlanmış, TOKİ'nin bu projeler doğrultusunda ihaleye çıktığını biliyoruz. Bu projeler büyükşehir belediyesinde kayboldu. Cemil Bey bununla ilgili neden açıklama yaptı, anlayamıyorum. Bununla ilgili açıklama yapması gereken İzmir Büyükşehir Belediyesi. Burada doğrusu şu, öncesinde engelleyenler bugün Karşıyaka Stadı'nın yapılması noktasında, yapacağız diyenler aynı kişiler. Ama bugün de biz yapalım demelerine rağmen yapmamak için ipe un serenler aynı kişiler. Dolayısıyla orada teknik olarak proje vardı, yoktu gibi bir tartışmanın çok bir anlamı yok. Alan orda, protokol hazırlandı. Protokolün imzalanması gerekiyor. Protokolü imzalaması gereken İzmir Büyükşehir Belediyesi. İmzalasınlar, protokol doğrultusunda da projeye başlasınlar. Ama anladığım kadarıyla projenin maliyeti gözlerini korkuttu. Bundan dolayı da muhtemelen, nasıl bu işten vazgeçeriz' gibi bir algı yapıyorlar diye düşünüyorum.
D.G: İzmirli depremzedelerin düşük ya da sıfır faizli, uzun vade ödemeli kredi beklentisi hala sürüyor. Orda son durum nasıl?
Ö.H: Bir kredi meselesi var. düşük faizli ya da sıfır faizli ve kredi miktarının arttırılmasıyla ilgili. İZDEDA en son il başkanımızla bir görüşme yaptılar. Bununla alakalı sayın Binali Bey ile de görüştüler. Ben de o bölgede yaşıyorum. Depremzedelerin bu sorunlarının özellikle konut ihtiyacının bir an önce giderilmesiyle alakalı, Bakanlığın çalışması devam ediyor. Birçok konu istişare edilerek halledildi ama bazı konularla alakalı görüşme ve teknik detayların düzeltilmesiyle ilgili çalışmalar devam ediyor. Umarım en kısa sürede bununla alakalı bir sonuca varılır.
KENTSEL DÖNÜŞÜMDE SINIFTA KALINDI
Bununla ilgili şunu söylemek lazım; İzmir'in kentsel dönüşüm sorunu. Dün deprem oldu yarın da olabilir. Çarpık kentleşmenin en fazla olduğu şehir İzmir. 25 yıldır bu kenti Cumhuriyet Halk Partisi yönetiyor. Elbette ki bir kentsel dönüşüm meselesini yerel idare tek başına çözemez. Çok komplike bir konu. Ortak işbirlikleriyle çözülmesi gereken bir konu. Ama şurda şu var, İzmir Büyükşehir Belediyesi kendi uhdesinde olan, kendi görev ve sorumluluğu altında olan kentsel dönüşümde sınıfta kaldı.
D.G: Birçok noktada yapı kooperatifleri kurularak dönüşüm çalışmaları başlatıldı büyükşehir tarafından. Bu konuda da tartışma yaşandı gerçi.
HUKUKİ OLMAYAN BİR YÖNTEM, YARIN BAŞKA SORUNLARA NEDEN OLACAK
Ö.H: Bu, hukuki olmayan bir yöntem. Doğru olmayan bir yöntem. Yarın başka sorunların ortaya çıkmasına sebep olacak bir yöntem. Bir meclis üyesi ve hukukçu olarak, İBB yaklaşık 7 bölgede 7 alanda kentsel dönüşüm ile ilgili on yıl önce Bakanlıktan bir yetki almış; demiş ki, 'Biz bu alanda kentsel dönüşüm yapacağız'. Toplam dönüştürülmesi gereken bağımsız bölüm sayısı yaklaşık 33 bin 34 bin civarında. Bugüne kadar dönüştürülen toplam miktar 750. neredeyse hiç yapılmamış gibi Bir şey. Aziz Bey'in son dönemlerinde yaptığı birkaç hamle ile yapılmış birkaç dönüşüm var. dolayısıyla geçmiş performans içler acısı, sıfır. 3 yıllık performansa baktığımızda ise hiçbirşey yapılmamış. Sıfır. Geçmişten daha kötü bir performans ortaya konulmuş. Gerekçeleri neymiş? Yapılamamasının gerekçeleri, ekonomik sebepler. Biz ihale yapıyoruz ama ihaleye kimse girmiyor gibi gibi. Ama hiç şunu düşünmemişler; biz bu ihale yöntemini değiştirsek, firmaların şirketlerin ihaleye girmesini sağlayacak başka yöntemler ortaya koyabilir miyiz gibi.
D.G: Mesela?
ORTAYA ÇIKACAK MAĞDURİYETLERDEN KİM SORUMLU OLACAK?
Ö.H: Mesela kat karşılığı inşaat sözleşmesiyle ilgili birtakım ufak değişiklikler yapılabilir. Teknik detaylarını şu anda uzun uzun anlatmayayım. Bunlar hiç düşünülmemiş. Sonrasında yasanın verdiği bir hak bu. Yasa demiş ki, kentsel dönüşümle alakalı ihale yapmaksınız, büyükşehir belediyesi kendi şirketine bu işi devredebilir, verebilir meclis kararıyla. Buraya kadar hiçbir sorun yok. Örnekköy bazı etaplarıyla ilgili İZBETON'a devriyle ilgili meclise bu önerge geldiğinde biz de oybirliği verdik. Ama yasal dayanağı olmayan yöntemle birilerine kooperatif kurduruldu, bu iş devredildi. Neye göre devrettik, hangi kanun maddesine göre yapıldığını biliyoruz. Ortada böyle bir kanun maddesi yok. Ve devir sonrasında birtakım faaliyetler başladı. Burada soru şu; siz kimin yerini kime devrediyorsunuz? Kimin yerini satıyorsunuz, sonuçta kooperatifler buraları satıyor? Kimden izin aldınız da satıyorsunuz? Bununla ilgili mecliste alınmış bir karar var mı? Ortaya çıkacak olan öyle ya da böyle bir rant var, yani karlılık olacak, bu kar kimin cebine girecek? Bu kooperatifi kimler kurdu? Bu kooperatifi kuranların geçmişte bu tarz faaliyetleri var mı? CHP'li siyasilerle ilişkileri nasıl? Tüm bunlar soru işareti. Sonunda ortaya çıkacak mağduriyetlerden sorumlu kim olacak? İBB mi sorumlu olacak, ne kadar sorumlu olacak? Bu inşaatlar durduğunda ne olacak mesela?
D.G: Durma ihtimali mi var?
Ö.H: Geçmişte yaşandı. Büyükşehir çıkıp diyecek mi, bu mağduriyetleri ben gideriyorum diye. Taşın çayıyla taşın kuşunu vurmaya çalışıyorlar. Büyükşehirde para yok. Vatandaşın parasıyla dönüşüm yapmaya çalışıyorlar. Bunu kooperatifçilik adı altında yapmaya çalışıyorlar. Ama işin aslı bu değil. Ortada bir rant var. Bu rant başka yerlere kaydırılıyor ve yöntem hukuki değil. Yarın öbür gün bu yöntemle ilgili hukuki başka sorunlar da ortaya çıkacak.
D.G: Narlıdere Metrosu'nun durduğunu söylediniz mecliste. Başkan Soyer, canlı yayın yaptı, durmadığını söyledi.
NARLIDERE METROSU BU YIL SONUNDA TAMAMLANAMAYACAK VE…
Ö.H: Narlıdere Metrosu'nda inşaat durdu dedim. Söylediğimin arkasındayım. Şunun izahını yapmam lazım; Narlıdere Metrosu'nun normal koşullarda 2 yıl önce bitmesi gerekiyordu. Bir süre uzatımı aldı, bir yıl. Normal koşullarda bir yıl önce bitmesi gerekiyordu. Yani şu anda Narlıdere Metrosu'nun İzmirliler tarafından kullanılıyor olması gerekiyor. Bir gerçek var mı? Gerçek şu; Narlıdere Metrosu inşaatı zamanında bitirilemedi. Bu bir gerçek. Bunu kimse inkar edemez. Narlıdere Metrosu zamanında bitirilememesinden dolayı, finansal açıdan belediyenin de krize girmesiyle, inşaatın hızı çok yavaşladı. Bir yıl öncesinde yaklaşık 1 milyar bütçe ayıran İBB geçen yıl bunun yarısından daha az bir bütçe, bu yıl çok daha az bir bütçe ayırdılar. Dolayısıyla Narlıdere Metrosu'nun inşaatı durdu, yavaşladı derken, şunu kastettim esasında; elbette ki orada birileri var. birileri orda teknik olarak kocaman bir inşaat alanından bahsediyoruz, bugün aradığınızda oraya gittiğinizde bekçisi, mühendisi olur, birkaç hususla alakalı işlem yapan ustası olur, ama Narlıdere Metrosu'nun inşaatının harıl harıl yürümediğini zamanında bitirilmesi için ortaya çaba konulmadığını ben o gün orda söylemeye çalıştım. Ben konuşmamı yaptım, benim konuşmamdan yaklaşık 3 saat sonra sayın Soyer, kürsüye çıktı. 3 saat içinde çok şey yapılabilir. Dolayısıyla Narlıdere Metrosu'ndaki iddiamız, bu yılın sonunda tamamlanamaması ile birlikte ne kadar doğru bir iddia ortaya koyduğumu bütün İzmirliler görecek. O zaman ben kendisiyle canlı yayın yapmak istiyorum.
KEŞKE DİĞER YERLERLE İLGİLİ DE CANLI BAĞLANTI YAPILSAYDI
İzmir'in birçok projelerinden bir tanesi neydi? Opera binası, Buca Tüneli, viyadükler. Buna benzer birçok projenin durduğundan bahsettim. Keşke diğer yerlerle ilgili de canlı bağlantı yapılsaydı… İddiamın arkasındayım. Büyükşehir belediyesi finansal krizden dolayı büyük projelerin birçoğu durmuş vaziyette.