Öziçer, deprem konusunda kamuoyunun genellikle İstanbul’a odaklandığını ancak Türkiye’nin üçüncü büyük şehri olan İzmir’in de ciddi riskler barındırdığını vurguladı. Özellikle Karşıyaka, Çiğli, Bayraklı, Bornova, Konak, Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe ilçelerinin riskli bölgeler arasında yer aldığını ifade etti.
“İzmir, İstanbul’dan daha riskli”
İzmir’de yoğun yerleşim alanlarının büyük ölçüde 80 ila 120 metre kalınlığındaki alüvyon tabaka üzerine kurulu olduğunu belirten Öziçer, bu durumun deprem dalgalarının etkisini artırdığını söyledi. Deprem sırasında zeminin, dalgaları 2-3 kat daha güçlü hissettirdiğini belirten Öziçer, yüksek katlı ve mühendislik hizmeti almamış yapıların varlığının, olası bir depremde büyük yıkımlara neden olabileceğini dile getirdi.
Kıyı kesimler ve alüvyon zeminde risk daha fazla
İzmir Körfezi’ni çevreleyen kıyı bölgelerinde yer alan Çiğli, Karşıyaka, Bayraklı, Konak, Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe’de yapıların dolgu zemin veya derin alüvyon tabakası üzerine inşa edildiğini belirten Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, bu bölgelerdeki yapıların deprem sırasında daha fazla hasar görebileceğini ifade etti.
Bayraklı ve Bornova’nın ova kesimlerinde zeminin daha derin ve yumuşak olduğunu, bunun da deprem deformasyonu etkisini artırdığını söyledi. İzmir’deki yapı stoğunun önemli bir bölümünün yaşlı ve mühendislik hizmeti almamış binalardan oluştuğunu belirten Öziçer, olası bir 6,9 büyüklüğündeki depremde daha önce yaşanan can kayıplarının aşılabileceği uyarısında bulundu.
Kaçak yapılar ve denetim eksikliği
Öziçer, 2019 yılında mühendislik hizmeti almamış yapılara verilen yapı kayıt belgeleriyle ruhsatlandırılan binaların deprem açısından ciddi bir risk oluşturduğunu ifade etti. Türkiye’de en fazla kaçak yapının olduğu illerden birinin İzmir olduğunu belirten Öziçer, bu yapıların düşük şiddetteki depremlerde dahi hasar görebileceğini dile getirdi.
Ayrıca, binaların yapılaşma öncesi ve inşaat sürecindeki denetim eksikliğine dikkat çeken Öziçer, İzmir’deki 30 ilçenin 20’sinde jeofizik mühendisi istihdam edilmediğini ve bu durumun zemin etütlerinin yeterince denetlenememesine yol açtığını belirtti.
Deprem yönetmeliğine uygun yapılar daha güvenli
2019 yılında yürürlüğe giren son deprem yönetmeliğinin standartlarının oldukça yüksek olduğunu vurgulayan Öziçer, bu yönetmeliğe uygun yapılan binaların olası depremlerde daha güvenli olduğunu ifade etti. Yeni yönetmelikle inşa edilen binaların, büyük depremler sırasında dahi ağır hasar almayacak şekilde tasarlandığını belirten Öziçer, vatandaşlara yapılarının yönetmeliğe uygunluğunu kontrol ettirmeleri çağrısında bulundu.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Ege Denizi’nde deprem hareketliliği sürüyor