Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

MİSAFİRHANE

Bu haberin fotoğrafı yok

Misafirhane

İnsan kısmı bir misafirhane,

Her sabah yeni birisi gelir.

Bir sevinç, bir bunalım, bir zalimlik,

Aniden farkına varmak bir şeyin,

Hepsi beklenmedik misafir.

Hepsini karşılayıp eyle!

Evini vahşetle süpürüp, 

Bütün mobilyalarını boşaltan

Bir kederler kalabalığı bile gelse.

Her geleni alnının akıyla misafir et.

Olur ki yeni bir zevk getirmek için 

Boşalttılar evini.

Karanlık düşünce, utanç ve garez,

Hepsini gülerek karşıla kapıda

Ve buyur et içeri.

Minnettar ol her gelene

Kim gelirse gelsin.

Çünkü bunların her birisi

Öte taraftan bir kılavuz 

Olarak gönderildi.

Rumi

PSİKOLOJİK KATILIK VE PSİKOLOJİK ESNEKLİK 1

İnsan doğasının temel arayışlarından biri olan mutluluk, yaşamı nasıl algıladığımız ve onu nasıl yapılandırdığımızla ilişkilidir. Bununla birlikte yaşamımız,  bazı geçiş dönemlerini içerir ve bu geçiş dönemleri beraberinde bir uyum sürecini zorunlu kılar. Karşı karşıya kaldığı değişimlere hızlı ve kolay zihinsel uyum gösteren kişiler daha sağlıklı ve mutlu olurlar. Bu durumda mutluluğun, yaşama ve olaylara yönelik bakış açısıyla ilgili olduğunu ve de psikolojik olarak esnek kişilerin daha mutlu olabildiğini söyleyebiliriz.

Psikolojik esneklik, kişinin geçmiş ve geleceğe takılı kalmayıp içinde olduğu anda kalması ve belirlemiş olduğu değerleri doğrultusunda adanmış eylemler gerçekleştirebilmesidir. Psikolojik esneklik, istenen ve istenmeyen deneyimlerin varlığının kabul edilmesine odaklanır. Tıpkı Mevlana’nın misafirhane şiirinde ‘Minnettar ol her gelene, Kim gelirse gelsin. Her geleni alnının akıyla misafir et.’ dediği gibi. O halde psikolojik esneklik ruh sağlığının en temel belirleyicilerindendir ve de sağlıklı bir birey olmak için  iyi oluşu artıracak en temel köşe taşlarından biridir.

Hayatı bir bütün olarak olumlu ve olumsuz yönleriyle zihinsel ve duygusal olarak kabullenmek kişisel gücümüzü arttırır. Psikolojik esnekliğe sahip bir kişi; inişli-çıkışlı durumsal taleplere uyum sağlayabilme; bakış açısını değiştirebilme; istekleri, ihtiyaçları ve diğer yaşam alanlarını dengede tutabilme becerisine sahiptir.

Bu psikolojik esnekliğin tam tersi ise psikolojik katılıktır. Bu durumdaki kişi, kontrolü dışında gerçekleşen istenmeyen olayların kabulünü sağlayamaz ve kıymetli bir yaşam sürebilmek için kendi değerlerine yönelik eylemlerde bulunamaz. Psikolojik katılık, bireyin uzun vadeli amaçları ile uyumlu davranışlar sergileyememesine sebep olur.  Birçok psikopatolojik durum ile ilişkilidir ve toplumun büyük bir kısmında acı çekmenin en önemli nedenlerinden biridir.

İnsan doğasının temel arayışlarından biri olan mutluluk, yaşamı nasıl algıladığımız ve onu nasıl yapılandırdığımızla ilişkilidir. Bununla birlikte yaşamımız,  bazı geçiş dönemlerini içerir ve bu geçiş dönemleri beraberinde bir uyum sürecini zorunlu kılar. Karşı karşıya kaldığı değişimlere hızlı ve kolay zihinsel uyum gösteren kişiler daha sağlıklı ve mutlu olurlar. Bu durumda mutluluğun, yaşama ve olaylara yönelik bakış açısıyla ilgili olduğunu ve de psikolojik olarak esnek kişilerin daha mutlu olabildiğini söyleyebiliriz.

Hayatı bir bütün olarak olumlu ve olumsuz yönleriyle zihinsel ve duygusal olarak kabullenmek kişisel gücümüzü arttırır. Psikolojik esnekliğe sahip bir kişi; inişli-çıkışlı durumsal taleplere adapte olabilme; bakış açısını değiştirebilme; istekleri, ihtiyaçları ve diğer yaşam alanlarını dengede tutabilme becerisine sahiptir. Bu psikolojik esnekliğin tam tersi ise psikolojik katılıktır.

Bu durumdaki kişi, kontrolü dışında gerçekleşen istenmeyen olayların kabulünü sağlayamaz ve değerli bir hayat sürebilmek için kendi değerlerine yönelik davranışlarda bulunamaz. Psikolojik katılık, bireyin uzun vadeli amaçları ile uyumlu davranışlar sergileyememesine sebep olur.  Birçok psikopatolojik durum ile ilişkilidir ve toplumun büyük bir kısmında acı çekmenin en önemli nedenlerinden biridir.

Duygular, düşünceler, bedensel duyumlar, hisler, anılar gibi biz bahsetmedikçe başkalarının bilemeyecekleri içimizdeki her türlü olay bize özel deneyimlerdir. Yaşamda bize özel deneyimlerimiz her zaman bizi “mutlu” edecek biçimde olmuyor. Kişinin rahatsız edici bulduğu bu tür deneyimlerini kontrol etmeye veya onlardan kurtulmaya çalışmasına deneyimsel kaçınma adını veriyoruz. 

İstenmeyen düşünceler veya üzücü anılar akla geldiğinde onları düşünmemeye çalışmak, “iyi hissettirecek” şeyler düşünerek dikkat dağıtmak, üzgün hissetmemek için keyif verici veya sakinleştirici maddeler kullanmak (alkol, uyuşturucu, pornografik içerikler gibi), kaygı duyulan yer ve durumlara girmemek (örneğin kalabalıklar kişide kaygı yaratıyorsa kalabalıklara girmemek), bir işi yaparken sıkılacağını düşündüğünden o işi son dakikaya kadar ertelemek ve daha pek çok benzer amaca hizmet eden davranışlar deneyimsel kaçınmaya birer örnektir.

Kişiler her ne kadar yaşamak istemedikleri deneyimlerinden kaçarak veya onları kontrol etmeye çalışarak sıkıntılarında anlık bir rahatlama sağlasa da, deneyimsel kaçınmanın uzun vadeli üç temel olumsuz etkisinden söz etmek mümkündür.

Kişi istenmeyen bu deneyimleri hiçbir zaman tam anlamıyla kontrol edemez ve bu kişinin kendisini yetersiz ve beceriksiz görmesine neden olur. Kişi kendi deneyimlerinden ve bu deneyimlerle ilişkilenen yer ve durumlardan kaçındıkça hayat kalitesi azalır. Uzun vadede işe yaramayan bu strateji kişinin çokça zamanına ve enerjisine mal olur.

Yapılan araştırmalar deneyimsel kaçınmanın pek çok psikolojik sorunla ilişkilenen, farklı sorunların ortaya çıkmasında ve sürmesinde önemli bir rol oynayan ortak bir faktör olduğunu göstermektedir. Yani kişiler rahatsız edici buldukları deneyimlerinden kaçındıkça psikolojik bir sorun yaşama ihtimalleri artmaktadır.

Bu yoğun kaçınma çabası farklı sorunlarda farklı şekillerde ortaya çıkabilir; Panik bozuklukta istenmeyen bedensel belirtileri yaşamaktan kaçınma, sosyal kaygıda performans göstermeye ve “kötü” değerlendirilerek “kötü” hissetmeye yönelik kaçınma, Depresyonda görülen içe çekilme ve ilgi kaybı, yaygın anksiyetede önceden ön görmeye çalışarak muhtemel olumsuz durumlardan ve duyumlardan kaçınmaya çalışma, obsesif kompulsif bozuklukta tekrarlı davranışları yapmamanın (örneğin el yıkama, ocağı kontrol etme vb.) yaratacağı rahatsızlık hissinden kaçınma, Travmatik streste travmatik anıları hatırlamak istememe, rahatlamak için fazlaca alkol alma, Yas sürecinde ağlamamak için kayıp hakkında konuşmaktan kaçınma deneyimsel kaçınmanın farklı sorunlardaki farklı görünümlerine örnektir.

Deneyimsel Kaçınmaya bir alternatif olarak kişiye kabul etmesi; kişisel anıların, deneyimlerin kabullenmesi öğretilir. Kabul etmek, aslında kişinin aktif ve açık katılma isteğidir. Danışanlarım “kabul etme” sözcüğünü duyduklarında, genellikle kabullenmenin pes etmek hatta kaybetmek olduğunu düşünürler. Oysa kabullenmek vazgeçmek değildir. Danışanlarımızdan vazgeçmelerini ya da boyun eğmelerini istemiyoruz. Buradaki “kabul etme” yaşamımızdaki aktif ve anlamlı değişiklikleri dengelemekle ilgilidir. Aslında kabul, değişime izin veren ve değişimi gerçekten mümkün kılan şeydir.

Kabullenme, pek çok kaygılı danışanın tükettiği eğlenceli zihinsel mücadele ve kontrol gündemini birbirinden ayırır. Anlamlı yaşamak için önce düşüncelerle, duygularla ve yaşam koşullarıyla sürekli bir mücadele içinde olma ihtiyacını ortadan kaldırır. Kısaca yapılan şey, kişiye özgü yaşanan içsel deneyimlerden kaçınmak yerine onları kabul etmeye teşvik etmek ve cesaretlendirmektir. Kabul, kendi başına bir amaç değil daha büyük bir bütünün artan psikolojik esnekliğin olmazsa olmaz bir parçasıdır.

Psikolojik esneklik, yaşanılan anda ortaya çıkan düşüncelerin veya hislerin doğrudan kabulü veya reddi yerine, savunmaya geçmeden ve yargılamadan farkında olunması, durumun değerlendirilmesi ve buna bağlı olarak davranışın sürdürülmesi veya değiştirilmesi sürecidir. Bunun için de anla temasta olabilmek gerekir. An’da olmak, “şimdi ve burada” olma halidir. Anda olmak, yaşamı “otomatik pilot” gibi sürdürmek yerine hem dış hem de iç dünya ile temas edebilmektir.

Geçmiş ve geleceğe takılı kalmak yerine yaşadığımız an ile kontak kurmaya çalışmak, duygu, düşünce ve davranışlarımızın farkında olmak, çatışmak ya da reddetmek yerine kabullenmek demektir. Psikolojik esnekliğin bu bahsettiğim kabul boyutu, üzüntü ya da acı veren duygu, düşünce ve anılara açık olmak anlamındadır. Bu anılarla ya da olaylarla mücadele etmeyi bırakarak kabullenmektir.

Kabullenme, bu olayları sevdiğimiz ya da istediğimiz anlamına gelmez,  sadece bu olaylara direnmek yerine kendi iç dünyamızda yer açtığımızı gösterir.  Örneğin danışanların düşüncelerini ve duygularını zorlamadan veya değiştirmeye çalışmadan otomatik tepkiler yerine bilinçli bir şekilde tepki göstermeyi öğrenmeleri bu sürece dahildir. Terapi sonrasında artan psikolojik esneklik ve azalan katılık, semptomların azalmasına ve iyi olma sürecine katkıda bulunacaktır.

Tolga Nasuh Aran

Buraya yazarın biyografik bilgisi eklenecek

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

three × four =

Balçova Belediyesi’nin 2026 mali yılı bütçesi, mecliste oy birliğiyle onaylandı.
Sıradaki Haber Balçova Meclisi 2026 bütçesini onaylandı