DOLAR 32,4504 -0.15%
EURO 34,8290 -0.66%
ALTIN 2.441,260,23
BITCOIN 20779721,34%
İzmir
18°

AÇIK

üst menü altı

PSİKOLOJİK KATILIK VE PSİKOLOJİK ESNEKLİK 2

Bilişsel füzyon zihinsel bir olgudur. Bu, sizinle düşünceleriniz arasındaki çizginin bulanıklaştığı zamandır. Başka bir deyişle, düşüncelerinize inanırsınız ve onlar sizin gerçeğiniz olur.

ABONE OL
11 Temmuz 2023 14:40
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bilişsel füzyon zihinsel bir olgudur. Bu, sizinle düşünceleriniz arasındaki çizginin bulanıklaştığı zamandır. Başka bir deyişle, düşüncelerinize inanırsınız ve onlar sizin gerçeğiniz olur.

Bu düşünce kalıbı bize birçok rahatsızlık verebilir. Bu nedenle, kendimizi düşüncelerimizden uzaklaştırmayı öğrenmek önemlidir. Düşünceler genellikle önyargılı, yersiz veya mantıksızdır. Bu nedenle, gerçeklik ve kimlik, düşüncelerden çok daha fazlasını içerir.

Psikoloji, bilişsel füzyonu, düşündüklerimiz ile olduğumuzu düşündüğümüz kişi arasındaki kaynaşma olarak tanımlar. Aslında, kendi düşüncelerimizle birleşiriz ve kendimizi onlardan ayıramaz hale geliriz. Sonuç olarak, düşüncelerimizin süreçleri ile bilincimiz ve realitenin yorumlanması birbirine karışır.

Bilişsel füzyon ile düşündüklerimiz ve bizi bu şekilde düşündüren koşullar arasında ayrım yapamayız. Bu nedenle düşüncelerimiz mutlak gerçekmiş gibi davranırız.

Aslında, düşüncelerimizi, bizi bu şekilde düşündüren gerçekle karşılaştırmayı unutuyoruz. Bu nedenle kendi düşüncelerimiz hakkında bir bakış açısı kazanamıyoruz. Aslında, onlarla “kaynaşmış oluyoruz”.

Bu düşünce kalıbı, kendi düşüncelerimizi gerçek olarak yorumlamamıza yol açar ve bu da davranışlarımızı etkiler. Yavaş yavaş bu düşüncelere göre davranmaya başlarız. Sanki onlar bizim tek realite formumuzmuş gibi bir durum oluşur.

Bu kavramı daha iyi anlamak için işte bir örnek. Birinin sokakta panik atak geçirdiğini ve bu durumun onu sıkıntıya soktuğunu hayal edin. Yine de bu kişi sakinleşmeyi ve eve dönmeyi başarmıştır.

Ertesi gün tekrar dışarı çıkmak zorunda kaldığında kapıyı açınca titremeye başlar. “Bir panik atak daha geçireceksin” der kendi kendine. “Bak şimdiden titriyorsun.” Böylece farkında bile olmadan, düşüncelerini değiştirilemeyecek bir gerçeklik olarak kabul etmiştir. Bu sebeple kişi evine geri döner.

Bu kavramı daha iyi anlamak için çift ilişkilerinden de bir örnek verebiliriz. 40 yaşlarında eşinden sadakatsizlik ve şiddetli geçimsizlik sebebiyle ayrılmış bir kadın yıllar sonra yeni bir ilişkiye başlıyor ve partneri ile oldukça mutlu, partneri her istediğini yapıyor, konforuna dokunmuyor, dinliyor, empati kuruyor. Partneri doğal olarak ilişkilerini daha üst seviyeye taşımak istiyor. Kadın burada bir yandan bağlanma korkusuyla bir yandan füzyonla, bilişsel çarpıtmalarla üst seviyeye hazır olmadığını düşünüyor. Bu hislerini ve düşüncelerini açıkça partneriyle kaybederim korkusuyla dile getirmiyor. Kadın şöyle düşünüyor “Eski eşim de beni çok seviyordu. Beni dinliyor beni anlıyordu. Şu an ki partnerim de aynı eski eşim gibi davranıyor. O da eski eşim gibi beni aldatacak ve bana şiddet uygulayacak. Hayat dinamiktir.” 

Bilişsel defüzyon, kabul ve kararlılık terapisinin (ACT)  bir parçası olan bir tekniktir. Aslında ACT’nin merkezi bileşenlerinden biridir. Bu terapinin temel bir parçası, kişinin düşüncelerinden uzaklaşmasına  yardımcı olmaktır.

Düşüncelerin çoğu zaman gerçekleşmediğini anlayan kişi bunu başarır. Bilişsel defüzyon teknikleri, danışanların uygulaması için egzersizleri içerir. Bu alıştırmalar, zihinlerinin onlara söylediklerinden bağımsız hareket etmelerine yardımcı olur.

Kabul, kabul ve kararlılık terapisinde (ACT) önemli bir faktördür. Aynı zamanda diğer terapi türlerinde ve belirli bozukluklarda da anahtardır. Acılarımızı, deneyimlerimizi ve duygularımızı kabul ettiğimiz anlamına gelir. Bilişsel ayrışma bu süreci kolaylaştırır.

Bunun nedeni, bilişsel ayrışmanın olayları algılama şeklinizi değiştirmesidir. Ayrıca, kabul süreci kendinizi bu bakış açılarından ayırmamıza yardımcı olur.

Birçok bilişsel defüzyon egzersizi vardır. Bunlardan biri gökyüzündeki bulutlar egzersizidir.

Bu alıştırma, rahatsız edici düşüncelerimizi ve duygularımızı gökyüzündeki bulutlarmış gibi düşünmemize yardımcı olur. Bir süre gökyüzünü kaplayabilirler ama sonunda geçerler. Düşüncelerimiz de aynısını yapacaktır.

Bilişsel füzyonu deneyimlemek için zihinsel bir bozukluktan mustarip olmamız gerekmez. Ancak, bu durum şüphesiz kişisel refahımıza 

müdahale edebilir. Bu sebeple, başımıza gelirse neler olduğunun farkında olmamız önemlidir. Ardından, üzerinde çalışmaya başlayabiliriz.

Bilişsel defüzyon, bilişsel füzyon ile başa çıkmak için en popüler tekniklerden biridir. Bununla birlikte, farklı terapi türleri vardır ve her biri, danışanların kendilerini düşüncelerinden uzaklaştırmasına yardımcı olmak için kendi araçlarını kullanır.

Farz edelim ki bu gece bir arkadaşınızda kalıyorsunuz. Yatma vakti geldi, herkes odasına çekildi ve siz de arkadaşınızın sizin için hazırladığı yatağa geçtiniz, ama o da ne? Odadaki saatin sesi sizi uyutmayacak gibi.

Kalktınız, saatin pilini çıkardınız ve artık uyumaya hazır sayılırsınız. Bu sefer aklınızdan geçen ve sizi huzursuz eden düşünceler, üzücü anılar, bedeninizdeki ağrılar, “rahatsız edici” duygular? Onları da ortadan kaldırmaya çalışacak mısınız? Peki bu çaba gerçekten işe yarayacak mı?

Farz edelim ki sıcak bir yaz gününde bir saatliğine denize gittiniz, denize girdiğinizde denizin içinde bazı toplar olduğunu gördünüz. Siz denizdeki toplarla yüzmek istemediğinizden tüm topları tek tek suyun dibine itmeye, böylelikle onları ortadan kaldırıp rahat etmeye çalışıyorsunuz. Ancak ne kadar uğraşırsanız uğraşın toplar onları bıraktığınız anda aynı hızla su yüzüne çıkmaya devam ediyorlar. Bu mücadeleden sizin payınıza düşen ise yorgunluk ve zaman kaybı oluyor.

Oysa toplarla mücadele etmeyi bıraksanız belki toplar bir süre yanınızda kalacaktır, ancak bir süre sonra su yüzeyindeki hareketlerle farklı yönlere ilerlemeye ve sizden uzaklaşmaya başlayacaktır. Siz de nihayet serbest kalan ellerinizle denizin tadını çıkarabileceksiniz.

İçsel deneyimlerimiz denizdeki o toplar gibi… Onların varlığına savaş açmak yorucu olduğu kadar faydasız da. Bunun yerine onları yargılamadan “kabul edebilmek”, yani orada öylece var olmalarına izin verebilmek enerjimizi doğru şekilde kullanıp mevcut durumun olabildiğince tadını çıkartmak da mümkün.

Sözün özü, bu deneyimleri değiştirmek her zaman mümkün değil, ama onların varlığı ile olan ilişkimizi değiştirmek mümkün. Üstelik bunu başarabildiğimizde hem bu deneyimlerin rahatsız ediciliği hem de bizi ziyaret etme sıklıkları azalıyor.

Ömer Hayyam’ın rubailerinden Mehmet Güreli’nin besteleyip seslendirdiği “Kimse Bilmez” ile bu haftaki yazımı sonlandırmak istiyorum.

KİMSE BİLMEZ
Seher yeli eser yırtar eteğini gülün
güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün
sen şarap içmene bak, çünkü nice gül yüzler
kopup dallarından toprak olmadalar her gün
bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye
ne zaman yıkılıp gidecek bu güzelim kubbe
aklın yollarıyla ölçüp biçemezsin bunu sen
mantıkların, kıyasların sökmez senin bu işte
bulut geçti, gözyaşları kaldı çimende
gül rengi şarap içilmez mi böyle günde?
bugün bu çimen bizim, yarın kim bilir kim
gezecek, bizim toprağın yeşilliğince

Ömer Hayyam

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP