Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Roman kadın, çocuk ve gençler yoksulluğun pençesinde: İş bulmak ve evlenmek için kimliklerini gizlemek zorunda kalıyorlar

Roman dosyamızın 6. bölümü ile karşınızdayız. Toplumun Romanlara yönelik bakış açısını dönüştürmek, ayrımcılıkla ve nefret diliyle mücadele etmek, kamu ve özel sektörün ortak çabasını gerektiriyor. Roman kadınlarının karşılaştığı zorluklar, yalnızca günlük yaşamlarıyla sınırlı kalmayıp, derin psikolojik ve toplumsal sorunlarla da birleşiyor. İzmir’de faaliyet gösteren Roman Kadınlarını Güçlendirme Derneği Başkanı Esra Şenkaman, bu zorluklara dair çarpıcı açıklamalarda bulunarak, Roman toplumunun yaşadığı sıkıntılara dikkat çekti. Bu bölümde, Roman kadınlarının yaşadığı zorlukları ve bu zorluklarla başa çıkma çabalarını detaylı bir şekilde ele alacağız.

Roman dosyamızın 6. bölümü

DEMOKRAT GÜNDEM-ROMAN DOSYASI-ALTINCI BÖLÜM-HALİDE POLATLI- Toplumun Romanlara yönelik bakış açısını değiştirmek, ayrımcılıkla ve nefret diliyle mücadele etmek, kamu ve özel sektörün ortak çabasını gerektiriyor

Roman kadınlarının yaşadığı zorluklar, sadece günlük yaşamlarıyla değil, psikolojik ve toplumsal sorunlarıyla da derin bir şekilde etkiliyor.

İzmir’de faaliyet gösteren Roman Kadınlarını Güçlendirme Derneği Başkanı Esra Şenkaman, Roman toplumu içindeki bu zorluklara dair dikkat çekici açıklamalarda bulundu.

SAĞLIKSIZ, ÇOĞU TEK YA DA İKİ ODALI EVLERDE YAŞAMAK PANİK ATAK VE DİĞER SORUNLARI DA BERABERİNDE GETİRİYOR

Roman yurttaşların İzmir’de yoğun olarak yaşadığı noktalardan biri olan Tepecik’te biraraya gelip uzun uzun konuştuğumuz Dernek Başkanı Esra Şenkaman, küçük çocuklar ve annelerin dar alanlarda yaşamanın getirdiği stres ve panik atak gibi rahatsızlıklarla başa çıkmak zorunda olduğunu belirterek, bu durumun, tek odalı evlerde yaşamanın zorlayıcı etkilerinden kaynaklandığını vurguladı.

ROMAN KADIN, ÇOCUK VE GENÇLER YOKSULUĞUN PENÇESİNDE

Çocukların sosyal ve eğitim hayatında yaşadıkları kısıtlamalara da dikkat çeken Roman Kadınlarını Güçlendirme Derneği Başkanı Esra Şenkaman, eğitimde fırsat eşitsizliği, derin yoksulluk ve erken yaşta evliliklerin Roman çocuk ve kadınların yaşamını zorlaştırdığını dile getirdi ve hem yerel yönetimlerin hem devletin etkili sosyal ve ekonomik çözümlerle duruma müdahale etmesini istedi.

ERKEN YAŞTA EVLİLİK VE MADDE KULLANIMI CİDDİ BİR SORUN OLARAK ROMAN TOPLUMUNU OLUMSUZ ETKİLİYOR

Erken yaşta evlilik, tüm toplumda olduğu gibi Roman toplumu arasında da hızla yaygınlaşan madde kullanımı sorunlarına dikkat çeken Dernek Başkanı Esra Şenkaman, Roman gençlerinin ve çocuklarının toplumsal baskılardan ve ayrımcılıktan nasıl etkilendiğini de anlattı.

ROMAN KIZ VE ERKEKLER İŞ BULMAK VE EVLENEBİLMEK İÇİN KİMLİKLERİNİ VE NEREDE OTURDUKLARINI SAKLAMAK ZORUNDA KALIYOR

Romanların toplumda yaşadığı önyargılara da değinen Şenkaman, özellikle genç erkek ve kızların istihdamda yer alabilmek için Roman kimliklerini ve nerede oturduklarını saklamak zorundak kaldıklarını dile getirdi.

TOPLUMSAL ENTEGRASYON, EŞİT YURTTAŞLIK İÇİN EĞİTİM-İSTİHDAMDA ÖNCELİKLİ POLİTİKALAR ŞART

Eğitim ve kültürel projelerin bu sorunları hafifletebileceğini ve toplumsal entegrasyonun önemini vurgulayan Roman Kadınlarını Güçlendirme Derneği Başkanı Esra Şenkaman, Romanların yeteneklerinin değerlendirilmesi ve kültürel değerlerinin daha iyi tanıtılması talebinde bulundu.

Şenkaman’ın açıklamaları, Roman toplumunun karşılaştığı zorlukların geniş bir yelpazede ele alınması gerektiğini ve toplumsal reformların, eğitim politikalarının ve kültürel projelerin önemini gözler önüne seriyor.

Tepecik’te yaptığımız söyleşi sırasında karşılaştığımız yetenekli Roman çocuklar ile de kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.

Yaşadıkları ekonomik zorlukları aşmak için mücadele veren Roman çocuklar her zorluğa inat hem okula gidip hem aldıkları müzik dersleriyle konservatuarda okuma hayalleri için anlamlı ve değerli bir mücadele veriyor.

ESRA ŞENKAMAN İLE RÖPORTAJIMIZDA SORULARIMIZ VE ALDIĞIMIZ YANITLAR

DEMOKRAT GÜNDEM- Öncelikle merhaba Romanlara yönelik ayrımcılık, ötekileştirme ve nefret dili ile mücadele etmek neden önemli? Romanlar eğitim, sağlık, istihdamda neden eşit olmayan şart ve koşullarla karşı karşıya kalıyor ve neler yaşıyor?

ESRA ŞENKAMAN: Kamu ve kuruluşların bize destek çıkması gerekiyor. İş başvurusuna gidiyorsunuz, mahallenin adını verdiğiniz zaman,  “Biz sizi ararız” deniyor. Ya da gittiğiniz işyerleri sigorta yapmıyor.  “Nasılsa bunlar muhtaç, çalışacak Romanlar. Hakkını aramaz” anlayışı yerleşmiş durumda.

Roman kadınlar, gençler muhtaç oldukları için sigortasız, güvencesiz cüzi rakamlara çalıştırılıyor. Hem kadınlar hem de erkekler bu durumla karşı karşıya.

Kadınlar sadece temizlik işlerinde değil, birçok yerde yemek yapmada da çalıştırılıyor. Bu şekilde bence kullanılmaktalar. Sigortasız çalıştırılıyorlar çünkü haklarını arayamıyorlar.

Çünkü haklarını talep ederlerse, talepte bulunurlarsa işten atılıyorlar. Buna karşı direnecek ya da onları koruyacak bir sendikaları- destekleri yok. Maddi imkanları da sınırlı.

Zaten hak mücadelesi vermek için belli bir maddi gücün olması gerekiyor. Belki dava açacaklar, ama dava açacak paraları yok ki; o zamana kadar ne yapacaklar? Tabii ki bu durum, maddi açıdan her türlü bir çöküşe neden oluyor.

D.G.  Şu anda Tepecik’teyiz ve burada yaklaşık 15 bini aşkın aile olduğunu söylediniz. Toplam nüfus ne kadar? Burada hayat nasıl akıyor?

ESRA ŞENKAMAN: Buradan daha iyi koşullarda, daha insani şartlarda yaşam hakkını elde edebilen çok az kişi var. Yüzlerle ifade edilebilecek kadar az aile buradan ayrılabildi ve hayatını dışarıda sürdürebiliyor.

Kamu ve kuruluşlar ile basında, yerelde daha fazla görünür olmamız gerekiyor. Böylece olumlu çok sayıda örneklerle her insanın aynı olmadığını gösterebiliriz. Bu algıyı ancak bu şekilde değiştirebiliriz, aksi takdirde bu algıyı değiştirmek gibi bir olanağımız yok.

D.G: Bize biraz kurduğunuz dernekten bahseder misiniz? Ne zaman kuruldu?

ESRA ŞENKAMAN: Derneğimizin kuruluşu dört yıl olacak. Pandemi dönemine denk geldi, şu an üç yılı doldurduk.

Onların (Romanların) sesini duyurabilecek kimse yoktu. Çünkü bizim insanlarımız ellerinde pankartla dışarıda protesto yapmazlar.

Boykot düzenlemezler, kaderlerine boyun eğen bir milletimiz var. Bu nedenle derneği kurmaya karar verdim. Bir kadın toplantısına gitmiştim, orada bir güç aldım ve bu derneği kurmaya karar verdim.

Meclis üyemiz Hasan Hüseyin Karabacak ve Elmas Hanım’ın desteğiyle bu derneği kurduk. Çünkü bir kişi arkasında birçok kişiyi getiriyor.

Toplantılara birkaç kişi götürüyorsunuz, bakış açılarını değiştiriyorsunuz, cesaret kazandırıyorsunuz. Öncülük ediyor, sosyalleşme açısından fayda sağlıyor.

Diğer dernekler hep beni arıyor, “Çocukları topla, kadınları topla” diyorlar. Ben de “Bir şeyler yapayım, taşın altına elimi koyayım” dedim. Roman Kadınları Güçlendirme Derneği’ni kurdum.

D.G: İzmir’deki Roman toplumunu düşündüğünüzde, elinizdeki istatistiksel veriler var mı? Kaç tane Roman kadın var? Bu kadınların sosyo-ekonomik durumları, eğitim ve istihdam durumları hakkında yapılan çalışmalar var mı?

Biraz Roman kadınlarını ele alalım. Çünkü ekonomik kriz giderek yaygınlaşıyor, derinleşiyor. Hatta artık derin yoksulluk kavramı çıktı.  Kadınlar-çocuklar ve elbette Roman kadınlar da bu derin yoksulluktan olumsuz etkileniyor. Gözlemleriniz neler?  İzmir’in Roman kadınları ne durumda?

ESRA ŞENKAMAN: Roman kadınları gerçekten de erkeklerden daha çok çalışıyor. Çoğu kadın çalışıyor. Bir kadın on kişiye bakabiliyor, burada işler farklı işliyor.

Kadınlar ağır bir yük taşıyor. Çünkü birçok ailede erkekler müzisyen, bu yüzden kadınlar çocuklara bakmak zorunda kalıyor.

Kardeşine bakabilmek için kız çocukları okul hayatını bırakmak zorunda kalıyor. Zaten çok az sayıda okuyanımız var. Bu yüzden işleyiş yavaş ilerliyor, ama biz geriliyoruz.

İlerleyemiyoruz. Kadınlara yönelik çalışmalar az, bence daha çok kadın kooperatiflerinin kurulması gerekiyor.

Sadece çiçek satan ya da temizlik işinde çalışan kadınlarımız yok. El sanatlarıyla uğraşan, moda tasarımcılarımız var. İzmir’in en büyük eksikliği bu.

Düğün salonlarına çok önem veriyoruz, ama Roman mahallelerine yakın bir düğün salonu yok. Başka yerlerde var, ama neden bir belediyenin yok? Belediyenin böyle bir hizmeti olması gerekiyor.

D.G: Yerel yönetimler Roman istihdamı konusunda neler yapmalı size göre? Ya da başka kamu kurumları?

ESRA ŞENKAMAN: İzmir’de belirli sayıda işçi alınabilir; 200, 300, 1000 kişi alınabilir, ama bu yeterli değil.

Ne yapılmalı?

İzmir’i bir gelinlik merkezi olarak hayal ediyorum. Yurt dışı anlaşmaları, ticari amaçlı gelinlikler, nikah günleri belediyenin yanına düğün salonları koyulabilir.

ROMAN KADINLAR SADECE ÇİÇEK SATIP, FAL BAKMIYOR

Fuar alanında gelinlik kiralama, kaftan kiralama ve gelinlik dikimi atölyeleri olabilir.

Roman kadınlar ve genç kızlar burada çalışabilir, istihdama katılabilirler. İş sahibi olurlar ve toplumun gözünde görünür hale gelirler. Romanlar sadece çiçek satmıyor, fal bakmıyor ya da dans etmiyor.

ÇOCUKLARIN OYNAYABİLECEKLERİ PARKLAR YOK

Kadınların kendi kafeleri olsun, hobi evleri olsun, ama artık yeşil alanlar da lazım.

Romanların oturabileceği parklar yok. Kadınlar erkeklerle aynı kahvede oturmak zorunda kalıyor. Çocuklarını rahatça oynatabilecekleri parklar yok.

DAR ALANLARDA YAŞIYORUZ, PANİK ATAK ÇOK YAYGIN MESELA

D.G:  Roman kadınlarının yaşadığı psikolojik sorunlardan bahseder misiniz?

ESRA ŞENKAMAN:  Küçük çocuklar ve anneler psikolojik olarak çok zor durumda. Burada insanların yüzde sekseni ilaç ve tedavi görüyor. Panik atak gibi rahatsızlıklar çok yaygın. Çünkü dar bir alanda yaşıyorsun, evin içindeki atmosfer insanı rahatlatması gerekirken, bir odalı evlerde rahat etme şansı yok.

D.G:  Çocuklar ne durumda? Spor, eğitim ile ilgili durumları nasıl?

ESRA ŞENKAMAN: Çocuklar sosyal alanlarda resim sergisine gitmek yerine, düğünlere gidiyor. Bu, onların hayal ve isteklerini sınırlıyor. Böylece hayalleri sadece evlenmek ve yuva kurmak oluyor.

ÇOCUKLAR GEÇ SAATTE YATTIĞI İÇİN OKULA GİDEMİYOR

Çoğu Roman ailesi müzisyen olduğu için çocuklar geç saatlere kadar ayakta kalıyorlar. Bu da sabah okula gitmelerini neredeyse imkansız hale getiriyor.

ERKEN YAŞTA EVLİLİĞİN ÖNÜNE GEÇİLMELİ

Düğünlerden bahsetmiştik, kuaförlerin kapanış saatine sınırlama getirilmesinden çok mutlu oldum. Artık kuaförler saat 10’da kapanacak. Çünkü düğünler gece yarısı başlayıp sabaha kadar sürüyor. Çocuklar geç yatıyor ve sabah işe veya okula gitmeleri zorlaşıyor.

KÜÇÜK ÇOCUKLARA GELİNLİK SATILAMAZ

Küçük yaşta evliliklerle ilgili Bakanlıkların bu durumu fark edip önlem alması gerekiyor. Küçük yaşta bir çocuğa gelinlik satılamaz.

Nikah belgesi veya nikah günü olmadan gelinlik provaları yapılmamalı. Küçük çocuklara özel dikim gelinlikler yapılıyor çünkü hazır olanlar onlara uymuyor.

13-14 yaşındaki bir çocuk için gelinlik dikmek normal değil. Düğün salonları, müzisyenler, kuaförler bu konuda bilgilendirilmeli.

Nikah belgesi olmayanlara düğün yapılması veya gelinlik satılması yasaklanırsa, çocukların evlenme oranı azalır. Küçük yaşta evlilik oranı azalır, çünkü çocuklar düğün yapmak için evleniyorlar. Eski dönemlerde kaçma oranı daha azdı bizde.

D.G: Kadınların yaşadığı şiddet ve ilişkiler konusunda ne düşünüyorsunuz?

ESRA ŞENKAMAN:  Narsist birini sevmememiz gerekiyor. Madde bağımlısı birini sevemeyiz, böyle biriyle ilişki yürütmek mümkün değil. Dayak atan kişi, yine dayak atar. Roman kadınlar da maalesef şiddete maruz kalıyor, üstelik ne yazık ki bazen kendi evlatlarından bile şiddet görüyorlar.

Madde bağımlısı olan çocuklar, para istedikleri için ailelerine şiddet uygulayabiliyor. Bu durumda, devletin bu çocukları himayesine alması gerekiyor.

BAĞIMLILIKLA MÜCADELE İÇİN SIKI DENETİM VE HIZLI TEDAVİ İMKANI SUNULSUN

Tedavi edilebilecek yerler sınırlı ve 18 yaşında olanlar yasal olarak hür oldukları için kendileri imza atıyorlar. Bu süreçler uzun sürüyor. İki üç ay ne demek? (Bağımlılıkla ilgili tedavi sürecinin başlaması için verilen randevu tarihleri kast ediliyor)

Bu süre, madde bağımlısı bir kişi için yok olma demek. Biz içicileri tedavi ederken, içmeyenleri de içici haline getiriyoruz. Bu süreçlerin iyice araştırılması gerekiyor.

Dar bir alanda yaşıyorlar, gidecek yerleri yok, güzel örnekler yok. Arkadaşları okumuyor ki! Yaz tatilinde kampa gitmiyorlar, dış dünyayı bilmiyorlar.

D.G:  Kendi hayatınızda sizi en çok etkileyen, üzüldüğünüz ya da sevindiğiniz bir anınızı paylaşmak ister misiniz?

‘BEN DE ROMANIM’ DEDİM İNANMADILAR

ESRA ŞENKAMAN: Evet, bir keresinde dans dersi veriyordum. İlk başta kimliğimi gizledim çünkü insanlar farklı bir bakış açısına sahip oluyor. Sonra dedi ki, “Ben Romanları çok seviyorum.”

‘Ben de Romanım’ dedim. “Hayır, olamazsın” dedi. “Neden, niye?” diye sordum.

“Diksiyonun güzel, bu yüzden Roman olamazsın” dedi.

Aslında biz her yerdeyiz ama insanlar Romanlarla ilgili önyargıları bırakmalı.

Bizim kentsel dönüşüme ihtiyacımız var.

D.G: Mesela buradaki evler tapulu dediniz, Ege Mahallesi’nde kentsel dönüşüm oldu ve orada bazı Roman vatandaşlar satmak zorunda kalıyor. Diyelim ki bir daire çıktı ama o dairede birden fazla aile oturuyordu. Oradaki durum nasıl?

KENTSEL DÖNÜŞÜM ŞART; TEPECİK’TE ÇOK SAYIDA TAPUSUZ EV VAR

ESRA ŞENKAMAN: İzmir’de kentsel dönüşüme ihtiyaç var ama Romanların sağlıklı konutlarda yaşama hakkı da var.

Başlayan kentsel dönüşümler Örnekköy’de ve Ege Mahallesi’nde var. Orada işler iyi gidiyor, ama tapusuz evler çok. Tepecik’te, bu mahallede tapusuz ev çok var.

Yani, bir evin üstüne bir aile daha eklemiş, iki katlı evler var. Bu insanların yaşamlarını nasıl sürdüreceklerini düşünmek gerek.

ROMANLARLA BİRLİKTE YAŞAMAK İSTEMİYORLAR

Ev yıkıldığında, dış dünyaya hazırlanabilecekler mi? Bu konuda hepimizin birlik olması gerekiyor. Konutların yerinde olması mı yoksa başka yerlerde mi olması gerektiğini düşünmek gerek. Çünkü birçok yer Romanları kabul etmiyor, Romanlarla birlikte yaşamak istemiyorlar.

Yerinde konut olursa iyi olur mu diye düşünmek gerek. İki düşünceye sahibim: Hem iyi olacak hem de dezavantaj olabilir. Ama farklı yerlerde oturmaları, yaşam hikayelerinin değişmesine sebep olabilir.

Bir yerde yüksek sesle konuşamıyorsunuz, belli bir saatten sonra müzik çalınamıyor, erken yatmak zorunda kalıyorsunuz çünkü sabah işe gitmek zorundasınız.

Dış dünyada yaşamak artı getirirken, mevcut muhitin bu avantajları getirmediğini düşünüyorum.

TEPECİK’TE BİR GENELEV VAR VE ROMANLAR BUNU İSTEMİYOR AMA SESLERİNİ ÇIKARAMIYORLAR

Örneğin, Alsancak, Bornova veya Karşıyaka gibi yerlerde bir genelevi görebilme ihtimalimiz var mıydı? Ama burada Tepecik’te bir genelev var.

Halkın isyanını düşünebiliyor musunuz? Romanlar genelde isyan eden bir halk değil, ama dışlanmayı hissediyorlar.

BU DA BİR DIŞLANMA ŞEKLİ, BELKİ DE EN BÜYÜK DIŞLANMA

Dünyada tanınan bir yer (Tepecik’teki genelev kast ediliyor) ama Romanlar burada yaşıyorlar. Romanlar istemiyor ama ses çıkaramıyorlar. Bu da bir dışlanma şekli, belki de en büyük dışlanma.

D.G: Peki, Roman gençleri ne durumda, ne istiyor? Roman genç kızlar ne istiyor?

ESRA ŞENKAMAN: Sohbetlerimizde konuşmuştuk, bazı genç kızlar artık sadece Romanlarla evlenmiyorlar. Sosyalleşen kızlarımız var, dışarı çıkıyorlar, işe gidiyorlar. Okumuş olanlarımız var, stajlarını yaptıktan sonra bir işe yerleşenler oluyor.

ROMAN KIZLAR KİMLİKLERİNİ VE NEREDE OTURDUKLARINI SAKLAMAK ZORUNDA KALABİLİYOR

Ama sevgililerine Roman kimliklerini açıklamak zorunda olduklarında, kimliklerini nasıl anlatacaklarına karar veremiyorlar. Toplumun bakış açısı var, Romanla ne olacak diye düşünüyorlar ve ürküp korkuyorlar.

Bu çok büyük bir sorun. Artık nesillerimizin rahatça “Ben de Romanım” diyebilmesi gerekiyor.

ROMAN DOKTOR, AVUKAT, VETERİNERLER VAR; ONLAR DA KİMLİKLERİNİ SAKLAMAK ZORUNDA HİSSEDİYOR

Doktorlar, avukatlar, veterinerler var ama bazıları kendilerini saklıyor. Bu bastırılmışlığın getirdiği bir şey tabii ki.

Bulundukları konumu, rahatlığı, pozisyonlarını bozmak istemiyorlar.

KÜÇÜK BİR KIZ ÇOCUĞU ‘BABA ÇİNGENE KIYAFETİ GİYMEK İSTEMİYORUM’ DEMİŞ VE…

Mesela, ufak bir kız çocuğu, 9 yaşında bir çocuk, bayramlık almaya gelmiş. Babası ona bir kıyafet giydiriyordu. “Baba, çiçekli bir kıyafet istemiyorum. Çingene kıyafeti giymek istemiyorum” dedi. Bu da diğer kız çocuğuna (Roman olan çocuğa) çok dokundu.

MODA TASARIMINDA, MÜZİKTE  ROMANLAR ÇOK YETENEKLİDİR MESELA…

Kültür evi var. Kültürevi deyince, benim bildiğim bir Roman kültürünün kılık kıyafeti sergilenir. Eski tarihte giydiğimiz kıyafetlerin, yaptığımız işlerin fotoğrafları olur.

Ben bunları göremiyorum. Roman dans grubu göremiyorum. Modernize edilmiş bir şekilde görmek istiyorum. Müzikle alakalı bir müzikal ya da tiyatral bir şey olmalı ki, insanlar bizim neler yapabileceğimizi görsünler.

Moda tasarımında Romanlar iyidir mesela. Çok yetenekli stilistlerimiz var, kuaförlerimiz var.

Moda şovu olsun, İstanbul’da ya da İzmir’de gelinlik fuarlarında olsun.

SİYASETTE NEDEN BİR ROMAN KADINI YOK?

Ama en önemlisi, Romanlar siyasette de yer almalı. Neden siyasette bir Roman kadını yok?

Evdeki ilk öğretmen kimdir? Annedir. Neden öğretmen olan annelerimizi siyasete katmıyoruz?

ROMAN KADINLAR SİYASETTE DE YER ALMALI

Roman kadınlar eğer siyasete katılırlarsa, ilerleme kaydedeceğiz.

Onca yıl erkekler bizi yönetmeye çalıştı ama kadınları evlerinden çıkartmadılar. Yine kadınlar şiddet mağduru oldu, yine çalışan oldular.

D.G: Peki Roman çocuklar okullarda hangi ötekileştirme ya da sorunlarla karşılaşıyor?

‘ÇOCUĞUMUN ROMAN ÇOCUĞUYLA OKUMASINI İSTEMİYORUM’ DİYEBİLİYORLAR

ESRA ŞENKAMAN:  Anneler, “Ben çocuğumun okulda Roman çocuğuyla birlikte  okumasını istemiyorum” diyebiliyor, düşünsenize.

Bu sözler annelerden geliyor. Bu yüzden annelere yönelik Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet Müdürlüğü ile işbirliği yapılmalı.

VELİLER BİLİNÇLENDİRİLMELİ

Veliler bilinçlendirilmeli. Yine Roman çocuklara küçük yaştan itibaren sigara, uyuşturucu madde, madde bağımlılığıyla ilgili eğitimler verilmeli. Farkındalıkları arttırılmalı.

NİKAHSIZ DOĞUMLARA HAYIR DİYORUZ

Hastanelerin denetlenmesini istiyoruz çünkü nikahsız doğumlar ne yazık ki bu hastanelerde gerçekleşiyor. “Nikahsız doğumlara hayır” diyoruz ki kadına şiddeti bir nebze olsun engelleyebilelim.

Yıkılan yuvalar, ikinci evlilikler var. Kadınları korumak istiyorsanız, nikahsız doğumlara izin verilmemeli. Aksi takdirde kadınların doğurma ve kullanılma pozisyonuna düşmeleri kaçınılmaz olur.

Yanlış evliliklerden doğan çocuklardan ne bekleyebiliriz? Bence eğitim kadınlara yönelik olmalı ki biz de başarı elde edebilelim.