DEMOKRAT GÜNDEM-ÖZEL DOSYA HABER-GÖRÜNTÜLÜ RÖPORTAJ-Akran zorbalığı hem Türkiye hem dünyada giderek daha sık duyduğumuz ve yaşadığımız ciddi bir sıkıntı haline geldi. Özellikle okullarda ana okulu sınıflarına kadar indiği belirtilen akran zorbalığı kaynaştırma ve özel eğitim öğrencisi çocuklarına da yoğun bir şekilde uygulanıyor.
Bu dosya haberimizde akran zorbalığının ne olduğu, neden yaşandığı, aile etkisi, ebeveyn tutumları, öğretmenlerin dikkat ve tutumlarının neler olması gerektiği, okul yönetimi-öğretmen-öğrenci-aile işbirliği, zorbalığa uğrayan özel ve nöro-tipik (normal gelişen gösteren) çocuklara yönelik psikolojik destek mekanizmalarının neler olduğu ve neler yapılabileceği başta olmak üzere birçok noktayı ele alacağız.
Akran zorbalığına uğrayan çocuklar ruhsal, fiziksel, sosyal ve akademik alanlarda ciddi sorunlar yaşayabiliyor. Bu durum, çocukların ve gençlerin potansiyellerine tam olarak ulaşmalarını engelleyen ciddi bir problem olarak karşımıza çıkıyor.
Uzmanlara göre zorbalık yapan çocuklar genellikle olumsuz bir psikolojik duruma sahip; dürtü kontrolü ve duygu düzenleme becerileri zayıf, okul başarıları düşük olabilir ve madde bağımlılığı ile suça eğilim gösterebiliyor.
Zorbalık, alay etme, kızdırma, isim takma, kötü söz söyleme, arkadaş grubuna almama, dışlama, yalnızlığa terk etme, iftira atma ve söylenti çıkarıp yayma gibi davranışları içerebildiği gibi fiziki ve siber zorbalığa kadar çeşitlenebiliyor.
Şiddet ve zorbalığın öğrenilen bir davranış olduğuna vurgu yapan uzmanlar, “Çocuklar ve ergenler ailelerinden birilerini model alma eğilimindedirler. Aile içinde sorun çözümünde fiziksel ceza, sözel veya fiziksel saldırı ya da isim takma gibi yöntemlerin kullanıldığı ev ortamında yetişen çocuklar, bu yöntemleri özdeşim kurarak model alabilirler. Bu çocuklar, akranlarıyla olan ilişkilerini de bu model çerçevesinde yapılandırabilir ve kendi sorunlarının çözümünde benzer yöntemler kullanma eğiliminde olabilirler” şeklinde görüş bildiriyor.
Öte yandan araştırmalar, zorba öğrencilerin genellikle fiziksel cezanın verildiği, sorunların üstesinden gelmek için fiziksel gücün öneminin vurgulandığı ve bu gücü kullanmanın öğretildiği, ancak aile desteği ve sıcaklığının yeterli olmadığı ailelerden geldiklerini göstermekte.
Yine özel çocukların uğradığı akran zorbalığı da ciddi boyutlarıyla medyada da zaman zaman haberlere konu olmakta.
Konuyla ilgili söyleşi gerçekleştirdiğimiz Psikolog Yiğit Fikri Atalı bu konuda öğretmen dikkati ve işbirliğinin önemine dikkat çekiyor: “Özel çocuklarımız da her öğrencimiz gibi birbirinden farklı. Kimi öğrenci kendini çok güzel koruyabilirken kimisi kendini bu konuda koruyamıyor, hakları hep gasp ediliyor. Yine öğretmenin niteliği devreye giriyor. Öğretmen böyle durumları öngörmeli. Bu durumları yapabilecek öğrencileri önceden tespit edip, durumun yaşanmasının önüne geçmeli.
Sürekli aile görüşmeleri ve eğitim destekleriyle devam edilmeli. Psikiyatra başvurup konunun tıbbi kısmında da destek almalıyız.”
Y.F.A: Akran zorbalığı genellikle çocuklarımızın; paylaşım esnasında, kendi haklarını aradıkları esnada, karşılıklı empati duygularını içermeden birbirini maruz bıraktıkları minik ihlallerdir. Sınırları aşmak da denebilir. Bunun akabinde fiziksel ya da psikolojik açıdan birbirlerine verdikleri zarar olarak da nitelendirilebilir.
Y.F.A: Bu durum bazen vurma, küfretme, bağırma, ittirme, ötekileştirme alay etme gibi çocuk arasındaki karşılıklı saygıyı yok edecek şekilde ilerleyebiliyor maalesef. Günümüzde sıklıkla yaşamaya başladığımız bir durum.
Y.F.A: Tabii; çocuklar arasında mesela gözlüklü olmak, şişman olmak, hızlı koşamamak gibi türetebilinecek zorbalama nedenleri de oluyor. Çok doğru olmamakla birlikte çocuk, kendisinden aşağıda gördüğü özelliğe alaycı yaklaşıyor. Bu öğrenciler arasında fazlasıyla karşılaştığımız bir durum.
Y.F.A: Bana göre öncelikli olarak ebeveyn tutumları büyük etken. Çocukların problemlerle karşılaştığı durumdaki çözümleri daha farklı ve yanlış ilerliyor. Çocuk; herhangi bir sıkıntıyla karşılaştığında iletişimle, şikayet ederek kendi hakkını aramaktansa son başvurması gereken savunma mekanizmasıyla hareket ediyor.
Bu en çok yaşadığımız problemlerden biri. Çocuğun otomatikman “ben güçlüyüm” algısını hissettirmek için, karşısındaki çocuğa ezici ve alaycı bir biçimde yaklaşması; öğretmenin sınıf içerisindeki düzeni sağlamasında da oldukça zorlayıcı oluyor.
Y.F.A: İlk beş saniye içerisinde ebeveynin ya da öğretmenin; hem akran zorbalığı mağduru hem de suçlusu çocuğa tutumu çok önemli. Öğrenciyi kaybetmeden ikisine de doğru şekilde yaklaşmak gerekiyor. Mağdur çocuğu korurken, hatalı çocuğa da bu durumun olumsuz ve yanlış olduğunu anlatmalıyız. Sonuçta karşımızdakilerin çocuk olduğunu unutmadan ikisinin de haklarını savunmalıyız.
Y.F.A: Bu çok güzel bir soru. Böyle durumlar öğretmenin niteliği ve çocukları tanımasıyla alakalı bir durumdur. Öğretmenin sınıfla vakit geçirdiği süre ve çocukları teker teker ne kadar tanıdığı böyle konularda önem taşır. Öğretmen bu şekilde değerlendirmeyi daha kolay yapabilir.
Tabii buna rağmen çözümleyemediği durumlar da vardır. Uzun süre öğretmenin görmediği zamanlarda zorbalığa maruz kalan çocuk büyük özgüven kaybı yaşar. Okula gelmek istemez.
Bu da yine öğretmenin yakın temasta takibiyle ortaya çıkar. Bazen geç fark edilebilir fakat önemli olan öğretmenin sınıfa hakim olmasıdır. Hakim olan öğretmen bu durumu er ya da geç tespit eder. Çocuk yaşadığını bize fiziksel veya psikolojik olarak illaki belli eder.
Y.F.A: Öğretmenlerin de bir süre sonra eli kolu bağlanır. Defalarca uyarı da yapsa zorbalık yapmaya alışmış çocuk buna devam ediyor. Ayrıca öğretmenin çocuğu sınıftan çıkarma yetkisi de yok. Yani çocuğu ortamdan uzaklaştıramıyor. Bu durumda okul yönetimi ve rehber öğretmenlerin aileyle iletişime geçip, çocuğu kaybetmeden neler yapılıp nasıl ilerlenebileceğini planlaması gerekir. Evde çocuğa nasıl ortam sunulduğu gibi durumlar değerlendirilip ‘çift kazanım politikası’ izlenmeli.
Y.F.A: Bunu gün içerisinde sıkça yaşıyoruz. Çok naif, olumsuz şeylerle tanışmamış öğrenci kendini savunmakta zorlanıyor ve şakayla bile olsa şiddet içeren oyunlardan kaçınıyor.
Ama birazcık daha rahat büyümüş öğrenciler, evdeki olumsuz durumları aileler çocuklardan gizlemediğinde okulda çok daha özgüvenli oluyor ve şiddetli durumları normalleştirerek hareket ediyor. Hakkını aramak için, (sırada beklerken arkadaşını çekip arkaya almak gibi) zorbalığa başvuruyor.
Genellikle akran zorbalığının paylaşımla ortaya çıktığını görüyoruz. Önce evde çocukları dinlemeli ve onlara saygıyı öğretmeliyiz. Arkadaşlarının haklarına saygı duymayı bilmeli.
Y.F.A: Burada iki durum var. Bazen akran zorbalığına uğrayan çocuk, aslında durumu başlatan çocuk oluyor. Arkadaşının elinden bir şeyi almak isteyen çocuk sonucunda kendisi zarar görüyor. Baktığımızda iki öğrencinin de haklı yönü var. Bu durumda elinden alan çocuğa paylaşmayı, şiddete başvuran çocuğa da hakkını başka şekilde de savunabileceğini öğretmemiz lazım.
Bu tip durumlarda bazen küçük şekilde sıyrılabilirken, bazen durum içinden çıkılamaz hal alıyor. Suçsuz bir çocuğa durduk yere alay ederek veya fiziken şiddetle zarar veren çocuk gününe normal şekilde devam ederken, zorbalığa uğrayan çocuk okula gelmek istemiyor.
Günlük hayattan kopuyor, anksiyete başlangıcı oluyor. Bu durumu tamamen ilk beş saniyedeki tepkimizle yüzde yetmiş oranda yönetebiliriz, akran zorbalığına uğrayan çocuğu daha fazla sarmalayarak çocukta travmatik etki bırakmasının önüne geçmeliyiz.
Yaşadığı problemin büyüklüğünü çocuğa hissettirmemeliyiz. Daha sonrasında ise zorbalık yapan öğrenci ve mağdur öğrenciyi barıştırmalıyız. Öğrencileri birbirinden koparmak, bu gibi durumlarda kaygı ve korku seviyesini arttırır.
Y.F.A: Bana göre aile eğitimi üçüncü sırada. Öncelikle olarak çocuklara olayın ilk beş saniyesinde müdahale ettik, sonrasında olayı çocuklara dramatik olarak yansıtmadık, burada diğer adımda aile gelir. Çocuk okuldan çıkıp eve gittiğinde de eğitimi devam etmeli.
Y.F.A: Özel çocuklarımız da her öğrencimiz gibi birbirinden farklı. Kimi öğrenci kendini çok güzel koruyabilirken kimisi kendini bu konuda koruyamıyor, hakları hep gasp ediliyor. Yine öğretmenin niteliği devreye giriyor. Öğretmen böyle durumları öngörmeli. Bu durumları yapabilecek öğrencileri önceden tespit edip, durumun yaşanmasının önüne geçmeli.
Sınıfta yaşananlar görmezden gelinmemeli. Bir iki defa yaşanan ufak şeyler tekrarlanmaz düşüncesiyle göz ardı edilmemeli. Bu durumda değerlerimizi kaybederiz.
Sürekli aile görüşmeleri ve eğitim destekleriyle devam edilmeli. Psikiyatra başvurup konunun tıbbi kısmında da destek almalıyız.
Y.F.A: Kesinlikle paylaşım konusunda durumun evde başladığının farkına varmalılar. Paylaşmayı, mümkün oldukça anne-baba-çocuk olarak evde akşamları vakit geçirirken çocuğa aşılamalılar. Çocukların üzerine çok titreyip sorunları kendileri çözdüklerinde, çocuk bir problemle karşılaştığında ne yapacağını bilemiyor, çözümü öğretmenden bekliyor. Bu durumda tekrar akran zorbalığına uğruyor.
Çocuklarımızı problemlerle baş başa bırakıp çözümü onlardan beklemeliyiz. Aynı zamanda her zaman empati duygusunu da çocuklarımıza anlatıp öğretmeliyiz. Aile içerisinde anne-babanın birbiriyle olan iletişimi okulda çocuğun arkadaşlarıyla olan iletişimine yansıyor. Çocukların yanında kavga edilmemeli, problem yaşıyorsak da çocuğun yanında bunlar çözülmeli ki çocuk bu durumları kendisine örnek alsın.
GÜNDEM
17 Temmuz 2024DÜNYA
17 Temmuz 2024GÜNDEM
17 Temmuz 2024EKONOMİ
17 Temmuz 2024EKONOMİ
17 Temmuz 2024EGE
17 Temmuz 2024GÜNDEM
17 Temmuz 2024