Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Başkan Işık: “Çalmadı-çaldırmadı-çalıştı” ile anılmak istiyorum

Demokrat Gündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Gazeteci Halide DEMİR POLATLI’nın sorularını yanıtlayan sayın Işık’a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları aşağıda ayrıntılarıyla bulabileceksiniz..

Demokrat Gündem Gazetesi Genel

DEMOKRAT GÜNDEM-RÖPORTAJ HABER-İKİNCİ BÖLÜM-Gaziemir Belediye Başkanı Sayın Ünal Işık ile gerçekleştirdiğimiz röportajın ikinci bölümünde sizlerle birlikteyiz.. Demokrat Gündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Gazeteci Halide DEMİR POLATLI’nın sorularını yanıtlayan sayın Işık’a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları aşağıda ayrıntılarıyla bulabileceksiniz..

Gaziemir Belediye Başkanı Ünal Işık, ilçedeki nükleer atık sorununa yönelik çözüm arayışlarını sürdürürken, vatandaşların ihtiyaçlarına ve beklentilerine de büyük önem veriyor.

Röportajımızın ikinci bölümünde, Başkan Işık, kapısına bir ihtiyaç için gelen hiç kimseyi geri çevirmediğini vurgularken, herkesin ihtiyacını karşılayabilmenin mümkün olmadığını kabul ediyor.

SENİ GÜLDÜREBİLİR MİYİM BİLMEM AMA SENİNLE AĞLAYABİLİRİM

İnsanları dinlemenin, onların sorunlarını anlamanın ve güleryüz göstermenin, toplumsal sorunların çözümünde büyük bir adım olduğunu vurgulayan Gaziemir Belediye Başkanı Ünal Işık, anlayışını,  “Seni güldürebilir miyim bilmem ama seninle ağlayabilirim” şeklinde özetleyip, imkanları el verdiğince kendisine ulaşmaya çalışan herkesi dinlediğini, kapısının tüm Gaziemirlilere açık olduğunu dile getirdi.

Başkan Ünal Işık, Gaziemir’in Çernobili olarak bilinen, tonlarca tehlikeli nükleer atığın bertarafı için geçen on yıllar içinde birşey yapılmamasına karşın şimdi tesis sahibi firmanın atıkların bertarafı için harekete geçtiğini ancak bu durumun birçok soru ve şaibeyi içinde barındırdığını kaydetti.

NÜKLEER ATIKLAR TİCARİ KAYGILARLA DEĞİL BİLİMSEL DENETİM EŞLİĞİNDE TEMİZLENMELİ

Işık, “Bu atıklar temizlenmeli, ama nasıl?” sorusuna yanıt ararken, sürecin şeffaf ve bilimsel yöntemlerle yürütülmesi gerektiğini ifade ediyor.

Temizlik sürecinde, atıkların nereye götürüleceği, çevreye nasıl bir zarar vereceği gibi konuların belirsiz olduğunu belirten Işık, bu durumun hem belediye hem de halk üzerinde büyük bir endişe yarattığını dile getiriyor.

Başkan Işık, atıkların temizlenmesi sürecinde bilim insanlarının ve devletin denetiminin şart olduğunu vurgularken, yerel yönetimler olarak bu sürecin engelleyicisi değil, tam tersine denetleyicisi olma niyetinde olduklarını belirtiyor. Atıkların taşınma sürecinde yaşanabilecek olası tehlikelere dikkat çeken Işık, “Ticari kaygılardan uzak, tamamen bilimsel ve sağlıklı bir temizlik yapılmalı” çağrısında bulunuyor.

ŞİMDİ SAYIN ÜNAL IŞIK’A YÖNELTTİĞİMİZ DİĞER SORULAR VE YANITLARA BAKALIM… 

GAZİEMİR BELEDİYE BAŞKANI SAYIN ÜNAL IŞIK RÖPORTAJININ İKİNCİ BÖLÜMÜ AŞAĞIDA: 

DEMOKRAT GÜNDEM: Yine bağlantılı görev süresi dedik. İkinci bir dönemde düşünür müsünüz? Birinci soracağım soru bu. Ya da ben tek dönem yapmak istiyorum ama bu dönem bittiğinde de en çok nasıl, hangi icraatlarınız, icraatınız ya da icraatlarınız neyle anılmak istersiniz?

ÜNAL IŞIK: İki birbiriyle bağlantılı bir soru. O zaman şöyle diyeyim. Yani eminim birçok insan birkaç dönem belediye başkanlığı yapmak isteyebilir. Keyifli bir iş, paranız olursa, ekonomik durumunuz, vizyonunuz, ekibiniz, yani tek başınıza değil, kadrolarınız buna müsaitse belediye başkanlığı güzel bir iş. İş demeyeyim, güzel bir görev. Çünkü toplumda bir sorun çözmek herhangi bir vatandaşın, herhangi bir canlının, işte sokak köpeğinin, sokaktaki diğer canlıların torunlarını gidermek insana ya da benim gibi düşünen insanlara büyük keyif verir. Yani bunu, bunun keyfini almazsanız bu işler yapılacak işler değil.

Öbür türlü ben mahali müşavirdim. Akşam işim bitiyordu erken, sabah erken işime gidip, akşam bittiğinde gelip yatıp, sabah da. Ama bu işi yaparken bu çözümleri üretmek insanı motive ediyor. İşte yolu olmayan bir insana yol götürmek, sokağındaki parkı olmayan mahalleye bir park kazandırmak, Aktepe’ye bir park kazandırmak, ne bileyim Sarnıç’taki var olan yapısal sorunları çözmek, çözmek için çalışmak…

İnsana dokunmak. İnsana dokunmak. Yani sabah bir ablamız geldi buraya, bizden istediği bir otobüs durağına oturaktı. Oturağı yaptınız. Basit bir şey değil mi? Oradan buraya 80 yaşında bir hanımefendi çıkıp gelip sizden bir durak istiyor.

D.G: Az önce biz hatta siz beklerken falan bir kafede sorun yaşayan bir vatandaş geldi. Ben aşkınsız pek içeri alınacağını beklememiştim. Yok. Ama içeri alındı. Ne oldu? Çözüldü galiba değil mi? Çünkü orada, az önce sohbetimizde de vardı, halk ne istiyor belediyeden? Aslında çok büyük bir şey istemiyorlar. Bir güler yüz.

ÜNAL IŞIK: O sorunu, bugün benim burada çözme şansım yoktu. Sorunun çözülmesi, dinlenme. Ben sadece sizi dinledim, karşı tarafı da dinlemem lazım diyerek gönderdim. Yarına da telefonlarını aldık, iletişim bilgilerini aldık, böyle çözeceğiz.

KAPIMA GELEN HİÇKİMSEYİ GERİ ÇEVİRMİYORUM

Kapıma bir ihtiyaç için gelen hiç kimseyi geri çevirmiyorum. Herkesin ihtiyacını görebiliyor muyum? Mümkün değil. Böyle bir imkanım yok. Keşke olsa. Ama mutlaka onun bir söz var ya, ‘Seni güldürebilir miyim bilmem ama seninle ağlayabilirim’. Bundan hareket ederek, onu dinlemek. Yani dinlediğinizde zaten çok şeyi kazanmış oluyorsun. Asıl sorun neredeyse yarımdan fazlasını çözmüş oluyorsun. Çünkü o insan dinlenmek istiyor. Kesinlikle. Vatandaşın beklentisi, evet çok büyük beklentiler var. Bunu birçok vatandaşımız anlıyor.

Kimisi anlamak istemiyor, kimisi farklı noktalardan hareket ediyor. İşte Gediz Elektriğin, Türk Telekom’un, İZSU’nun, doğalgaz’ın açtığı bütün sorunları belediyenin yaptığını düşünen yurttaşlarımız oluyor. Bunu bilmeyen. Bunları anlattığımızda sorunun yüzde yüzünü çözdüğümüz konular oluyor konuşarak sadece. Öbür türlü işte yapılmış işler bizim değil demiyoruz. Yapabileceğimiz bir şey ise İZSU ya da Gediz Elektriği, küçük bir yer bize çok büyük yük getirmiyorsa, vatandaş bundan muzdaripse, pat diye girip yapabileceğimiz, kendi kabiliyetimizle yapıyorsak bunları yapıyoruz.

VATANDAŞI DİNLEMEK, ELİNİ SIKMAK, GÜLERYÜZ İNANILMAZ BİR ETKİ YARATIYOR

Vatandaşı dinlemek, elini sıkmak, güler yüz göstermek inanılmaz olumlu bir etki yaratıyor. Ben bunu, ilk adaylığım açıklandığında da yaşadım.  İşte broşür yok, basılı bir evrak yok, hiçbir hazırlık yok, fotoğraf çekilmemiş. Bunlar da bir hafta on günlük bir süre.

D.G: Aday olmayı beklemiyor muydunuz, bekliyor muydunuz?

ÜNAL IŞIK: On altı adaydık. On altı adaydan içimizde hani on altısına eşit şans veriyorum desem yanlış olur. Yani herkesin kendi kafasında bir şey vardır ama birbirinden kıymetli on altı insandı. Bana göre şansı yüksek olan bir grup arkadaşımız vardı. Onlardan birisi olabilirim düşüncesi vardı. Ama olmayabilirim de yani olabilirim tersi olmayabilirim de. Çok büyük bizim mali imkanlarımızı aşan boyutta paralar gerektiriyor. Ya ben hazırlığımı yapayım. Seçim kampanyası gibi böyle şeyler. Ben hazırlığımı yapayım, olmazsa çöpe atarım ya da çocuklar oynasın diyeceğiniz bir malzeme değil bu. Dolayısıyla hiçbir hazırlığımız yok. Atandıktan sonra bu işe kalkışıyorsunuz.

Sabahları altıda kalkıp arkadaşlarımla metro istasyonuna gidiyorduk. İşe giden insanlara bir ‘Günaydın, ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin Gaziemir Belediye başkan adayıyım’ dediğimde insanlar şok oluyordu. İlk başta kızgınlıkla, işte kapşonu çıkarıyor, kulaklığı çıkarıyor. Niye durdurdun beni modundayken? Ya diyorlardı ki bir siyasetçinin bize sabahın bu saatinde günaydın demesi bizim için çok ilginç, çok değişik bir şey.

Yapımda da, insancıl yapımda da olan bu özelliğimi seçim kampanyası boyunca da kullandım. Şimdi de gerek çalışma arkadaşlarım, gerek yurttaşlarımla ilgili yaşamımda da böyleyim yani. Belediye başkanı olmadan ya da aday olmadan önce, aday adayı olmadan önce nasıl yaşıyorsam aynı yaşam tarzımda olmaktır. Sade, barışçıl. Bu kadar.

Yani bir dönem ilk başta vatandaşlar pazara gidince, ‘Aaa başkan pazarda’ diyorlar. Geçen hafta da pazardaydım aslında. Geçen ay da pazardaydım. Eşimle birlikte gideriz, burada yaşıyoruz, buranın sokaklarında. Yürüyerek işte tıraş olmaya giden, alışverişine gidip gelen bir insanım. Ama bunları bekleyen çok insan var.

Dokunmak, konuşmak, derdini anlatmak.

D.G: Hani o sırtlara önem vermek ya da işte dar gelirli vatandaşların yaşadığı yerler diyelim. Oralara da gitmeye devam ediyor musunuz?

ÜNAL IŞIK: Kederin, sorunun nerede olduğunu her zaman kestiremiyorsun. Doğru. Tabii ki. O bölgelerde sorunlar çok daha büyük.  Zaman zaman şunu yapıyorum. Araçla gidip bir noktada inip esnafa bir evin kapısını çalıyorum. İçeri giriyorum davet ederlerse. Kendimi tanıtıyorum. Şaşıran oluyor. Onları dinliyorum. Dinlemeye çalışıyorum.

Çözümün ne olması gerektiğini, bir tek belediye eliyle çözülecek sorunlar olmadığını varsa bunları anlatıyorum. Ama Gaziemir’in merkez mahallelerinde yaşayan yurttaşlarımızla sohbet ettiğimizde de, evet yapısal sorunlar var burada da, işte bitirilmesi gereken ama, oradaki sorunlara hep birlikte el birliğiyle daha çok zaman, daha çok kaynak ayırmamız gerektiğini anlatıp, bir yerde onların da olumlu görüşlerini, olurlarını aldıktan sonra oralara daha çok eğilmemiz gerektiğini düşünüyorum ve yapıyoruz.

Örneğin bu zamana kadar herhalde ilk oluyor. O mahallelerdeki çocuklara yönelik etkinlikleri artırdık. Bazen çizgi film gösterimi, 23 Nisan, aşure etkinliği, maçları, yani milli takımımızın maçlarını izlemeleri için o mahallelerimizde stant kurduk, dev ekranlar kurarak halkımızla birlikte maçları seyretmeye çalıştık.

D.G: O birlikteliği de arttırır değil mi?

ÜNAL IŞIK: Kesinlikle artması gerekiyor. O insanların da baktığımızda birey olarak hiçbirimizden farkımızın olmadığını ve onların da kamu kaynaklarını yöneten, kamu kurumlarını yöneten insanların gözünde bir değerlerinin olduğunu, onların da hissetmesi gerekiyordu. Bunu yapmaya çalışıyoruz. Evet. Şimdi kentsel dönüşüm, Sarnıç, Aktepe, Emrez, hemen başlık olarak ne söylüyorum, Çernobil, bunlar Gaziantep’deki en temel şeyler.

D.G: Bu konuda neler yapılacak efendim, son durum nedir? Yani kentsel dönüşüm, yapısal sorunlar, tapu sorunları, bunlar bir belediyenin, bir büyükşehir belediyesinin tek başına yapacağı işlerdir.

ÜNAL IŞIK: Bu işleri devletin bütün kurumlarıyla oturup, hazine fazlalıkları olan bölgede, hazinenin haklarından, kendi haklarından vazgeçmesi ya da biraz önce söylediğim gibi, ödenebilir bir rakam, ödenebilir bir sürede, yani geçmiyorsa, geçemiyorsa. Ama ben eminim, birgün devlet yetkililerimiz, birçok konuda vatandaşlara, kimi kurumlara yaptıkları cömertliği bu yoksul vatandaşlarımıza da gösterecek. Yani bunun başka yolu yok.

En sonunda bu yapılacak bir gün. Bu cömertliği gösterip kendi haklarına vazgeçerlerse, kentsel dönüşüm de kendiliğinden düzelir. Orayı vatandaşlar daha özgür bir şekilde, kendi özgür iradeleriyle dönüştürecek, daha iyi koşulları sağlayacak bir yol, yöntem bulurlar. En azından bana hakkım verildi, ne yapacağım noktasında diyecekler.

Sarnıç’taki sorunlardan, yani bir belediyenin tek başına çözeceği sorunlar değil. Evet, sokakta bir sorun varsa biz çözüyoruz, çözmeye çalışıyoruz.

D.G: Orayla ilgili temaslarınız şu an var mı, başladı mı ya da başlayacak mı? Son durum nedir Sarnıç’ta efendim?

ÜNAL IŞIK: Büyük ölçüde çözüldü ki bu arazileri. Çözülmeyen noktalar var. Atatürk Mahallesi tarafında bir yeşil olan sorunu var. Biz onunla uğraşıyoruz. Onu Büyükşehir Belediye’mizle çözeceğiz. Çözmek için gayret ediyoruz. Bunlar böyle.

Ama sorduğunuz sorularda üstünde en çok durulması gereken konu Çernobil.

D.G: Evet, yıllardır süren bir sorun ve geçen hafta tekrar bir açıklama yapıldı. Önceki dönem belediye başkanı o bölgede ‘Duran adam’  eylemleri yaptı. Hep beraber basın açıklamaları gerçekleştirildi. Şimdi tekrar aynı sorun tekrar çözülsün diye bir mücadele başlatıldı. Siz bu sorunun neden çözülmediği konusunda yetkililerle mutlaka görüşmüşsünüzdür. Son olarak ne diyorlar ve ne olacak buradaki tehlikeli nükleer atık sorunu?

ÜNAL IŞIK: Hani bu attıkların bertarafı çok ciddi bir sorun. Nasıl bertaraf edileceği ayrı bir konu biliyorsunuz? Şimdi şöyle, bize Temmuz ayının başında bir yazı geldi. Dendik ki, yani geçmiş süreci biliyorsunuz. Vatandaşlarımız, yurttaşlarımız da çoğunu biliyor. Ben oradaki eylemlerim, o duran adam eylemlerinin bir kısmına da katılmıştım. Hatta iki eyleme katıldım. Sonrasında o dönemki belediye başkanımıza, ‘Artık durmayalım burada. Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’ne, valiliğe, hatta Ankara’ya yürüyelim’ demiştim. Ama başkanımız o dönem öyle takdir etti. Altı ay kadar duran adam eylemini sürdürdü.

Temmuz ayında bize gelen yazıda, 8 Temmuz’da çalışmanın başlayacağı söylendi. 8 Temmuz’dan 23 Temmuz’a kadar muhtarlarımız, meclis üyelerimiz, yurttaşlarımız, zabıtamızla alanı gözlemledik. Bir çalışma yok. 23 Temmuz günüydü, alana iş makineleri girdi bir anda. Tabii biz şunu bekliyorduk, yani yerel yönetimler olarak, burada bir bilgilendirme, bir bilgi sahibi olma ihtiyacımız var. Bizi mutlaka ya Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’nüz ya da ilgili firma bizi aydınlatır diye bekliyor. Olması gereken bu.

Olmayınca ben birkaç gün bekledim, sonra Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’nü aradım; ‘Dedim ki arkadaş, burada ne oluyor? Niye bizim bilgimiz yok?’

Apar topar telefonumdan bir iki saat sonra iki yetkili aradı. İşte ‘Biz burada şöyle bir firmayız. Bir kurumun, bir firmanın, Çevre Bakanlığı tarafından yetkilendirildiği bilgisini de aldık’ dediler. Ama bizim iddiamız şuydu ya da bilimsel olarak bize aktarılan şuydu. Türkiye’de bu miktar radyasyon kaynağı olan atığı yok edecek teknoloji yok.

Böyle olunca endişemiz burada başlıyor.  Hani bu işten anlayan, tecrübeli bir firma olmuş olsa, bunu bunlarla çözmek iyidir ama bu bir belediye imkanlarıyla çözülemeyeceğini de yıllarca anlattı bizim partimizin bütün kadroları.

Bizim bir tek talebimiz var; ‘Bu atık temizlensin!’. Ama temizlenirken bir, nasıl temizlenecek? Kim temizleyecek? Temizlenirken çevreye nasıl bir zarar verilecek? Böyle bir ölçüm var mı? Nereye götürülecek?

Çünkü firmayla oturduğumuzda biz bu soruları sorduk, bu soruların cevabını alamadık.

D.G: Hiçbirinin mi? Yani hiçbir sorunuzun yanıtını alamadınız mı?

ÜNAL IŞIK: Hiçbirinin. Sadece Gebze’ye götürüleceğini belirttiler. Ama ne kadar toprak taşıyacağını biliyor musunuz? Hayır bilmiyoruz. Ne kadar bütçeniz var diye soru soruyoruz? Bilmiyoruz. Çünkü taşıdığınız bin kamyon ama üç bin kamyon taşımanız gerekiyor. Hangi kamyonla, hangi kapla, hangi koşullarda taşıyacaksınız? Cevap yok.

Paranız bitti, ne olacak? Toprağın üstünü açtınız, alttaki malzemenin ne olduğunu biliyor musunuz? Bilmiyoruz.

İnsanları, çalışan insanları nasıl koruyacaksınız? Onların da özel koruma olması lazım. Çalışan insanlara özel koruma malzemesi verdiniz mi?.

Tesisin elli metre öbür tarafında okul var, ev var, insanların evi var. Bu insanları nasıl koruyacaksınız? Kötü bir durumla karşılaştığımızda, bir radyasyon yayılımı arttığında, o çevredeki insanları ne yapacağız? Nereye tahliye edeceğiz? Kim tahliye edecek?

Bu çalışmalarla ilgili hiçbir bilgi yok. Biz gerek sivil toplum örgütleri, çevre örgütleri, gerek Büyükşehir Belediyesi, Gaziemir Belediyesi ve Karabağlar Belediyesi olarak bir tek şey istiyoruz. Bir bilim insanlarının olduğu heyet tarafından bunun içerisinde belediyeler olmalı gözlemci olarak. Kaymakamlık, valilik olmalı, çevre şehircilik müdürlüğü olmalı. Meslek örgütleri olmalı. Meslek örgütleri zaten onlarsız olmaz. Sivil toplum örgütleri. Ve bilim insanlarının olduğu bir komisyon tarafından denetlenecek bir çalışma yapılması istiyoruz.

Denetlenmesi lazım. Çünkü şöyle, şu andaki atığın olduğu bölgenin sahibi olan firmayla temizliği yapacak olan firma aynı kişiler. Yani firma kendi alanını temizliyor. Burada ticari kaygılarla hareket etme ihtimali yüksek. Bizim endişemiz bu.

Biz diyoruz ki ticari kaygılardan uzak olsun. Bilimsel, sağlıklı.

Sağlıklı bir temizlik olsun. Hani buradan Gebze’ye tutun ki on kamyon toprak çıktı. Yani bunun mümkünatı yok böyle bir şeyin. Binlerce ton topraktan, yüzbinlerce ton topraktan bahsediyoruz. Bu giden araç Manisa’da bu toprağı bir yere dökmesin. Balıkesir’de dökmesin, Yalova’da dökmesin. Gebze’ye bu kadar çok toprağı götürdüler diyelim.

Oradaki alan hakkında bizim çok bilgimiz yok ama birinin açıklama yapması lazım; ‘Kardeşim bu bölge şu kadar milyon ton toprak alır. Şu kadar milyon metreküp moloz alır demesi lazım’ diye. Ya da oraya götürdünüz, oraya döktünüz ne olacak?

Çok küçük paralardan bahsetmiyoruz. Taşıması, götürmesi, insan çalıştırması çok maliyetli bir iş. Yani kimse bugünkü asgari ücretin yevmiyesiyle gelip o alanda çalışacak bir işçi, bir kurum bulamazsınız.

Bu elle, malayla, keserle yapılacak işler değil. Dolayısıyla buradaki sürecin çok hassasiyeti üstünde duruyoruz. Ama temel hedefimiz, temel beklentimiz buranın temizlenmesi.

Asla engel çıkaran kurum olmayacağız. Hiçbir, gerek çevre örgütleri gerek belediyeler olarak biz, engel çıkaranlar olmayacağız.

Bilimsel yöntemlerle, bilim insanlarının gözetiminde, onların tarif edeceği, onların karar vereceği bir yöntemle temizlenmesi ve devletin bu işte çok sıkı bir denetim yapması gerektiğini düşünüyor ve bunu bekliyoruz.

D.G: 100 günün lasmanını birlikte yaptık gibi oldu.

ÜNAL IŞIK: Vallahi 100 gün dediğim gibi öyle gün sayısına çok takılmıyorum. İmkanlar el verdiği ölçüde süreç içerisinde bütün vaatlerimi yapabilirsem ne mutlu bana. Yapamazsam da niye yapamadığımı mutlaka yurttaşlarımla paylaşarak özrümü dilerim.

D.G: Peki ikinci dönemde de başkanlık yapmayı sürdürmek ister misiniz?

ÜNAL IŞIK: Dönemim ne kadar sürer? Erken seçim deniyor, başka şeyler söyleniyor. Süresinde biter. Bir dönem daha olur olmaz. O günün koşullarında oturup bazı şeyleri muhasebeci olarak, işte bir mizan dediğimiz, bir mizan çıkarmak gerekir.

Biraz önce o sorunuz yarım kalmıştı. Klasik laftır, ‘Toplum istedi, ben aday oldum’. Burada toplumun istemesi lazım. Partinizin istemesi lazım. En önemlisi kendinizin istemesi lazım.

Yani bazen tercihler sözkonusu olabilir; iş mi, özel yaşam mı diye tercih yapabilirsiniz. Siyaset mi, özel yaşam mı diye tercih yapabilirsiniz. Bir de en önemli faktörlerden birisi de sağlık. Sağlığınız bunu izin veriyor mu? Bunu kaldırabiliyor musunuz?

Hani ekonomik yapı düzelirse, biraz önce de söyledim, belediye başkanlığı yapmak, bir kentte bir kalıcı eser bırakmak.

Az önce ‘Neyle anılmak istersiniz?’ diye bir soru sormuştunuz. Evet. Bir kere bu topluma kazandırdıklarımla anılmak isterim.

Evet, ‘Çalıştı ve çalmadı’ ile anılmak isterim. Hem çalışacağım, hem çalmayacağım, hem çaldırmayacağım. Bunlarla anılmak, ben ve arkadaşlarım, tek başıma söylemiyorum. Nasıl başladım tertemiz bir sayfa olarak, dönemim nerede biterse bitsin hiç önemli değil. Çıktığımda bu belediyeden; ‘Çalmıyorlar, çaldırmıyorlar, hizmet ediyorlar’ anlayışını yerleştirmek istiyorum.

Bir de biraz bencillik olacak ama kendi partimin de oyunu, yani aldığım oyun çok çok üstüne çıkarmak gibi bir hedefim var.

‘Evet, bu belediye başkanı çalıştı, çalmadı, ben onun görüşünde olmasam da oy veririm’ dedirtmek istiyorum. Önemli olan bu.

Buraya gelen her yurttaş emin olun şöyle diyor, ‘Ben oyumu sana verdim’. Sokakta birçok insan, ‘Ya ben sana oy vermedim ama işte eleştirim şu ya da takdirim şu’ diye de  söylüyorlar. Bu sıcak ortamı yakaladıklarında bu benim daha çok hoşuma gidiyor. Yani bir şey istiyor. Sonra diyor ki; ‘Ya kusura bakma bak ben sana oy vermedim’ diye itirafta bulunuyor. Aslında bu çok daha dürüst. İnanılmaz güzel tabii.

Kapıda biraz önce kendinizin de şahit olduğu gibi kapımıza gelen hiç kimseyi imkanlarımız el verdiği ölçüde geri çevirmiyorum.

D.G: Belediyelerin SGK borçları ile ilgili İller Bankası’ndan gelen gelirlerinden tahsil edileceği şeklindeki düzenleme önerisi büyük tepki topladı. Tartışma yarattı. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Tartışmalar arasında CHP’li yerel yöneticilerin çalışamaz hale gelmesiyle ilgili bir düzenleme eleştirileri de var biliyorsunuz…

ÜNAL IŞIK: SGK borcu olmayan belediye olacağını düşünmüyorum.  Ancak oturup işte… Çünkü iktidar cephesinden yapılan açıklamalar yani sadece onlar değil, herkes AK Partili belediyeler de olacak diyorlar biliyorsunuz ama… O kadar kolay değil maalesef. Haklısınız yani bunun ama bir yolun bulunması lazım. O yol nedir?

Bir kere devlet faizlerinden vazgeçebilir. İki, bu borçları yani oturup geriye doğru yürüttüğünüzde nereden kalmış bu borçlar? 30-40 yıl öncesine dayanan borçlar da var.

Yani her partiden belediye başkanlığı yapmış birilerinin borcu. Bugün bu borçların benden isteniliyor olması çok doğru bir yöntem değil.

Bu zamana kadar ödenmediyse( eğer o para çalınmadıysa) bir zorunluluktan, yani maaşınızı ödemek mi, vergi sigorta borcunuzu ödemek mi? Eminim her belediye başkanı maaş ödemeyi seçer. Önce maaş. Maaş ödemeyi seçer. Ücret ödemeyi seçer.

Geçmiş kırk yılın borcunun tamamını benden istemek ya da bu dönemdeki bir belediye başkanından istemek yani çok anlamlı değil, doğru değil. Bunun düzeltilmesi lazım.

İzmir’de yerel seçimlerinin ardından bir ilçe dışında, 29 ilçede Cumhuriyet Halk Partisi’nden seçilen belediye başkanları görevlerine başladılar. Yüzüncü günler tamamlandı. Biz de kendilerini makamlarında ya da sahada kendileriyle röportajlar yapmaya başladık. Bugün Gaziemir Belediye Başkanı Sayın Ünal Işık’ın makamında kendisi sorduğumuz her soruyu büyük bir samimiyetle yanıtladı. Keyifle okumalar ve dinlemeler…