Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

ÇEŞME PROJESİ -SU KAYNAKLARI-EKOSİSTEM -2.BÖLÜM

DEMOKRAT GÜNDEM, 'ÇEŞME PROJESİ

DEMOKRAT GÜNDEM, 'ÇEŞME PROJESİ VE SAKINCALARI' –İKİNCİ BÖLÜM

Yazıya devam ederken yine Urlalı dostum Hakan aradı, sohbet ediyoruz, Yarımada’daki su sorunundan söz ediyoruz; “Aman eksik kalmasın Zeytinler-Uzunkuyu tarafında artezyen suyu 300-600 metreden çıkar, zaten biliyorsun Zeytineli’de su yok, Zeytineli’ne şebeke suyu, Birgi-Barbaros-Zeytinler tarafındaki kuyulardan gelir” dedi, yani anlayacağınız Çeşme projesinin kapsadığı bölgedeki su sorunu, öyle böyle bir sorun değil.

Adalardaki su sıkıntılarını bilirsiniz, genel olarak bütün adalar anakaralara göre su fakiridir, su konusunda sıkıntı çekerler. İşte bilirkişi raporunda Yarımada’nın coğrafi konumu bakımından, sadece “doğuda İçmeler-Torasan-Yağcılar-Demircili hattında yaklaşık 11 kilometrelik bir kıstak ile ana karaya bağlı olduğu, bu nedenle de su kaynakları potansiyeli açısından bir adaya benzerlik gösterdiği” belirtilerek, su sorununa çarpıcı bir giriş yapılıyor.

İLÇEDE HALİHAZIRDA SU SORUNU VAR 

Bilirsiniz, Çeşme ilçesinin su ihtiyacını karşılamak için en önemli su kaynakları, Alaçatı'daki Kutlu Aktaş Barajı ve Ildır Bölgesi'ndeki yeraltı su kaynakları, bir de ek olarak İZSU'nun ilçe merkezinde ve merkez dışında işlettiği kuyular da dahil olmak üzere kuyular var. Zaten merkez dışındaki birçok yerleşim yerinin içme suyu da yeraltı suyu kuyularından sağlanıyor. Ayrıca Çeşme- Karaburun Yarımadası'nda yaklaşık 30 bin dönüm tarım alanının yüzde 75’inin yeraltı suyu ile sulandığını ekleyelim, tuzluluk oranı yüksek yeraltı su kuyuları da cabası. Çeşme Kaymakamlığı internet sitesi bile, Çeşme ilçesindeki sulama yetersizliği nedeniyle, susuz tarıma öncelik verilmesinin zorunlu olduğunu söylüyor.

Son yıllarda özellikle yaz aylarında (hatta salgın döneminde tüm yıl) Çeşme ilçesinde büyük su sorunu yaşandığı basına da yansıdı. Çeşme'deki nüfus artışının Türkiye'nin 3 katı İzmir'in de 3,5 katı olduğunu söylemeliyiz. Çeşme’nin yüksek nüfus artışı ile, ilçedeki su sorunu her geçen gün artıyor. Az önce de söyledik, Çeşme su kaynakları açısından oldukça kısıtlı olanaklara sahip. İZSU Stratejik Planı’nda da bu konu vurgulanmış.""

PROJE BARAJ KORUMA ALANLARI İÇİNDE 

Çeşme’nin önemli su kaynaklarından Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı, yerleşim yerlerine yakınlığı, hidromorfolojik diğer baskı unsurları, yakınındaki yollardaki ulaşımdan kaynaklanabilecek kirlilikler nedeniyle yüksek risk altında. Kutlu Aktaş Barajı koruma alanının % 75’inden fazlası Çeşme projesi sınırları içinde, ters çevirerek de söyleyelim Çeşme projesinin toplam kara alanın % 50’sinden fazlasını Kutlu Aktaş Barajı koruma alanlarını oluşturuyor. Eğri oturup doğru konuşalım, turizm projesinin baraj koruma alanlarının içinde işi ne?

Rapor Çeşme-Ildır yeraltı suyu kütlesinin de risk altında olduğunu vurguluyor. Çeşme’de yeraltı suyu kaynaklarının son derece hızlı bir şekilde azaldığı, son dönemde yüksek tuzluluk gösterdiği yine bilimsel raporlara konu olmuş durumda. Hatta İZSU Master Plan Raporu’nda Çeşme-Karaburun ilçelerinde yeraltı suyuna deniz suyu girişi nedeniyle, artık ilave yeraltı suyu teminine gidilmemesi, ilave içme suyu ihtiyacının yerüstü suyundan sağlanması gerektiği vurgulanmış. İşte Çeşme projesi, su havzaları ve beslenme bölgelerinde yer aldığı yeraltı su kaynakları üzerinde de çok ciddi riskler oluşturuyor.

ÇEŞME'YE SU SAĞLAYACAK BARAJLARDAN BİRİ ALTIN MADENİ İÇİN FEDA EDİLMİŞ DURUMDA ZATEN 

Burada, çevre sorunlarının nasıl bir bütünlük oluşturduğunun trajik bir örneği çıkıyor karşımıza. İZSU’nun planlamasında, Çeşme’ye 2025 yılından itibaren Güzelbahçe-Çamlı Barajı'ndan su sağlanacağı öngörüsü var. Ama biliyorsunuz DSİ, Efemçukuru altın madeni için, adeta rehin almış gibi Çamlı barajına izin vermiyor. Buna göre, Çeşme’ye su sağlayacağı öngörülen kaynaklardan biri de, altın madeni için feda edilmiş durumda. Şu garabate bakın, su fakiri bir bölgeye aşırı su kullanacak bir proje öngörüyorsunuz, sonra su fakiri bu bölgeye su sağlayacak barajlardan birini de altın madeni için feda ediyorsunuz. “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?” desek.

BARAJIN SULARI GOLF SAHALARINA GİDEBİLİR

Şimdi yavaştan gelelim Çeşme projesinin içindeki golf sahaları konusuna. Çeşme projesindeki bir golf sahasının yıllık ortalama sulama suyu ihtiyacı, Kutlu Aktaş Barajı'nın yıllık ortalama su miktarının %5ine eşit, yani 20 adet golf sahası yapılması durumunda barajın toplam suyu tamamen golf sahaları için harcanacak. Golf sahalarının kaplı olduğu çimlerin en yoğun sulama suyuna gerek duyduğu dönemin Çeşme’de nüfusun en yoğun olduğu yaz ayları olduğunu düşünürsek, bölgede daha da artması beklenen sıcaklıkları da hesaba katarsak, su sorunun ne boyutlara çıkabileceğini düşündüğümüzde, dudaklarımız uçuklayabilir.

Yarımada’nın su kaynaklarından sadece insanların yararlanmadığını, hayvanların ve Yarımada’nın bitki örtüsünün de su kaynakları üzerinde en az biz insanlar kadar –hatta bana kalırsa daha çok- hakkı olduğunu da unutmamak gerek. Gidin Yarımada’ya, kulağınızı toprağa dayayın, Zoza’nın sesini duyacaksınız, o söylüyor.""

ÇEŞME PROJESİ VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ 

Son yıllarda hep artarak yaşanıyor, görüyoruz, etkileniyoruz, iklim değişikliği nedeniyle beklenmedik ve aşırı hava olaylarını. Geçtiğimiz 2021 yazında daha da yoğun yaşadık anımsarsanız. Yine son yılların yaz aylarında yaşadığımız, kahrolduğumuz ve bir yönüyle iklim değişikliğinin etkisine de bağlanan orman yangınlarını unutmak mümkün mü?

Biliyorsunuz sanayileşme öncesi döneme kıyasla küresel sıcaklık artışını 2 derecenin altında, mümkünse 1,5 derece düzeyinde tutmayı hedefleyen Paris Anlaşması’nı, Türkiye 5,5 yıl sonra onayladı. Tabi, son açıklanan Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği 6.Değerlendirme Raporu’na göre, küresel ısınmanın 2 derecenin altında tutulabilme olasılığı da çok zayıf. Bu raporda yer alan detaylı bölgesel değerlendirmeler içinde Akdeniz Bölgesi, “kuraklıkta artış”, “2 derece ve üzerinde yükselişlerde çoraklık ve yangın hava koşullarında artış”, “iklimsel etki faktörlerinde (ekstrem sıcaklıklar, yağışların azalması vb.) değişiklik” öngörüleri ile yer alıyor.

KIYI EGE'DE 1.5 DERECE ÜSTÜ ISINMA, SEL, ORMAN YANGINI, ÇÖLLEŞME TEHDİDİ

Fazla uzağa da gitmeye gerek yok aslında, bilim aynı şeyi söylüyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Bölgesel İklim Değişikliği Eylem Planları’nda da, gelecekteki öngörüler olarak, Ege Bölgesi için beklenmeyen ve aşırı hava olayları, ilkbahar ve yaz aylarında kıyı Ege'de 1,5 derecenin üzerinde bir ısınma, sonbahar ve ilkbahar yağışlarında azalma, yaz yağışlarında artış, aşırı yağıştan kaynaklanan seller, orman yangınları riskinde artış, çölleşme tehdidi, yeraltı su rezervlerinde azalma olasılıkları açıklanmış.   

Yine anımsarsınız, beklenmeyen ve aşırı hava olaylarından bir örneği, 12.Şubat.2021’de Çeşme Alaçatı Port civarındaki hortum ile yaşandı, onlarca kişi yaralandı, büyük maddi hasar doğdu. Raporda belirtiliyor, Çeşme Meteoroloji Gözlem İstasyonu’ndaki ölçümlere göre, 1990'lı yıllardan itibaren yıllık ortalama sıcaklık değerleri artış gösteriyor. Küresel ısınma-iklim değişikliği nedeniyle, tüm dünya çapında beklenen deniz seviyesindeki olası yükselme Çeşme Yarımadası üzerinde önemli ve çok olumsuz etkiler yaratabilir. 

DENİZ SUYU ARITMA YÖNTEMİ DÜŞÜNÜLDÜĞÜ GİBİ DEĞİL

Biliyorsunuz Çeşme projesi ile ilgili golf sahaları ayrıntısı ortaya çıkınca oluşan tepkiler ve artık hiç kimsenin reddedemeyeceği duruma gelen su sorununa karşı,Bakanlık deniz suyu arıtma tesisleri (ters ozmos) kurarak, su sorununu çözeceğini iddia etti. İşte bilirkişi raporu da, deniz suyu arıtma yönteminin su sorununu çözemeyeceği gibi, başka çevre sorunlarını da beraberinde getireceğini gerekçeleri ile açıklamış.

Deniz suyu arıtma tesislerinde üretilen içme-kullanma suyu, yüksek enerji tüketimi ve bakım onarım maliyetleri nedeniyle alternatif kaynaklara göre maliyeti daha yüksek olan bir su kaynağı. Deniz suyu arıtma tesislerindeki yüksek enerji gereksinimi, üretilen suyun maliyetini enerji maliyetindeki değişimlere de duyarlı kılmakta, yani değişken ve yükselmeye eğilimli maliyet. Burada araya girelim, biliyorsunuz bu tip maliyet, değişken, pahalı üretim gibi lafları kapitalizm çok sever, bizde bu deniz suyu arıtma meselesine kapitalizmin sevdiği yerden giriş yapalım dedik.""

DENİZ SUYU ARITMA ÖYLE SÜTTEN ÇIKMA AK KAŞIK DEĞİL 

Ama ne yapalım kusura bakmasın, şimdi de işin, kapitalizmin hiç sevmediği boyutuna gelelim. Deniz suyu arıtma tesisleri, çok önemli çevresel problemler yaratıyor. Deniz suyu arıtma yöntemi ile içme-kullanma suyu üretiminin gerektirdiği yüksek enerji ihtiyacından kaynaklanan sera gazlarının iklim değişikliği üzerine etkisi önemli. Adından da anlaşılacağı gibi, bu yöntemde deniz suyu bir su alma yapısı ile denizden arıtma tesisine iletilip, tuzundan arındırıldıktan sonra, geriye kalan yoğun tuzlu su tekrar denize veriliyor. Biraz teknik olacak ama söylemek gerek, sonuç olarak bu geriye kalan su, deniz suyundan en az 1.6-2.1 kat daha tuzlu ve yoğun bir çözelti niteliğinde. Ayrıca içme-kullanma suyu üretim sürecinde kullanılan kimyasalların kalıntıları, boru korozyonu nedeniyle oluşan ağır metaller deniz ekosistemine zarar veriyor. Tahmin edilebileceği gibi, alıcı deniz ortamındaki suyun tuzluluğundaki değişiklik deniz türlerini etkileyebilecek. 

Sözün özü, deniz suyu arıtma öyle sütten çıkma ak kaşık bir yöntem değil, pek de tercih edilmemesi gereken bir yöntem olarak görünüyor. Hele hiç de can dermanı olmayan golf sahaları için.

YİNE GOLF SAHALARI

Gelelim yine şu ünlü golf sahalarına. Söylemiştik, 20 adet golf sahası için gerekli toplam sulama suyu, Kutlu Aktaş Barajı'ndan elde edilen yıllık ortalama su miktarına eşit. Golf sahaları yüksek su tüketimlerinin yanı sıra, bakımları için kullanılan kimyasal gübre ve tarım ilaçları ile yeraltı suyu ve toprak kirliliği riski yaratıyor. Bunun sonucu da, golf sahaları civarındaki doğal fauna ve flora ekosistemine olumsuz etkiler. Dünyada golf sahalarının yarattığı olumsuzluklara tepkiler artınca, golfe ilgi azalırken, golf sahaları kapanırken, yeni golf sahalarını su fakiri bir bölgede planlamak, bize özgü olsa gerek. O harika görünümlü çimlerin üstünde çok şık golf sopaları ile vurulan golf topunun görüntüsünün altında, dünyadaki vicdanları sızlatan gelir dağılımı adaletsizliğinin en çarpıcı örneklerinden biri duruyor aslında.

DOĞANIN EN MÜKEMMEL BİÇİMDE PLANLADIĞI YERİ KENDİ HALİNE BIRAKALIM

Hani “her şey para ile satın alınmaz” derler, kapitalizm kendini zirvede sandığı küreselleşme aşamasında bize “her şey olmasa da, hemen her şey parayla satın alınır” algısını benimsetmek istedi; başarılı oldu da sayılır. O yüzden bugün “para, kar, kazanmak” yaşamı değerlendirdiğimiz ölçütlerde açık ara birinci sıraya yerleşti, o yüzden doğayı da parayla değerlendirmeye, ölçmeye çalışıyoruz.

Bütün insanlık tarihi “insanın doğa ile mücadelesi” olarak özetlenebilir, ama özellikle sanayi devriminden sonra sanırım insanoğlu doğa ile mücadeleyi başka bir boyuta taşıdı ve yanlış anlamaya başladı. İnsanın doğa ile mücadelesi, aslında diğer canlılarda olduğu gibi, hayatta kalmak üstüne kuruluyken; -dini görüşlerin etkisi ne kadar bilemem- insanoğlu doğanın emrine verildiğini ve doğayı sonuna kadar tüketebileceğini sandı ve bugünlere geldik.

Düşünüyorum da, insanoğlu kendi yerleşimine yetecek doğal dengeyle uyumlu yerler dışında, her yere, her deniz kıyısına, her ormana, her ekosisteme sızmak zorunda mı? O yüzden Çeşme projesine karşı çıkışlarımızda çokça duyduğumuz “buralar nasılsa planlanacak, bugün olmazsa ileride daha yoğun yapılaşma gelir” cümlelerine karşı, “bölge zaten en mükemmel biçimde planlanmış, doğa planlamış” desek, derdimizi anlatabilir miyiz acaba?

""

ÇEŞME PROJESİ ARKEOLOJİK ALANLARIN ÜSTÜNDE

Neyse, şu romantik lafları bırakalım da; bilirkişi raporunda belirtilen Çeşme projesinin sakıncalı yönlerine değinmeye devam edelim. Çeşme projesi sınırları içinde tespiti yapılmış, ancak tescillenmemiş çok sayıda arkeolojik alan yer alıyor. Doç.Dr. Elif Koparal’ın yürütücülüğünü yaptığı İzmir ili, Urla-Seferihisar-Çeşme’yi kapsayan arkeolojik yüzey araştırmaları kapsamında kalan Çeşme projesinde 49 adet arkeolojik alan yer alıyor. Yüzey araştırması taramaları da, alanın ancak % 20’sinde tamamlanmış, dolayısıyla henüz araştırma yapılmamış olan kısımlarda –Çeşme projesi içinde de- yeni arkeolojik alanlar belirlenme olasılığı çok yüksek. Yani Çeşme projesi içinde, daha bulunacak çok tarih yatıyor. Yoksa bu proje ile bu tarihleri toprağın altında bırakıp, içinde bulunduğumuz son uygarlık yıkıldıktan sonra, bir gün yeniden başlayacak uygarlıkta bizim kalıntılarımız ile birlikte bulunmaya mı terk edelim?

ÇEŞME PROJESİ EKOLOJİK SİSTEME GERİ DÖNÜLÜMEZ ZARARLAR VERECEK

Yazıyı kaleme alırken görüş aldığım Prof.Dr. Ümit Erdem; “İzmir'in önemli biyosfer rezerv alanı olan Yarımada’da böyle bir projenin kabul edilemeyeceğini, Yarımada’nın gerek planlanmasında gerek korunmasında Yarımada’nın bütünün değerlendirildiği bütüncül bir yaklaşımın zorunlu olduğunu, Çeşme projesi gibi, bölgenin tarım alanlarına, su kaynaklarına, flora ve faunaya, orman alanlarına zarar verebilecek projelerin ekolojik karakter bozulumuna neden olacağını” anlattı uzun uzun.

BİLİRKİŞİ RAPORU TÜM OLUMSUZLUKLARI BELİRTTİ ZATEN 

Para, kar, maliyet konularını bizden iyi bildiği kesin olan, en az bizim kadar zeki, yok yok bizden çok daha zeki olan kapitalist yaklaşımı baltalayacak bazı tespitler de var bilirkişi raporunda. Raporda, ekosistemlerin insanlara sağladığı yararlar ekosistem hizmetleri olarak tanımlanıp, ayrıntıları ile anlatılıyor. Sonrasında oldukça çarpıcı nitelikteki, “ekolojik hizmetlerin kıymetinin dünya toplam gayri safi milli hasılasının iki katından fazla olduğu” gerçeği bilimsel dayanakları ile ortaya konuyor. Çeşme projesinin de benzer bir değer taşıdığı belirtilerek, aslında kapitalist yaklaşım açısından değerlendirildiğinde de dahi, Çeşme projesinin pek bir avantajı olmadığının altı çiziliyor.

MAHKEMEDEN HIZLA YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI VERMESİNİ BEKLİYORUZ

Bilirkişi raporu, sonuç olarak da, yaptığı bütünsel değerlendirme sonucunda, Çeşme projesi içinde bulunan alanların turizm kullanımlarına ve dolayısıyla yapılaşmaya açılmasına yol açacak projenin; tarım ve orman alanları, flora ve fauna, ekosistemler, su kaynakları ve kültürel miras üzerinde olumsuz etkiler yaratacağını net biçimde tespit etmiş. Biz bu yazıyı kaleme aldığımız sırada, mahkeme yürütmeyi durdurma hakkında henüz karar vermemişti, hızlı bir şekilde yürütmeyi durdurma kararı vermesini bekliyoruz mahkemeden.

Tam yazıyı bitiriyorum, Urlalı dostum Hakan aradı; “Zeytineli’ne gidiyorduk bugün, nerelerdesin?” dedi. Havaya baktım, yağmur yağıyor; ama yağmurda Zeytineli, Urla, Çeşme daha da güzel olur, “tamam geliyorum, Urla’da buluşalım” dedim. Belki Zoza da uyanmıştır, başımızı kaldırıp yüzümüze inen yağmur tanelerini hissederken, sesi gelir kulağımıza… (AV. MURAT FATİH ÜLKÜ)               

YAZININ BİRİNCİ BÖLMÜNÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN