Ege Denizi, son dönemde Türkiye kıyılarından da hissedilen depremlerle yeniden gündeme geldi.
En son 3 Haziran’da önce Marmaris, ardından Datça açıklarında sırasıyla 5,8 ve 5 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi.
Marmaris merkezli deprem sırasında Muğla’da çok sayıda kişi binalardan atlayarak kaçmaya çalıştı. İl genelinde bir kişinin panik atak nedeniyle hayatını kaybettiği, 75 kişinin ise yaralandığı bildirildi. Yapılan tarama çalışmalarının ardından altyapıda herhangi bir hasar bulunmadığı açıklandı.

Peki, Ege kıyılarındaki deprem riski ne anlama geliyor?
“Geçmiş deprem aktivitesine baktığımızda bu bölgede beş – altı bandındaki depremler sürekli meydana geliyor”
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Deprem Teknolojileri Enstitüsü’nden Doç. Dr. Yasemin Korkusuz Öztürk, Ege Denizi ve kıyılarının tarih boyunca çok aktif bir sismik bölge olduğunu söyledi.
Korkusuz Öztürk, bölgede son yaşanan sarsıntılar da dahil olmak üzere birçok depremin Afrika levhasının milyonlarca yıldır Avrasya levhasının altına dalmasıyla oluştuğunu belirtti. Ege ve Akdeniz bölgelerinin bu dalma-batma zonunun bir parçası olduğunu dile getirdi.
Dalma-batma hareketlerinin yılda yaklaşık 33 milimetrelik bir kaymaya yol açtığını belirten Öztürk, Ege’deki depremlerin yoğunlaştığı alanın Helen Yayı olarak adlandırıldığını söyledi. Bu yay Yunanistan’ın güneybatısından başlayarak Girit ve Rodos adalarının güneyinden geçiyor ve Rodos’un doğusuna ulaşıyor.
“Ege ve Akdeniz, yani Türkiye’nin kıyıları da yoğun şekilde etkileniyor”
Korkusuz Öztürk, Helen Yayı’nın sadece denizleri değil Türkiye’nin kıyılarını da etkilediğini ifade etti. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Jeofizik ve Sismoloji Profesörü Tuncay Taymaz da bu bölgede 7,5 büyüklüğünde depremlerin beklenebileceğine dikkat çekti.

Taymaz, “Son iki bin yıllık kayıtlara baktığımız zaman büyük depremlerin ve bunların etkisiyle oluşan tsunamilerin izlerini görebiliyoruz” dedi. Dalaman Havalimanı inşaatı sırasında tsunamilerle kıyıya taşınmış deniz kumlarının bulunduğunu aktardı.
“Oradan geriye baktığımızda hep 170 ila 200 yıl aralıklarla büyük depremler meydana gelmiş”
Doç. Dr. Yasemin Korkusuz Öztürk, bölgedeki en yıkıcı depremlerden birinin 1856 yılında Girit’te meydana geldiğini söyledi. Amerikan Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi’ne (NOAA) göre, bu deprem Kandiye kentini neredeyse tamamen yok etti ve 600’den fazla kişinin ölümüne yol açtı. Depremin büyüklüğünün 7,6’nın üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Kerpe ve Tasos adalarında ise sekiz bin ev yıkıldı. Sarsıntılar tüm Akdeniz boyunca hissedildi.
“Son 200 yılın en büyük tsunamisini 1956 Amorgos depremi tetikledi
Tuncay Taymaz, Helen Yayı üzerinde 1956 yılında meydana gelen ve büyüklüğü 7,2 ile 7,8 arasında ölçülen Amorgos depremi sonrası bölgede son iki yüzyılın en büyük tsunamisinin oluştuğunu belirtti. Deprem sonrası beş ila on metrelik dalgaların oluştuğu, ancak Türkiye kıyılarında tsunami dalgalarının genelde iki metreyi aşmadığı ifade edildi.
Bunun nedeninin Ege Denizi’nin sığ yapısı ve adaların doğal dalgakıran gibi işlev görmesi olduğu kaydedildi.
“Ege’de fay hareketleri alçalma ve yükselmelere neden oluyor
Taymaz, depremlerin Ege’de hem insan yaşamını hem de coğrafi yapıyı şekillendirdiğini söyledi. Fethiye Körfezi’nde üç dört bin metrelik çukurluklar ile Toros Dağları’nın dört bin metrelik zirvesi arasında 6,5 ila 7 kilometrelik bir topoğrafik fark bulunduğunu ve bu farkın Himalayalar’dan daha fazla olduğunu dile getirdi.
Alçalma ve yükselmeler kıyı şeritlerinin morfolojisini değiştiriyor. Taymaz, “Dere yatakları, alüvyon ve taraçalar, tarıma elverişli arazilerin oluşmasına katkıda bulunuyor. Diğer yandan kırıklar oluşuyor. Bir yerde kaplıca gibi sıcak su kaynağı varsa, sağlık turizmine gidiyorsanız ya da bir bölgede maden suyu gibi kaynaklar varsa bilin ki aktif fay zonunun üzerindesiniz” dedi.
“Geçmişte varsa gelecekte de mutlaka olacaktır”
Bilim insanları, Ege kıyılarındaki antik kentlerin de depremler nedeniyle yaklaşık 500 yılda bir terk edildiğini aktardı. Efes ve Afrodisyas gibi yerleşimlerin sismik geçmişe sahip olduğuna dikkat çekildi.
Doç. Dr. Yasemin Korkusuz Öztürk, “Geçmişte varsa gelecekte de mutlaka olacaktır. Ama ne zaman sorusunun yanıtını kesin olarak bilemiyoruz sadece tahminler üretebiliyoruz” dedi.
“Deprem anında ne yapacağını bilmeyen insanlar panik atak geçiriyor”
Uzmanlar, büyük depremlere hazırlıklı olunması gerektiği konusunda hemfikir. Korkusuz Öztürk, bilinç eğitimlerinin ve tatbikatların özellikle küçük yaşlardan itibaren verilmesi gerektiğini vurguladı.
“Sürekli bu bilinçle yaşamayı öğrenmemiz lazım. Aksi takdirde ne yazık ki insan deprem olduğunda ne yapacağını bilemiyor. Ya camdan aşağı atlıyor ya işte panik atak geçiriyor… Dolayısıyla eğitimlerin ve tatbikatların çok yaygınlaştırılması lazım, ana sınıfından itibaren bu tarz eğitimlerin verilmesi gerekiyor” diye konuştu. (Kaynak: BBC)
İlginizi çekebilir: Kütahya Simav’da 4.5 büyüklüğünde deprem