Yom Kippur Savaşı’nın 50 yıldönümünden bir gün sonra Hamas’ın dün İsrail’e başlattığı “Aksa Tufanı” harekatı tüm dünyada tartışılıyor.
Özellikle sosyal medyada İsrail’i “büyük bir savunma zafiyet” içinde gösteren bu saldırıya Tel Aviv yönetiminin “büyük bir saldırı” için göz yumduğu iddia ediliyor.
Ancak bunun böyle olmadığını düşünenler de az değil.
Türkiye’nin eski Erbil Başkonsolosu Aydın Selcen, bugün Medyascope’ta kaleme aldığı yazısında İsrail’in 75 yıllık egemenlik tarihinin “en ciddi” sınanmasıyla ile karşı karşıya olduğu görüşünü savundu:
“Hamas’ın Gazze’den İsrail’e çok boyutu ve geniş kapsamlı terör saldırısı ise bölgemizde yepyeni ve kapkaranlık bir sayfa açıyor. İsrail’in 1973 Yom Kippur savaşının 50. yıldönümünde, bir dini bayramda ve Şabat (Cumartesi) günü gafil avlandığı belli. Gazze’den atılan 5.000’e yakın roketi etkisi hale getirmekte etkin olan Demir Kubbe hava savunma sistemi dışında, ‘sistem’ çökmüş gözüküyor. İsrail Britanya yönetimini teröre de başvurarak 1948’de yıkabilmişti. Şimdi kendi devletinin egemenliği tarihinin herhalde en ciddi sınamasıyla karşı karşıya.”
Her şeyin çok kısa sürede olduğunu bu saldırıyı “çok sürpriz” bulan birçok analist ve yorumcunun aksine müstafi hariciyeci Selcen, Ortadoğu’da son dönemde gerçekleşen bir dizi gelişmeyi “Filistin sorunu” çerçevesinde hatırlatarak gözler önüne seriyor:
“ABD’nin ortadan kaldırdığı Kasım Süleymani’nin yerine DMO Kudüs Tugayı olan İsmail Kâni’nin Hizbullah ve Hamas liderlerini yakın geçmişte Beyrut’ta bir araya getirdiği biliniyor. Ardından Hamas ve İslâmi Cihat (Batı Şeria) liderlerinin bu defa Tahran’a davet edildikleri de. Suudi Arabistan’ın (SA) İsrail’i tanımaya yönelmesinin, Çin arabulucuğuyla SA-İran uzlaştırılmış görünse de, İran rejimi açısından varoluşsal tehdit görüldüğü anlaşılıyor. Gazze’de kamu çalışanların maaşlarını her ay 30 milyon ABD Doları göndererek karşılayan Katar ile Hamas’ın arasının son dönemde limonileştiği de anımsanmalı.”
Hamas’ın dünkü saldırısında “İran desteği” olduğunu düşünen Aydın Selcen’e göre özellikle Hizbullah Lübnan İsrail üçgeninde sürecin nasıl gelişeceğini hakkında öngörüde bulunmak için henüz erken:
“Bu durumda Hizbullah’ın kuzeyden bir cephe açıp açmayacağını henüz bilmiyoruz. Aynı biçimde, İsrail’in Lübnan’ın tümünü veya güneyindeki Hizbullah varlığını hedef alıp almayacağını da. Hamas’ın tüm fiziksel, teknolojik, istihbari, siber vb. olağanüstü önlemlerine rağmen böylesine bir eşgüdümlü eylemi (kuvvetle muhtemelen İran desteğiyle) gerçekleştirebilmiş olmasının özellikle Sahra ve çeperlerinde yuvalanmış IŞİD türevi cihatçı gruplara, üflense yıkılacak bulundukları bölge devletlerine karşı ne tür hastalıklı esinler vereceğini de kestiremiyoruz. Batı Şeria’nın tepkisini de, İsrail’in Batı Şeria’yı da hedef alıp almayacağını da öngörmek şimdilik güç. İkincil sorular da var. Hamas’ın eylemi Netanyahu’yu götürür mü, aksine taşır ve yükseltir mi?”
Aydın Selcen dünkü gelişmenin Türkiye’yi ne kadar götüreceği hakkında da bir kestirimde bulunmuyor ama Ankara’nın dış politikasının amorfluk içerdiğini ima ediyor:
“ABD’nin SİHA’mızı düşürmesi TBMM genel kurulunda 10 Ekim’de görüşülmesi beklenen Suriye tezkeresinin süresinin uzatılmasını nasıl etkiler? Ancak Karabağ gibi tüm bu tarihsel olayların da ötesinde asıl mesele 1998’den çeyrek yüzyıl yahut 1923’den yüz yıl sonra bile bizim, Türkiye’nin enerjisini neye tükettiği, derdinin ne olduğu, alanla masayı bağdaştırmayı becerip beceremediği, küresel gelişmeleri doğru okuyup okuyamadığı.”
GÜNDEM
21 Mayıs 2024DÜNYA
21 Mayıs 2024GÜNDEM
21 Mayıs 2024EKONOMİ
21 Mayıs 2024EKONOMİ
21 Mayıs 2024EGE
21 Mayıs 2024GÜNDEM
21 Mayıs 2024