DEMOKRAT GÜNDEM- ÖZEL RÖPORTAJ-İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Demokrat Gündem’in konuğu oldu. Gazeteciler Halide DEMİR POLATLI ve Jülide ŞEHİTOĞLU’nun yerel seçim, CHP Kurultayı, İzmir’e yapılan yatırımlar ve adaylıkla ilgili sorularını samimiyetle yanıtladı.
Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, CHP Kurultay sürecinde Yeni Siyaset Belgesi ve İzmir Duruşu adlı ayrıntılı açıklamasında partisinin değişimin şart olduğunu, CHP Genel Başkanı seçilen Özgür Özel’in Manifestosu’nun içeriğinin de aynı içeriği taşıdığını söyledi.
Tunç Soyer, “CHP 100 yıllık bir siyasi parti ise bunun sırrı değişime ayak uyduruyor oluşandandır. Bu dönemde de yine buna ihtiyaç olduğunu ifade etmiştim. CHP bu değişimi, dönüşümü içselleştirmeli ve kendisini yenilemeli, değiştirmeli demiştim. Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel’in de Manifestosu var. Ben onu da okudum. İçerik olarak çok örtüşen başlıklar var. Birçok yerde aynı sözcük ve cümleler neredeyse. Kurultaydaki bu sonuçla CHP’li seçmeni biraz daha partisiyle barıştırdı” dedi.
Mevcut belediye başkanı olarak zaten doğal aday olduğunu vurgulayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Ben istiyorum, takdir ederlerse başımızın üzerinde. Seve seve. Aynı aşkla, aynı moralle aynı motivasyonla çalışmaya devam ederiz” ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in aday belirlemede memnuniyet anketi ve eğilim yoklaması açıklamasını sorduğumuz Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, sürekli ve sık sık anket yaptırdıklarını anlattı.
Anketlerle ilgili hiçbir tereddütlerinin olmadığını ancak objektif ve bilimsel kriterlere göre yapılmasının önemli olduğunu vurgulayan Başkan Tunç Soyer, yaptırdıkları son anket sonuçlarını Demokrat Gündem ile paylaştı.
Başkan Soyer, bu sorumuza karşılık şunları söyledi:
“14 Temmuz-28 Temmuz arasında. Yüzde 57 tekrar oy veririm diyen bir kitle var. Ben yüzde 58,1 ile seçilmiştim. O zaman ittifak vardı ve o ittifakın oylarıyla beraber bu kadar yüksek bir oran çıkmıştı. Şimdi ittifak yok iken böyle bir rakam, yüreğimize su serpen bir takdir anlamını taşıyor benim için.
Daha da devam ediyoruz. Önümüzdeki dönemlerde yeni sonuçları açıklanacak 2 tane daha anketimiz açıklanacak. Ufak ufak başka yerlerde de anketlerimiz var. Metropol dışındaki ilçelerde, 8 ilçede yine çok değer verdiğimiz bir firma bir anket çalışması yaptı. Yani biz o nabzı bir yandan kendi gözlemimizle kendi varoluşumuzla okumaya anlamaya çalışıyoruz. Bir yandan da bilimsel yapılan anket çalışmalarına bakıyoruz.
Bizim orda hiçbir tereddütümüz yok. O anket yeter ki objektif yapılsın, doğru sorularla yapılsın. Yeter ki bilimsel bir içerikte yapılsın. Bundan hiçbir tereddütümüz yok. Dolayısıyla da bekliyoruz.”
Başkan Soyer, yerel seçimlerde ikinci dönemde aday olarak gösterilmesi durumunda yerelde ittifak konusuna nasıl baktığı konusundaki düşüncesini, “İzmir’in de kendi dinamikleriyle her başkan adayı en çok oyu kimlerden alabileceğini öngörüyorsa onlarla ittifak yaparak o seçimi gerçekleştirsin. Ben İzmir’in o ittifakı zaten kuracağına inanıyorum. Ben de eğer başkanlık, adaylık kampanyası sürecini yaşayacak olursak, hep beraber göreceğiz, orda mümkün olan en yüksek oyu almak için kimlerle buluşmam gerekiyorsa, nasıl ittifaklar yapmam gerekiyorsa o ittifakları elbette yapmak isteyeceğim” sözleriyle açıkladı.
Yüzülebilir Körfez hedefiyle Körfez’in temizliği için şu ana kadar 11 milyar lira harcadıklarını kaydeden İZBB Başkanı Tunç Soyer, çevre şehircilik il müdürlüğünün verdiği numune sonuçlarının farklı olduğu eleştirisini getiren Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticilerinin açıklamalarını da değerlendirdi.
Başkan Soyer, “Biz Yüzülebilir Körfez hedefini ortaya koyduğumuzda sadece kendi analizlerimizle kendi değerlendirmelerimizle araştırmıyoruz. Sağlık Bakanlığı’nın da verilerini alıyoruz. Bakanlığın verileri bizim verilerimizle örtüşüyor.
Ama siz yük gemilerinin geçtiği noktada, kıyıdan bir kilometre ötede ya da tam bir dere ağzında numune alırsanız. O numuneler yüzülemez olduğunu gösterir. Manipülasyon demeyelim ama belki yanlış yönlendirme diyebiliriz” dedi.
DEMOKRAT GÜNDEM: Seferihisar’dan başlayarak kadınların her alanda ve sosyal yaşamda aktif olması için yoğun çaba içindesiniz. İzmir’de kadınlar şanslı mı?
TUNÇ SOYER: Kadınlar burada kendilerine çok daha rahat, özgür ve güvende hissederler. Şoförlerimiz belli saatten sonra araçtaki kadın durak dışında bir yerde inmek isterse iner, şoförlerin öyle bir talimatı vardır. Çünkü kadınların özgürce güvenle yaşamalarını sağlamamız lazım bu şehirde. Sadece ESHOT şoförleri değil aslında iş kadınlarında da kadınları istihdam etmeye başladık. Eğitim aldılar, istihdam edilmeye başlandı. Kadınlar o iş erkek işidir gibi değil, ne varsa el atmaya başladılar.
Kadınlar yoksa yarımız. Ben hayata böyle bakıyorum. Kadınların olmadığı yerde eksiğiz. Mutlaka olmak zorunda. Siyasette, ticarette, sosyal hayatta, medyada. Bunun sonu yok. Gidilecek çok yol var. Kadınların hiçbiri şu gün içinde bulunduğumuz noktayı hak etmiyor. Kadınların önünün daha çok açılması ve hakkını alması lazım. Bizim de asli görevlerimizden biri bu.
D.G: Yerel seçim süreci yaklaşıyor. CHP Kurultayı sona erdi. Beklenen mi sürpriz mi; farklı yorumlar var. Sayın Özgür Özel değişim taleplerinin sözcüsü olarak seçildi. Siz öncesinde Yeni Siyaset Belgesi ve İzmir Duruşu adıyla ayrıntılı bir yazı yayınladınız. Burada CHP’nin neden değişim ve dönüşüme ihtiyacı olduğunu vurguladınız.
T.S: (Dakika: 07.04) Ana fikri şu. CHP 100 yıllık bir siyasi parti ise bunun sırrı değişime ayak uyduruyor oluşandandır. Bu dönemde de yine buna ihtiyaç olduğunu ifade etmiştim. CHP bu değişimi, dönüşümü içselleştirmeli ve kendisini yenilemeli, değiştirmeli demiştim. Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel’in de Manifestosu var. Ben onu da okudum. İçerik olarak çok örtüşen başlıklar var. Birçok yerde aynı sözcük ve cümleler neredeyse.
Dolayısıyla bu değişim ihtiyacının onun tarafından da çok iyi özümsendiğini, çok iyi algılandığını düşünüyorum. Ben doğrusu bunun 1 Nisan’dan sonra başlaması gereken bir süreç olduğunu düşünüyordum. Yerel seçimlerin sonuna kadar bir değişim sürecinin başlatılmasının doğru olmadığına inanmıştım. Hazırlıkların yapılması gerektiğini ama değişimin 1 Nisan’dan sonra yapılmasını düşünmüştüm. Ama hayat gösterdi ki bu kurultay süreciyle o küskün seçmen barışmaya başladı.
29 Ekim’de ben şahsen hayatımda böyle bir bayram görmedim. Olağanüstü, çok coşkulu bir bayramdı. Bütün İzmir gerçek anlamda bir bayram yaşadı. Kutlama yerinde değişiklik olmasına rağmen insanlar büyük coşkuyla Cumhuriyet’in 100. Yılını kutladılar. Sonra Kurultay’a denk geldi. Kurultaydaki bu sonuçla CHP’li seçmeni biraz daha partisiyle barıştırdı. Sonra 10 Kasım’da aynı hissiyatı yaşadım.
Her 10 Kasım’da Görürüm yani resmi protokol yapılır ama buraya insanlar aktılar, meydana. Bütün bunlar bana gösteriyor ki, 25 milyonun üzerindeki seçmenden bahsediyoruz. Bugünkü iktidarı onaylamayan ve ona oy vermeyen, bu 25 milyon seçmen büyük bir hayal kırıklığı yaşadı seçimden sonra.
Çünkü kazanmaya çok yakın olduğunu düşünüyordu. Kazanılacağına çok inanılmıştı. O kayıp insanlarda büyük bir hayal kırıklığı, ve bağlı oldukları partilerine de bir kızgınlık, küskünlük olarak ortaya çıktı. Ama dediğim gibi 29 Ekim’den itibaren başlayan ve bugüne kadar devam eden bu son zaman dilimi içinde o barışmanın ip uçlarını görüyoruz. Tekrar Cumhuriyet’e onun erdemlerine sahip çıkma iradesini görüyoruz.
CHP’deki bu değişim de bunu büyüten, tetikleyen unsurlardan biri oldu.
D.G: Yerel seçim yaklaşıyor. Sayın Özgür Özel genel başkan artık. Sayın Kılıçdaroğlu döneminde de İstanbul, Ankara, Aydın gibi büyükşehir adayları açıklandı ancak İzmir adayı henüz açıklanmadı. Sayın Özel süre kısıtlılığı nedeniyle memnuniyet anketi ve eğilim yoklamasına ağırlık verecek. Siz hiç anket yaptırıyor musunuz?
TUNÇ SOYER: Bizim anketlerle ilgili herhangi tereddütümüz yok. Biz ilk defa duymuyoruz. Çünkü biz ilk defa duymuyoruz bu anket sözcüğünü, anket yapılması ihtiyacını. Biz seçildiğimiz günden beri vatandaşın sesine kulak vererek, o anketleri yapıyoruz. Eksiklerimiz, güçlü yanlarımız nedir? Nerde ne yapmamız gerekiyor? Bütün bunları tespit etmeye çalışıyoruz.
(Dakika 11.24): Bunlardan bir tanesini sayın Can Selçuki yapmıştı. 14 Temmuz-28 Temmuz arasında. Yüzde 57 tekrar oy veririm diyen bir kitle var. Ben yüzde 58,1 ile seçilmiştim. O zaman ittifak vardı ve o ittifakın oylarıyla beraber bu kadar yüksek bir oran çıkmıştı. Şimdi ittifak yok iken böyle bir rakam, yüreğimize su serpen bir takdir anlamını taşıyor benim için.
Daha da devam ediyoruz. Önümüzdeki dönemlerde yeni sonuçları açıklanacak 2 tane daha anketimiz açıklanacak. Ufak ufak başka yerlerde de anketlerimiz var. Metropol dışındaki ilçelerde, 8 ilçede yine çok değer verdiğimiz bir firma bir anket çalışması yaptı. Yani biz o nabzı bir yandan kendi gözlemimizle kendi varoluşumuzla okumaya anlamaya çalışıyoruz. Bir yandan da bilimsel yapılan anket çalışmalarına bakıyoruz.
Bizim orda hiçbir tereddütümüz yok. O anket yeter ki objektif yapılsın, doğru sorularla yapılsın. Yeter ki bilimsel bir içerikte yapılsın. Bundan hiçbir tereddütümüz yok. Dolayısıyla da bekliyoruz.
D.G: İzmir’in ekonomik kalkınması için de uğraşıyorsunuz. Kırsalda başlattığınız projeler var. Doğduğu yerde doyması ilkesi sizin için ne anlam ifade ediyor?
T.S: artık ticaret ihtisas fuarlarında şekilleniyor. Alıcı satıcı ilişkileri büyük ölçekli gerçekleşiyor. 2019 yılında 11, şu anda 31 fuar düzenliyoruz. Bizim İzmirimiz dünyayla entegre olmak zorunda. Yüzyıllar boyunca Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden biri olarak gıpta ile bakılan bir şehir olmuş. Tekrar dünyanın odağında, gıpta ile gelinmek istenen bir şehir haline gelmesi için çalışıyoruz. Bu da dünyayla entegre olunarak gerçekleşir.
Siz ne kadar iyi olduğunuzu istediğiniz kadar bilin, bunu yeteri kadar anlatmıyorsanız bunun kıymeti yok. Fuarlar bunun için son derece güçlü bir alan yaratıyor. Uluslararası fuarları da takip ediyoruz. Cruise fuarlarına katılıyoruz. Özetle bir yandan İzmir ofisleri açıyoruz, bir yandan sadece İzmir’i anlatan stantlar açıyoruz.
Doğduğu yerde doymak. Kilit cümle o. Eğer kırla kent arasındaki iletişim bozulursa, ekmeğini kazanamak-ailesini geçindiremezse kente göçüyor, hem kentin hem kendisinin hem toplumun dengesi bozuluyor. İşsizlik, ucuz iş gücü, üretimde zafiyet, dışa bağımlılık, kentte yaşayan insanın daha sağlıksız ürünlerle baş başa kalması gibi onlarca sorun ortaya çıkıyor. Biz kırsalda yaşayan vatandaşımızın doğduğu yerde doyması mecburiyetini anladık.
Türkiye’de ilk kez çoban haritasını çıkardık. 5 bini aşkın çobanı tespit ettik. Onların ışığında nasıl bir tarım ve hayvancılık politikası yürütülmesi gerektiğini belirledik. İzmir aynı zamanda tarım memleketi. İzmir Hollanda kadar bir coğrafya, bütün Ege Bölgesi’ni kast ediyorum. Bizim kendi kendine yeten ekonomi kurmak için, tarımsal ürün ihracatı yapmak için tarım politikamızı yeniden oluşturduk.
4 tane fabrika kurduk biz. Süt, su, et entegre geri dönüşüm fabrikası. Bunların hepsi bir yandan istihdam sağlıyor ama daha önemlisi piyasayı düzenliyor. Kamu tüm bu üretimlerden çekildiği için piyasada fiyatın oluşmasında kamunun ağırlığı kalmadı. Somut örnek vereyim; biz çobanlarımızdan üreticilerimizden koyun ve keçi sütü alıyoruz. Tüccar gelip bizim verdiğimiz fiyatın altında fiyat veremiyor. Günlük 100 ton süt işliyoruz. Çok küçük sayılabilecek bir rakam olabilir bölgesel açıdan baktığınızda. Ama piyasanın fiyatını regüle eden bir güç yaratmış olduk.
O merada hayvancılık yapan çobanlardan aldığımız sütle onlarca üretim yapıyoruz. Ve ihracatını başlattık. New York Havalimanında, Kanada’da marketlerde, raflarda İzmirli markasıyla peynirler, yoğurtlar var. Köylü, çitçi, küçük aile üreticisi ürettiğinin karşılığını almaya başladı. Biz de köylerde tersine göç başladı. En son Turgut Köyü’nde geriye dönüş var. Orda bir kozmetik köyü, lavanta bahçesi kurduk. Bunların hepsinin hikayesi var. Bu hikayelerle iş büyüyor. Biz derya içinde olup deryayı bilmeyen balık gibi yaşamaktan kurtuluyoruz.
Şu ana kadar geldiğimiz nokta hiçbir şey değil. Çok daha fazlası mümkün. Bu çalışma azmini veren şey o gördüm şey, bu mümkün değil.
D.G: (Dakika: 21.40) Büyükşehire en fazla yapılan eleştiri, trafik, körfez, altyapı noktalarında. Siz bu 3 konuya da eğildiniz. Altyapıya yönelik ciddi yatırımlarınız var. İzmirliler yeterince farkında mı? Körfez’in temizlenmesi için 11 milyar lira ve diğerleri. Sizce yeteri kadar biliniyor mu ya da anlatılıyor mu?
T.S: Evet. İzmir tarihinde 3 raylı sistem inşaatı aynı anda hiç olmamış. Şu anda Narlıdere Metrosu’nu yüzde 90’larda bitmesi, 7 Şubat’ta açıyoruz. Çiğli Tramvayı 14 Şubat’ta bitiyor. Çiğli Tramvayı dediğiniz 183 milyon Euro. Narlıdere 287 milyon. Buca metrosu. Biz 490 milyon Euro finansman kredisi sağladık. 4 ayrı bankadan, 3,20 faizle ve 4 yıl ödemesiz, 12 yıl vadeli. Biz bunu pandemi koşullarında yani dünyada ekonomi tıkanmışken yaptık.
İzmir’in hala dünyadaki kredi derecelendirme kurumlarındaki notu 3A’dır. Neden? Çünkü İBB’nin kurumsal kapasitesi buna muktedir. Biz bunu sağlayabiliyoruz. Türkiye belediyecilik tarihinde en yüksek yatırım payını ayıran belediyelerdeniz. Biz yüzde 40 oranında her sene bütçemizden yatırım için pay ayırıyoruz.
Bunlar İzmir’in trafik sorununda insanların günlük hayatında olağanüstü rahatlama ve konfor getirecek. Altyapıyı da görecekler. Nasıl görecekler, onu da söyleyeyim?
Buca Metrosu mesela, İzmir tarihinin en pahalı yatırımı. Ama aynı zamanda en fizibl yatırımı. En rantabl yatırımı. Çünkü biz 4 yıldan önce bitireceğiz. 2026 yılında bitecek. Ama biz 4 yıldan önce bitireceğiz. Geri ödemesi başladığında kendi kendini ödemeye başlayan bir yatırıma dönüşecek. Biz 400 bin yolcu taşıyacağız günde, senede cirosu 45 milyon Euro. Kısacası 12 senede biz parasını da geri ödemiş olacağız. Ne devletin ne belediyenin kimsenin cebinden bir kuruş çıkmadan bir yatırım kazanmış olacağız. 100 senesine damga vuracak bir yatırım.
Narlıdere Metrosu’nu 7 Şubat’ta açıyoruz. Ne olacak biliyor musunuz? O hattaki tüm otobüsler çekilecek. İnsanlar araçlarıyla gitmekten vazgeçecek. Çünkü temiz, konforlu bir ulaşım aracı çıkmış olacak. Aynı şey Buca Trafiğinde olacak.
2 tane daha metro hattı için çalışıyoruz. Gaziemir ve Kemalpaşa metrosu. Gaziemir Metrosu ile ilgili olağanüstü bir süreç işledi. Tüm sondajlarını bitirdik. Viyadük ve Onat Tüneli de öyle.
Mesela Manisa girişinden itibaren Konak’a gelişi 10 dakikaya kısaltacak bir yatırım. Şu anda 2 milyar 200 milyon bedeli var. Biz ona kaynak bulmak için çırpınır duruyoruz ama bitireceğiz. 2025’te de onu bitireceğiz. Bütün bu hikaye adım adım örüldü ve bu noktaya geldik.
(Dakika 25.45): Körfez. Niye 11 milyar yatırdık? Niye bu kadar büyük yatırım yapıyoruz. Şehir içinde 260 km yağmur suyu pis su ayrıştırma kanalı yaptık. Kazıyoruz, rahatını konforunu bozuyoruz insanların. Ama neden? O körfezin temiz hale gelmesi lazım. Çünkü mesele yüzmeyi çok sevdiğimizden değil. Ama körfezi temiz olmayan bir şehir ne turizm ne sanayi ne ticarette başarılı olamaz. Şehrin içinden yüzebiliyorsanız Barcelona gibi onun algısı tüm dünyaya bambaşka yansıyor.
D.G: Geçtiğimiz günlerde Körfez’de yüzmüştünüz. Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticilerinden ardı ardına açıklamalar geldi. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü verileri açıklandı. Körfezin hala kirli olduğu sonuçlarının çıktığı açıklandı?
T.S: Biz Yüzülebilir Körfez hedefini ortaya koyduğumuzda sadece kendi analizlerimizle kendi değerlendirmelerimizle araştırmıyoruz. Sağlık Bakanlığı’nın da verilerini alıyoruz. Bakanlığın verileri bizim verilerimizle örtüşüyor.
Ama siz yük gemilerinin geçtiği noktada, kıyıdan bir kilometre ötede ya da tam bir dere ağzında numune alırsanız. O numuneler yüzülemez olduğunu gösterir. Manipülasyon demeyelim ama belki yanlış yönlendirme diyebiliriz.
Biz Körfez’in hangi noktalarından, senenin hangi zamanlarında temizlenme olduğunu an be an tespit edebiliyoruz. Her ay körfezin altında fotoğraf çekimi yaptırıyoruz balık adamlara. Muazzam bir iyileşme var. Onu söyleyeyim bir kere. Daha çok yolumuz var gidilecek. Ama bu körfez cıvıl cıvıl, rengarenk, yaşayan, insanların rahatlıkla denize girdikleri bir körfez haline gelecek.
Buna süre vermek çok mümkün değil ama her gün iyileştiğini görüyoruz. Bu, çok spekülatif bir şey olur. Doğanın kendini yenileme gücü yani körfezin kendi iç akıntılarıyla zaten devam eden bir temizlenme var ama biz kirlenmeyi aynı hızla durduramıyoruz.
Aynı hızla kirlenmeyi durduramadığınız zaman körfezin kendini temizleme gücü yetmiyor. Biz ne zamanki yağmur suyu pis su ayrıştırma kanallarını tamamlayacağız, Körfez’in içinde dışardan gelen kirlenme unsurlarını kaldıracağız o zaman körfezin kendini temizleme gücünün, onun hızının ne olduğunu görme imkanı bulacağız.
İşte o yüzden altyapı yatırımlarını yapıyoruz. Aman ben yüzmeyi çok seviyorum, Körfez’de yüzme telaşından değil. Mesele orda değil ama mesele temiz olmayan bir körfezi olan, çünkü bizim şehrimiz bir körfez şehri. Kokan, pis, çamur gibi, zehirli bir körfez. Siz ne turizm yapabilirsiniz ne tarım ne sanayi yapabilirsiniz.
Bizim yatırımlarımız 50 yıldır halının altına süpürülmüş, ne kadar mesele varsa, hepsinin ortaya çıkarılıp temizlenmesi ve yola koyulması ile olur. Peki bu neden böyle olmuş.
(Dakika: 30.00) Bizim günümüzde hakim siyaset popülist siyaset. Yani insanın gözüne hoş görünecek, insanı mutlu edecek siyaset argümanları ortaya koymak ve onun gereklerini yerine getirmektir. Yani daha çok makyaj, daha çok süs, daha çok görüntü. Fakat eğer o halının altına süpürdüğünüz pislik halıyı şişirmeye başlamışsa ve siz artık yürüyemez hale gelmişseniz orda durmanız lazım. Ve o popülizmi bir tarafa bırakıp, gerçekten bu şehrin geleceğini kurtaracak, insanlarını mutlu edecek çözümlere yönelmeniz lazım. Makyaj nasılsa yapılır.
(Dakika: 30.33) İkinci dönem. Biz altyapıya çok yatırım yaptık. Pandemi, depreme rağmen. Asla vazgeçmedik. Bütün bu başımıza gelecek o tepkiler falan, tüm bunları da göğüslemeye rıza göstererek. Bunların olmayacağını bilmeden girmedik ki biz. Bunları bilerek girdik.
Ama bunu birinin yapması lazımdı. O biri benim. Ve bunun gereğini yapıyoruz.
D.G: Bir diğer eleştiri konusu yapılan Kemeraltı’nda başlattığınız çalışmayı konuşalım mı?
(Dakika: 31.12): İzmirli bunu görüyor. İzmirli bunun değerinin farkında. Kemeraltında biz aylardır iğneyle kuyu kazıyoruz. Yeraltı nehirleri yapıyoruz. Bütün sokakların altında. Fakat zorluk şurda. Gündüz çalışmıyoruz burda. Sadece gece çalışıyoruz. Her dükkanın, her esnafın içme suyu, pis suyu bağlantısı, elektrik, internet bağlantısı. Onların hepsini koyuyoruz. Yani onları söker geçersin, gümbür gümbür de yaparsın. Böyle bir şey yapmıyoruz. Mesele şurda; Kemeraltı esnafı bunu biliyor.
Yılbaşına 6 hafta kaldı. 6 hata sonra Kemeraltı’ndaki 2 etabı bitiriyoruz, geriye 4 etap kaldı. Ama şu anda girdiğimiz, kazdığımız sokakların hepsinin üst örtüsünü, aydınlatmasını ve makyajını tamamlayacağız. Tüm İzmirlileri yılbaşında Kemeraltı’na davet ediyorum. Cıvıl cıvıl pırıl pırıl bir Kemeraltı görecekler. 6 hafta sonra. Öyle 6 yıl sonrasından bahsetmiyorum. 6 hafta sonra Kemeraltı’nda Yeni Yıla hep beraber girelim istiyorum.
Özetle; İzmirli bizim yaptığımız tüm bu altyapı çalışmasının ne anlama geldiğini biliyor. Neden yapıyoruz Kemeraltı’nda bunu? Neden 50 senedir kimse yapmadı. Çünkü Kemeraltı dünyanın en eski, en büyük açık hava alışveriş merkezidir. Çürüyüp gidiyordu Kemeraltı, dökülüp gidiyordu Kemeraltı. Buna dayanamazdık. Bunun için UNESCO’ya da başvurduk.
Her şehirde bir old city vardır. Değil mi? Biliriz. En çok oraları görmek ister turistler. Çünkü şehrin kadim kültürünü, lezzetlerini en iyi orası sunar. Kemeraltı İzmir’in Old City, Old Town’ı olacak.
Konak Pier’den Kadifekale’ye kadar çıkan o aks içinde İzmir’in gelişmesinin de kaldıracı olacak. O nedenle Kemeraltı’na bu büyük yatırımı yapıyoruz. Şu ana kadar 700 milyonun üzerinde yatırım yaptık, yapmaya da devam edeceğiz.
D.G: (Dakika: 34.1): Az sabredin diyorsunuz yani?
T.S: Şu anda gitseniz Kemeraltı’nda bizim yaptığımız yerlerin farkını göreceksiniz zaten. Bir muhtar arkadaş çekmiş. Geçen günkü yağmurda bizim yaptığımız yerleri çekiyor kamerası, dönüyor gösteriyor, kaymak gibi oralar. Yan sokak, girmemişiz oraya. Göl içinde. Yani arada uçurum var. Orası da Kemeraltı bizim yaptığımız yer de Kemeraltı. Ama hepsi öyle olacak.
Kemeraltı’nın sıkıntısı Kadifekale ve İkiçeşmelik’ten gelen bütün yağış Kemeraltına giriyor. Her büyük yatırımda Kemeraltı esnafının dükkanını su basar bu nedenle. Şimdi o büyük kuşaklama projesiyle bir yandan etap etap sokakların her birinin altındaki içme suyu ve pis suyu ayrışma kanallarını yeniliyoruz, bir yandan da kuşaklama projesiyle gelen büyük suyu körfeze aktarıyoruz. Özetle bir 50 yıllık sorunu çözüyoruz ama en az bir 50 yılını da geleceğin kurtarıyoruz.
D.G: İkinci dönem şart o zaman öyle mi?
T.S: Ben istiyorum, takdir ederlerse başımızın üzerinde. Seve seve. Aynı aşkla, aynı moralle aynı motivasyonla çalışmaya devam ederiz.
D.G: Yerel seçimlerde ittifak meselesine nasıl bakıyorsunuz? İYİ Parti ve HDP seçmeni de sözkonusu İzmir’de. Sizce ittifak ile mi ittifaksız mı?
(Dakika 36.00): T.S: yerel seçimlerin dinamikleriyle genel seçimin dinamikleri çok farklı. Genel seçimlerde ittifaklar kaçınılmazdır diyebilirim. Çok kıymetlidir ve doğrusu yapmaktır. Ama yerel seçimde bambaşka dinamikler işler. Yerel seçimde her seçim bölgesinin kendi iç dinamikleri, dengeleri vardır. Siz yukarda istediğiniz kadar çatı kurun. Eğer bir ilin bir ilçesinde sizin öngörmediğiniz bir siyasi parti ile bir diğer siyasi parti birleşerek bir seçim kazanma ihtimalini öngörüyorsa bizim oraya müdahale etmemiz doğru değil ki.
ADAYLIK KAMPANYASI SÜRECİNİ YAŞARSAK; EN ÇOK OYU ALMAK İÇİN KİMLERLE İTTİFAK GEREKİYORSA…
(Dakika: 37.00): Dolayısıyla İzmir’in de kendi dinamikleriyle her başkan adayı en çok oyu kimlerden alabileceğini öngörüyorsa onlarla ittifak yaparak o seçimi gerçekleştirsin. Ben İzmir’in o ittifakı zaten kuracağına inanıyorum. Ben de eğer başkanlık, adaylık kampanyası sürecini yaşayacak olursak, hep beraber göreceğiz, orda mümkün olan en yüksek oyu almak için kimlerle buluşmam gerekiyorsa, nasıl ittifaklar yapmam gerekiyorsa o ittifakları elbette yapmak isteyeceğim.
D.G: Adayım demiştiniz. Sonra bir yayında şu anda aday adayıyım demiştiniz. Bu konuda yazılıp çizenler var..
T.S: Böyle bir şey söylemedim. İlker Bey öyle sordu, ben de öyle dedim. Ama ben zaten belediye başkanıyım. Doğal adayım zaten. Bu şehirde 4.5 yıldır başkanlık yapıyorum, bir sonraki dönem için de doğal olarak adayım.
Önerilen haber: İzmir’de Türkiye’ye örnek Dayanışma: Gençlerden dezavantajlı mahalle çocuklarına eğitim
GÜNDEM
28 Nisan 2024DÜNYA
28 Nisan 2024GÜNDEM
28 Nisan 2024EKONOMİ
28 Nisan 2024EKONOMİ
28 Nisan 2024EGE
28 Nisan 2024GÜNDEM
28 Nisan 2024
[…] Önerilen haber: İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’den Demokrat Gündem’e çarpıcı açıklama… […]
[…] İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’den Demokrat Gündem’e çarpıcı açıklama… […]
Tunç Soyer Sayın Ekrem İmamoğlu ile kendini başarı noktasında mukayese yapmak istiyor gibi Fakat İmamoğlu gibi olabilmesi hiçde kolay değil İmamoğlu reklam konuşmacısı değil Bu hususu bilmen gerekiyor Adaylığa gelince sende seni oraya getiren Kılıçdaroğlu gibi aynı sonucu alacaksın