Demokrat Gündem- Türkiye, Diyarbakır’da 8 yaşındaki Narin Güran’ın vahşice öldürülmesi ve Tekirdağ’da 2 yaşındaki Sıla bebeğin cinsel istismara uğramasıyla şokta. Bu trajik olaylar, çocuk istismarı ve aile içi şiddet tartışmalarını yeniden alevlendirdi.
Meclis’te daha önce oluşturulan araştırma komisyonlarının raporları, ailelerin mutlak kutsal kabul edilmesinin çocukların şiddet ve istismardan yeterince korunmamasına yol açtığına işaret etmişti, ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aile kurumunu hedef alıyorlar” diyerek, bu görüşlere sert tepki gösterdi.
ERDOĞAN’IN ÇIKIŞI VE MECLİS RAPORLARI: BİR ÇELİŞKİ Mİ?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aileyi hedef alan eleştirileri reddetmesi, Meclis raporlarında yer alan uyarılarla derin bir çelişki oluşturuyor. Daha önce TBMM’de çocuk ölümleri ve istismarlarına dair hazırlanan raporlar, ailenin kutsal kabul edilmesinin, istismar ve şiddet vakalarının üzerine gidilmesini zorlaştırdığını ortaya koymuştu.
Bu raporlar, Narin Güran ve Sıla bebek olaylarında olduğu gibi, aile içi şiddetin yeterince araştırılmadığını ve çocukların koruma mekanizmalarının eksik kaldığını gösteriyor.
GİRESUN’DAN KARAMAN’A: İHMALLER ZİNCİRİ
Giresun’da 11 yaşındaki Rabia Naz’ın ölümünden sonra Meclis’te kurulan araştırma komisyonunun raporunda, olay yeri inceleme ekiplerinin eksikliği nedeniyle delillerin kaybolduğu veya bozulduğu vurgulanmıştı.
Bu raporun muhalefet şerhinde, “Aile içi şiddet ihtimali göz ardı edilmiştir. Aile, mutlak kutsal kabul edildiğinde, çocuklar şiddet riskine açık hale gelir” denilmişti.
Benzer şekilde, Karaman’da Ensar Vakfı’ndaki cinsel istismar skandalı sonrasında kurulan komisyon da, Türkiye’nin çocuk politikalarının yetersiz olduğunu ve kapsamlı bir ulusal stratejiye ihtiyaç duyulduğunu rapor etmişti.
AİLE YAPISININ ÜZERİNDEKİ TARTIŞMALAR DERİNLEŞİYOR
Meclis raporları, aile yapısının kutsallık üzerinden mutlaklaştırılmasının tehlikelerine dikkat çekerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu eleştirileri kabul etmemesi, çocukları koruma konusundaki politikaların daha fazla tartışılmasına yol açıyor. Narin Güran ve Sıla bebeğin trajik hikayeleri, Türkiye’nin çocuk istismarı ve aile içi şiddetle mücadelede yeterince ileri adımlar atıp atmadığını sorgulatıyor.
TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDE ACİL BİR GEREKLİLİK: ULUSAL ÇOCUK POLİTİKASI
Çocuk istismarı ve şiddet olaylarına dair süregelen bu ihmaller, Türkiye’nin kapsamlı bir ulusal çocuk politikasına ne kadar ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Ailenin kutsallığı üzerinden yapılan tartışmalar, çocukların korunmasına engel teşkil ederken, Meclis’teki raporlar bu tehlikeye yıllardır işaret ediyor. Türkiye’nin, bu uyarılara rağmen gerekli adımları atıp atmayacağı ise hala belirsiz. (Haber Merkezi)