DOLAR 32,2053 -0.22%
EURO 35,1156 -0.22%
ALTIN 2.498,171,32
BITCOIN 21561430,36%
İzmir
33°

KAPALI

üst menü altı
İYİ Partili Çıray: Oyumuz yüzde 20’den az değil

İYİ Partili Çıray: Oyumuz yüzde 20’den az değil

ABONE OL
16 Ekim 2021 11:38
İYİ Partili Çıray: Oyumuz yüzde 20’den az değil
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İYİ Parti İzmir milletvekili ve genel başkan başdanışmanı Aytun Çıray, partilerinin nkette oy oranımızın yüzde 19’un üzerinde çıktığını belitti, 'Biz, oy oranımızın yüzde 20’den aşağı olmadığına eminiz' dedi.

Diken’den Altan Sancar'a konuşan İYİ Parti İzmir milletvekili ve genel başkan başdanışmanı Aytun Çıray, partilerinin oy oranının ankette yüzde 19 çıktığını söyledi. Çıray, ‘millet ittifakı’nın olası seçim zaferi sonrası Türkiye’nin yol haritasına dair ipuçları verirken, ‘cumhur ittifakı’nın ortaklığını ‘Katolik nikâhı’ diye nitelendirdi.

TÜGVA’da bilgilerin sızması sonucu ortaya çıkan tabloyu nasıl görüyorsunuz? Özellikle atama listeleri iddiası büyük tartışma yaratmış durumda. Tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Görünen o ki iktidarın prensip olarak ‘FETÖ’nün paralel devlet kurmasına itirazı yokmuş. İtirazları, kendileri dışında bir başka cemaatin paralel devlet kurmaya çalışmasıymış. Prensip olarak, geleneksel devletin dışında paralel örgütlenmeler istememiş olsalardı, TÜGVA’nın bu tür işlere hiç karışmaması gerekirdi. Çünkü bu karışma bir siyasiye ya da etkili bir insana gelen taleplere benzemiyor. Bizlere de iş talepleri, tayin talepleri gelir ama bu seyrektir ve hukuk el veriyorsa ya da iktidar vekiliyseniz bir kısmını yerine getirebilirsiniz. Ancak TÜGVA’daki durum, sistematik bir eylem. TÜGVA denilen bir vakıf ve bu vakfın hangi iş koluna kimlerin gireceğine dair Excel tabloları var. En azından yüzlerce kişi buraya başvurmuş ve devletin önemli organlarına yerleştirilmiş. Peki, bunlara sıradan vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamak için mi karar verilmiş? Yoksa ön şart siyasi iktidara biat etmiş olmaları mı? Bu sorunun cevabı elbette ikinci seçenek.

20 yıldır iktidarda olan AKP neden buna ihtiyaç duyuyor?

Siyasi İslamcı ideolojileri nedeniyle demokrasiye bizim anladığımız manada bakmıyorlar. Siyasi İslamcıların demokrasi anlayışları, kendi siyasi ideolojilerini hayata geçirmekten ibaret. Demokrasiyi sadece bunun için kullanıyorlar. İstedikleri gibi devleti yönetebilmek de devleti ele geçirmekten geçiyor. Böyle düşündüklerini varsayıyorum. Yoksa neden bu hareketleri yapsınlar? ‘FETÖ’nün devleti ele geçirme amacı olmamış olsaydı, Türkiye’nin en önemli kurumlarına elemanlarını sokup örgütlenmek isterler miydi? Demek ki devlet olmak istiyorlar. Şimdi de benzer olayları görüyoruz. Kendilerinin deyimiyle, yeni bir paralel devlet kurma girişimi.

Katıldığınız bir televizyon programında ‘Kaçacak delik arayacaklar’ dediniz. Bu konuyu biraz açmanızı isteyeceğim.

İstanbul’da Büyükada İskelesi’nin üstünü TÜGVA kiralamıştı. Hatta mahkeme oradan çıkmalarına karar verdi. Fakat o kararı uygulamak için giden belediye görevlilerini ne yazık ki devletin polisi engelledi. Devletin polisine birileri emir veriyor ama bu emir kanunsuz bir emir. Birçok farklı yerde buna benzer olaylar oluyor. Devlet memurlarının kanunsuz emirleri uygulaması suç. Bu emirleri uygulayan ve devlet bürokrasisinde uygulayanların hepsi, yarın bir gün bağımsız yargı önünde hesap verecek. Demek istediğim bu.

İskele görüntülerine baktığımızda kolluk gücü ile zabıtaların karşı karşıya geldiğini görüyoruz. Bu görüntü ne anlama geliyor?

Bu görüntü, yıkılan ve bölünmüş bir devlet görünümü. Devletin yarısı meşruiyeti ve hukuku savunurken, diğer yarısı meşruiyet ve hukuk karşısında tavır alıyor. Bu durum, devletin bölünmesi ve parçalanması demektir. Umarız ki bu durum bu hadise ile sınırlı kalır.

Belirtmek isterim ki biz bunların yaptığı hiçbir şeyden korkmuyoruz. Ancak bunların yaptığı şeylerin, orta ve uzun vadede Türkiye’ye vereceği onarılması zararlardan korkuyorum. Bir siyasi iktidar olarak beni korkutmuyor ama devletin yara almasından çekiniyoruz. Bu durumda dışarıdan yapılacak dayatmalara karşı devlet zayıf düşebilir. Dış politikada bunu etkilerini görüyoruz.

Siz de sözü oraya getirmişken, Rusya ziyaretinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le yalnız görüşmesi tartışma yarattı. Sözler verildiği ve tutanak tutulmadığı gibi tartışmalar yaşandı.

Ziyarette yaşananlar, modern devlet anlayışına karşı bir tutumdur. ABD’de kurumsal bir tutum ortaya kondu ve Biden yanına dışişleri bakanlığından bir görevli ve tercüman aldı. Rusya’da otoriter bir yönetim olduğu için, Putin böyle bir şeye ihtiyaç duymadı ya da duydu da biz bilmiyoruz. Demokratik bir rejimle yönetilmek iddiasında olan bir ülkeyiz. Bizim geleneksel dış politikamızda, bu tür önemli görüşmelere mutlaka dışişlerini temsilen tutanak tutacak ve devletin kayıtlarına bunu koyacak biri katılır. Devletin devamlılığı ilkesi bunu gerektirir. İleride siyasi iktidar değiştiğinde, buradaki konuşmaları bilmeden bu ülkeler karşısında nasıl tutum alacağız? Türkiye’nin yüksek menfaatleri pazarlık masasına mı sürüldü? Hatta daha ileri gidelim, Türkiye’nin yüksek menfaatleri kumar masasına mı sürülüyor?

İktidara gelirseniz, bu görüşmelerde verilen sözlerin geçerli sayılmayacağını ilan eder misiniz?

Bu tür görüşmeleri kabul eden devletlerin kayıtlarında neler olduğunu bilmiyoruz. Türkiye’nin menfaatlerine aykırı sözler verildiyse, saygın politikacıları muhataplarımızın karşısına çıkararak ve konuşarak olmayacak koşulları tekrar konuşuruz. Türkiye’de 1960 darbesi sırasında yüzbaşı seviyesinde bazı ülkelerle imzalanan ve Türkiye’nin çıkarlarını zedeleyecek birçok anlaşmayı, başbakan Süleyman Demirel ilgili ülkelerle gözden geçirmiş ve ortadan kaldırmıştı. Benzer bir durumda kalınırsa elbette bu mümkündür. Fakat Türkiye’nin çıkarlarına olmayan sözleri ortadan kaldırırken, bir aşiret devleti gibi davranmayacağız. Her konuyu muhataplarımız ile konuşacağız, ama ikna olmadıkları konularda devletin menfaatlerini savunacağız.

O zaman buradan İYİ Parti’ye gelelim. Partinizin yaptırdığı bir anket var mı?

Saygın bir kuruluş tarafından yapılan ankette oy oranımızın yüzde 19’un üzerinde çıktığını gördük. Biz, oy oranımızın yüzde 20’den aşağı olmadığına eminiz. Çünkü İYİ Parti, siyasi yelpazede boşaltılmış olan merkeze yerleşmiş, kalkınmacı, demokrat ve milliyetçi ve mukaddesatçı bir siyasi partidir. Partimizin kurucu değerlerle kavgası olmadığı gibi, demokrasi olmadan bu topraklarda yaşanmayacağına inanan bir partidir. Türkiye’nin buna ihtiyacı vardı ve partimiz ve Sayın Akşener, bu ihtiyacı karşılamış durumda.

Ortaya çıktığını belirttiğiniz bu tablo sizin için bir sürpriz mi?

Çoğu insana sürpriz gibi gelen bu durum, bizim için bir sürpriz değil. Zorlu zamanlardan geçtik ama Türk siyasetinde demokrasinin yeniden varoluşunda İYİ Parti’nin varlığı ve sayın Akşener bir kırılma yarattı. Bu kırılma olmasaydı Türkiye mutlak güçler ayrılığına dayalı anayasaya dönme hayali kuramazdı. Partimiz, AKP’nin yarattığı kutuplaşmayı ortadan kaldırırken, halüsinasyonlardan da milleti uyandırdı.

Yani partinizle iktidar kanadında bir çözülmeye mi yol açtı?

Kesinlikle. İktidar partisinde çeşitli defalar çözülmeler olması ihtimali ortaya çıktı. Fakat AKP’yi terk etme niyetindeki insanlarımız, hayat görüşlerine uygun bir adresi göremedikleri için şikâyetçi oldukları halde AKP’ye oy verdiler. Merkez anlayış, Türk milletinin makul çoğunluğunun dünya görüşünü kapsar. Türk milleti ideolojilerden ve radikalliklerden hoşlanmaz. Adalet ve Kalınma Partisi’ne başlangıçta oy verilmesinin nedeni de merkez gibi algılanması ve onların da kendilerini böyle satmasıdır. Zamanla görüldü ki AKP bir merkez partisi değil, aksine siyasi İslamcı takıntıları olan bir partidir. Aynı zamanda Türkiye’yi yönetme kapasitesinin olmadığı da görüldü. Türk milleti önemli ölçüde bunun farkındaydı, ancak bir adres bulamıyorlardı. Ödemiş’in bir köyünde, AKP’den şikâyet eden bir vatandaş “Biz efe arıyoruz” demişti. İşte milletimizin aradığı o efe Sayın Akşener oldu.

Söylediklerinizden bir seçime hazır olduğunuz anlaşılıyor. Erken bir seçim bekliyor musunuz?

Biz de millet de erken seçim istiyor, ancak bu siyasi iktidarın erken seçime cesaret edebilecek takati yok. İktidar, bataklığa düşmüş ve çırpınarak oradan çıkmaya çalışan bir insana benziyor. Kendi bataklıklarına düştüler ve seçimi geciktirerek, normal zamanında yaparak akılları sıra o bataklıktan çıkmaya çalışıyorlar. Ekonomi, dış politika ve her alanda bataklığa düşmüş durumdalar. İktidar olarak 2023’e kadar çırpınacaklar, daha da batacaklar. ‘Cumhur ittifakı’nın sonu 57’inci hükümet gibi olacak.

Bahçeli’den bir hamle mi bekliyorsunuz?

Hayır beklemiyorum. ‘Cumhur ittifakı’ndan kimsenin kimseden kurtulmaya niyeti de yok. Öyle bir siyasi birliğe girdiler ki Katolik nikâhı gibi sonuna kadar devam edecekler.

Akşener başbakanlık hedefini ortaya koydu. Türkiye bir seçime gider ve ‘millet ittifakı’ zaferle çıkarsa bunun ardından yeni bir seçim daha mı yaşanacak?

Elbette. ‘Millet ittifakı’nın kuruluş bildirgesinde de yer alan temel iddia, Türkiye’yi yeniden mutlak güçler ayrılığına dayalı ve çağa uygun bir parlamenter sisteme kavuşturmaktır. Bizi bir araya getiren ana fikir budur, diğer detay fikirlerde hepimiz ayrı partileriz. Kendimize özgü prensipleri savunmaya devam edeceğiz. Peki, bu birlik ne zamana kadar devam edecek? Türkiye’de bu rejimi değiştirip, tekrar millet iradesini hâkim kılana kadar. Bu da önümüzdeki seçimde yapılacak seçimde belirlenecek başkanla yapılacak. Seçilecek cumhurbaşkanına tarihi bir görev düşüyor. Demokrasi dışı bir rejimden, Türkiye’yi demokrasi rejimine taşıyacak cumhurbaşkanı olarak tarihe geçecek.

Bu değişimi referandumla mı yapacaksınız?

Kesinlikle. Türkiye millet iradesiyle ortaya çıkacak bir anayasayla bu tartışmaları geride bırakmak zorunda. Bunun hemen ardından da anayasa emri gereği, Türkiye bir seçime gidecek ve bir başbakan ve siyasi partiyi iktidara getirecek. İşte biz buna talibiz.

Peki, seçilmiş cumhurbaşkanı da değişecek mi?

‘Geçici dönem’, ’emanetçi’ denmesin diye ve yaptığı büyük görev nedeniyle büyük deneyim kazanmış olan cumhurbaşkanı, anayasaya konacak geçici maddeyle görevine devam etmeli. Yani “Türkiye’yi demokrasiye geçirdik, hadi bana eyvallah” denmemesi gerekiyor. Türkiye’nin bu deneyimi kazanmış tarafsız cumhurbaşkanına ihtiyacı olacak. Bu konuda da hazırlıklar yapılıyor. Tüm bunlar ekonomik tedbirlerle eş zamanlı olarak yapılacak.

O aday nasıl belirlenecek?

Sayın Akşener, başbakanlık çıkışıyla Türk siyasetinde yeni bir kırılma daha yarattı. ‘Cumhur ittifakı’nın, ‘Millet ittifakı’nı bölme oyunu bozuldu, çünkü adaylar üzerinden nifak sokamayacaklar. ‘Millet ittifakı’ ve muhalefetteki önemli siyasi partilerin istişaresiyle bir aday ortaya çıkacak. Bu adayın vasıfları da belli. Bu aday liyakat sahibi olacak, devlet deneyimi olacak. Dönüşüm sırasında liyakat ve bilgi birikimini kullanacak. Bunu da yapacak çok sayıda insan var. Günü zamanı gelince de bu ortaya çıkacaktır. Kimse telaşa kapılmasın. İstanbul seçimlerinde aday bir yıl önceden ilan edilmedi. İmamoğlu kısa bir süre kala aday gösterildi ve ‘millet ittifakı’yla demokrasiye inananların birlikteliğiyle seçim kazandı. Liderler, geçmişte yaptıkları gibi Türkiye’nin çıkarına en uygun ismi çıkaracaktır. Aday oraya geldiğinde, “Yetkiler iyiymiş, ben de devam edeyim” diyemeyecek bir kişiliğe ve sözleşmeye sahip olacaktır. AKP isim konusunda bizleri zorlayarak bir tartışma yaratmak niyetini güdüyordu ama bu niyet de ortadan kalkmış oldu. Sayın Akşener’in çıkışı aynı zamanda ‘millet ittifakı’nın iktidara geldiğinde sistem değişikliği sözünü tutup tutmayacağı soru işareti de ortadan kalktı.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP