Buca’da grev var, çözüm de olacak

Buca Belediyesi’nde grev süreciyle ilgili Belediye Başkanı Görkem Duman’dan bir açıklama geldi. 

Açıklamayı okurken, bir yandan belediye başkanının samimiyetini görüyor, diğer yandan da “Keşke bu kadar açık konuşma cesareti gösterilen işler daha önce yapılsaydı” diye düşünüyorum. 

Açıklama tipik bir kriz yönetimi metni gibi görünse de içinde gerçekten hissedilen bir çaresizlik ve aynı zamanda umut var. 

Bazen en zor zamanlar, en güzel dayanışmaları doğurur değil mi? Bu açıklamada da o dayanışma çağrısını net bir şekilde hissediyoruz. 

Başkan Duman, hem durumun ciddiyetini kabul ediyor hem de çözüm için elini taşın altına koyduğunu göstermeye çalışıyor. Tabii ki bu kadar karmaşık bir konuda herkesin beklentilerini karşılamak kolay değil, ama en azından sessizlik duvarını yıkarak bir adım atmış.

Duman’ın açıklamasının başında ülke genelindeki ekonomik krize atıf yapması aslında çok yerinde bir başlangıç. Çünkü bu sadece Buca’nın sorunu değil tüm Türkiye’nin yaşadığı bir gerçek. 

Enflasyon hepimizi vuruyor, maaşlar hep geride kalıyor, herkes bir şekilde bu ekonomik sıkışmışlığın içinde. Ama bu gerçek işçilerin haklarını görmezden gelmek için bir bahane olmamalı aksine daha dikkatli ve hesaplı yönetim yapmak için bir uyarı olmalı. 

Ekonomik krizlerde en çok zarar görenler hep alt ve orta gelir grupları oluyor. İşçilerin maaş sıkıntısı da bu gerçeğin acı bir yansıması. Burada belediye yönetiminin görevi bu zor koşullarda bile çalışanlarının haklarını korumak için yaratıcı çözümler üretmek. Yoksa kriz ortamı nedeniyle sorumluluktan kaçmak ne etik ne de sürdürülebilir bir yaklaşım olur.

 CHP’li belediyelere baskı: Politik gerçek mi, savunma aracı mı?

Açıklamada en tartışmalı kısım CHP’li belediyelere yönelik baskılar iddiası.

İller Bankası paylarının düşürülmesi, gelirlerin yüzde 40’ının kesilmesi sadece muhalefet değil tüm yerel demokrasi için endişe verici gelişmeler. 

Bu tür mali baskıların siyasi amaçlı olup olmadığı tartışılabilir ama sonuçta zarar görenin halk ve belediye çalışanları olduğu açık. Ancak burada önemli olan bu baskılara karşın çözüm üretmenin yolunu bulabilmek önemli hatta zorunlu bir gereklilik olarak karşımızda duruyor. 

Siyasi polemik yapmak kolay maaş ödemek zor. Başkan Duman bu noktada haklı olabilir ama halk ve işçiler açısından bakıldığında baskı olsun olmasın sonuçta maaşların ödenmesi gerekiyor. Dolayısıyla bu durumu fırsat bilip hem mali disiplini sağlamak hem de gelir kaynaklarını çeşitlendirmek için yeni arayışlara girmek şart.

 Şeffaflık vaadi ve dayanışma çağrısı

Başkan Duman’ın “Çabamızı, planlarımızı, mali tablomuzu şeffaf bir biçimde kendileri ile paylaştık” demesi gerçekten umut verici bir gelişme. 

Şeffaflık, özellikle kriz zamanlarında güven inşa etmenin en etkili yolu. Nelson Mandela’nın “Dürüstlük olmadan gerçek siyaset olamaz” sözü tam da bu duruma uyuyor. 

Eğer belediye gerçekten mali durumunu açık açık ortaya koyuyorsa bu hem işçilerle hem de halkla kurulacak güvenin temelini oluşturur. Ama bu şeffaflık sadece sendika masasında değil, kamuoyu nezdinde de sürdürülmeli. 

Halkın da belediyenin gerçek durumunu bilme hakkı var. “Bu zor günler ancak dayanışma ile atlatılabilir” cümlesi açıklamanın belki de en güçlü ve en samimi yanı. Çünkü dayanışma sadece bir slogan değil, gerçek bir ihtiyaç. 

Dayanışma tek taraflı olamaz, karşılıklı olmalı. İşçiler anlayışla yaklaşmalı, yönetim de şeffaflık ve çözüm odaklılık göstermeli.

 Grev hakkı ile hizmet alma hakkı arasındaki ince çizgi

Açıklamada “En temel yasal haklarından olan grevin devam etmesinin bu aşamadan sonra ne belediyemize ne de Buca halkına faydası olmadığı açıktır” deniliyor. Bu ifade de aslında çok hassas bir dengeyi işaret ediyor. 

Grev hakkı kutsaldır, Anayasal bir haktır ve işçilerin en meşru mücadele aracıdır… Diğer yandan halkın belediye hizmetlerinden yararlanma hakkı da göz ardı edilemez. 

İşte burada her iki tarafın da empati göstermesi ve uzlaşma arayışına girmesi elzem ve önemli.

Aristoteles’in “Erdem, aşırılıklar arasındaki orta yoldur” sözü tam da bu duruma uygun. Ne işçiler haklarından tamamen vazgeçmeli ne de belediye hizmetleri tamamen durmalı. Kritik hizmetlerin sürdürülmesi ve her iki tarafın da fedakarlık göstermesi yönünde bir çözüm aranabilir.

Açıklamada yeni projelerden, gelir artırıcı çabalardan bahsediliyor ki bu da geleceğe yönelik umut verici bir yaklaşım. Çünkü kriz yönetimi kadar krizden sonrası için planlama yapmak da önemli. 

“Alın teri kurumadan maaşların hesabına geçtiği” sürecin yeniden gerçeğe dönüşmesi için somut adımlar gerekli. 

Başkan Duman, gelirlerini artıracak projelerin neler olduğunu,  ne zaman hayata geçirileceğini, mali disiplinin nasıl sağlanacağı gibi soruların yanıtlarını da  verilmeli. 

İnsanlar sadece söz değil, somut eylem planları görmek istiyor. John F. Kennedy’nin “Planlama olmadan hedefler sadece dilektir” sözü tam da bu durumu özetliyor. 

Başkan Duman’ın gelecek vaatleri gerçekçi ve uygulanabilir olmalı ki hem işçiler hem de halk bu sürece sahip çıksın.

Başkan Duman’ın açıklaması, hem samimi hem de umut verici tonuyla dikkat çekiyor. Tabii ki eleştirilecek yanları var ancak en azından sessizliği tercih etmeyip halka ve çalışanlara hesap verme sorumluluğunu yerine getirmeye çalışıyor. 

Bu süreçte hem işçilerin hem de belediye yönetiminin akılcı ve sabırlı davranması şart. Çünkü sonuçta herkesin amacı aynı: Buca’nın daha yaşanabilir, daha huzurlu bir yer olması. 

Kriz dönemleri, aslında bir toplumun olgunluğunu test eder. Martin Luther King Jr.’in “Karanlık, karanlığı kovamaz; sadece ışık bunu yapabilir” sözü ne kadar da anlamlı bu bağlamda. 

Buca’nın da şu an ışığa ihtiyacı var. Bu ışık, hem yönetimin şeffaflığından hem de herkesin göstereceği hoşgörü ve anlayıştan gelecek. 

Umarım bu zor günler geride kaldığında, Buca daha güçlü ve daha birlik içinde bir toplum olarak çıkar bu süreçten.