DOLAR 32,9949 -0.11%
EURO 35,8195 -0.26%
ALTIN 2.528,010,83
BITCOIN 22709652,03%
İzmir
33°

AÇIK

üst menü altı

AŞKIM ESKİŞEHİR

ABONE OL
4 Temmuz 2024 15:21
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Aile olarak epey zamandır Eskişehir’e gitme hayalimiz vardı. Bazen birimizin işi çıktı, bazen koşturmadan tatili unuttuk. 2024 Kurban Bayramı tatili uzun olunca hayalimize kavuştuk. 

Beş günümüzü Eskişehir’de geçirmek; fikri bile harika. Hemen internetten aramalar yaptık; nerelere gitmeli, ne yemeli… Arkadaşımın kızı Eskişehir’de, ondan da yardım aldık. Elimizde yapılacaklar, gezilecek yerler ve nerede ne yenir listesiyle düştük yola. Kurban Bayramının birinci günü sabahı Eskişehir’deydik. Sabah kafamızda Sorpa ya da Bıt Bıt çorbası içelim hayali var tabii. Efendim, Eskişehir’de bayram sabahı neredeyse tüm dükkanlar kapalı.

Bazısı camına bayramın 2. günü açığız yazmış, bazısı 3. günü; birçoğu da bayramımızı kutlamış. Bayram dönüşü açacaklar belli ki. Öğretmenevi’nde kalıyoruz. Orada yaptığımız kahvaltının ardından başladı maraton. Ver elini Odunpazarı. Önümüze ilk Hamam Müzesi mi geldi yoksa biz hamama düşkünüz, seçici algı mı oldu; orasını siz söyleyin. Hamam müzesi güzel, giderseniz ikinci katta belgesel gösterimi var. Onu izlemenizi öneririm. Müzenin içinde küçük bir satış noktası var. Oradan beyaz sabun kokulu kolonya aldım, siz de deneyin derim.

Eskişehir’e gelince Yılmaz Büyükerşen Balmumu Müzesi gezilir. Sevgili hocam her heykeli özenle titizlikle yapmış. Heykellere yaptığı bu dokunuşu tüm şehirde de görebilirsiniz. Şehrin her yerinde yaratıcı yaklaşımını, dokunuşunu görüyorsunuz. 

Çağdaş Sanatlar, Cam, Ahşap Eserler, Lületaşı, Oya Müzeleri birbirine çok yakın. Oya müzesinin saatini ayarlayamadığımız için bayram süresince açıkmıydı bilemedik. Tarih tutkunu olanlar için Eti Arkeoloji Müzesi de gezilesi. Oradan oraya gezerken acıkırsanız tabii yiyecek, içecek bol. Çibörek, Talkan kurabiyesi, met helvası, mercimekli haşhaşlı börek tattıklarımdan.

Talkan leblebi tozu demekmiş. Tadı biraz leblebi şekerine benziyor. Met helva pişmaniyeyi andırıyor. Bu ikisini tatmanızı öneririm. Babam haşhaşellaya, annem haşhaşlı cevizli ekmeğine bayıldı. Ağzı açık’ı epey aradık bulamadık. Balaban köfteyi denedik, ne yalan söyleyeyim damak tadımıza pek uymadı. 5 gün kalınca Kırım mantısı da yedik tabii.

Cumhuriyete giden süreci yaşamak için Kurtuluş Müzesini gezin. Kırım Tatar Müzesi bayramda kapalıydı. Odunpazarı’nın mucizesi oradaki eski, harap evleri gören gözün bunu onarmaya karar vermesi. Her bir tarihi evi onarıp şehrin kültürünü yansıtan müzeye dönüştürmesi. Hamam müzesi örneğin; şehirdeki hamam kültürünü, suları ve benzeri ziyaretçilerin farkına varmasını sağlıyor. Hangi ilimizde oya yok? Hangi ilimizde Oya Müzesi var? İşte yaratıcılık, şehri yoğurmak burada devreye giriyor. Babamın dediği gibi:” seçilen her belediye başkanı bir hafta Eskişehir’de yaşamalı.” 

Balmumu müzesinden bahsettim ya, şehrin her yeri heykellerle bezenmiş. Tüm şehir bir derslik gibi. Her köşe dikkatle bakıp, merak uyandırmak, belki ilgilenip araştırmak üzerine kurgulanmış. Odunpazarı girişinde onlarca heykelden biri saçları örgülü at üstünde bir kadın. Kim mi? Araştırıp siz öğrenin. Şelale Park’a çıkıyoruz şehre yukardan bakalım diye, karşımızda yel değirmeni, Don Kişot ve Sanço Panza. Bilmiyorsanız, kim bunlar diye meraka düşeceksiniz. Haydi bakalım, romanların, kitapların hayal gücümüzü, ufkumuzu açan dünyası…Tepebaşında yürürken birden karşınızda Ali İsmail Korkmaz. GEZİ…

Edebiyat demişken yazara, aydına yaşarken değer vermenin en güzel örnekleri de Eskişehir’de. Odunpazarı’nda Ataol Behramoğlu Kitaplığı ve Edebiyat Müzesi, Tayfun Talipoğlu Daktilo Müzesi. Bunlar bayramda kapalı oldukları için maalesef içini göremedik. Tepebaşı’nda Tepebaşı Belediyesi Sinan Alağaç Deneyimli Kafe ve Mustafa Gazalcı Kitaplığı. Yapmış olmak için değil, özenilerek yapılmış bir yer. Güzel bir parkın içinde, önünde havuzu, Kitaplığın kapısında “çay ikramımız var” yazısı sizi içeri davet ediyor. İçerde sayın Gazalcı’nın kütüphanesinden kitaplar, dergiler. 10.000’den fazla eser bağışlamış ve kendi yazdığı kitaplar. Yazara, aydına tüm başkanlar mutlaka değer veriyor. Kaç belediyede böyle yerler var? 

Şehrin dışında bir yer. “Burayı nasıl vatandaşıma kazandırabilirim?” yaklaşımında olan gözler oraya bakmış ve görmüş. İşte karşınızda Sazova Bilim, Kültür ve Sanat Parkı. Masal Şatosu, Korsan Gemisi, Hayvanat Bahçesi ve Sualtı Dünyası Müzesi, Türk Dünyası Müzesi, Esminyatürk, Bilim Müzesi ve Sabancı Uzay Evi. Yok yok. Çocuklu aileler sabah girse akşama zor çıkar. İçerisi ana baba günü. Kapıda sizi Nasreddin Hoca karşılıyor. Önünde kazanı, içinde yavru kazanı. Çocuğuna ‘kazan doğurdu’ kıssadan hissesini anlatmak için bulunmaz fırsat. Biz Sabancı Uzay Evi’ndeki gösterimi izledik, bir de parkın içini gezen trene bindik. Sazova görülesi bir yer, ancak yaş almış büyüklerimizin içeride gezebilmelerine destek gerekiyor. İzmir Kültürpark’ta, içeride ücretsiz ulaşıma destek olan, 10 kişilik küçük araçlar var. Ona bir bakın derim.

Eskişehir’e gezmeye geldiğimizi duyan herkes “Kentpark’a gittiniz mi?” diye soruyor. “Ne var Kentpark’ta?” diyoruz, “plaj var” diyorlar. Güzel kardeşim biz İzmir’den gelmişiz her taraf deniz, her taraf plaj. Neyse ısrara dayanamadık ‘bir ara uğrayalım bari oraya da’ dedik. Kentpark’a uğramadan Eskişehir’den ayrılırsanız çok şey kaybedersiniz. “Şehrimi seviyorum, ama şehrimin bir eksiği var. Bunu da çözeyim.” diyen bir yaklaşım şehrin dışında boş bir yer beğenmiş. Kalkmış oraya denizi, plajı; kumuyla, çakılıyla getirmiş. ‘Belediyelerin elleri kolları bağlı, bir şey yapamıyoruz’ diyenlerin bilgisi ve ilgisine…  

Efendim, Eskişehir’e gelmişsiniz şöyle Porsuk çayı üstünde bir minübüs ya da Gondol’a binmeden dönmek olur mu? E olmaz tabii. Şehirlerinin içinden nehir, çay geçen başkanlarımız, sizin şehrinizde de Gondol sefası yapabiliyor muyuz? Yılmaz hoca İtalya’dan 2 gondol ve kullanıcısını getirerek süreci başlatmış. Bizim Porsuk geniş, yer yer akıntı var. Venedik’teki kanallar gibi değil. Bu iki İtalyan ‘olmuyor’ deyip dönmüşler. Hop yaratıcı akıl devreye girmiş; Gondolun altına motor takıvermiş.

Gondolların her biri olmuş gençlere  iş kapısı. Bizim gondolumuzu kullanan genç spor akademisinde okuyormuş. Şehrin her yeri derslik, her köşe kişisel gelişim için ders niteliğinde olur da bu güzergah eksik kalır mı? Kıyıda ‘Çekirdek Yiyen Eşek’ heykeliyle göz göze geliyoruz. Gülmekten gondoldan düşeceğiz. Porsuk kenarında vatandaş çekirdek yiyormuş, her taraf çöp. Heykel gelmiş, konuvermiş oracığa…” E, bu heykel ne öğretmiş, kime, nasıl öğretmiş?” diye soranlar için kaldığımız Öğretmenevi’nde her masada kül tablası ve üstünde ‘çöp’ yazan küçük  kovacıklar vardı.

Caddede karşıdan karşıya geçmek üzere yola yaklaşıyorsunuz; araç 26 plakalıysa şoför karşıdan selektör yapıp eliyle buyurun diyor. Biz İzmir’de homurdanarak üstümüze üstümüze araba sürülmesine alışığız. Şaşıp da kalıyoruz. Kimse ‘Eşek’ durumuna düşmek istemiyor. Yılmaz hocam Balmumundan yaptığı heykellere gösterdiği özenle tüm şehri yoğurmuş, bakış açısını değiştirmiş. Görülesi, yaşanası bir emek.

Eskişehir demek Devrim Arabası demek. Turasan Devrim Arabası Müzesi mutlaka gezilmeli. 1961’de kendi arabasını, tüm parçası kendi üretimi olan arabayı üreten, sanayide dünyayla yarışan bir ülke. Büyük savruluşun  öyküsü gibi. Son derece hüzünlü şekilde bahçede dolaşırken 2 çocuklu bir ailenin büyük oğlunun sorusunu duyduk: ” Anne, Yerli ve milli ilk arabamız TOGG değil mi?” Anne uzun bir anlatıya başlıyor. Sadece gerçeklerin yeni nesillere gösterilmesi ve anlatılması için bile bu müze çok değerli.

Bundan 63 yıl önce ürettiği ilk arabaya ‘Devrim’ ismini veren bir şehirde yaşıyorsanız, öztürkçenin tadına varmışsınız demektir. O zaman bu şehirde “I Love Eskişehir” görseli olmaz. Ne olur, ne görürsünüz; ‘Aşkım Eskişehir’. O görseli görünce önünde bir fotoğraf çektiriyoruz. 

Yeniden görüşmek dileğiyle Eskişehir…  

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP