DOLAR 32,4504 -0.15%
EURO 34,8290 -0.66%
ALTIN 2.441,260,23
BITCOIN 20843651,66%
İzmir
19°

AÇIK

üst menü altı

PSİKOLOJİK KATILIK VE PSİKOLOJİK ESNEKLİK 3

Geçmiş ve gelecek, evet varlar. Ama bize yük olsunlar diye değil. Onları, oldukları halleriyle göremeyip altlarında ezildiğimiz yüklere çeviren bizleriz. Yani zihinlerimiz.

ABONE OL
29 Temmuz 2023 12:43
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yaşam devamlı akarken ardı ardına bize bir şeyler sunan bir yapıya sahiptir ve zamanı geri döndürme ya da ileriye götürme şansına sahip olmadığımız için sadece bulunduğumuz zaman diliminde yaşıyoruz.

Bu durum; “içinde bulunduğumuz an”ın yani şimdinin önemini daha da artırmaktadır. Terapi kuramları bu önemin farkına vararak “anı yaşamak” , “şimdi ve burada” kavramlarına terapi aşamalarında yer vermişlerdir. Hepimiz zaman zaman bulunduğumuz an ile ilgilenmek yerine bitiremediğimiz bir iş, daha sonra buluşacağımız bir arkadaş, tartıştığımız biri ve bunun gibi birçok problemi düşünürken buluyoruz kendimizi.

Yani geçmişteki bir olay veya gelecekteki bir plana takılıp kalabiliyoruz. Yaşam; geçmiş, şimdi ve gelecek kavramları üzerine düşünerek geçmektedir. Bu yazımda geçmiş ve gelecek üzerine yapılan düşünmelerin bulunduğumuz ortamı yani “şimdi” ve “an”ı yaşama konusunda nasıl bir etkisi olduğunu tartışacağız. Gelecek ve geçmiş düşüncelerinin, insanların şimdiyi yani bulundukları anı anlamlandırmaları, değerlendirmeleri konusunda ve aynı zamanda o ortamdan alacakları haz duygusunu yaşamalarında nasıl bir etkisi olduğunu tartışacağız. 

“Şimdi ve An’da Olmak” kavramı günümüzde popüler kavramlardan biridir. Türk Dil Kurumu’na göre “şimdi” sözcüğünün anlamı “şu an içinde bulunduğumuz zaman” olarak tanımlanmaktadır. “An” sözcüğünün anlamı ise “zamanın bölünemeyecek kadar kısa olan parçası” olarak tanımlanmaktadır. Almancada “da sein”, İngilizcede “being in the world”, Latincede “carpe diem” kavramları bulunduğunuz anda olmayı ve o anı fark etmeyi ifade eder. Bu dillerde anda olmak kavramı, farkındalık kavramıyla birlikte ifade edilmektedir.

Carl Rogers’a göre anı yaşayan kişiyi tanımlamak gerekirse “Geçmiş yaşantıların olup bittiğinin farkında olan, gelecek yaşantıların ise ancak o an içinde belli olacağını bilen, onun için bunları düşünmek yerine anı yaşamak daha iyidir.” diyen kişidir. Şimdi ve anda olmak Eckhart Tolle’a göre sadece içinde bulunduğunuz anın yoğun bir biçimde bilincinde olmaktır. Şimdi, o kadar önemlidir ki istenilse de o anın dışında bir şey düşünmek, hissetmek ve yapmak mümkün değildir. Şimdi, aynı zamanda “burada” demektir. Hiçbir şey geçmişte olmamıştır, her şey şimdi de olmuştur. Geçmiş diye düşünülen şey eski bir şimdinin zihinde depolanmasıdır.

Tolle’ye göre zaman kavramının çok da önemli olmadığı, önemli ve değerli olanın aslında “şimdi” olduğudur. Duncan’a göre ise “hemen şimdi” ve “burada” , sahip olduğunuz zamanın değerini anlamak ve tamamen bir farkındalığa sahip olmaktır. Endişe veren geçmiş ve gelecekten uzaklaşmaktır. Şimdi burada olmanın imkanından faydalanmaktır.

Rogers, anı yaşamayı varoluşsal bir hayat sürmek olarak yorumlamıştır. İlke ve kurallara tam anlamıyla bağlı kalmadan yaşamın her anını tam olarak yaşayabilmektir.

Perls için geçerli olan şey “şimdi”dir. Başka hiçbir şey geçerli ve önemli değildir. Geçmişe dönme şansımız yoktur ve gelecek de henüz uzaktadır. Bunun için sadece şimdi önemlidir. Şimdi ve burada ilkesi geçmişte edindiğimiz deneyimlerimiz ya da öğretilerimizi unutmak ve onlardan yararlanmamak değildir ya da geleceği yok sayarak, onun için bir şeyler yapmayarak yaşamak değildir. Asıl olan, şimdiki zamanın içinde yaşamayı sağlamak olgusudur.

Perls, Hefferline ve Goodman‘a göre sağlıklı insan, şimdiki zamandan ayrılmaksızın, gerekli durumlarda geriye ya da ileriye bakmakta serbesttir. İnsanların çoğu, zamanını bulunduğu anda yaşamak yerine kendini geçmişin hatalarında üzülmek, onları düşüncelerinde tutmak ve gelecek için planlar yapmak için harcarlar.

Perls endişeyi ‘şimdi ve sonra arasındaki boşluk” olarak tanımlamış ve bireylerin bugünden uzaklaşıp, gelecekle uğraştıkları zaman endişe yaşadıklarını belirtmiştir. Yaşantımızdaki yakın ve uzak olayların bazıları şimdide vücut bulabilmektedir. Corey’e göre bu haliyle şimdi bir fark ediş süreci olarak da değerlendirilmelidir. Perls ; “şimdi ve an’da olmak” kavramını fark ediş süreciyle birlikte kullanmaktadır.

Yalom’a göre “Şimdi ve burada” kavramı onun için insanların kendisinde olup bitenlerin farkına varmasıdır.

Terapi yöntemlerinde de “şimdi ve burada” kavramı üzerinde çokça durulmuş ve bazı terapi yöntemlerinin tedavi aşamalarında yerini almıştır. Varoluşçu psikoterapi; geçmiş, gelecek ve şimdinin bir bütün olduğunu ve bunları birbirinden ayırmanın imkansız olduğunu ancak yaşanılanların “şimdi ve an” içinde olduğu üzerinde durmuştur. Bulunduğunuz anda yaşanılanlar insanın farkındalığını arttırır. Varoluşçuluk “Dasein”, yani “orada olan” anlamına gelen kavramı felsefesinin başına koyar. Gelecek olan şu an, varoluşçu psikoterapinin birincil zaman kipidir.

Yalom’a göre terapist eğer tedavinin “şimdi ve burada” yaşanan verilerle çalışırsa terapinin gücü büyük ölçüde artar. “Geştalt terapi” ve “Bilişsel Davranışçı Terapi” kuramlarının uygulamalarındaki farklılıklar ve benzerlikler olmasıyla birlikte her ikisinde de “şimdi ve burada” daveti bulunmaktadır.

Bu terapi yöntemleri; bir problem içinde olan bireylerin geçmişi ve geleceği yok saymadan ama onların yüklerinden de kısmen kurtulmak için “şimdi ve burada” kavramı üzerinde durmuşlardır. Bilişsel davranışçı terapi “şimdi ve burada” ile ilgilenir. Geştalt terapinin ana gerçeği, bireylerin yaşam problemleriyle etkili bir şekilde ilgili olmasıdır.

Corey’ göre terapinin görevi, hastaların burada ve şu anda olma deneyimlerine yardımcı olmaktır. Geştalt terapi “şimdi ve burada” ilkesini merkezde tutmakta ve bu ilkenin iyileştirici gücünü terapisinde kullanmaktadır. Bu terapiye göre “şimdi ve burada” çok önemli konumdadır ve terapinin merkezinde bulunmaktadır.

Perls, Geştalt Terapiyi; “hastanın seans anında dikkatinin tamamını mevcut bulunun anda, terapi sırasında ne yaptığına çevirmesini istediğimiz ve “şimdi ve burada” aklından geçen düşünceler kadar jestlerinin, soluk alışının, duygularının ve yüz hareketlerinin farkına varılmasının istenildiği” bir terapi yöntemi olarak tanımlar. Kabat-Zinn, dini ve ruhani özelliklerinden arındırdığı farkındalığı, “belirli bir biçimde dikkat etmek: bilerek, şu anda ve yargılamadan” olarak tanımlamaktadır. Bu özelliğiyle şimdi ve an’da olmak bir farkındalık olarak da tanımlanabilir. Farkındalık Temelli Terapi “şimdi ve burada” ilkesini depresif atakların tekrarlamasını engellemek amacıyla kullanmaktadır.

Bu yaklaşımlar içerisinde Segal’a göre genel bilişsel davranışçı ilkeler ile “şimdi ve burada” ilkesi çerçevesinde düşüncelere, duygulara ve beden duyumlarına merakla ve yargılamadan odaklanan bir çeşit farkındalık meditasyonu bütünleştirilmektedir. Söz konusu bu bütünleştirme ile üzüntü, korku ve endişenin ön planda olduğu depresyonun önlenmesinde daha kolay ve etkin çalışılabildiği belirtilmektedir. Kabul ve kararlık terapisinin aşamalarından biri de “ana odaklanma” ilkesidir. Bu terapide Hayes ve arkadaşlarına göre an’a odaklanma “Şimdi ve burada olup bitene odaklanma, anın içine dahil olma, şimdi ve burada olup bitenin gözlemleyicisi değil deneyimleyicisi olma” olarak tanımlanmaktadır.

Burada anlatılmak istenen, etrafında o anda olup bitenlere müdahale etme, yaşamın içine kalma, olayları seyretmek yerine olaylara dahil olup deneyimlemektir. Anı yaşamak sadece olumlu olan olayları anlamak ve algılamak olarak görülmemelidir. Anı yaşamak olumsuzlukları da anlamak ve yorumlamaktır. Yani nitelikli bir şimdiyi yaşamaktır. Bulunduğun an içinde neler hissettiğini ve nelerin farkında olduğunu anlamaktır.

Aktan’a göre şimdi ve an, içinde olan insan yaşamının doğallığı içerisinde yaratıcı ve özgündür. Bulunduğumuz an, insanın gerçekte sahip olduğu her şeydir. Tolle de yaşamın içinde sizinle birlikte olan tek şey “an” olduğunu belirtir. İnsan hayatının içerisinde var olan ve gerçekten müdahale edebileceği tek şey olarak karşımıza çıkan “şimdi” ve “an” görüldüğü gibi birçok yazara konu olmuş ve terapi yöntemlerinin içerisinde olmuştur. Aynı zamanda insanların yaşadıkları duygusal sorunlarla baş etmeleri için bu ilkeyi benimsemeleri gerektiği konusunda birçok görüş oluşmuştur. 

Tipik bir gün hayal edelim. Uyandık, sabah klasik rutinimizde belki kahvaltı yaptık, belki sadece kahve ya da çay içtik belki de duş aldık. Belki biraz oyalandık veya belki de her zaman olduğu gibi geç kaldık ve telaşla koşturuyoruz. Ne yapıyoruz? Neyin farkındayız? İşe yürüyerek, arabayla ya da trenle gittiğimizi hayal edelim. Neler oluyor? Ne düşünüyoruz? Nelerin farkın varıyoruz? Şimdi de günümüzü düşünelim. Ne yapıyoruz? Kiminle etkileşime geçiyoruz? İçimizde neler olup bitiyor?

Çoğumuz otomatik pilota bağlı olarak eylemleri gerçekleştiririz. İnsanın doğası budur.
Kendimizi şartlarımıza uyarlarız, daha verimli oluruz. Sıra dışı bir şeyler olmadıkça etrafımızda veya içimizde olup bitenler hakkında sahip olduğumuz küçük bir farkındalıkla yapmamız gereken her şeyi yaparız. 

ACT baskın varoluş halimize bir alternatif olarak bilinçli farkındalığı (mindfulness), şimdiki an peşin hükümsüz farkındalığı öğretir. Bilinçli farkındalık, diğerlerinin yanı sıra farkındalığa dayalı stres azaltma ve diyalektik davranışçı terapi gibi psikoterapötik yaklaşımların bir vurgusudur. Eğer üzgün olduğunuzun farkına varamazsanız içkiyi üzüntünüzü bastırmak için içtiğinizin nasıl farkına varabilirsiniz ki? Eğer ben değersizim biriyim düşüncesinin aklınıza takılıp kaldığını fark edemezseniz bu düşüncenizi nasıl dağıtabilirsiniz ki? Şu anda neler olup bittiğini ve yaşamın tam da bu anında sizin için neyin önemli olduğunu bilemezseniz davranışınız için bir rehber olarak değerlerinize nasıl yönelebilirsiniz?

Nefes üzerine odaklanma, sesleri fark etme ve değişik hisler için bedeni tarama gibi temel seans içi bilinçli farkındalık egzersizlerini genellikle beş dakikalık sürelerle yaparak işe başlamak faydalı olabilir. Geçmiş ve gelecek, evet varlar. Ama bize yük olsunlar diye değil. Onları, oldukları halleriyle göremeyip altlarında ezildiğimiz yüklere çeviren bizleriz. Yani zihinlerimiz.

YAŞAMAYA DAİR
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgârıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak…

Nazım Hikmet RAN 1947

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP