*- KATIKSIZ MİLLİYETÇİ
Selahattin Haseki Bornova’dan çocukluk ve okul arkadaşım.
Tanıdığım en koyu vatanseverlerden…
Tam ve katıksız milliyetçi…
Lafla değil, vatan için yani Türkiye için canını severek vereceklerden biri…
Sanıyorum, bir ara MHP’de yöneticilik de yaptı…
İnsanları aydınlatmak ve doğruları bulmaları için, okuyup gerçekleri öğrenmeleri için varını yoğunu, yıllarını, beynini harcamaktan çekinmeyen bir İzmirli…
Son zamanlarda kendisini yakından takip ediyorum.
Örneğin bugün şu paylaşımları yaptı Selahattin Haseki;
*- İSTERLER
Siyasal İslamcı özeti;
‘Şeriat isterler, laik ülkede yaşarlar.
İmam Hatipleri Savunurlar, çocuklarını yurt dışında okuturlar.
Savaş isterler, çürük raporu alırlar.
Fakirliği överler, 4- 5 yerden maaş alırlar.’
Selahattin Haseki’nin bu açıklamasından sonra ben de kendisiyle ilgili bir iki cümle daha belirtmek istiyorum:
Bornova Küçükpark’taki ünlü ‘yeni camiyi’ bizim çocukluğumuzda Bornova’ya yerleşen göçmenler ile yerli halk imece usulü ile yaptı.
Göçmenlerin hemen hepsi katıksız Müslümandır.
Selahattin Haseki ve diğer kardeşlerimizle birlikte bu camiye gider ibadetlerimizi yapardık.
Sanıyorum şimdi de caminin yaşatma derneğini, müzisyen arkadaşımız Ragıp Gezen yapıyor.
Ragıp Gezen’in babası da Ege Üniversitesi’nin kurucu profesörlerinden idi.
Şu anda da adına bir anfi bulunuyor…
Yani;
Selahattin Haseki ve diğer Bornovalı göçmenlerle, milliyetçilik, vatanseverlik konusunda olduğu gibi ‘dini konularda’ da kolay kolay boy ölçüşülmez.
Bu kadar iddialı konuşuyorum…
Şimdi arkadaşlarımın ismini yazmaya kalksam, herhalde ‘telefon rehberi’ndeki isimler kadar olur…
Şimdi yine sözü Selahattin Haseki’ye vereyim;
*- TEK’TEN TEKE…
‘Tek devlet,
Tek millet,
Tek bayrak, diye geldiler;
Sonuç;
Tek domates,
Tek patlıcan,
Tek biber,
Tek salatalık,
Tek soğan!…’
Selahattin Haseki, ‘kıssadan hisse’ çıkarılacak küçük notlar ve fıkralarla günün özetini ve kendine göre uyarı yapmaya bayılıyor!
Dediği şu;
‘Emekli kardeşim;
Önünde iki seçenek var!
Kurban’da Menemen yemek de var;
15 bini alıp, kurbanını kesip kavurma yemek de var!’
Ben ‘Millet ittifakının’ yerine olsam, bu satırları alır tüm caddelerdeki bil boardlara yerleştiririm…
Aynen önceki yazdıklarım gibi…
Kısa ve öz!
*- TÜRK’TEN GAYRİ
Selahattin Haseki, her İzmirli ve Egeli gibi ‘Atatürksüz’ olamaz!
Yapamaz!
Mutlaka ve mutlaka Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili fotoğrafları paylaşır, sözlerinden alıntılar yapar…
Bugün kaynak da göstererek şu sözlerini paylaşmış, tabii ki Osmanlı dönemini anlatarak;
‘Sarayların içinde, Türk’ten gayri unsurlara dayanarak, düşmanlarla ittifak ederek; Anadolu’nun, Türklüğün aleyhine yürüyen çürümüş gölge adamların Türk vatanından kovulması, düşmanların denize dökülmesinden daha kurtarıcı bir harekettir…’
Biliyorsunuz;
İçimizden çıkan bazı hainler, ‘Keşke Yunan kazansaydı!’ deme cüretini bile göstermişlerdir, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetimizde…
Acaba şimdi Yunanlılar ya da haçlılar başımızda olsaydı camilerde değil, evlerimizde bile rahatça ibadet edebilecek, ezan sesini duyacak mıydık?
*- GÖRDÜKLERİ, YAŞADIKLARI
Sevgili çocukluk arkadaşım, gerçek vatansever ve milliyetçi Selahattin Haseki, son 20 yılı da, kendine göre şöyle özetliyor:
‘Ülkücüler kimliklerini, solcular ideolojilerini, İslamcılar imanlarını kaybettik…’
Ve şimdi de sözü, çok okuyucusu olan Akit Gazetesi Yazarı Abdurrahman Dilipak'dan dikkat çeken bir özeleştiriyi paylaşayım.
Birkaç gün önce ‘Terk Köşe’ diyerek yazdıklarını;
*- TERS KÖŞE
‘Fuhuş, uyuşturucu, marka ve lüks tutkusu derken, bizim ‘modern muhafazakarların' geldiği nokta, dudaklarınızı uçuklatacak hale geldi.
Su geçiren oje, abdeste mani olmayan rujlarımız var artık.
Helal likör, helal bira, helal şampanyalarımız var.
Yakında helal etiketli rakı da çıkar.
Hani biz başkalarına benzemeyecektik?
Siyasilerimiz, bürokrasimiz, ahlak zafiyeti içinde.
Bebeğin cinsiyetini tahmin partisi diye bir parti duydunuz mu siz?
After umre party var.
Eskiden hac ve umreden dönenlerin evinde tebrik ziyaretleri olurdu, tebriğe gelenlere tesbih ve seccade hediye edilirdi, ama bu işin bir adabı olurdu.
Rock müzik eşliğinde zikir party'si bile var artık.
Yatlarda happy birthday party gibi rezaletler de yok değil.
Hepsi tesettürlü tabii!
Ramazan iftarını party'e dönüştürenler var, şatafat, müzik, kadınlı erkekli rengarenk giysiler içinde semazenlerle başlıyor.
Baby shower party çıkmış.
Bekârlığa veda partisi adı altında fuhuşa özendirenler bile var.
Tesettürlü ama, lüks, israf, ne istersen var.
Artık bu işler için ajanslar var, altın kaplamalı pasta sunumlarına kadar, Körfez ülkelerindeki rezillikleri aratmayacak her şey var.
Haram para cüzdanda durduğu gibi durmuyor.
Bu işlerin içinde siyasilerin, bürokratların yakınları var.
Bunlar biliniyor.
*- KONKENCİ TESETTÜRLÜLER
Yat partilerinde konken oynayan tesettürlü hanımlar var.
Başörtüsü başörtüsü olmaktan çıktı, aksesuara dönüştü.
Namazı spora, orucu diyete dönüştürürlerse, şaşmayın.
Hac da turizm olur.
Zaten adı şimdiden belli, hac ve umre turizmi.
Kurban da kebap bayramı olunca, bu iş tamam.
Sakal bırak, başörtüsü tak, sonra onlar ne yapıyorsa aynısını yap.
Seremoni, ritual, ikonalar, hepsi aynı.
Gay dergahlarına az kaldı.
*- KOMPLEKS
Aşağılık kompleksi bizi mahvediyor.
Sadece makam sahiplerinin değil, her seviyenin ayağı kayıyor.
Yakında piercingli, tattolu imamlar görürsünüz.
Kimileri Lale Devri sosyetesinin yaptıklarını Osmanlı zannediyor, kimileri mevlidleri bile party'lere dönüştürüyor.
Artık ilahiyatlarda bile namaz kılanlar yüzde 50.
İnandığımız gibi yaşamayınca, yaşadığımız gibi inanmaya başladık.
Bunun sorumlusu kim?”
*- BEDEVİ KÜLTÜRÜYLE
Kırk günlük bebeğe tek taş yüzük takan tesettür sosyetesi var.
Ascot yarışlarındaki düşeslere baroneslere özeniyorlar, türbanın üstüne tüylü şapka takarak, Lale Devri saraylarında, şatafatlı sofralarla mevlit yapıyorlar.
Mutaassıp yaşam biçiminden, gösteriş tüketimine sürüklendiler.
Mahremiyet duygusunun yerini, abartılı görgüsüzlük aldı, para döküp saçarak va rolmaya çalışıyorlar, bedevi kültürüyle yarışıyorlar.
*- HELAL ETİKETLİ!
Maneviyattan maddiyata öylesine hızlı geçtiler, dünyevi zevklere kendilerini öylesine kaptırdılar ki, kulaklarından altınlar pırlantalar fışkırdığını herkese seyrettirmek istiyorlar.
Nasıl bir açlıksa artık, helal etiketli şampanyalar satılıyor.
Alkolsüz mojito var.
Sodalı limonata derse, havalı durmuyor, illa mojito diyecek.
Alkolsüz bellini var.
Alkolsüz aperol var.
*- NEREDEN NEREYE?
Chia tohumu eşliğinde ejder meyveli smoothie'lerin kaçınılmaz yansımasıdır bu…
Demirhindi şerbetiyle iktidara geldiler, mojitoya dönüştüler.
*- İSLAMİ EĞLENCE
‘İslami eğlence’ adı altında ‘helal organizasyon( yapan şirketlerin sayısında patlama yaşanıyor.
Beş yıldızlı otellerde tahtırevanla düğün yapan var.
Salona tavandan sarkıtılan gondola binerek giren var.
İlahi ekipleri var, helal müzik yapıyorlar, ‘düğün gecenizi helal çerçevesinde şenlendiriyoruz’ diye reklam veriyorlar.
Sunucusuyla beraber semazen ekipleri var.
Helal suşili düğün yemekleri, Osmanlı köşklerindeki varaklı dekorlarda, Swarovski kristalleriyle süslü padişah koltuklarında, altın kaplamalı pastalarla bitiyor, cümle alem görsün diye, videolarını internette yayınlıyorlar.
Dini düğün palyaçosu var kardeşim!
İslami animatör var.
Helal selülit kremiyle İslami esaslara uygun masaj salonu var.
Taylandlı masözlere türban taktırıyorsun, İslami esaslara uygun olmuş oluyor!
*- NE GÖRMÜŞTÜK?
Bu çürüme sürecinde, tee Singapurlardaki casinolarda rulet masasında yakalanan bakan çocuğunu görmüştük…
En son, AKP genel merkezinde çalışan, lise mezunu ve henüz 27 yaşında olmasına rağmen, lüks otomobil koleksiyonu olan, kumar fişleriyle, revü kızlarıyla, elinde kadehle jakuzide poz veren, Çankaya'da lüks sitede oturan, rabia tweetleri atan arkadaşı kokain çekerken gördük.
‘Allah ile aldatma’ ikliminin, Türkiye’mizi ne hale getirdiğini gördüğüm için, gerçekten çok üzgünüm.
Ama…
Mütedeyyin (!) iktidardan medet uman sayın ahalimiz bir defa daha layığını bulduğu için, doğrusu bu defa memnunum. ‘
*- 200 METRE FARKLA İKİNCİ CAMİMİZ…
Şimdi de size bir haber vereyim.
Gazete ve televizyon haberlerinden bilenler vardır.
İstanbul’un en yüksek tepesi Çamlıca tepesine yapılan, neredeyse her yerden görülen camiyi….
Taksim Meydanı’nın İstiklal Caddesi tarafındaki yeni büyük camiyi…
Şimdi de, yine Beşiktaş ilçesinde koskocaman bir cami yapıldı, bitti…
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ne demişti?
‘Barbaros Bulvarı’nda Beşiktaş’ta cami yok!’ mealinde laflar etmiş, beyanatlar vermişti.
Gerçekten dört minareli bir külliye kuruldu.
Nerede mi?
Levent Camiisinin 100- 150 metre uzağında Büyükdere Caddesi üzerine..
İstanbul’u bilmeyenlere yeri anımsatayım:
Boğazdan, Beşiktaş Çarşı ve İskelesinden yukarıya doğru çıkan Barbaros Bulvarı’ndan yukarıya doğru çıkın, sağdaki Zorlu alışveriş merkezini geçin, Levent’e gelin, Maslak’a doğru devam edin. Soldaki Özdilek, Kanyon ve Metro alışveriş merkezlerini geçer geçmez sağdaki Levent Caddesini geçin ve önünde harıl harıl meydan ve yol düzenlemeleri yapan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü ekiplerinin bulunduğu noktaya bakın bugün yarın açılması beklenen yeni ibadethaneyi, yani camiyi görürsünüz…
Sanıyorum; önümüzdeki günlerde, belki de Cuma günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katılımıyla bu camimiz de ibadete açılır…
Hayırlı olsun…
*-
YORUMLAR