DOLAR 32,5016 0.26%
EURO 34,6130 0.32%
ALTIN 2.476,79-0,24
BITCOIN 2028247-3,50%
İzmir
27°

AÇIK

Yaşar Eyice

Yaşar Eyice

23 Mayıs 2023 Salı

BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Sevgili Dostlar, en içten sevgi ve saygılarımla;

Sevdiklerinizle birlikte, sağlıklı, huzurlu, mutlu bir Ramazan Bayramı geçirmenizi diliyorum. Bayramınız kutlu olsun…

Bu bayram, bu anlamlı günler, aydınlık günlerin, sizin için güzelliklerin başlangıcı olsun!

Dostluğun, barışın, huzur ve mutluluğun, gönüllerde yaşandığı, sevgi dolu daha nice bayramlar en büyük dileğim.

Hüznün neşeye dönüştüğü, dargınların barıştığı, yardımlaşma ruhumuzu en derinden yaşatan, rahmet ve şefkat dolu günleri hissettiren en özel günlerimizden bu gün, günlü güzel dostlara, kucak dolusu selam olsun,

En güzel anıları birlikte paylaşmak, her bayramda hatırlanmak dileğiyle mutlu bayramlarınız olsun…

En içten duygularımla;

Özgürlüğün ve adaletin egemen olduğu, dostluğun, barışın, huzur ve mutluluğun gönüllerde, kardeşçe yaşandığı sevgi dolu umutlu, hoşgörülü, aydınlık günlerde daha nice bayramlara, elele gönül gönüle birlikte sevgili dostum, arkadaşım, kardeşim, canımın içleri…

 

*- SAĞLIK ÖNCELİK AMA…

 

En büyük temennimiz sağlık, huzur ve mutluluk içinde günlerimizin geçmesi…

Sağlık durumumuz, hastanelerin özellikle acil kısımlarının doluluk oranından biliyoruz…

Hastane poliklinik koridorları da, yoğun bakımlar da ortada…

Nasıl karakol, adliye, mahkeme, mahpushana sözleri geçince ‘Allah düşürmesin’ duası otomatik olarak ağzımızdan çıkıyorsa, hastane lafı geçince de bu tümleci söylemeden kendimizi ala koyamıyoruz…

Siyaset ve politikacılar kaç zamandır keyfimizi kaçırıyor…

Buna bir de spor daha doğrusu futbol eklendi…

Yine bölündük…

Nedense yıllardır bir noktada bir türlü birleşemiyor, el sıkışmadığımız gibi masaya yumruk vuruyoruz…

Sanki kanlı bıçaklı durumdayız…

 

*- BİR YANDA OLSUN

 

Bayramlaşmaları, günün mana ve önemini belirten, neredeyse ezberlediğimiz lafları bir yana bırakalım.

Memleketimizin halini anlatan, günümüzün, sonucunu merakla beklenen iki olayı ele alacağım.

Birincisi siyasi…

Anlatayım:

‘Baykar Genel Müdürü Haluk Bayraktar’ın İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu suçlayan açıklamalarına İBB’den sert yanıt geldi.

İBB’den yapılan resmi açıklamada, “Haluk Bayraktar hakkında asılsız iddialarından ötürü hem kişisel hem de kurumsal hukuki süreç başlatılacağı” bilgisi yer aldı.

Haber şöyle devam ediyor:

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Baykar Genel Müdürü Haluk Bayraktar’ın Ekrem İmamoğlu’na yönelik saldırgan sözlerine karşı güçlü bir yanıt verdi.

Sosyal medyada dolaşan “Baykar’ın İsrail’e jet yakıtı sattığı” iddialarıyla ilgili olarak Bayraktar’ın yaptığı açıklamalara işaret edildi.

Baykar Genel Müdür Haluk Bayraktar açıklamasında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu’nu suçlamış, ağır hakaretler yağdırmıştı..

Haluk Bayraktar’ın ağır hakaret içeren suçlamaları üzerine İBB’den yazılı bir açıklama geldi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi.

“Haluk Bayraktar isimli kişinin sosyal medya platformu X paylaşımında İBB ve Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’na yönelik yalan ve iftiralara yer verildiği görülmüştür.

Haluk Bayraktar isimli kullanıcı hakkında, bu asılsız iddialarından dolayı, hem kişisel hem de kurumsal hukuki süreç başlatılacaktır.

Ramazan ayında bile iftira ve kumpastan geri durmayanların, bayramda da aynı kötülüklere devam etmesine şaşırmıyoruz.

Bu şahıs ve benzerleri sosyal medyada dezenformasyon yaparak, içindeki kin ve nefreti toplumu kutuplaştırmak için kullanıyor.’

İşte bunlardan kurtulmalıyız..

Bu yüzden ben şöyle diyorum:

‘Dostluğun, barışın, huzur ve mutluluğun, gönüllerde yaşandığı, sevgi dolu daha nice bayramlar en büyük dileğim.

Bir avuç dua, bir kucak sevgi, sıcak bir mesaj kapatır mesafeleri, birleştirir gönülleri, kalbiniz nur, haneniz huzur dolu olsun, Ramazan Bayramınız mübarek olsun, dileğim; keyif dolu, güzel bir bayram geçirmeniz…

Hüznün neşeye dönüştüğü, dargınların barıştığı, yardımlaşma ruhumuzu en derinden yaşatan, rahmet ve şefkat dolu günleri hissettiren en özel günlerimizden bu gün, günlü güzel dostlara, kucak dolusu selam olsun, en güzel anıları birlikte paylaşmak, her bayramda hatırlanmak dileğiyle şöyle diyorum:

‘Kalpler vardır sevgiyi yaşatmak için, insanlar vardır dostluğu paylaşmak için, mübarek günler vardır beraber kutlamak için, bu gün olduğu gibi…’

Ne güzel demişler; her şeye dertlenip canını sıkma ey gönül, ne bu dertler kalıcı, ne de bu ömür…

Öyleyse; Gönlü güzel dostlara kucak dolusu selam olsun bizden de…

Duamız şöyle:

Allah’ım yeni bir günde, Ramazan Bayramı’nda, sağlığı bedenimizden, bereketi evimizden, sevdiklerimizi yanımızdan, sizin gibi iyi dostları gönlümüzden eksik etme…

Siz dostlar, okyanusun dibinde iki midyenin gönlünde yatan inciye benzer, zor bulundukları için bizim için çok değerlisiniz.

İyi dostlar; yıldızlar gibidir, her zaman göremezsin ama orada olduklarını bilirsiniz. Hayırlı, bereketli günlerimiz olsun…

En güzel anıları birlikte paylaşmak, her bayramda hatırlanmak dileğiyle mutlu bayramlarınız olsun…

Herkesin bayramı şeker gibi tatlı olsun, sağlık, sevgi ve şans sevdiklerinizle birlikte yol arkadaşınız olsun…

En içten duygularımla;

Özgürlüğün ve adaletin egemen olduğu, dostluğun, barışın, huzur ve mutluluğun gönüllerde, kardeşçe yaşandığı sevgi dolu umutlu, hoşgörülü, aydınlık günlerde daha nice bayramlara, elele gönül gönüle birlikte sevgili dostum, arkadaşım, kardeşim, canımızın içi…’

Daha ne diyeyim?

Allah kimsenin gözünü ve gönlünü kör etmesin…

Para ve makam hırsını alıp götürsün…

Sonunu düşünsün…

 

*- ADAM BAYRAMI HUZURSUZ GEÇİRECEK

 

Televizyon seyrederken, bir baktım, ekranın altından bir yazı geçiyor:

‘Kulüpler imza toplamaya başladılar!’

Anlamışsınızdır;

Yediden yetmişe değil, tüm ülkenin ‘Yeter artık!’ deyip bir numaralı suçlu bulduğu Futbol Federasyonu’nun değişmesi ve atama değil seçimle işbaşına getirilmesi için dört büyükler dahil tüm şikayetçi kulüplerimiz de TFF Başkanının ‘Tamam, ben de 18 Temmuz’daki kongremizi seçimli yapacağız!’ sözüne rağmen ‘Olağanüstü kongre için’ imza topluyorlar.

40 imza toplanırsa bir ay içinde Futbol Federasyonu, benim de istediğim gibi ‘olağanüstü kongresini’ yapmak zorunda kalacak.

Yani birkaç ay bekleyip, olayların soğumasını, böylece yine belki kendilerince yapacakları atak ve Bizans oyunlarına imkan tanınmamış olacak.

 

*- BUNLAR FANATİK

 

Son halimizi size anlatmak için, son günleri özetleyeyim, hem de taraftarların gözünden…

Ne haldeyiz?

Ağlayalım mı, gülelim mi?

Yoksa tabuları yıkıp, düzgün beyaz bir sayfa mı açalım?

‘Rüzgâr çıkmadan yelken açmayacaksın!’ diye bir söz var.

Alıcısı ve takipçisi olunca;

Spor sayfaları ‘Futbol’ sayfaları oldu…

Spor yazarları ‘Futbol yazarları’ oldu…

Hepsi de,  Hıncal Uluç’un yıllar önce başlattığı sistemin içinde renklerini belli ettiler.

Son örneğini de, 7 Nisan 2024 Pazar günü Şanlıurfa’da sadece bir dakika oynanan Ziraat Türkiye Kupası final maçının öncesi ve sonrasında gördük.

Ukalalar hala yazıp tutuyorlar.

Dikkat ettim;

Konuyu dönüp dolaşıp ‘Napolyon’a yani ‘paraya’ getiriyorlar.

En basitinden ‘yayıncı kuruluşun naklen yayında, reklam gelirlerinden mahrum olduğunu’ iddia ediyorlar.

Provakasyonlar hat safhada!

Bana ne?

Halka mı dağıtıyorlar?

Örneğin; maçın geliri depremzedelere verilecek.

Neden milyarlar kazanan ve talimatla adamlarına (!) söyleyeceklerini sufleyenler, ‘Bizim de katkımız olsun!’ demiyorlar…

Yabancı şirketlerin de, Araplar’ın da hamleleri açık ve net; son kuruşumuza kadar soymak…

 

*- PARASINI ÖDEMİŞLER

 

Büyük protestoların hedefi olan Ali Koç şu açıklamayı yaptı:

‘Biz bize ayrılan tüm yerlerin tüm biletlerini satın aldık!’

Yani gereken yapıldı..

Ayrıca şu sözlerini de paylaşayım:

‘Şanlıurfa’ya bir sözümüz var. Beşiktaş ile oynanmamış bir maçımız var. İki kulüp anlaşarak bu maçımızı da Şanlıurfa’da oynayarak bölge insanına futbol sözümüzü yerine getiririz…’

Ben bu arada, oynanmayan bir dakikada biten Galatasaray- Fenerbahçe arasında ‘Ne olacak?’ diye beklerken şuna şaşırdım;

‘Sarı lacivertli genç oyuncular, sahayı terk ederken, golü atan Icardi alkışlıyordu!’

Hoşuma gitti..

Ama az sonra birisinin işareti ile sanki Avrupa Şampiyonu olmuş gibi dakikalarca hoplayıp zıplayan ‘Şampiyon Fenerbahçeli!’ futbolcuların zıplayıp gösteri yapmalarını anlayamadım…

Yine dikkatimi çekti;

Mertens yapılan ısrara rağmen kutlamalara katılmadı.

Belirttiğim gibi bu arada provakasyonlar hat safhada!

 

*- CUMHURİYET TARİHİNİN…

 

Şimdi sözü, bir belediyemizde basın ve halkla ilişkiler servisinden emekli olan ‘hasta’ denilecek noktada Galatasaraylı olan Alpaslan Ege’ye vereyim;

Sarı- Kırmızılı Alpaslan Ege şöyle diyor:

‘Galatasaray bu sene şampiyon olursa, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük başarısı olur. Rakiplere bak;

Siyaset, Medya, Sosyal Medya, Fenerbahçe, Yalan, iftira, algı, Tehdit, Beşiktaş, Kulüpler Birliği, Koç Holding, Para, reklam, sponsorluk, TFF, MHK, PFDK…

TFF ve PFDK Fenerbahçe ye ağır ceza vermez.1 yıl super kupa men ve bir miktar para cezası gelir.

Mert Hakan Yandaş hakemi tehdit etti ceza almadı İrfan Can Kahveci küfür etti diye mi ceza alacak?

Son 2 senedeki tüm ilişkiler detaylı bir şekilde yargıya taşınmalıdır. Yetti!…’

Daha neler neler?

 

*- EZİKLER  KULÜBÜ!

 

Bakın bir ara İzmir’de hakemlik ve spor yazarlığı yapan, sonra Antalya’ya yerleşen Yücel Tuzcuoğlu ne yazmış;

‘Kadın voleybol da Vakıfbank ya da Eczacıbaşı, Erkek voleybol da Halk bankası yada Ziraat bankası, Kadın basketbol da Mersin B.Ş Belediyespor, Erkek basketbolda Anadolu Efes…

Tribünlerinde yer alıp, dünyanın en büyük spor kulübü Fenerbahçe’ye karşı ezikliklerini saklamaya çalışan F. ve Ö. seviciler maalesef ki tatmin olamıyor.

Zira bütün branşlarda Fenerbahçe şampiyon oluyor…

Hem Türkiye, hem Avrupa hem de dünya şampiyonluklarına oynuyor..

Ha.. Bir de kürek, boks ve atletizm takımları var Fenerbahçe’nin..

Galatasaray hiçbirinde Fener’ e rakip bile olamıyor…

Zira ne çapları  ne ruhları, ne paraları yeter Fenerbahçe’ye rakip olmaya!!

Ne de F. operasyonları!!

Her zaman her yerde en büyük Fenerbahçe…’

 

*- KUPA MÜRİTLİĞİ..

 

Peki, özellikle Galatasaray tarafından bir ara ‘kardeş’ kulüp gibi görülen, ama Ali Koç’un büyük firmalarından birinin sponsor olması üzerine ‘Beşiktaş’a karşı da söylentiler yapanların Beşiktaş taraftarı ne düşünüyor?

Takipçilerimden Bayram Kirez de kendini tutamayıp, Mikail Erdoğan’ın yazdıklarını, paylaşmış;‘

“Akşamdan beri ‘FB-GS kupa maçı hakkında kim ne diyor?’ izliyorum.., (Ben Beşiktaşlıyım.)

Bir kere daha anladım ki bazı GS taraftarında gözü kapalı takım seviciliği var.Çirkin çirkin yorumlar diz boyu.

Yahu, ‘U19’la maça çıkacağız!’ demiş Fener, öyle de çıkmış, ‘Bu maçı kazanmak ve kupa umurumuzda değil!’ diye mesaj vermiş,

GS haala,

‘Dakka bir, nassı koyduk!’, ‘Korktular kaçtılar!’, ‘Kaçmasaydı daha çok koyacaktık!’ gibi… gibi… gibi…

‘Fener burda!’ ne diyooor:

‘GS neredeeee?’

Futbolda müritleşmek böyle bi’şey işte!

 

*- NE DEMEK?

 

“17’lik çocuklarla maça çıkacağım!” demek, ‘Böyle futbolu, federasyonu, kupayı, hakemi, şunu, bunu, sistemi, yayın işlerindeki katakulliyi, en çok da asrın liderimizin futbola soktuğu çomağı protesto ediyor ve kupadan vazgeçerek konuya dikkat çekiyoruz!” diyor…

Buna karşılık GS ise, ‘ikardi nassı koydu ama’larda!

Bu maçta delikanlılık, karşı takımın da (GS) U19’la maça çıkması olacaktı, İkardi’nin küçük çocuklara gol atması değil…

 

*- GÖZE ALMIŞ

 

Zaten FB yenilmeyi göze almış da gitmiş oraya.

‘Banane, as kadroyu çıkarsaydı’ demek, teee pasolig uygulamasından başlayan ve en son Araplara oyuncak yapılan ve hatta içine edilen bu futbolun, bu anlamlı kupanın, ne hale geldiğini ANLAMAMAK’tır!

Leynn Beşiktaşlılar! Gözümsünüz..

İyi ki bir ‘Beşiktaşlılık ruhu’ var bizde.

Fener’in Protest duruşuna selam çakıyoruz!

Yaşasın futbol delikanlılığı.

Kupa sayısı hiç önemli değil, anlayana…’

Ben İzmirliyim, İzmirsporluyum…

O kadar…

Ehh arada soranlara da ‘Beşiktaş’ı tutuyorum’ diyorum…

Bu kadar…

Ama şunu da ilave edeyim;

Aylar sonrasında seçimli kongre yapacağını açıklayan Futbol Federasyonu Başkanının koltuğu bırakmamak niyetinde olduğunu anlamamak ve haklı bulan bahaneler yaratanların da mutlaka bir maddi ya da manevi beklentileri olduğunu söyleyebilirim.

Bir ay içinde genel kurul yapılabilir…

Diğer söylemler, o günü kadar köprülerin altından çok sular akacağı ve koltuklarını koruyacaklarını hesap edenler içindir.

RAMAZAN BAYRAMINIZ KUTLU VE ŞEKER TADINDA OLSUN…

İNŞALLAH!…

 

*- BUNA ‘KİN’ DENİR

 

Hatırlatayım;

Bolu’nun Tanju Özcan isminde bir belediye başkanı var.

Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkanlığı zamanında bu başkanı verdiği demeçlerden dolayı disiplin kuruluna verdi ve CHP’den ihracını sağladı.

Aynen içanadolu ile Ege arasında sıkışıp kalmış olan Afyon’un yeni CHP’li kadın başkanı gibi, halkın istediği, ama genelde boyundan büyük laflar eden Tanju Özcan CHP’nin yeni yönetimi ve Genel Başkanı Özgür Özel’in isteği üzerine ‘Disiplin suçu’ af edildi ve tekrar partili başkan oldu.

Bunda bir şey yok..

Ama ‘haddini aşma!’ diye bir olay var.

Az önce, ben bu yazıyı tamamlarken şu mesajı paylaştı:

“Birileri oturduğu emekli koltuğundan ‘Yeni yönetimi’ tebrik edeceğine, makosen giymekten bahsediyor. Bence sen evine git, ev terliklerini ve hırkanı giy otur oturduğun yerde…’Anadolunun Emeklisi…’

Şaşırmış mı, ne?

Tanju Başkan’ın dünyadan haberi yok…

Gerek Genel Başkan Özgür Özel’i, gerekse Türkiye’nin birinci partisi durumuna gelen CHP yönetimini ilk tebrik eden Kemal Kılıçdaroğlu…

Seçimler öncesi ve sonrasında bu konuda olumlu ve birleştirici beyanat ve ifadeler veren de Kemal Kılıçdaroğlu…

Adam farkında değil..

Bakalım bu günlerde bu konuda neler görecek, neler okuyacağız…

 

*- OKUDUKLARINI DA ANLAMIYORLAR

 

‘Okuyacağız!’ deyince aklıma geldi:

Hani her gün televizyonlara çıkan tipler ve gazetelerin kaptıkları köşelerini bırakmayan bu yüzden okuyucu ve izleyici sayısını neredeyse sıfıra düşürecekler var ya, ‘okuma’ ve ‘dinleme özürlü’ olduklarına, ‘anlama özürlü’ olduklarını da eklediler…

‘Yandaş’ olarak adlandırılan Sabah Gazetesi, geçenlerde Tercüman’dan yetişen bir yazarının havaalanında ayaküstü CHP Genel Başkanı Özgür Özel’le olan sohbetini, söyleşisini yayınladı.

Ben de okudum:

Hepsi o ana kadar Özgür Özel’in önceki konuşmalarından alıntılar.

Yani bu kadar konuşulacak bir şey değil…

Yeni bir laf yok…

Abartı bu kadar olur…

Neymiş efendim, aynı gün AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan bir cümle laf yokmuş Yandaş Sabah Gazetesi’nde…

‘Mahalle dedikodusu’ denir ya, tam örneği…

Ne gazete yönetimi Özgür Özel’in söylediklerinden haberdar, ne de Muhalif ya da İktidarda yer bulamayan ama CHP’li gibi gözüken ama yorumlarında aynen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener gibi hareket edip cümleler kuranlar…

Hepsi aynı tabaktan yiyorlar…

İleride ‘Haklısın’ diyecekler çıkacaktır, diye düşünüyorum…

İyi irdeleyin, yazdıklarımdan bir şeyler çıkaracaksınız…

Önemli olan ‘alıcı’ gözüyle bakmak…

Bakmak ile görmek de ayrı şeylerdir…

Devamını Oku

ALKIŞLARA KANMA BAŞKANIM

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bornova Belediye Başkanı Ömer Eşki, belediyeden yapılan açıklamaya göre, görevine ‘hızlı’ başlamış…

Benzer, sözde ‘algı’ yöntemleri neredeyse tüm belediyelerden geliyor.

Ne yapmış?

Ağzına kadar dolu, kendi ifadelerine göre ‘Hınca hınç’ kalabalık, salon balkon ayakta gibi belediye personelinin doldurduğu Ayfer Feray Salonu’nda alkışlar arasında konuşmuş…

Meğer ne sevgi dolu bir karşılamaya herkes hazırmış!

Önceki Belediye Başkanı Dr. Mustafa İduğ da Bornova’nın yerlisi idi.

Ama diğer CHP’li başkanlar gibi aday gösterilmedi.

Anımsıyorum;

Seçildiğinde aynı kişiler, aynı sevgi gösterilerini yapmışlardı.

Mustafa İduğ, ‘aday gösterilmesini bekleyen’ kendisinden önceki belediye başkanının yerine gelmişti.

Şimdi aynı film sahneleri kendisi için de geçerli oldu.

Ama böyle olacağı bir noktada belli idi.

Çünkü en yakını Bornovalılar bile kendisine ya da Mustafa İduğ onlara sırtını dönmüştü.

Bir iki yazımda, dikkat çekmek istedim, başaramadım.

Herhalde yazılanlara ya uzaktı, ya da kendisine iletilmiyordu.

Önemli değil, yazdıklarımız oldu.

Yeni başkana ‘Olur mu?’ diyerek sitem edecektim ama tatil günü salon toplantısına gelenler arasında, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte görev yapan Temizlik İşleri, Park ve Bahçeler Müdürlüğü, bir noktada Fen İşleri çalışanları yokmuş…

Demek ki, işten kaytıranlar, ya da hizmeti aksatma olmamış gibi…

Tatil günü başkanlarını alkışlayan, büyük sevgi gösterisinde yapanlar yine şanslılar:

Her birine ‘biner liralık market çeki’ verdi…

Dikkatimi çeken konu, Bornova Belediye Başkanı Sendikacı Ömer Eşki’nin konuşmalarında ‘uyum’dan söz etmesi…

Acaba 31 Mart öncesi Bornova Belediyesi’nde uyum ve hizmet aşkı yok muydu?

Bu arada dikkatimi çekti;

Aynen önceki başkan Mustafa İduğ gibi Bornova Kaymakamını ziyaret etmiş.

Nezaket ziyaretinde ‘kurumlar arası uyumdan’ söz etmiş.

Bence şimdi de sıra yine önceki başkan gibi Ege Üniversitesi’nin AKP’li Rektörünü ziyaret etmek ve ‘ortak projelerden’ söz etmek…

Benim merak ettiğim;

Seçilen mi, ‘Tebrik’ için ziyaret edilir…

Yoksa seçilen mi, atanan kişileri, devlet memurlarına elinde çiçekle gider?

Herhalde bazı protokol kuralları ve yapılması gerekenler Genel Başkanlıktan gelmedi…

Geçenlerde yazmıştım;

AKP ilk seçiminde belediyelikleri kazanınca, başkanlar daha koltuklarına oturmadan ellerine birer kitapçık kıstırılmış, ‘Bunlar uygulanacak’ talimatını vermişti…

Başkana şunu anımsatayım:

Bir gün yerine bir başkası geldiğinde bir bakmışsın yanında bir kişi bile yok!

Yani gerek mesai günü, gerekse herhangi bir gün avuçları kızarıncaya kadar alkışlayanlara, sesleri kısılıncaya kadar bağırıp yağ çekenlere sakın kanmayın, inanmayın…

Siz verdiğimiz sözleri yerine getirin yeter…

 

*- EMEĞİNE SAĞLIK

Bornova’da yaşamını sürdüren Hasan Baran, bir süredir ‘Bornova’ ile ilgili bir kitap yazıyor.

Yazar Hasan Baran geçenlerde, hazırlığını yaptığı ‘Bornova’ kitabından bir bölümü paylaştı.

Ben de Yazar Hasan Baran’ın kitabının bir bölümünün özetinin özetini sizinle paylaşıyorum.

“… Pencereden Büyükpark’a o serin manzaraya baktım.

Parkın ortasındaki büyük havuzu, Nevcivan Bahar Attila’nın babası, Mehmet Attila’nın amcası, Bornova Belediye Fen İşleri Amiri Şevki Attila’nın yaptığını duymuştum.

Hayalim beni o günlere eski Bornova’ya götürdü.

Bornova Büyükpark çevresinde bir iki katlı, bahçeli, fıskiyeli havuzlu çok şirin evler vardı.

Tren istasyonundan hükümet konağına kadar her parsel bahçeli evdi. Saf, berrak bir gökyüzü altında Bornova o kadar şirin o kadar güzeldi ki…

Eskiden o güzel Bornova sokaklarının isimleri;

Bahar, Akasya, Manolya gibi çiçek isimleri idi.

Böylesi imgesi güçlü, güzel sokak isimlerinden sonra rakamlarla sokakları anmak ne kadar tuhaf geliyor değil mi?

İşte öyle rakamlı bir sokak…155.nci ve 156.ncı sokağın parka bakan yönünde (Uğur Mumcu salonunun baktığı bölge) İş Bankası ikramiye villaları ile 1952’de Emlak Bankası kişisel konut kredisi ile yapılan villalar vardı.

O kadar boştu ki oralar tren sesi duyulurdu.

Önlerinde yasemenler sanki beyaz bir ışık vererek kokardı.

O zamanlar bankalar şimdiki gibi kredi kartı, şu bu kartı değil de, müşterilerine nakit ikramiye veya ev verirlerdi, çekiliş ile…

Emlak Bankası kredisi ile tek katlı, iki katlı evler yapılırdı.

O evlerden tren istasyonundaki kara trenlerin zengin renginin derinliği gözükürdü.

Çünkü o kadar boştu mahalle.

Bir tek mahvel (askeri garnizon) vardı.

Yollar Arnavut kaldırımıydı.

Evlerin önünden develer geçerdi uzun eğri başlarında habire sallanan kocaman şangır şungur çanları ile.

Yörükler boyunlarında sarı işlemeli poşuları, nasırlı elleri, güçlü gövdeleri ile Bornova dağ köylerinden topladıkları çam kozalaklarını çuvallar içinde getirirler, sobalarda yakılmak üzere satarlardı.

 

*- BORNOVA MENBA SUYU

Sabah saat beş ile yedi arası çeşmelerden Bornova memba suyu akardı. Nasıl tatlı, lezzetli bir suydu o.

Bir dağ yamacında yeni kaynamış bir pınar suyu gibi berrak, tertemiz bir su…

‘Londra’dan bu suyu içmeye gelen var,’ denirdi o su için.

Dünyada eşi benzeri olmayan bir güzel suydu.

O bal gibi suyu, o saatler arası kalkan sürahisine, şişesine, güğümüne doldurur, bütün gün içerdi.

‘O suyu içtikleri için Bornovalıların ömrü uzundur’ derlerdi.

Daha sonra Bornova memba suyu şişelenerek satılmaya başlandı. ‘SUGA’ su – gazoz fabrikası kuruldu.

 

*- KONSERVEDE BORNOVA BAMYASI

Hilal ilkokulunun karşı sokağında Abdullah Güreşçi tarafından bir bamya fabrikası açıldı, en birinci bamya konservesini orası yapardı.

Kutuların etiketinde (BORNOVA KONSERVE -Abdullah Güreşçi) yazardı.

Meşhur Bornova bamyası, Özkanlar’ın, Manavkuyu’nun oralardaki derde derman diye bir ufak çakıltaşı bile aransa bulunamayacak, pamuk gibi birinci sınıf ova toprağından, parlak yeşil bir akarsu gibi o fabrikaya akar, işlenirdi orada.

Bir de Pulat Konserve vardı, şu anki Bornova stadı, vilayet camii civarında.

Çok geriye gitti hayalim 1950 yılı öncesine…

Büyükpark daha yoktu…

Güneşin parıltısında oturmuyordu havuzun etrafındaki uzun banklarda yaşlılar…

O çok böbürlenen, çok kibirlenen, bu fani dünyanın üç beş günlük olduğunu unutup kendini ölümsüz sanan insanoğlunun böbürlenmesinin sonunun iki metre uzunluğunda bir mezar olduğunu gösteren mezar taşları ışıldıyordu.

 

*- MEZARLIKTI

Büyükpark’ın olduğu yer gayri müslüm mezarlığıydı.

Yenimahalle (Vali Kazım Dirik Mahallesi) denilen o bölge tamamen boştu.

O zamanlar İzmir’e ağaçlı yoldan giderdi tüm arabalar, o etrafı koca çamlarla kaplı yemyeşil yoldan.

Bu ağaçlı yol aynı zamanda izmir – Manisa – İstanbul – İzmir – Turgutlu – Ankara yoluydu…

Ağaçlı yolun kenarlarında Bornova’nın ilk büyük fabrikaları, üzüm ve incir işletmeleri,

Dewilux Boya, Kartal Makarna, Bisan Bisiklet fabrikaları vardı.

Bir de tren vardı yağmur bulutlu kış akşamlarına benzeyen, kapkara.

Tren istasyonunun karşı köşesinde

İstasyon – Bornova Anadolu Lisesi ( o zamanki adı İzmir Koleji ) yolunun yanları üzüm bağları idi .

Üstünde Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi DENEME BAĞLARI yazardı. Fakülte çeşitli bağ cinslerini denerdi.

Bu üzümlerden üretilen ‘Çiftlik Şarabı’ isimli bir de şarap vardı.

Ziraat Fakültesi’nce yetiştirilen günlük süt-yumurta, meyve satış mağazasında o şarabı da satarlardı.

*-

Bornovadan kalkan tren birkaç istasyonda durarak (Mersinli – Halkapınar) Basmane’ye giderdi.

Bornova İzmir ulaşımında banliyö trenleri aktif rol alırdı. Günde sekiz on tren seferi vardı.

Bazıları birkaç vagonlu kara tren, çoğu iki vagonlu dizel motoraylar…(bunlar tramvaylar gibi iki yöne gidebiliyorlardı)

Kara trenler ise lokomotif katarı bırakarak üniversite yönüne gider, orada makas değiştirip ikinci hatta girer, hastane yönüne ilerler, tekrar makas değiştirerek birinci hatta girer ve katara bağlanırdı.

Basmane garına gider gelirdi Bornova treni.

Basmane garında ilk perondan ( Kapılar semtine giden bulvarın duvar dibinden) kalkardı.

 

*- TEPECİK PAZARI

Bornova halkı o zamanlar Tepecik Pazarı’na çok giderdi trenle. O zaman daha stadın olduğu yer bataklıktı. Halkapınar’da resmen küçük bir göl vardı. Dibinde de bir kaç lokanta bulunuyordu. Halkapınar, adı üstünde; pınar… kurutuldu, bataklık evcilleştirildi ve o bölgeye Atatürk stadı yapıldı.

(Bu kısımda bir yanlışlık var. Stadın olduğu yer değil, Halkapınar Tren istasyonun karşısında, yanında TCDD salonunun bulunduğu köprü ile denize bağlı göl dolduruldu ve Basmane’deki şehirlerarası otogar buraya taşındı)

Bir diğer ulaşım minibüslerle idi.

Suudi’nin dolmuşu yoktu daha.

Doldur doldurabildiğin kadar.

(Şunu da anımsatayım:

Belki de Türkiye’de ilk dolmuşu Çay mahallesinden, bir zamanlar Bornova Gençlik’in başkanlığını da yapan Hüseyin Gülperçin idi. Bufo Ali de renkli bir simaydı, otobüs şoförlerinden gırgıru ile çok anılar yaşandı )

Yılların en rahat ulaşımı steyşın dolmuşlardı. İki önde iki ortada üç arkada toplam yedi kişiliklerdi ve dolmuşlara göre biraz daha zengin renkli ve pahalıydılar.

Tüm yolcular oturarak giderdi.

 

*- DUVARLARI YÜKSEKTİ

Bornova’da büyük bahçeli evlerde levantenler de yaşardı, onların büyük bahçeli evlerinin önünde duran uzun kuyruklu Amerikan arabaları ve özel şöförleri vardı.

Bornova’nın ilk taksi durakları; Yeni taksi -İsmail Kaymak… Altın taksi-Mustafa Altın ve taksici Alpay Bey…

Yeni mahalle (Kazım Dirik Mahallesi ) 1969 yılına kadar şu anki stadyuma kadardı.

Mustafa Kemal caddesinin eski adı Bayraklı Caddesi idi ve Hilal İlkokulu önünde daralır da daralırdı. Stadyumdan sonrası patika, ilerisi ise bamya bahçeleriydi… Şu anki Süvari caddesinin eski adı ise Çiftçi caddesiydi.

 

*- ÖNCE BUSSİNG VE ŞASSON OTOBÜSLER, SONRA MERCEDESLER

Araçlar Bornova ağaçlı yoldan, Mersinli Çınarlı güzergâhından giderlerdi.

Bornova Belediyesi Mercedes şehiriçi otobüslerinin sadık müşterisiydi. Her yıl 20 Ağustos – 20 Eylül döneminde açılan Uluslararası İzmir Fuarı’ndaki Mercedes pavyonunun (Lozan kapısı girişi ) en önünde bir şehiriçi otobüs olurdu; ön camında ‘Bornova Belediyesine satılmıştır’ yazısı ile dururdu.

 

*- AKLINDAN GEÇENLER

Sonuçta hayatla donanmış tarihsel bir aklım olduğunu düşündüm. Aklımdan geçenler çok şaşırtıcıydı.

Büyükpark’a bakan odamın barınak büyüsünü bozmuş, odamın duvarlarını tarihsel bir zaman görüntüsüne çevirmiş ve bu görüntünün resimleri, renkleri içinde dolaşmaya başlamıştım.

Gitmek istediğim yer ise… Bornova’nın ilk zamanları… beni bir ormanda bulan Amazon kadınların gelip saçlarımı okşadığı, ne yapsam ne etsem beni affeden onların samimî tapınağıydı.

O tapınakta önce Birunabad, sonra Burunova, sonra da Bornova olan bu büyülü şehrin 8500 yıllık tarihi vardı:

Amazon’lar, Hititler, İon’lar, Frigya’lılar, Lydya’lılar, Pers’ler, Makedonya’lılar, Bergama Krallığı ve Romalıların yaşadığı çok derin bir tarihe ve Kurtuluş Savaşı’da dâhil olmak üzere Bornova’yı Bornova yapan her şey gözlerimin önünden gelip geçiyordu. Fakat ben en çok ölülerin yattığı bir kabristanın hayat ve huzur veren koskoca bir parka dönüştürüldüğü anı ve o parkın Bornova’nın kalbi olduğu zamanı ve Çerezci Aşık’ın nasıl olup da Büyükparkın bir parçası olduğunu merak ediyordum…”

Yazar Hasan Baran’a emeklerinden dolayı, babadan, dededen Bornovalı Yaşar Eyice olarak teşekkür ediyorum…

Devamını Oku

TURİSTİN ÖNÜNDEN YEMEK MASASINI KALDIRDILAR

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Önceki yerel seçimlerde CHP’nin kaybettiği en önemli ilçe belediyelerinden biri de bana göre İstanbul’un Beyoğlu ilçesi idi.

Bizim gibi uzaktan bakanlar için, ‘Eğlence kenti’ olarak bilinen Beyoğlu’nu AKP adayı kazanmışsa söylenecek bir şey yok!’ demekti.

Ama buna karşılık İstanbul, Ankara gibi birçok Büyükşehir ve il merkezi CHP’yi seçmişti.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylemlerini, iddialarını ‘gülerek’ karşılayanlara tanık olmuştuk.

Ama yüzde bir ikilik yanılma payı ile söyledikleri olmuş, bu yerel seçimlerde olduğu gibi anketörler dahil herkes sonuçlardan yanılmıştı.

Yıllardır savunuyorum, ‘Anketlere inanmayın!’ diyorum…

Nasreddin Hoca’dan bu yana, ‘Parayı veren düdüğü çalar!’

Bu kadar basit!

Şimdi yine Beyoğlu’na gidelim;

Spiker çiçeği burnunda CHP’li Belediye Başkanı İnan Güney’e, ‘Anketler sizi gösteriyordu, değil mi?’ diye soruyor…

Biliyorsunuz;

CHP Genel Başkanı Özgür Özel kaç gündür konuşmalarında inatla ‘İl ve ilçelerde sayısız ve ısrarla yüzlerce anket yaptırdık!’ diyor.

Özel, ‘Bunda ölçme ve değerlendirmeye verdiğimiz önemin payının çok büyük olduğunun altını çizmek isterim’ diyerek bilime verdikleri önemi de hep dile getiriyor.

Bunun nedenini söyleyeyim:

‘İzmir başta olmak üzere birçok noktada aday gösterilmeyen ya da sonuçtan memnun ve mutlu olmayanlar ‘Nerede bu anketler?’ diyerek itirazlarını açıkça belirttiler!’

İşte spiker Beyoğlu’nun yeni başkanının da ‘Tabii’ diyerek, sözünü tasdik edeceğini umuyordu…

Ama hiç ummadığı bir yanıtı hem de saniyesinde aldı;

“Arkadaş ‘anket’ benim!

Dört ay boyunca sokaklardaydım.

Yaşadım, gördüm ve kesinlikle kazanacağıma inandım.

Başkalarının görüşleri, söylemleri, kağıt üzerine yazılanlara bakmadım.’

İşte bu!

Sokaklar her şeyi söyler, söylüyor…

Masa başında karar verenler, halktan uzak olanlar bunu bilmezler.

Dikkatimi çeken ve çok önem verdiğim konu ile ilgili bir iki örnek daha verdi yeni başkan İnan Güney…

Bence herkes, tüm belediye başkanları ve yönetici durumunda olanlar bunu örnek kabul etmeli…

 

*- 15 DAKİKA YETİYOR

 

Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney en önemli sorunlardan biri olan ‘otopark sorununa’ özel olarak ilgi göstereceklerini ve çözeceklerini anlattı.

Spiker, ‘Bunu nasıl çözeceksiniz? Ben de Beyoğlu’nu birçok kişi gibi biliyorum. Sizden öncekiler de aynı sözü verdi ama olmadı!’ deyince bence verdiği şu iki örnek herkesin kulağına küpe olmalı ve kıssadan hisse almalı…

Başkan İnan Güney söyledi:

‘Bir yerde esnafın çayını içerken konu her yerde karşımıza çıktığı gibi otopark sorunu geldi. Esnaf büyüğümüz, ‘Başkanım şu arkadaki alan yıllardır boş duruyor, değerlendirebilir!’ diyerek bize yardımcı oldu.

Hemen orada karar verdik, ‘burası ideal bir otopark olur!’ diyerek.

Aynı şekilde bir başka semtimizde yine vatandaşlar önerdi;

‘Caminin arkasındaki belediyeye ait bir dönümlük arazi boş duruyor!’ diye…

İşte size iki otopark!

Gezen, halkla iç içe olan, vatandaşla sohbet edip istek ve dilekleri ile önerilerini dinleyen sorunları birlikte çözme şerefini kazanır…’

Bu böyle…

Bırakın başkanları, deneticiler, kısım amir ve şefleri bile görevlerini yerine getirmiyor ki!

Herhalde bunun örnekleri çok…

Bunu her yerde, her işte, her zaman görüyor, yaşıyoruz.

Uyarıları da ‘Benden iyi mi bileceksin?’ diyen zihniyet ve düşünce karşısında hep çaresiz kalıyoruz…

 

*- İSTANBUL’UN KALBİ

 

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın büyüdüğü ve siyasete girdiği yer hepimizin bildiği gibi Kasımpaşa…

Kasımpaşa da Beyoğlu’nun bir büyük mahallesi…

Üstelik Beyoğlu’nun sahili (Haliç) en uzun yerleşim alanı…

Genç bir başkan adayı, CHP’li İnan Güney şöyle diyor:

‘Türkiye’nin kalbi İstanbul, İstanbul’un kalbi ise Beyoğlu!’

Doğruluk payı çok fazla…

Meşhur İstiklal Caddesi nerede?

Ya da yenilenen İstanbul’un Galata Port’u?

Beyoğlu sınırları içinde…

3 semavi dinin, camilerinden kiliselerine, havralarına kadar İzmir gibi, Hatay gibi, birleştikleri merkezlerden, tarih kokan bir yer bu Beyoğlu…

İstanbul’a yolu düşenlerin, mutlaka toprağına basacağı bir uğrak yeri olarak da söyleyebilirim.

Ama belediye başkanı şöyle diyor:

‘Galata Port’a gemilerle gelen turistlerin yüzde 12’si Beyoğlu’nda kalıyor. Diğerleri yarım ada’ya gidiyor…

Şimdi Beyoğlu’nun tarihi yerlerinin ve turistin ilgisini çekeceği yerlerin haritasını çıkarıyoruz. Rehberlere ve turizmcilerle paylaşacağız.’

Başkanın dediği gibi Beyoğlu yalnız İstiklal Caddesi değil ki!

Birçok semtimizde büyük geçim sıkıntısı var.

Uyuşturucu belası sarmış bir çok yeri…

Düşünün Beyoğlu’nda tam 110 park yeri var.

Ama birine bile aileler ve çocukları gidemiyor.

Bunun çeşitli nedenleri var, hepsi belirlenmiş durumda.

Şimdi başkan İnan’ın ilklerinden biri de bu…

Yenilerinin de ekleneceği bu 110 parkın ‘yeni nesil’ parklarla birlikte yaşanabilir hale getirilmesi…

 

*- KOMŞUNUN TAVUĞU GİBİ…

 

İzmir’deki gibi mahalleler arasında da yanlış düşünce hakim…

Tophane’de yaşayanlar AKP’li önceki belediye başkanının tüm hizmetlerini Kasımpaşa’ya yaptığını, Kasımpaşalılar ise Cihangir’liye hizmet verildiğine inanıyorlar.

Ama tarafsız bir gözle bakarsınız, hizmetin hiçbir yere ve orantılı gitmediğini görebiliyorsunuz.

1992 yılından beri hiçbir çalışma olmadığından yollar yürünecek gibi değil.

Kaldırım işgalleri almış başını gitmiş.

Şimdi kaldırımlarda ‘Hayat yolu koridorları’ yapılacak…

Belediyenin geliri olan; emlak vergileri, iskan ruhsatları harçları da ele alınacak.

‘Kaçak var mı?’ bakılacak…

Bunda amaç, bazılarına özel haklar tanınıp tanınmadığı ortaya çıkarmak.

Sokak aralarında, Beyoğlu’na yakışmayan pazaryerleri, kapalı alanlara taşınacak.

Ok Meydanı kentsel dönüşümde öncülük alacak. Burada ‘mülkiyet haritası’ karışık… Bu sorunun çözülmesi için çalışılıyor.

Bu arada anımsatayım:

Saraçhane, yani İstanbul Büyükşehir Belediyesi de, İzmir’de nasıl Konak ilçesinde ise İstanbul’da Beyoğlu ilçesinde…

Yine anımsatayım:

Seçim öncesinde Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat, seçimlerle birlikte Beyoğlu ve Şişli Belediyeleriyle ortak bir çalışma içinde olacaklarını ve yapacaklarını anlatmıştı.

Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney, ‘Biz halkla birlikte olunca, tüm haklı projelerimizi kabul ettiririz. Gerekirse birlikte bakanlığın önüne yürüyerek gideriz. Halkın gücü ve isteği önünde hiç kimse duramaz!’ diyor.

Beyoğlu’nun alt yapı sorununu ben de biliyorum.

Umarım bu iş de çözülür.

Spor muhabirliğim zamanında İstanbul’a uçakla İnönü Stadındaki (Dolmabahçe) maça gidip İzmir’e döndüğüm zamanları Beyoğlu’nda geçiriyordum…

O zamanki Beyoğlu ile şimdiki arasındaki dağlar kadar farkı da anımsıyorum.

Bakalım Başkan İnan Güney, söz verdiği Kasımpaşa’nın Haliç kıyılarını parklar, bahçeler, yeşillikler içinde halkın istifadesine nasıl sunacak.

Birçok yer ise işgal edilmiş gibi…

‘Türkiye’nin kalbi İstanbul, İstanbul’un kalbi Beyoğlu’ yine beylerin, hanımların, çoluk çocuk herkesin özgürlük içinde sıkıntısız gezip alışveriş yapabileceği günleri görecek, yaşayacak mı?

Kasımpaşa’dan Zincirlikuyu’ya çıkan o uzun cadde ve bazı söz verilen yerler ‘Gezi alanı’ yapılacak mı?

Bekleyip göreceğiz…

 

*- BEYOĞLU BEYOĞLU DEDİKLERİ…

 

Şiirle ilgilenenlerin de belirttikleri gibi;

‘Beyoğlu… Beyoğlu!’ dedikleri İstanbul’un ta kendisidir.

Bir kahvenin soluklanmasında, eğlencedir, sohbettir, Başkan İnan Güney’in de belirttiği gibi…

Belki de bir soğuk içecek ya da dondurma yerken kafa dağıtmaktır.

Dünyanın birçok metropoliten şehirlerinde ülkeleriyle özdeşleşmiş, simgelenmiş caddeleri ve yaşamın farklılığı vardır.

Buralarda; Neşe, canlılık, eğlence, alışveriş, sanat, bar ve restoranlar iç içedir.

Şimdi AKP’li yönetimden Beyoğlu’nu geri alan Belediye Başkanı İnan Güney, buralarını, beyni kuş olmayan, birbirlerini ötekileştirmeyen, irdelemeyen, eleştirmeyen, barışı özümseyen, yalnızca anını ve bulunduğu makamın, zamanın, Beyoğlu’nun tadını çıkaran, stres yükünü sohbetleriyle azaltıp, keyif alanları haline getirmeye çalışacak.

Beyoğlu 16 yüzyılın ilk yarısında, tek tük bağ bahçeli bir yermiş.

1950’lerden sonra ise;

Yabancıların, bankerlerin, tüccarların, kozmopolittik çevreye yerleşmek isteyenlerin yaşadıkları, üç tiyatrosu, sinemaları, lokantaları, pastaneleri, sanat galerileri ve lüks mağazaları seçkin bir semt idi.

Daha sonra ise aldığı göçlerle ticaret merkezi haline döndü.

Bu durum da ‘ötekileşmiş’ olarak adlandırıldı.

 

*- BİLİNİYOR

 

Son zamanlarda ise bazı yerlerinde ‘Mahalle baskısı’ hafifçe de olsa kendini gösterdi.

Gürültü bahanesiyle müzik aletleri toplandı, ‘ucube’ olarak nitelenen masa ve sandalyeler depolara taşındı.

Şu kadarını yine yeni başkan, Beyoğlu’nun çocuğu İnan Güney’in ağzından duydum:

‘Turist yemeğini yerken, masası belediye tarafından toplandı!’

Bunu Ertuğrul Erdoğan isimli bir yurttaş şöyle yorumladı:

‘Gidin dört duvar arasında zıkkımlanın!’

İnanmakta zorlandım ama yine de başkan da belirttiği için yazmadan edemedim…

Ben yine tekrarlıyorum:

Sokaklar özgürlüktür.

Sokaklar çocukluğumuzun havası, suyu, oksijenidir.

Biz İzmirliler, dört duvar arasına sıkıştığımızda hemen balkon, bahçe ararız.

Sokak kapımızın önüne masa sandalye ya da yere bir şilte atarak otururuz.

Denize ya da evimizin bahçesindeki yeşilliklere, çiçeklere bakarız, arsada top oynayanları, ip atlayan çocukları seyrederiz.

Gökyüzünün berraklığına bakarak iç geçirir, kahvemizi yudumlar, ya da keyifle çayımızı içerken, komşumuza sesleniriz.

 

*- KARŞIYAKA…

 

Beyoğlu adının Fatih Sultan Mehmed tarafından yıkılan Trabzon Rum devletine mensup olan ve sonradan İslamiyeti kabul etmiş bulunan prens Aleksis buraya yerleştiği için verildiği söylenir.

Bizans devrinde buraya Peran bağları (Pera, Karşıyaka) denilirdi.

Bir surla kuşatılmış olan Galatanın kuzeyinde şimdiki Beyoğlu’nu meydana getiren alanda sebze ve meyve bahçeleri yer alıyordu.

İstanbul Türklere geçtikten sonra bu kesimde evler, Mevlevi tekkesi ve camiler (Asmalı mescit) ve kışlalar (Galata sarayı) yapıldı.

Bununla beraber XVI. yy.dan itibaren, daha önce Galata’da yerleşmiş olan yabancı elçilikler pek sıkışık hale gelmiş bulunan Galata’dan ayrılıp Beyoğlu’na geldiler.

Yabancı azınlıklar da onları izledi.

İşte böyle…

Devamını Oku

ŞİMDİ DEĞİL, NE ZAMAN?

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Sevgili okuyucularım, ‘Kadir Gecesi’ mübarek olsun.

Bin aydan daha hayırlı sayılan Kadir gecesinin tüm insanlığa, huzur, barış ve sevgi getirmesini ve dualarımızın kabul olmasını diliyorum.

Sağlık içinde, keyifli, huzurlu kalın…

 

*- HAYDİ HAYDİ ŞİMDİ!…

 

CHP büyükten de büyük bir yerel seçim başarısı elde etti.

Şimdi ne yapacaklar?

Her belediyeden, her CHP’li başkandan, tabiriyle ‘kafadan ses’ çıkıyor.

Her birisi, ‘Şunu yapacağım, bunu yapacağım!’ diyor…

Yani görünen şu;

Eğer bu işe el konulmazsa, umutlar ve beklentiler eriyecek.

Lafla peynir gemisinin yürümeyeceği kanıtlanacak.

Ama önceki yıl ve dönemlerde olduğu gibi, ‘Ankara’dan yani genel merkezden’ birileri belediyeleri arayıp, ‘Şu geliyor, bu geliyor!’ diye işe yaramayan partinin üzerindeki asalakları İzmir’e ya da yeni kazanılan belediyelerin sırtına ‘sülük gibi’ gönderirlerse, yandım keten helva..

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de farkında olmadan ipleri elinden kaydırdığı, kaçırdığı anlaşılacaktır.

Bence, İzmir’de açıkladığı ve bazı gazetelerde manşet olan, ‘Engel olanı tanımam!’ cümlesi ne anlama geliyor?

İsteyenin istediği tarafa çekeceği bir laf!

Şunu anımsatayım:

Turgut Özal partisi Anavatan’ı kurduğunda, sahaya  iki kolunu birleştirerek, iki elin parmaklarını kenetleyip büyük bir daire çizerek çıkmış ve oyları süpürüp almıştı.

Ya daha sonra Recep Tayyip Erdoğan ne yaptı?

Her ne kadar, şimdi esamileri bile okunmayan AKP’liler konuşmalarında ‘Kurucuyum!’ diye kendilerine övünç çıkarmalarına karşı Erdoğan hep ‘AKP’yi kurduğumda’ diyerek kimseye bu sevinci yaşatmadı.

Açık bakın konuşmalara, açıklamalara…

Ve AKP Türkiye’nin seçim rengini değiştirdiği gün, Recep Tayyip Erdoğan, aynı zamanda Başbakan da olduğunda tüm Belediyelere ve parti teşkilatına bir kitapçık göndererek, ‘Seçilen Başkanların sırayla ne yapacaklarını’ anlattı…

Kesinlikle verilen talimatların dışına çıkılmaması isteniyordu, o zamanlar…

Sonra?

Sonrası gelmedi ve bu günlere gelindi, Türkiye’nin rengi bu kez ‘Kırmızı’ oldu yani CHP çok yıllar sonra Türkiye’nin tek başına birinci partisi oldu…

 

*- SES VERİN…

 

Kaç zamandır, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, ‘Eğitim’den ve bunun başında olan, Eskişehir önceki Belediye Başkan, Akademisyen ve Siyasetçi, Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’den henüz ses seda yok…

Şimdi olmayacak da ne zaman olacak?

Seçmene ya da vatandaşa görüntü olsun diye, ileri tarihlerde mi, toplantılar yapılacak?

Özgür Özel konuşmalarında ‘spordan, yani futboldan’ çarpıcı örnekler veriyor, bunu sevdiğini ve benimsediğini söylüyor.

Ben de tribünlerden gelen bir sesi anımsatayım:

‘Haydi haydi şimdi, yarın değil şimdi!’

Öncelikle bir kitapçıkla işe girişilir…

Örneğin adam alma ve çıkarmalar öncelik olabilir…

Tabii ki gelir gider hesapları ve de ihaleler de…

Şimdi ‘yamyamlar!’ sırada bekliyorlar…

Hatta ellerinde çiçek ve çikolata kutuları ile tebrikte ön sıradadırlar..

Yalnız CHP’li belediyelere değil, tüm belediye başkanları için bu yazdıkların geçerlidir…

Sakın bunlara inanmayın ve Kenan Evren’in Amerikalı generale verdiği söz gibi sonradan sıkıntı yaratacak durumlara düşmeyin…

 

*- LASTIK AYAKKABILI…

 

Bu arada anımsatayım:

Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen çok ama çok fakir bir aileden geliyordu.

Yaşıtları gibi okula gidemedi, üç yıl aile bütçesine katkı sağlamak için ayakkabı boyadı…

İlk ayakkabısı ise lastiktendi…

Söylediğine göre;

Yazın pişiriyor, kışın ayaklarını buz gibi yapıyordu…

Okula gittiğinde ise yırtık bir pantolonu vardı…

Öğretmeni kendisine bir pantolon hediye etti, diğer sınıf arkadaşlarının yanında mahcup olmaması için…

‘Ben bir pantolon yüzünden, adeta esir ve teslim olmuştum, bu edebiyatı sevdiren öğretmenime!’ diye anlatmıştı…

Çok yıllar sonra, Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’e bir törende plaket verilirken, en ön sırada oturan bu  öğretmenini görür hemen yanına koşarak ellerini öperek, ‘Beni bulup çıkaran öğretmenim’ diyerek davetlilere tanıtır…

Aslında çok anı yazılır ve anlatılır bu değerli siyasetçi ve akademisyenimiz için…

Ben özetin özetini yazmak istedim…

İçimizde, cevheri çıkarılmamış kim bilir ne kadar Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşenler vardır?

Tabii ki siyasetçiler de!…

Umarım ‘İş arkadaşları!’ yani çalışanlar bundan böyle işlerine dört elle sarılırlar ve vatandaşın mutluluğu için çalışırlar.

Bu arada edebiyat aklıma Enver Kaya’nın şu sözünü getirdi:

‘Hayatlarımız, klasik Rus romanlarındaki gibi oldu;

Cebimizde birkaç lira!

Sarma tütün, ev yapımı alkol, suç işlemeye eğilim!…

Ve Çar’a olan büyük nefret!…’

Karıncalar birleşince ne olurmuş?

Fakir Baykurt şöyle demişti?

‘Filleri yutarlar!’

 

*- BİR SABAH UYANDIĞINIZDA…

 

5 Nisan 1925!

Şair Attila İlhan’ın eniştesi Sadri Alışık’ın doğum günü…

Sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz…

Bakın ne yazmıştı?

‘Bir sabah uyandığınızda

Beni bulamayacaksınız!

Bir hicaz şarkı;

Rüzgâr olacak denizlerinizde,

Üşeyeceksiniz!

Bir rıhtımda tiz bir ıslık!

Her kundakta yeni bir yalnızlık,

Beni bulamayacaksınız!

İstanbul üzerinde kavak yerleri,

Bir bir gemiler uzaklardan,

Sizin eteklerinizde ziller,

Sizinle olmayacağım,

Anlamayacaksınız!..’

Kemal Sunal’dan da şunu ilave edeyim:

‘Ben fakir büyüdüm, o yüzden filmlerim dışında pek güldüğüm söylenemez!’ (Kemal Sunal).

Umarım sizler gülersiniz…

Devamını Oku

BİRİ PATLADI AMA…

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Aslında hikaye 2019 yılında başladı.

CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu her şeye göğüs gererek, bir noktada partinin tabanına da ses vererek büyük ve çok önemli radikal kararlar aldı.

Söz verdiği gibi büyük şehirlerde belediye başkan adaylarını partililerden, belediye başkanlarından seçti.

Örneğin:

İzmir’in küçük ve sessiz şehri Seferihisar’ın, bir ara Aziz Kocaoğlu ile ters düşen Tunç Soyer’i, adı sanı bilinmeyen Beylikdüzü’nün belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nu da İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday gösterdi.

Bence bir önceki seçimi bile kazanan ama resmen açıklanmayan Mansur Yavaş’la başlayan değişim birçok ilde kendini gösterdi.

Zaten Ekrem İmamoğlu üçüncü kez İstanbul seçimlerini kazanınca ilk teşekkür ettikleri arasında Kemal Kılıçdaroğlu da vardı.

‘Sayesinde’ dedi…

Bu bir vafadır, bizim de her zaman önemsediğimiz ve üzerinde hassasiyetle durduğumuz bir olay.

Zaten bunu ‘otobüs üstü’ konuşmasında beş ay önce CHP Genel Başkanlığını devralan Manisalı Özgür Özel de söyledi.

Yani Kemal Kılıçdaroğlu’na partiye ve Türkiye’ye verdiği hizmetlerden ötürü kalabalıkların önünde teşekkür etti.

 

*- DEMEK Kİ!

 

Hiç ama hiç kimse beklemiyordu CHP’nin tekrar Türkiye’nin bir numaralı, yani en fazla oy alan partisi olacağını…

Bu da nasıl oldu?

Belediye başkanlıklarının sayısını katlayarak…

Demek bıçak kemiğe dayanmış…

Emekliler sandığa mühürlerini değil yumruklarını vurdular, herhalde…

Şimdi herkes AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın rakibinin Ekrem İmamoğlu’nu gösteriyor.

Nedense bu konuda, belki de şimdilik Mansur Yavaş taraftarları sessiz kalıyorlar.

Yarın ne olacak hiç kimse bilmiyor, gibi…

31 Mart seçimlerinin sonuçlarını bilmedikleri gibi…

 

*-

 

AKP’de gerileme devri başladı.

Bazıları için ‘Korku devri’ de geride kaldı.

Toplumun verdiği mesajı, ana iktidarın başı Recep Tayyip Erdoğan aldığını açıkça söyledi.

Açık ve net bu seçim, herkese mesajlarla dolu…’

Anlayana saz, anlamayana davul zurna az…

Şunu da öğrenmiş olduk;

‘Vahşi rekabet’ hiç kimseye yaramıyor…

Bazı tercihlerin değişeceği de ortada…

Şu konuya da dikkat çekmek istiyorum:

Gerek Ankara’da, gerekse İstanbul’da belediye meclis üyelerinin çoğunluğu da şimdi CHP’li Büyükşehir Başkanlarının dilediği gibi oldu.

 

*- DIŞTAN DEĞİL İÇTEN

 

Yeniden Refah Partisi Türkiye’nin üçüncü partisi oldu.

Genel Başkan Fatih Erbakan, aldıkları belediyelikleri anlattı.

MHP bakalım ne yapacak?

Halâ merak ediyorum, ‘Devlet Bahçeli’ye ne oldu?’ diye…

Açıklamaya göre:

Evinde düşmüş kolundan ve yüzünden darbe almış!

Belli yaştan sonrakiler için en büyük dilek, ‘Aman dikkat, düşme!’ olur.

Aslında yanlış bilgi şöyledir:

Belli yaşın üstündekiler düştükleri için oralarını buralarını kırmazlar, kemik kırıldığı için düşülür…

Yani tehlike içtedir….

Bornovalı doktor arkadaşlarım, Dr. Ali Kertiş ile Dr. Erol Duran sık sık ‘Aman dikkat!’ diye beni uyarırlarken, ‘Evdeki kilimleri kaldır, akşamları tuvalete kalktığında kayıp düşürür’ önerisinde bulunuyorlar…

 

*- YOK BÖYLE BİR ŞEY

 

İzmir’de CHP, herkesin de düşündüğü ve bildiği gibi seçimleri aldı.

Ama oy kaybı olduğu, bazı CHP’li seçmenlerin sandığa gitmedikleri açık ve seçik belli.

Hani ‘AKP’liler sandığa gitmediler’ deniliyor ki, bu tesellidir.

Yok böyle bir şey…

Seçim şunu gösterdi:

CHP bundan böyle, İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral Akşener sayesinde seçimlere tek başına gidecektir.

Diğer partiler de öyle…

CHP’li Menemen taktik hatası sonucu gecen seçimlerde yönetimin vekaletini AKP’ye vermişti.

Başkan vekili gerçekten iyi çalıştı ve mükafatını bu seçimlerde aldı.

Aliağa’nın MHP’li belediye başkanı için de (başarılı) diyebileriz.

Bence en önemlisi, önceden bankamatikleri kaldırarak halkın gözdesi olmuş ve bunu sürdürmüştü.

 

*- KALKINMA YERELDEN BAŞLAYACAK

 

Şimdi bütün başkanlar için kolları sıvama zamanı…

Halkı mutlu etme zamanı…

Bakalım, ‘Ben senin hakkını vermeyeceğim’ diyebilecek mi, bir kişi, bir bürokrat ya da memur…

‘Söke söke alma!’ diye bir laf vardır, halk arasında…

Herhalde simdi herkes oyunun karşılığını ‘Söke söke almak’ için gerekeni yapacaktır.

Yani yöneticilerin, belediye başkanlarının ve bürokratların ‘Bugün git yarın gel’ devri de geride kalacaktır…

Kalkınma yerelden başlayarak yukarılara doğru hızla ilerleyecektir…

İzmir’in yüzde 40’ını kadınlar yönetecek.

Konak, Karabağlar ve Karşıyaka başta olmak üzere 8 ilçeyi artık kadınlar yönetecek. İzmir’de kadınların yönettiği ilçelerin toplamı kentin yüzde 40’lık nüfusunu oluşturuyor.

Yerel Gözcü’den Artun Sucuoğlu’nun haberine göre

İzmir’in merkez ilçesi artık CHP’li Nilüfer Çınarlı’nın yönetiminde olacak. Yine merkez ilçe olan Karabağlar’da da CHP’li Helil İnay Kınay var. İzmir’in en büyük ve köklü ilçesi Karşıyaka da CHP’li Behice Yıldız İşçimenler görede olacak. Türkiye’nin turizm cenneti Çeşme’nin Belediye Başkanı da Lal Denizli oldu. Selçuk Belediye Başkanlığına da Filiz Ceritoğlu Sengel tekrar seçildi.

Foça  Belediye Başkanı Saniye Fıçı, Karaburun Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan ve Kınık Belediye Başkanı Sema Bodur oldu. Bu ilçeleri de kadınlar yönetecek.

 

*- İSTİFA EDECEK Mİ?

 

Sonuç olarak:

Yerel seçimler, tarihi sonuçlar ortaya koydu.

Muhalefetin büyük bir zaferini ortaya koyan seçimler, siyasette de büyük bir altüst oluşun da habercisi gibi.

Sonuçlar, 22 yıldır aralıksız zafer elde eden AKP’nin de ağır bir yenilgisini ortaya koyuyor.

AKP, 22 yıllık süreçte ilk kez bu denli ağır bir yenilgi yaşıyor.

Seçimlerde büyük hezimete uğrayan İYİ Parti Lideri Meral Akşener’in istifa edeceği iddia edilmişti. Akşener bugün saat 14.30’da basın açıklaması yapacak. İYİ Parti’den istifa eden Bilge Yılmaz, Akşener’i istifaya çağırmıştı,

Muhalefetin zaferi, iktidar partisi AKP’nin yenilgisiyle sonuçlanan yerel seçimlerin ardından Dolar/TL yeni haftaya sınırlı artışla zirve seviyeden işlem görerek başladı. Gram altın ise ons altındaki hızlı yükselişin etkisiyle tarihi zirvesini 2362 liraya yükseltti.

Anket şirketleri, İstanbul’daki yerel seçimler için İmamoğlu’nun zaferini tahmin ettiler ancak doğru oranı yakalayan olmadı. İşte anket şirketleri ve İstanbul tahminleri

İmamoğlu yüzde 51,05 oy oranına ulaştı, Murat Kurum yüzde 39,6’da kaldı. İmamoğlu Kurum’a 1 milyon oy fark attı. 2019’da İstanbul seçimi tekrarlanmıştı. Fark 802 bindi.

Devamını Oku