Özellikle futbolla ilgilenenler bu sloganı bilirler;
‘Avrupa Avrupa duy sesimizi,
İşte bu Türklerin ayak sesi!’
Şimdi Avrupalılar çantalarını kaparak ülkemizi aşındırıyorlar…
‘Aman bizi kurtarın!’ diye…
Biz de onlara kaç zamandır kucak açıyoruz, ‘Gelin fabrikanızı burada kurun!’ diye…
Opel geldi Torbalı’ya!
Sonra tasını tarağını toplayıp gitti…
Ya Volkswagen’e ne diyelim?
Manisa’da fabrika kuracaklardı ve hiç beklenmedik bir anda ‘eyvallah!’ dediler…
Bu işte önce bazı Balkan ülkeleri, sonra da Çin kârlı çıktı!
Neredeyse ‘Yağmur duası’ gibi, ya da Yedi Kocalı Hürmüz’de olduğu gibi ‘Allahım bir tane… ‘ den başlayıp ‘yedi’ ye kadar çıktığı gibi, biz de ‘Ver Allahım ver!’ diye çırpınıyoruz bir fabrika için…
Şimdi bunlar hikâye ya da masal kısmı…
Günün gerçeğine gelelim:
*- GÖNÜLLÜ YAPIYORLAR
Almanya’da Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti bulunuyor.
Almanya'nın; Düsseldorf, Köln, Dortmund, Essen şehirlerinin içinde bulunduğu Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti'nin Ekonomik Kalkınma Ajansı NRW Invest, İstanbul'da açtığı temsilcilik aracılığı ile Avrupa pazarında büyümek isteyen Türk firmalarına ücretsiz destek ve danışmanlık hizmeti sunuyor.
Söylenen şu:
‘Kuzey Ren-Vestfalya, Türkiye pazarında başarılı bir şekilde faaliyet gösterip yurtdışında da var olmak ve pazar kazanmak isteyen Türk firmaları için Avrupa'ya mükemmel bir çıkış kapısı teşkil etmektedir…’
Yani aldatmacanın, kandırmacanın bir yolu…
Sokak üçkağıtçıları, torbacılar, ya da kaçak mal satanlar gibi ‘gel…gel…’ yapıyorlar…
*- KÜÇÜKTEN BÜYÜĞE
Namık Kemal Lisesi’ne, Bornova’dan trenle Basmane Garı’na, oradan da yürüyerek gidiyorduk.
Meydanda, yere serilmiş naylon örtünün üzerinde, çorap olsun, jilet olsun, meyve sıkacağı olsun, en önemlisi naylon gömlekleri satanlar olurdu.
Ağzı laf eden biri malını bağırarak öyle met ederdi ki ‘al benisine’ inanmamak kanmamak imkansızdı.
Bizler de her meraklı gibi daire şeklinde toplananların içine katılırdık.
Adamların yüzlerini ve sözlerini bile ezberlemiştik.
Bir bakarsınız arkalardan biri ‘Soru sorarak öne yaklaşır’
Örneğin kilot ya da fanilaya ‘yün mü?’ diye sorar…
‘Şöyle böyle olmalı!’ der…
Yani onlarca kişinin gözleri önünde ürünü test eder ve ‘Doğruymuş!’ diye onaylar…
‘Bana beş tane sarın! Bu paraya bedava’ der…
Hemen parasını sayar, bu arada yerdeki gazete sayfasına alacakları sarılır, methiye düzerek bir süreliğini uzaklaşır…
Birçok meraklı da ‘Bu fırsatı kaçırmayayım, evdekileri sevindireyim!’ diyerek, beş lira etmez ürünü üç dört misli fiyata alır, keyifle ‘Kazançlıyım’ diyerek işine ya da evine gider…
Belirttim ya, bunları ezberlemiştik…
Bunlar da bizi…
‘Bazen bu adamlar bizi görünce, ‘Hadi yaylanın!’ diyerek yanlarına yaklaştırmazlardı…
*- UZMANLAR DA HEP HAZIR
İnanılacak gibi değil…
Hatta bizim Ticaret ya da Dış politikamıza da karşı sistem olmasına rağmen, örneğini verdiğim ‘Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Online Bilgilendirme Semineri’ nde konusunda uzman olarak adlandırılan konuklar ve yatırımcılar da katılacak..:
‘Gelin, gelin… Bu fırsatı kaçırmayın!’ diyecekler…
Şimdiden söyleyeyim:
Alman bankalarının büyük kredi verecekleri de müjdelenecek…
Aynen RES’ler için Almanya’dan alınan Rüzgar tribünlerine verilen inanılmaz krediler gibi…
Sizin geleceğiniz mahvolmuş onların umurunda mı?
Ben de iş adamlarına Almanların ağzıyla yaklaşayım:
‘Kuzey-Ren Vestfalya Eyalet bölgesinde satış ofisi, show-room açmak, depo kurmak, satış sonrası hizmet vermek veya pazara yakın üretim yapmak istiyorsanız, katılımın ücretsiz olduğu webinara kayıt yaptırmak için lütfen sıraya girin!
Fırsatı kaçırmayın!’
*- DURUMLARINA GÖRE
Ya buna ne demeli?
Türkiye'nin en önemli ekonomik ve ticari partnerlerinden olan, AB üye devleti Hırvatistan ile ticari ilişkilerimiz son yıllarda artarak 2020 yılında 631 milyon ABD Doları hacmine ulaştı.
Balkanların önde gelen istikrarlı ülkelerinden olan Hırvatistan'ın büyük bir kalkınma hamlesi içerisinde olması, firmalarımız için de önemli fırsatlar sunuyor.
Bu kapsamda, Avrupa İşletmeler Ağı organizasyonunda, Gıda Sektörü ve Ahşap Sektörü olmak üzere Hırvatistana'dan bir ticaret heyeti ülkemize gelerek ikili iş görüşmeleri yapacak.
Konu bize mal satmak…
Yani dövizimizi almak…
Artık bunun getiri ve götürüsünü de siz heseplayın…
Gıda ve ahşap üreticilerimiz düşünsün…
Bu da bana neyi anımsattı:
Birçok büyük sanayici ve iş adamımız bir ara fabrikalarını kapatarak, Çin’e fason iş yaptırdılar…
Tabii ki piyasada bunları alanlar Tüketici Hakem Hayetlerine koştular…
Sonucunu öğrenmek istiyorsanız, yakınlarınıza sorun ya da Tüketici köşelerini okuyabilirsiniz…
Sonuç alarak;
Valizini alarak ülkemize gelenler her halde biz çok sevdiklerinden değil, bizim birkaç kuruşumuzu da nasıl alacaklarını düşünüyorlardır…
YORUMLAR