Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Prof. İrfan Palalı

BEN ATATÜRK HAYRANIYIM

Değerli dostlar, 

Ben Atatürk hayranıyım; hem de inandığım yaratıcı kadar hayranıyım. Churchill'in dediğinin de doğru olduğuna inanırım; “İnsanlık her yüzyılda bir büyük bir lidere kavuşur; malesef bu yüzyılda böyle bir lidere Türkler sahip oldu.” 
Ama Atatürk bezirganlarını da abartılı bulurum o başka. 
Geçen gün bir dostum bana "Bütün bu ortada dolaşan sözleri Mustafa Kemal söylemiş midir?” diye sordu. (Sporcunun şununu severim, beni Türk doktorlarına emanet edin, bir Türk dünyaya bedeldir diye çoğalacak örnekler gibi ) Benim de ona cevabım; Hz.  Ali’ye atfedilen, Hz. Muhammed’e yakıştırılan sözleri onlar mı demiştir, yoksa müritlerinin yakıştırması mıdır? diye soruya soruyla cevap olmuştu. Ve ilave etmiştim; "Tabi ki toplumsal liderlere sonradan ilave övgüler, ekler yakıştırılır, yüceltilmeye çalışılır. Bu, toplumların hakkıdır" demiş ve ona izlediğim bir olayı anlatmıştım. . 
'Bir Kurtuluş Filmi' karesi.

26 Ağustos’ta Büyük Taarruz başlamış İnönü ve Halide Edip Kocatepe’den savaşı izlemektedir ve erken sabahın keskin ayazı henüz bitmemiş, hava donduruculuğunu sürdürmektedir. Atatürk arkalarından onlara yaklaşır, elindeki kaputu Halide Edip’in sırtına koyar ve gözlem sınırını arttırmak adına tepenin ucuna doğru yürür. Halide şaşırmış, mutlu ifade ile İnönü’ye dönerek “Bu kargaşa içinde bunu da mı düşünüyor?” der. İnönü'nün Halide Edip’e cevabı, “Ee Mustafa Kemal olmak böyle bir şeydir işte, olur'. Yine o kaos ortamında öğretmenleri toplayıp onlara bir cümle ile onlarca ders vermesi de benim gözümde onu yaratıcılıkta yükselten bir örnektir. Bu olay gerçekten yaşandı mı, yoksa senarist yazdı, yönetmen taçlandırdı mı bilmiyorum. Ama ben, benim Atatürk’üme yakıştırıyorum. 
Şimdi sabah serinliğinde malum yerime doğru yürüyorum. Bir kaç günün serinliği ile baygınlıklarından  uyanmış bütün yeşil mahlukat,çimler, yapraklar, zakkumların dirilmiş pembe çiçekleri ile selamlaşıyor, onların dedikodularını, söyleşilerini dinliyorum. Ama bir taraftan da, "Atatürk dijital devrim ile değişen  bu kaosta bir sabah bu dünyaya dönse ne yapardı?" diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Böyle bir fantastik hayale öngörü katmak zor ancak "En azından faşist olmadan bu zor zamanlara yardımcı olup, bir yolunu bulup, anti-emperyalist savaşı sürdürürdü" diyorum. 
Ben böyle düşünüyorum.

Prof. İrfan Palalı

1950 yılında Şanlıurfa’da doğdum. Tıp eğitimimi tamamlayarak profesör unvanına ulaştım. Üniversite yıllarında başladığım edebiyat yolculuğum, özellikle toplumsal meseleleri ele alan romanlarla devam etti. 2002 yılında yayımlanan "Tehcir Çocukları" adlı ilk romanım, Türkiye’de tabu olan Ermeni sorununu gündeme taşıdı ve büyük yankı uyandırdı. Ardından "Taşların Ağıtı" (2005), "Sünnet Çocukları" (2008) ve "Özgürlük Düşleri" (2016) adlı romanlarımı yayımladım. Şu anda İzmir’in güvenilir gazetesi Demokrat Gündem bünyesinde yeni romanım "Testosteron" üzerinde çalışıyorum.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

thirteen − 2 =

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

TÜMÜ