Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Prof. İrfan Palalı

DOĞANIN SAVAŞI MERTTİR

İki günden beri Kuzey batıdan bulutlar gelmeye başladı artık. Dün tek tek kümeler halinde ılgıt ılgıt akarken bu gün daha yoğun, kalabalık, hem de daha hızla güneydoğuya iniyorlar. Tahminim biraz sonra güneşin önünü keser havayı karartırlar. Nitekim ben kıyıdaki koltuğuma yetişene kadar hava karardı bile. İçim umut doldu; yağmur yağacak gibi. Maskot etrafımda fır dönüyor, kah patilerini dizimin üstüne koyuyor kah kafasını bacaklarımın arasına sokuyor. Derdi dümüğü sevgi; benden sabah sevgisini almak. Maskot.. Adı üstünde bu yörenin maskot köpeği. Dişi. Kısırlaştırılmış. Bakınca belli oluyor. Memeleri karnında minik düğmeler gibi kalmış. Güzel kızım diyorum okşuyorum, unutmadığım günler götürdüğüm bayat kaşarları veriyorum, iştahla yiyor. Burayı, beni, büfeciyi, buraya gelip onu seven herkesi sahiplenmiş. İki gün uğramasam hemen küsüyor, önce yanıma yanaşmıyor. Gönlünü alıyorum da öyle affediyor. 

Maskot’a bakarken doğada kısırlaştırma olmadığı aklıma takılıyor. Doğada soğuk savaş yok, doğada harbi savaş var diyorum Özcan’a. Güçlü ayakta, güçsüz, ham. Doğa iki yüzlü değil, doğa harbi. Doğa siyasi cinayet işlemez, doğa bilim insanlarının helikopterine bomba koymaz. Doğada kısırlaştırma yoktur. Doğa çaktırmadan virüs üretip, hemen arkasından da aşı üretip, güçsüzleri yok edip kalleşçe nüfus planlaması yapmaz. Doğa kazan kazan oyunlarına girmez. Hem nüfus planlaması, hem cukkaya aşı parası hesabı içinde değildir doğa. Sonra zihnim başka bir pencere açıyor. İyi de diyorum kendime, saklı gizli; "Bildiğimiz bu uygarlıkta, bu sanat da doğanın işi değil, içinde mebzul miktarda sinsi, hırsız, it uğursuz barındıran, kendisi ile yarış içindeki insan denen biz aşağılığın eseri. Şimdi nasıl düşüneceğimi, neyin doğru neyin yanlış olduğu hesabı, yanlışın doğrunun ne olduğunun tespitini benim yapamayacağımı düşünüyor, bundan sonrası filozofi ister diyorum.

Konuyu düşünmekten korkup kaçıyorum. 
Güneş ne yaptı, ne etti bir delik bulup etrafı aydınlattı. Yine bu gün yağış yok. Anlaşıldı.
 

Prof. İrfan Palalı

1950 yılında Şanlıurfa’da doğdum. Tıp eğitimimi tamamlayarak profesör unvanına ulaştım. Üniversite yıllarında başladığım edebiyat yolculuğum, özellikle toplumsal meseleleri ele alan romanlarla devam etti. 2002 yılında yayımlanan "Tehcir Çocukları" adlı ilk romanım, Türkiye’de tabu olan Ermeni sorununu gündeme taşıdı ve büyük yankı uyandırdı. Ardından "Taşların Ağıtı" (2005), "Sünnet Çocukları" (2008) ve "Özgürlük Düşleri" (2016) adlı romanlarımı yayımladım. Şu anda İzmir’in güvenilir gazetesi Demokrat Gündem bünyesinde yeni romanım "Testosteron" üzerinde çalışıyorum.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

9 + three =

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

TÜMÜ