DSM-5 (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, 5th Edition) rehberi, psikiyatri alanında teşhis standartlarını belirleyen en önemli kılavuzlardan biri olarak kabul edilir. Ancak, rehbdsmer bazı eleştirilerle karşı karşıya kalmıştır ve bu eleştiriler hem bilimsel hem etik açılardan tartışılmaktadır.
DSM-5’e Yönelik Eleştiriler:
1. Aşırı Tıbbi Model Odaklı Yaklaşım:
DSM-5, ruh sağlığı bozukluklarını büyük ölçüde biyolojik ve tıbbi bir çerçevede ele alır. Ancak eleştirmenler, bu yaklaşımın psikolojik, sosyal ve kültürel faktörleri göz ardı ettiğini savunur. Özellikle bireyin çevresi ve yaşadığı toplumsal dinamiklerin teşhiste yeterince yer bulmaması eleştirilmektedir.
2. Normal Davranışların Patolojize Edilmesi:
DSM-5, bazı eleştirmenlere göre normal insan deneyimlerini ve geçici ruhsal durumları gereksiz yere psikiyatrik bozukluk olarak etiketleyebiliyor. Örneğin, yas süreci gibi doğal bir tepkiyi depresyonla karıştırma riski taşır. Bu, “aşırı teşhis” (overdiagnosis) ve “aşırı tedavi” (overtreatment) endişelerine yol açar.
3. Teşhislerin Fazla Kategorik Olması:
DSM-5’teki bozukluklar genellikle “var” veya “yok” şeklinde kategorize edilir. Bu, ruhsal sağlığın bir spektrum olduğu gerçeğini tam olarak yansıtamayabilir. Özellikle sınırda kalan vakaların yönetiminde bu kategorik yaklaşım sınırlı kalabilir.
4. İlaç Firmalarıyla İlişkilendirilmesi:
Bazı eleştirmenler, DSM-5’teki yeni bozuklukların veya genişletilmiş kriterlerin ilaç endüstrisiyle çıkar ilişkileri taşıyabileceğini savunur. Bu durum, daha fazla kişiye ilaç reçete edilmesine neden olabilir.
5. Kültürel ve Toplumsal Çeşitliliğe Duyarsızlık:
DSM-5’in çoğunlukla Batı merkezli bir perspektiften yazıldığı, diğer kültürel bağlamlardaki ruhsal sağlık deneyimlerini yeterince kapsayamadığı belirtilmiştir. Bu, kültürel farklılıkların teşhis ve tedavide göz ardı edilmesine neden olabilir.
Bu karşılaşılmış olan eleştirilerden üzerinde durmak istediğim nokta teşhislerin fazla kategorik olmasıdır. ‘Var’ ya da ‘yok’ yaklaşımı bireyi belirli bir çerçeveye sokarak çevresi ya da yaşıtları tarafından etiketlenmesine ve bazı durumlarda da akran zorbalığına sebep olmaktadır. Sağlık açısından bakacak olursak da ihtiyaç duyulan tedaviden uzaklaşmasına ya da yanlış teşhis sebebi ile ufak birkaç müdahale ile yoluna sokulabilecek durumların kemikleşmesine neden olmaktadır. Bir teşhis konulacağında parametrelerin çoğunu karşılamasa bile belli bir kategoriye sokulan bireylerin yaşadığı zorluklara da şahit olan bir eğitmen olarak bu damgalamaya karşı neler yapılabilir veya alternatif yaklaşımlar neler olmalıdır sorularına bir sonraki yazıda değineceğim.
YORUMLAR