‘Çok romantik bir evlilik teklifi aldım. Rüyalarımdaki aşkı yaşıyorum. Geçen pazartesi gecesi ev bir parça loş geldi gözüme üstünde durmadım. O hafta hep loş hissettim evi, derken aklım buna takıldı. Cuma günü kocama sordum : ”Gaz lambasının ışığı az mı bu gece?”. “Hayır, sana öyle geliyor.” dedi. Cumartesi ışık daha az gibiydi. Aynı soruyu sordum, aynı yanıtı aldım. Pazar günü daha loştu. Aynı kuşku içimde. O gün soramadım. Pazartesi dayanamadım, sordum. ”Gaz lambasının ışığı az mı bu gece?”. “Hayır, sana öyle geliyor.” dedi. Aklımı oynatacağım. Ev günden güne kararıyor. Görüyorum. Bunu bir tek ben mi görüyorum? Benden başka gören yok. Yanılıyor muyum? …’
Yukarıdaki paragrafı 1938 yılında Patrick Hamilton tarafından yazılmış Gas Light(Gaz Lambası) adlı tiyatro oyunundan esinlenerek yazdım. Oyun 1944 yılında filme uyarlanmış. Başrolünde Ingrid Bergman var. İzlemenizi öneririm.
Filmde; büyük kurlarla, aşkla evlilik teklifi eden bir adam var. Evlilik sırasında her gün evde kullandıkları gaz lambasının ışığını birazcık kısıyor. Eşi zamanla bunu fark ettiğinde ışığın aynı olduğunu söylüyor. Amacı kadının akıl sağlığını kaybettiğine inandırıp kendine bağımlı kılmak. Eşinin hafıza, algı ve akıl sağlığından kuşku duymasını sağlıyor. Zamanla kadın tereddüde düşüyor; kendinden şüphe etmeye başlıyor. Sonunda özgüvenini tamamen kaybedip adama bağımlı hale geliyor.
Bu yöntem günümüzde bir psikolojik şiddet tanımı : ‘Gaslighting’. Gaslighting Türkçede tam karşılığı olmayan bir kelime. Gaz lambası ışığı olarak çevrilebilir. Merriam-Webster Sözlüğünün açıklamasına göre, 2022 yılının en çok aranan sözcüğü olmuş. Gerçek sonrası(Post-truth) çağındayız. Anlayacağımız şekliyle yalan çağındayız. Pos-truth çağı ve Gaslighting kavramları sanki kardeş kavramlar. Öylesine birbiriyle örtüşüyor, birbirini tamamlıyor.
0-3 yaş arası çocuklar şekerli su ve lapayla besleniyor. Çocuklarda bodurluk, öğrenme güçlüğü, kız çocuklarında kansızlık yaygın olarak görülüyor. Sınıfta, derste açlıktan bayılan öğrenciler var. Diğer tarafta ‘Pudra Şekerciler’, uyuşturucu baronlarıyla çekilmiş boy boy fotoğraflar. Araştırmalara göre Türkiye’de uyuşturucu kullanma yaşı 9’a düşmüş. Çocuklarımız, yarınlarımız. Evlatlarımızdan önemli neyimiz var? Yok, yok bunu haber yapmayalım, gaz lambasının ışığını biraz kısalım. ‘Almanya’da mecliste vekiller soğuktan donuyor’ yazalım.
İnsanlar çöpten ıspanak topluyor. Benzine, elektriğe zam geliyor. Domatesi bedava tarladan alsanız markete getirmek için harcayacağınız benzin parası belli. Tohumunu dışarıdan alıyorsunuz, gübre fiyatları nedeniyle çiftçi gübreyi hiç alamaz oldu. Çiftçi onca emek verdiği, diktiği, sürdüğü, suladığı, yetiştirdiği ürünü nasıl bedava versin? Durun biraz; gaz lambasını kısalım. Pahalılığın nedeni uygulanan ekonomik politikalar, alınan kararlar değil. 3 harfli marketler…
Asgari ücret görüşmeleri başladı. Açlık sınırı rakamı var, yoksulluk sınırı rakamı var. Enflasyon rakamı var. Bir de et, peynir, zeytin yağı alamayan binler. Birazcık kısıverelim lambayı, hah işte oldu. Uzaya gönderilecek ilk Türk’ü arıyoruz, dünya bizi kıskanıyor!?
Devletin arazileri bir gurup yandaşa yok pahasına veriliyor. “Siz de kendi gelirinizle yatırım yapın, ev alın” mı dediniz? Ay hiç güleceğim yoktu. Vatandaş ev almak şöyle dursun neredeyse ev kiralamaktan vazgeçti. Kiralık oda devri başladı. Bizimkiler 3 maaş, 5 maaş alıyor. Ne gam. Hooop gaz lambasına. Avrupa’da market rafları bomboş haberleri.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bütçe görüşmeleri sırasında, bir vekil saldırıya uğradı. Ölümden döndü. Başka bir partinin Genel Başkanına partisinin Genel Merkezi’nde bıçakla saldırılıyor. 4 bıçak darbesi alıyor. Gün geçmiyor ki bir kadının eski eşi, eski nişanlısı, eski erkek arkadaşı tarafından öldürülmesin. Bu artık bir cins kırım. Yol geçen hanı olmuş sınırları aşıp dünyanın dört tarafından ülkemize gelenler. Kim olduklarını, terör örgütleriyle bağlantılarını, nerede, nasıl yaşadıklarını, sayılarını bilmediğimiz; zaman zaman ülkemizin bir köşesinde bomba patlatanlar. Eller hemen gaz lambasına uzanıyor. TOGG yakında piyasaya sürülecek. Ülkemiz kendi arabasını üretti. 28 Ocak 1925’te Türkiye ilk uçağını üretmişti. Aaaa, biraz daha kısıyorum lambayı o zaman.
Üniformasının üstüne cüppe sarık giyerek tarikat evinde namaz kılan Tuğamiral. İcazet törenlerinde cüppe sarık giydirilen sokaklarda dolaştırılan küçücük çocuklar. Diyanet’in 10 Kasım hutbesinde Atatürk’ü anmayı ‘unutması’. Toplumdan birkaç cılız ses çıkıyor. Sonra… Ülkemizde bir kız çocuğu İsmailağa Cemaatine bağlı Hiranur Vakfı kurucusu olan babasının eliyle 29 yaşındaki bir tarikat üyesiyle evlendiriliyor. Vicdanlar kanıyor. Akşam yatağa yatıyoruz o küçücük kız çocuğunun çaresizliği gözlerimizin önüne geliyor. Uykular haram…
Her gün kısılan, karartılan gaz lambasından aydınlığa çıkmanın zamanı gelmedi mi? Yaşadığınızı gördüğünüz yokluk, yoksunluk doğru. İliğinizde, kemiğinizde hissediyorsunuz. Tek yapacağınız size dayatılan ‘gerçeklikten’ aydınlığa bir adım atmak.
Haydi, şimdi, tam zamanı.
YORUMLAR