DOLAR 32,4580 -0.11%
EURO 34,7476 -0.68%
ALTIN 2.436,150,01
BITCOIN 2069067-1,26%
İzmir
21°

AZ BULUTLU

üst menü altı
Canan Güllü’den önemli açıklama: ‘İstanbul Sözleşmesi kaldırılsın diyen her kişi hakkında dava açacağız’

Canan Güllü’den önemli açıklama: ‘İstanbul Sözleşmesi kaldırılsın diyen her kişi hakkında dava açacağız’

ABONE OL
7 Mart 2021 17:11
Canan Güllü’den önemli açıklama: ‘İstanbul Sözleşmesi kaldırılsın diyen her kişi hakkında dava açacağız’
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Akdeniz Şubesi’nin düzenlediği Kadın ve Medya konulu panelde konuşan Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, İstanbul Sözleşmesi’ne imza atmasına karşın başta yerel yönetimler olmak üzere kamu kurumlarının da sözleşmenin gereklerini yerine getirmede yetersiz kaldığını belirtti.

DEMOKRAT GÜNDEM-Federasyon Başkanı Canan Güllü,  İstanbul Sözleşmesi’nin politik açıdan pazarlık konusu yapıldığını savunarak, İstanbul Sözleşmesi uygulanmasın, kaldırılsın’ diyen her kişi adına yargıda dava açacaklarını açıkladı.

Zoom üzerinden çevrimiçi yapılan ve Gazeteci Vahide Yanık’ın moderatörlüğünü yaptığı Kadın ve Medya konulu panele Bianet Yayın Yönetmeni Nazan Özcan, Deutsche Welle’den Burcu Karakaş, ÇGD Akdeniz Şube Yönetim Kurulu Üyesi Müzeyyen Yüce konuşmacı olarak katıldı.

""

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KALDIRILSIN DİYEN HER KİŞİ HAKKINDA DAVA AÇACAĞIZ
Panelde konuşan Canan Güllü, “İstanbul Sözleşmesi. Pazarlık konusu yapılıyor. Türkiye içindeki siyasi pazarlık değil sadece birliğe üye olan olmayan, sözleşmeyi imzalayan imzalamayanlar arasında da dayanışma olduğunu düşünüyorum. İstanbul Sözleşmesi bu tablolara karşın değişmeyecek, kalkmayacak. Değişmesi noktasında dün tecavüze uğrayan 92 yaşındaki kadının  baş sorumlusudur. Kaldırılması yönünde siyasi irade ortaya koymaya çalışanların da kendine çeki düzen vermesi ve düşünmesi gerekiyor. Biz tartıştığımız her gün birilerinin tecavüze uğraması ve öldürülmesi yönündeki değirmene su taşıyoruz. İç hukuktan üstün olan bu sözleşmeyle ilgili alınacak karar, Türkiye’nin tek adam rejimine giden yolu açacaktır. Herkesin ‘İstanbul Sözleşmesi kaldırılsın’ diyen her kişi adına yargıda dava açacağız” diye konuştu.

YEREL YÖNETİMLER DE SÖZLEŞMEDEN KAYNAKLI GÖREVLERİNİ YAPMIYOR
“Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramlarının sahada çalışanlara verilmesini sağlıyoruz. Zabıta eğitimi ve sosyal hizmet çalışanlarının bilgilendirilmesi çalışmaları yaptık Antalya’da. İstanbul Sözleşmesi’nden kaynaklı görevlerini yapmıyor yerel yönetimler. Çalıştırdığı personele eğitim vermiyor. Kadın erkek eşitliğini sağlamıyor yerel eşitlik eylem planını yapmıyor. İlk iş bilinçlendirme. Kadının öncesinde de arayarak ben ne yapabilirim, bu şiddetten nasıl aranırım, ya da kanuni haklarım nedir sorularını yanıtlamaya çalışıyorum” diyen Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, şunları söyledi: “Kadın hareketi bence biz olduğu dönemlerin en güzel dönemini yaşıyor. Aradaki nifakları, tartışmaları, bazı bakış açılarını eylemsellik anlamında yan yana geliyoruz. Bayandan kadına evrilemediğimiz ülkede cins kırımı biraz değişik geliyor. Eylemsellik planda kadın örgütleri şu anda söylem birlikteliği içinde. Biz kazanacağız lafını özellikle söylüyoruz zaten.”

ANTALYA AÇIKÇASI BİZİM İÇİN HÜSRAN
Federasyon Başkanı Canan Güllü, Antalya’da yoğun cinsel istismar suçlarının yaşandığına da dikkat çekerek, medyanın kadına yönelik şiddet, taciz ve cinayetleriyle ilgili kullandığı dile çok dikkat etmesi gerektiğini söyledi. Güllü, “Antalya’da cinsel istismar yoğun olarak var. Sadece orada yok. Ama orada olması beni rahatsız etti. Antalya açıkçası bizim için hüsran. Turizm kenti ama çok sayıda cinsel istismar var. İstismarın yoğun olduğu il ve ilçeler var. Protokol yaptığımız belediye başkanlarına söylediğim zaman şaşırıyorlar. İstismar yoktur, abartıyorlar diye o kılıfın arkasına saklandılar. Antalya açıkçası bizim için hüsran. Turizm kenti ama çok sayıda cinsel istismar var. İstismarın yoğun olduğu il ve ilçeler var. Protokol yaptığımız belediye başkanlarına söylediğim zaman şaşırıyorlar. İstismar yoktur, abartıyorlar diye o kılıfın arkasına saklandılar. Şimdilerde koordinasyon kurulları oluşturduk ilçelerde. Sağlıktan, kolluktan, yargıdan görevliler var. Yerel basının önemini çok önemsiyorum. Yerel medya bilincin oluşmasına ışık tutuyor. Medyanın yönlendirici işlevi çok önemli. Bence önce bir ilin yerel medyasına eğilmek, dilini doğru kullanıp kullanmadığına bakmak lazım. Bizim derdimiz pornografi izlemek değil. Yerelden yetişen gazetecilerin yönlendirici, kapsayıcı olmasını sağlamak. Biz size siz bize yön vereceği süreç yerelde en önemli ayak” diye konuştu.

 

PANELDE KONUŞAN DİĞER KONUŞMACILARIN KONUŞMASININ SATIR BAŞLARI:
Bianet Yayın Yönetmeni Nazan Özcan: Ben senin haber müdürünüm benim sözümü dinleyeceksin diyerek bize feminizmi de kadın olmayı da öğretmeye çalışıyor. Bianet olarak temel gazetecilik atölyeleri, kadın haberciliği atölyeleri yapıyoruz. Ders veriyorum. Pırıl pırıl gençler geliyor. Bundan sonra erkekler ciddi korksunlar. Onlar beni umutlandırıyor. Bizden sonra gelen kuşak çok daha özgüvenli ve sağlam duruyorlar. Bianet olarak bizim kadın editörümüz var. Habercilik yaparken, kadın haberleri nasıl yazılmalı diye eğitim veriyoruz. Bazen gazeteciliğin temel ilkesi olan 5N1K, bazen bunu biz 2n1k yapıyoruz. Eğer o kadın yani hayatta kalan ise hikayesini anlatmak istiyorsa, bazı yerleri yazmayın, nerede yaşadığımı yazmayın, beni bulurlar diye korkuyor. Kadının güvenliği benim gazeteciliğimden daha önemliyi ön planda tutuyoruz. Ya da ismini, kimliğini yazmıyoruz.

Kadın editörümüz Evrim Kepenek’in yaptığı bir haber vardı. Sibel, Muğla’da tecavüze uğruyor, fuhuşa zorlanıyor. Savcı soruşturma açmıyor. Bize ulaştı Sibel. Sibel’in ilk konuşmalarını okuduğumda ne yapacağımızı şaşırdık ama inanın kelime kelime baktı. Şu kelimeyi atalım, bu çok detay diye uğraştık. En nihayetinde TBMM’de soru önergesi oldu. Başka gazeteciler de bizden aldı. Ve 3 gün önce savcının bunu bir davaya dönüştürdüğünü ve onu fuhuşa sürükleyen adamın en sonunda tutuklandığını öğrendik. Bu paha biçilemez bir şey oldu. Biz gazeteciler sesi olmayanların sesi olmaya çalışırken, onları rencide etmeden, bunu bir pornografiye dönüştürmeden, gazeteci olmaktan önce iyi ahlaka sahip olan insanlar olarak bunu becereceğiz.

Deutsche Welle-Burcu Karakaş: Kadına şiddet son yıllarda daha görünür oldu. Kadın cinayetleri 20 sene önce de vardı. karşılaştırma yapamıyoruz çünkü sayıları bilmiyoruz. 3. Sayfalardan manşetlere çıktı kadına şiddet. Bu ne demek? Kıskançlık nedeniyle eşini öldürdü, 3. Sayfada haberdi. Artık manşete çıkıyor. Artık kadın cinayetleri politiktir söylemi var. Bunların hiçbiri münferit değil. Bu nedenle kadınlar öldürülüyor söyleminin yaygınlaşmasıyla beraber medyada  kadın haberlerinin nasıl olmaya başladığını konuşmaya başladık. Şiddet pornografisi, ortada olan bir meseleyi sulandırmak aslında. Kadın muhabirler daha iyi yazar diye bir yaklaşım doğru değil. Kadın gazeteciler daha duyarlı olabiliyorlar. Ama belli bir bilinç olması lazım. İddianame diye ifade ettiğimiz şeyde, savcı her türlü iddiayı dosyaya koymak zorunda. İddianamede gazetecilerin filtre etmesi lazım. Haberlerde iddianamenin tamamı koyulabiliyor. Bu gazetecilik değil. Bunu sadece ajans muhabirleri yapıyor gibi görünüyor. Bunu erkek ünlü bir gazeteci arkadaş da yapıyor. Daha yeni yazdığı köye yazısında, Van’da geri gönderme merkezinde İranlı bir kadın güvenlik görevlisinin tecavüzüne uğradı demiş. İddianameyi yayınladı. Bunu güvenlik görevlisi işini yapıp çıktı diye yazmış. Çok bilinen bir gazeteci nasıl böyle bir lafı kullanabilir? İnternet sitelerinde tıklanma önemli olduğu için, iddianame var, 6 yaşındaki kız çocuğu 60 yaşındaki dedesinin istismarına maruz kalmış. İddianamedeki kızın iç çamaşırı rengine kadar konmuş. Okuyucu olarak bu size ne katar? Bizim yaptığımız iş kamuyu bilgilendirmek ve sarsmaktır. Bunun ile ilgili gereksiz her ayrıntı haberin sulandırılmasıdır. Artık 2021’deyiz. Sosyal medyada haberleri yapanlar olarak, editörler olarak, haberi tüketen kişiyle birebir iletişimimiz var artık. Sosyal medyadan üniversiteli genç kadınlar özellikle, hepsi cin gibi, diyelim ki Hürriyet, Özgecan Aslan öldürüldüğü zaman, aynı gün internetten başka bir haber paylaştı. Genç kadın, bilmem ne oldu ve deyip üç nokta koymuşlar. O habere o kadınlar, nasıl böyle bir haber yaparsınız diye tepki gösterdi. Hürriyet o haberi de tweeti de silmek zorunda kaldı. Ben istediğim gibi ırkçı, cinsiyetçi haber yazarım diye bir şey yok. Bu çok iyi bir şey. Bizim gazeteciler olarak haber kaynaklarından haber alıp öyle yaparız haberi. Sivil toplum kuruluşlarına, aktivistlere, avukatlara yönelen baskılar bizim yaptığımız işi çok etkiliyor. Kadın ve LGBT örgütleri, bütün bu derneklere yapılan baskılar bizim yaptığımız işi de etkiledi. Kendi kendimize haber yapamayız. Ensest haberi için birilerine ulaşmam gerekiyor. O yüzden baskılar da işimizi çok etkiliyor. Ben 11 yıldır haber yapıyorum. Bir haberi sulandırarak kamuoyu oluşturmak. Böyle bir şey yok. Samsun’daki videoyu paylaşıyorsunuz ama yarın kimse hatırlamayacak o yüzden fikri takip çok önemli. Fatih Altaylı, sırtından bıçaklanan kadının fotoğrafını Habertürk’te yayınladı. Görmediğiniz zaman şiddeti önleyemezsiniz dedi. Farkındalık önemli ama bilen kişiler eliyle oluşturulduğu zaman önemli. CHP’lilerin yaptığı bazı kampanyalar da korkunç. Bilmediğimiz konularda konuşmamak gerekiyor. Muhabir azlığı önemli. Bir gazeteci her konudan anlayamaz. Her konuyu bilemem, bilmem gerekmiyor. Ama bilmediğiniz konuda haber yaparsanız elinize yüzünüze bulaştırırsınız. Zaten muhabir sayısı giderek azalıyor. Uzmanlaşma alanı olmadığı zaman da korkunç örneklerle karşı karşıya kalıyoruz.

Gazete Duvar Muhabiri ve ÇGD Akdeniz Şube Yönetim Kurulu Üyesi:  Antalya’nın ardından Ankara’da devam ediyorum. 2015 yılında başladığımda sırf kadın olduğum için beni vazgeçirmeye çalışan meslektaşım olmuştu. Evlendiğin zaman çok zorlanırsın diyorlardı. Ama başaramadılar. Kadın gazeteci olmak mesleğe başladığınız ilk andan itibaren kendinizi ispatlamayı da gerektiriyor. Kadın hareketinin güçlenmesiyle gazeteciler olarak sahada daha bilinçliyiz. Mesleğimi yaparken kadın olduğum için sahada zorluklar yaşadım ama kendimi hiçbir zaman kadın gazeteci gözüyle bakmadım. Siz kendinizi kadın gazeteci olarak görmezseniz sahada da engellenmezsiniz. Gece çıkmayayım sıkıntı olabilir, yöneticiniz ayrımcılık yaptığı zaman sesinizi çıkarmadığınız zaman olmuyor. Ben bunların hiçbirini yapmadım. Elazığ Depremi’ni izlemeye gitmiştim. Sahada kadın gazeteci olmanın zorluklarını, yaşadığımız olaylarda biraz tedirginlik yaşıyoruz. Bölgede depremzedelerin kaldığı çadırlara gitmiştim. Onlarla görüşmüştüm. Kaldığım yere giderken taksiye bindim. Gazeteci olduğumu vurgulayan herşey yanımdaydı. Taksi şoförü bir anda güzergah değiştirdi ve ıssız bir güzergahtan gitmeye başladı. Gece 12’li geçmiş, tedirgin oluyorsunuz. Oteli arayıp taksideyim deyip konuştum. Daha sonra u dönüşü yaparak beni yine aynı güzergahtan gitmeye başladı. Ertesi gün güvenli taksi numarasını verilmesini sağladım. Ben hiçbir zaman kendimi kadın gazeteciyim, buraya gitmemeliyim, durmamalıyım diye nitelendirmedim. Bu nedenle de sahada sorun yaşamadım. Zeytindalı operasyonunda da birkaç gün Kilis’te haber takibi yaptım. Suriye’ye geçtim. O süreçte, ben kadın olmaktan değil de, yerel gazetesin sen, burada ne işin var diye ayrımcılığa uğradım.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP