Deniz artık kış denizine dönmekte. Koyu gri.
Doğudan hızla çıkan güneş doğu ufkunu kızıla boyamakta.
Yaşlı, ihtiyar, saçı başı dağınık bir martı uyanmakta, silkelenip geriniyor.
Sarı, alaca beyaz bir kedi patileri önde poz vermiş. Doğa bügünki tablosunu çizmeye başlamış.
Sabahın saat 7’ si, Bostanlı’da kıyıda yürümekteyim. Aklımda dün seyrettiğim Kahlo, Frida Kahlo’nun hayatını anlatan filim şeritler halinde geçmekte. Frida’nın herkesin kazanamayacağı savaşı kazandığını, daha lise eğitiminde geçirdiği ağır kazadan hafif topallayarak hırsla ve coşku ile yaşama döndüğünü düşünüyorum. Hasta yatağında bir sene boyunca yaptığı resimlerin çoğunun temasının kadın cinayetlerini olduğunu öğreniyorum. Ve İleri hayatında satışa çıkardığı 22 yerinden bıçaklanmış bir kadın kompozisyonu beş kuruş etmediğini.
Değerli okurlarım, türümüz düşünmeye, uygarlık taşlarını döşemeye başladıktan, hatta ilk taşı diktikten sonra dişisini dışlamaya, aşağılamaya başlamıştır. Bazen cadı demiş yakmış, bazen eksik etek demiş aşağılamıştır. Temelde bütün bunları kadının gücünden ürktüğü için yapmıştır.
Oysa o da biliyordu erkekliğin bir gün geçeceğini yok olacağını. Oysa kadının yaratıcı anne olarak yaşlandıkça yüceldiğini, kutsallaştığını. Günün birinde Tanrı olacağını.
Değerli okurlar, sevgili dostlar, benim demem o ki, erkek eğemen toplumun eninde sonunda sonu gelecek,
düzen kadın egemen toplum olacak. Tanrı Kibele uyanacak.
Bunu da erkeğin bizzat kendisi kendi yıktığı dişi evrenini kendisi yapacak vesselam.
YORUMLAR