Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Yaşar Eyice

İZMİR ANLATILMAZ YAŞANIR

Ne güzel cahildik; Televizyon yoktu.

Gazete de her zaman olmazdı.

Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!

Dışarıda kar…

Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki.

Kuzinenin üzerinde demir maşa…

Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri.

Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu…

Sucuk lükstü.

Yumurta lezzetli.

Ekmek her zaman ekmek gibi…

Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım…

Dışarıda kar…

İçeride kanaat…

İçeride huzur…

 

*- BİR MASAL DÜNYASI

 

Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.

Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!

Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, kokusuna râm olurduk.

Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu.

Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar…

Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir masal dünyası…

Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi?

Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi, sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.

Çay da kokardı…

Domates de…

Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.

Dışarıda kar…

İçeride huzur…

Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi…

Kimin umurunda…

Ne güzel cahildik.

Mutluluğun resmini çiziyorduk…’

Yanılmıyorsam, notlarımın arasında olun bu yazı Neşe Binark’a ait…

Kendisini ‘Bizim Neşe’ ile karıştırdım…

Sonra ‘Şalom’ dergisinin hikaye yazarı olduğunu öğrendim.

‘Bizim Neşe’ anımsadığım kadarıyla 1970’lı yılların sonlarında ya da 1980’nin başlarında İzmir hayranı bir gazeteci idi..

Sonra İstanbul’a ve belki de oradan da Bornovanın gelini Figen Eğriboz gibi Amerika’ya yerleşti…

Yani ikisi de çok iyi İngilizce bilen dostlarımızdı.

 

*- İZMİR'DE İKİÇEŞMELİK

 

Bu arada belirteyim;

Neşe Binark da bizler gibi ‘hasta’ denilecek kadar hasta İzmirli..

Madem konumuz İzmir, devam edelim:  ·

Kız : Nerelisin ?

Erkek : İZMİR ya sen ?

Kız : İstanbul

Erkek : Hmm ne güzel .

Kız : Tabikide güzel İstanbul'un yanına yaklaşamaz bile İZMİR

Erkek : Hadi ya Anlatsana şehrini bizde bilelim

Kız : Çok geniş sokakları güzel güzel binaları zengin buranın görgülü insanları koskoca sahil manzaralı şehir aşkı İstanbul burda herkes fiyakalı kısa ve öz ayrıca çoğu şarkılar İstanbul’u anlatır Peki ya senin şehrin?

Erkek : Dardır sokakları, serseridir bu şehrin çocukları…

İZMİR kardeşliktir, bize gidelimdir, bizde yiyelimdir, bizde kalalımdır… Bende para var oğlum sen geldir…

Beraber dayak yiyip, kahkahalarla seneler boyu hatırlamaktır…

Sevgidir İZMİR…

İstanbullu gibi denizini boğazını değil sebepsiz yere seversin İzmir’i… Tıpkı anneni sever gibi karşılık beklemeden…

Annelerin oğullarını gönderirken ‘Dikkatli ol oğlum’ değil de, ‘Kimseye bulaşma oğlum’ dediği yerdir İZMİR…

‘Yanında kız arkadaşı var boş ver’dir İZMİR…

Atatürk kokar buranın toprakları…

İşte bu yüzdendir ki; sizin orada dost dediklerinize, biz İZMİR'de ‘BİLADER’ deriz….

Çoğu şarkı İstanbul'u anlatır!

Çünkü; İZMİR anlatılmaz YAŞANIR…

Unutma; İzmirli Olmak ayrıcalıktır !!!

İzmirli Olmak…’

 

*- ‘YARAMAZ ÇOCUKLARDIK!’

 

Ahmet Arslantaş İzmiril bir hemşehrimiz…

İzmir ile ilgili bir yazı üzerine şöyle diyor:

‘Eşimin uyarısı ile Yıldırım Kemal Bey ilkokulu denilince yazıyı okudum fotoğraflara baktım.

Yıldırım kemalbey ilkokulu'nda 3. Sınıfa kadar okudum üçüncü sınıfta Öğretmenim Halil İbrahim Ekiz idi, ilkokul bir de Abdullah Arıcan da okudum 60 yıl geçmiş ismini daha unutmadım, ikinci sınıfta Rasim hocam vardı.

981 sokakta evimiz vardı.

Fotoğraflardaki yerleri hep bilirim.

İlkokul 2. Sınıftayken arkadaşım vardı herhalde Emirsultan türbesinde oturuyorlardı, evleri türbede idi, okul çıkışında orada oynardık, ekmek yerdik.

Oteller sokağında babamın işyeri vardı,

Cem sinaması, o yokuşlar bizim neşemizdi, hele kapı tokmakları ile kapı çalıp kaçmalarımız yaramazlıklarımızdı.’

Yaşar Eyice

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 − 1 =

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

TÜMÜ